1 Ağustos 2016 Pazartesi

Kenzo - Power (2008)

İlhamını hayali çiçeklerden alan çiçek parfümü kulağa tuhaf mı geliyor? Soyut çiçekleri anlamada duyularımız bize ne kadar yardım edebilir? Bir çiçeğin gücünü kullanmak ne kadar yaratıcı olabilir? Cevaplarını bulamadıktan sonra, soru sormanın ne anlamı vardır?

2008 yılında Olivier Polge’un giriştiği işin zorluğunu kabul etmemiz gerekiyor. Kenzo’nun yeni parfümü için kendisinden “erkekler için çiçek parfümü” yapması mı istendi bilemiyorum fakat Power isimli parfümlerinin sonucu aşağı yukarı böyle oldu. Çoğumuzun zihnindeki algı şöyledir: “Çiçek parfümleri kadınlar içindir”. Ama durun bir dakika, belki de bu durum değişmek üzere!

Her ne kadar kendi sitelerinde odunsu amber vurgusu yapılsa da, Power, çiçeksi kokuları seven erkeklerin en güvendiği seçeneklerden birisiydi. Di-li geçmiş zaman kullanıyorum çünkü çoğu yerde Power’ın üretiminin bitirildiği söyleniyor ki muhtemelen doğru. Gerçi bu aralar çoğu yerde bulunsa da, ilerleyen yıllarda ulaşılması çok zorlaşacak bu ilginç parfümün.

Power’ın açılışı tatlı, modern meyvelerle gerçekleşiyor. Kimileri turunçgillerden bahsediyor ki haklılar fakat bence açılışta ekşi meyveler de var. Belki de kiraz vardır azıcık. Üst notaları çok güzel. Orta kısımda meyvemsiliğin yerini sabunsu çiçekler alıyor. Gül mü, leylak mı ne olduğunu ayırt edemiyorum fakat parfümün çiçeksi-sabunsu yana doğru kaydığı aşikar. Portakal çiçeğini de andırıyor sanki. Orta kısım hala doğal ama pek bana göre değil. Kapanışta çiçekler hala var ama sabunsuluk azalmış durumda. İris (süsen) çiçeğini alt notalarda algıladığıma yemin edebilirim. Son bölüm çok yumuşak, kremsi ve neredeyse vanilya tadında miskle gerçekleşiyor ki, nefis.

afis power yen

Power, rahatlıkla meyveli-çiçeksi olarak sınıflandırılabilir fakat buradaki meyveler de çiçekler de vasat ve piyasa işi değil. Bir ana akım markanın parfümünde az görülecek kadar kaliteli, leziz ve sevilesi. Burnu tırmalayan yapaylığın hissedilmemesi mutluluk verici. Belki tabir yanlış olacak ama bazı niş parfümlerle rahatlıkla yarışacak kalitede. Notalar çok temiz ve net. Meyvelerin verilişi tam sevdiğim gibi. Orta bölümdeki çiçekler benim için fazla sabunsu-pudralı olsa da başarılı. Son bölümse çok hoş ve yumuşacık.

Yok, yok haksızlık etmeyeyim, parfümün tamamı yumuşacık. Sakin, basit, barışçıl ve azıcık kadınsı. Onun erkek parfümü olarak tasarlandığını ve pazarlandığını düşünürsek kadınsı hissiyat, ilk başta irkiltici geliyor ama kullandıkça kendisini sevimli kedi yavruları gibi sevdiriyor. APOM Pour Homme, Dior Homme, Dior Homme Intense, ne kadar kadınsıysa, Power’da o kadar kadınsı.

Kimilerinin Cuir Amethyste’e, kimilerinin Gucci Pour Homme II’ye, kimilerinin Feminite du Bois’e, kimilerinin Magnetism’e benzettiği Power, bana daha çok Feminite du Bois ile Apom Pour Homme’un arasında bir yerlerde gibi geldi, yanılıyor da olabilirim.

Sonuç olarak Power’ı sevdim. Tek kusuru biraz fazla tatlı olması. Keşke tatlılık azaltılsaymış. Ayrıca fark edilirliği de ilk dakikalar dışında zayıf. Kalıcılığı yeterli. EDT olması ve parfümün genel karakterinin yumuşaklık barındırması onu tene yakın bırakıyor.

soyut power

Çoğu kişi onu yaz parfümü olarak değerlendirse de bence, çok sıcak yaz günlerinde biraz fazla tatlı kaçabilir. Bence serin ilkbahar-sonbahar ya da hafif esintili yaz akşamları için daha uygun. Çok sıcak yaz günlerinde kullandığım Power’ı, serin sonbaharda denemek için sabırsızlanıyorum.

Koku Güzelliği:10/8

29 Temmuz 2016 Cuma

Prada – Luna Rossa (2012)

Bir gece Milan civarında, Patrizio Bertelli ve Arjantinli yat tasarımcısı German Frers bir seyahat botu tasarlıyordu. Aniden, German Frers’in aklına bir fikir geldi ve Patrizio Bertelli’ye şöyle sordu: “Neden Amerika Kupası’na (yatçılık) katılmıyoruz? Hadi yapalım!

On beş gün içinde Luna Rossa takımı hazırdı. Birkaç ay sonra takım tamamlandı ve hazırlıklara bile başlandı. Böylece arkasında Prada’nın desteğiyle Luna Rossa yatçılık takımı, önemli başarılar elde etti. Bu başarılar ve Luna Rossa teknesi, Prada’nın en yeni erkek parfümlerinden birisine ilham kaynağı oldu.

2012 yılında Prada’nın erkek parfümü olarak piyasaya sürdüğü Luna Rossa, kendi sitelerinde aromatik ferahlıktan ve lavantadan bahsetmiş. Luna Rossa’nın açılışı kremsi, tatlı ve modern turunçgillerle gerçekleşiyor. Çok fazla ferahlık hissi vermeyen tatlı portakal fena değil. Orta kısımda, kremsi ve tatlı yapı devam ediyor. Aromatik otlar ve lavanta da eğlenceye katılıyor. Orta bölümde naneden gelen burukluk mevcut. Kapanışta klasik, yumuşak, vasat odunsular etkili. Misk ve amber de destek veriyor kompozisyona. Amber, egzotik değil, kadifemsi kullanılmış ve bana hitap etmemiş.

Luna Rossa, çoğu kişinin iddia ettiği gibi ferah-sucul-ozonik değil bence. Gayet tatlı, naneye rağmen sıcak sayılabilecek (baharatlardan şüpheleniyorum), başlangıcı dışında yapaylık barındıran, azıcık yeşil-yapay çimensi hissiyata sahip, kremsi modern bir deneme. Lavanta bence büyük pay sahibi değil bütünde. Varsa bile daha çok yeşil temayı canlandırmış. Kafanızda canlandırdığınız gibi bir lavanta beklemeyin derim.

resmi luna

Peki ne bekleyin? Vasat kalite, steril yapaylık, bolca tatlılık, vanilyaya kaçmayan kremsilik, tanıdık hissiyat, özgünlükten yoksunluk, piyasa işi olmaya çalışma, genç erkek pazarından pay kapma hayalleri ama sonrasında sıradan bir eser.

Evet, tanıdık gelme mevzusunu açayım. İlk günler Luna Rossa’yı bir parfüme çok benzetiyorum ama adı aklıma gelmiyor. Hatta evin ablası bile “aaa bu kadın parfümü mü, güzelmiş ama daha önce bana verdiğin bir parfüme benziyor” deyince, haydaaa aldı bizi bir düşünce. Acaba hangi parfüme benziyor. Benim tahminim Ange ou Demon’du, evin ablasının tahminiyse La Vie Est Belle idi. Muhtemelen ilk saniyelerdeki kremsi modern portakallar bizi yanılttı ama haklı olunan bir konu vardı, gerçekten de kadın parfümlerini anımsatıyordu. Kimisinin Black Code’a benzetmesi anlaşılabilir.

Garip sabunsuluğun hakim olduğu Luna Rossa, kullanan çoğu genç arkadaşın ve kadınların sevebileceği gibi ama bizim gibi ukala burunlar için gayet yetersiz ve yapay. Büyük kitleler için güvenli ama küçük azınlıklar için kullanması sıkıcı.

Birçok popüler ve ünlü parfümü tasarlamış olan Daniela Andrier, Luna Rossa’nın arkasındaki isim. EDT formunda. Kalıcılığı ortalama. Fark edilirliği başlarda iyi, kısa süre sonra tene yaklaşıyor. Kimi kullanıcıların aksine, Luna Rossa’nın sonbahar-kış mevsimine uyacağını düşünüyorum. Her ne kadar bu çok sıcak yaz günlerinde kullandığımda rahatsız etmedi ama gerek barındırdığı tatlılık, gerekse lavanta ve baharatların verdiği sıcaklık, onu serin havaların kokusu haline getiriveriyor.

deniz luna

Parfümün resmi tanıtımındaki erkeksilik vurgusuna pek takılmayın. Evin ablasının çok beğendiği ve parfümü istediğini, “ben niye Luna Rossa’yı kullanmıyorum da sen kullanıyorsun” sitemlerine her zaman ki savunmamla “ama o erkek parfümü, sana uymaz” tarzı uyduruk savunmalarla cevap verdiğimi küçük not olarak ekleyeyim. Bence üst yaş guruplarından ziyade genç arkadaşları hedefliyor.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/6

25 Temmuz 2016 Pazartesi

Acqua di Parma – Colonia Essenza (2010)

İtalyan geleneğinin ikon markalarından Acqua di Parma, temsil ettiği yüksek kalite ve İtalyan şıklığının kokular dünyasına yansıması bir anlamda. Acqua di Parma’nın klasik haline gelen ünlü parfümü Colonia’nın, 1916 yılından beri üretimi devam ediyor. İşin ilginci, yüz yaşını kutlayan Colonia’ya, altı yıl önce bir kardeş daha geldi. Colonia Essenza, doksan dört yıl sonra gelen devam parfümü olarak düşünülebilir.

Kendi sitelerinde Colonia Essenza’nın, orijinal Colonia’nın en saf anlatımı olduğu vurgulanmış. Orijinal Colonia’nın değeri arttırılmış ve yeniden yorumlanmış hali olarak tanıtılan Colonia Essenza, birçok yorumcunun övgüler yağdırdığı bir flanker. Parfümün başlangıcı çok ferah turunçgillerle gerçekleşiyor. Neroli, bergamot ve azıcık portakalla gerçekleşen açılış harika. Olabilecek en güzel neroli kokularından birisi. Şahane üst notaların ardından nötr çiçekler ve sabunsu odunsular karşıma çıkıveriyor. Başlangıcı kadar sarhoş edici değil orta bölüm. Kapanışta saydam paçuli ve misk yerini alıyor. Alt notalarda o kadar zayıflıyor ki, algılamak iyice zorlaşıyor.

Colonia Essenza, ilk yarım saat muhteşem kokarken, sonrasında birden bire ortadan kayboluyor. Orta kısımdaki sabunsuluk, çok ilgimi çekecek gibi değil. Sonlarıysa sıradan bile denebilir. Büyük umutlarla kullanmaya başladığımı itiraf edeyim. Hakkındaki övgü dolu yazıları hak edecek bir tarafınaysa rastlamadım, açılışı dışında.

Bilemiyorum, belki de nerolinin verdiği sabunsu hissiyatla problemim vardır. Gerçi neroli notasına da hayran olduğum söylenemez. Ben daha çok bu tür turunçgillerin içinde portakal ve limona yakınım. Her ne kadar başlangıçtaki zengin neroliye bayıldıysam da orta bölümden itibaren çok aman aman bir özelliğini göremedim.
Evet, tam bir yazlık ferah klasiği. Temiz, tanıdık, sabunsu, yapaylık barındırmıyor ama pek farklı tarafı, yaratıcı yanı yok. Çoğu kişi Colonia Essenza’yı orijinal Colonia’dan daha başarılı bulmuş ki, kesinlikle katılmıyorum. Bir kere iki parfümün koku anlamında arasında epey fark var. İkinci olarak da Colonia, çok daha şık, rafine ve saygı duyulası. Colonia Essenza, daha günümüze yakın, günlük kullanıma uyabilecek, modern neroli parfümü. İkisi arasındaki tercihim rahatlıkla orijinal Colonia olur.

resmi essenza yen

1-2 yorumcunun reformülasyondan bahsettiğini gördüm. 2010 yılında piyasaya çıkmış Colonia Essenza’nın yeniden formüle edildiğine inanmak istemiyorum ama doğru olabilir çünkü performansı çok kötü. Gerçi o bir Eau de Cologne. Ne kalıcılığı ne de fark edilirliği tatmin edici. Performans meraklıları, onun bu durumuna sinir olabilir.

Kimilerinin Neroli Portofino’ya benzettiği Colonia Essenza, bence daha çok 4711’e benziyor. Evet, başlangıcı Neroli Portofino’yu andırıyor ama sonrasında farklı yöne gidiyor Colonia Essenza.

Genç-yaşlı herkesin kullanabileceği Colonia Essenza, resmi tanıtımında cinsiyet ayrımı yapmamış. Kimi yerlerde erkek parfümü olarak geçiyor. Bu haliyle kadınlar rahatlıkla kullanabilir. Çok erkeksi değil genel yapısı. Tam bir sıcak yaz parfümü.

essenza uclu

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/6

21 Temmuz 2016 Perşembe

Hermes – Bel Ami Vetiver (2013)

1970 ve 1980’li yılların şöhretli parfüm klasiklerine küçük dokunuşlarla yeniden hayat veriyor bir süredir Hermes ve Jean Claude Ellena. Equipage Geranium, Amazon Rose ve Bel Ami Vetiver olarak piyasaya sürülen parfümler, bir dönemin önemli kokularının günümüze uyarlanması gibi düşünülebilir.

Tabii bizim gibi parfüm severler için ilginç deneyim oluyor Jean Claude Ellena gibi bir ismin, eski klasikleri yeniden yorumlamasına şahit olmak. Günümüzün en başarılı parfümörlerinden kabul edilen Ellena, eski şöhretlerin elinden tutuyor ve bir anlamda günümüze uyarlıyor. Aslında Ellena, eski ile yeni arasında köprü kuruyor. Bu anlamda işinin zor olduğu çok açık.

Bel Ami Vetiver, bir devam parfümü olarak karşımızda. 1986 yılında hayatımıza giren enfes Bel Ami’nin, oldukça uzun sayılabilecek zaman sonunda vetiver temalı devam parfümü 2013’te piyasaya sürülünce, açıkçası çok heyecanlanmadım. Belki de devam parfümü olması nedeniyle biraz küçümsemiş olabilirim ama kader bizim yollarımızı kesiştirdi Bel Ami Vetiver ile.

Parfümün açılışı acı-kuru turunçgillerle gerçekleşiyor. Yeşil, tozlu sayılabilecek turunçgiller bergamot olabilir. Biraz da aromatik otlar eşlik ediyor. Üst notalarda eski-nostaljik hissiyat mevcut. Evin ablasının hacı yağlarına benzettiği ve beğenmediği başlangıcı bence fena değil. Orta kısımda yeşil tema geri çekilirken yumuşak baharatlar hissediliyor. Orta bölümde hoş bir dumansılık mevcut. Deri ise orta kısmın en etkili ismi. Biraz plastiğimsi verilmiş deri. Ağaçsı ve neredeyse kuru tütsümsü dumansılık son bölümde yerini köksü vetivere bırakıyor. Kapanışta yosun-meşe yosunu benzeri yapı algılıyorum. Ne güzel bir sürpriz.

uclu sis

Bel Ami Vetiver, Jean Claude Ellena’dan beklemeyeceğim kadar katmanlı ve zengindi. Genellikle basit ve gösterişsiz parfümlerine rastladığım Ellena, bu sefer oldukça derin çalışmış. Üst-orta-alt notaların değişkenliği rahatlıkla izlenebiliyor. Notalar temiz ve net. Yapaylık hissiyatı yok denebilir. Sadece orta kısımdaki deri bölümü biraz plastiğimsi, onun dışında sorun görünmüyor.

Bel Ami Vetiver, çok şık, erkeksi ve olgun bir kompozisyon. Pek tatlılık barındırmayan, resmi, kuru yapısı, onu çok genç arkadaşlar için uygun seçenek olmaktan çıkarıyor. Karşı cinsin yani kadınlarınsa pek ilgisini çekeceğe benzemiyor koku karakteri. Başlangıcı biraz eski koksa da ilerleyen saatlerde gayet modern Fransız beyefendisine dönüşüveriyor. İsmindeki vetiver vurgusuysa şaşırtıcı çünkü son bölüm dışında vetiver büyük yer kaplamıyor ana yapıda. Deri önplanda ki bu da normal çünkü orijinal Bel Ami, ağırlıklı olarak deri parfümüydü. Bu yeni versiyonun, deriyi es geçmesini beklemek doğru olmazdı. Ellena da deriye büyük yer vermiş Bel Ami Vetiver’de.

Sonuç olarak dünyayı yerinden oynatmayacak, zihinleri allak bullak etmeyecek bir iş. Müthiş yaratıcılık barındırmıyor ama kusursuza yakın koku deneyimi sunuyor. Otuz yaşın üzerinde olan ve kendisine kullanacak parfüm bulamayan beyefendiler, yüksek kaliteli takım elbise kokusuna sahipler artık. Günlük kullanımda da sırıtmayacaktır. İşin ilginci, daha çok sonbahar mevsimini çağrıştıran kokusu, bu çok sıcak temmuz ayında bol bol kullanmama rağmen rahatsız etmedi.

parlak sis yen

Çoğu kişinin performansını başarılı bulduğu EDT formundaki Bel Ami Vetiver, parfümleri emen cildimde yine çok fark edilir olmadı. Ortanın altındaki fark edilirliğine rağmen yeterli derece kalıcılık sağlıyor.

Koku Güzelliği:10/8