31 Ağustos 2017 Perşembe

Maison Francis Kurkdjian – Amyris Homme (2012)

Fransa merkezli havalı niş parfümevi Maison Francis Kurkdjian, 2012 yılında piyasaya sürdüğü Amyris Homme ile hem epey ilgi gördü, sonrasındaysa oldukça eleştiri aldı. Hem erkek hem de kadın versiyonları piyasaya sürülen Amyris’lerden beklenti büyüktü fakat gördüğüm kadarıyla hayal kırıklığı yaşanıyor bu eserlerle ilgili. Parfüme ismini veren Amyris ağacının kokusunun sandal ağacına benzediği söyleniyor. Küf gibi koktuğu ve sabun, tütsü, mum yapımında kullanıldığını bildiğimiz Amyris ağacını merkeze alan bir parfümle ilk defa karşılaşıyorum.

Maison Francis Kurkdjian’ın Amyris Homme’sinin resmi tanıtımı şu ifadelerden oluşuyor: “Modern odunsular, Brezilya Tonka ağacının özütü, Floransa irisi, Jamaika Amyris’i, Sicilya mandalinası, Fas biberiyesi… Nadir bulunan Floransa süsen çiçeği ve Jamaika Amyris ağacının karşılaşmasıyla doğan, ışık saçan bir eau de toilette…”

Amyris Homme’nin açılışı buruk ve şekerli turunçgillerle gerçekleşiyor. Fazlaca tatlı, ferah olmayan mandalina ve ona eşlik eden şekerli biberiye üst notaları oluşturuyor. Ucuz berber parfümlerini andıran başlangıcı hiç bana göre değil. Orta bölümde benzer yapı devam ediyor. Orta kısımda tonka fasulyesi güçlü şekilde kendisini gösteriyor. Tabii bu durum parfümün tatlılık eşiğini daha da yukarı taşıyor. Bir parça da vanilya var sanki orta kısımda. Benim için hala vasat Amyris Homme. Kapanışta tatlılık azalırken odunsular ortaya çıkıyor. Vanilya sanki etkisini arttırıyor. Bana göre en sevilesi yeri alt notalar.

Amyris Homme, “garip erkeksi fujer” diye bir gruplandırma olsa muhtemelen oraya çok yakışırdı. Yukarıda da bahsettiğim gibi kokusunu genel olarak değerlendirdiğimde erkeklerin iyi bileceği bir koku formuyla karşı karşıyayım. Hani erkek berberlerine girdiğinizde sizi anlatılması zor bir koku karşılar. Ucuz ve berbat kokan, acayip isimli, şekerli erkek parfümleriyle, yeni fön çekilmiş saçın birleşimiyle oluşan kokuyu nasıl tanımlayabilirim bilemiyorum çünkü benim kelimelerim yetersiz kalıyor.

Genellikle şöyle olur. Berberiniz saç kesiminizi bitirdiğinde ve siz artık koltuktan kalkmak üzereyken, sizi memnun etmek adına hemen hamle yapar ve daha önce ismini hiç duymadığınız siyah şişeli bir parfümü üzerinize sıkmaya başlar. İşin komik tarafı o gün belki de üzerinizde oldukça pahalı bir niş parfüm vardır ya da çok sevdiğiniz bir kokuyu sürmüşsünüzdür. Daha “dur sıkma” demeye kalmadan berberiniz o garip ve burun sızlatan şekerli vanilyalı kokuyu üzerinize sıkıverir. İşte Amyris Homme’yi kullandığımda her seferinde böyle hissettim. Ve o berberlerde rastladığım siyah şişeli tuhaf isimli bir parfüme benzettim kokusunu.

Fakat yurtdışında “berber salonu kokusu” olarak kalıplaşmış koku formu veya hafızası vardır. Daha çok Azzaro Pour Homme gibi eserleri berber salonu kokusu olarak tanımlar batı dünyası. Oysa bizim berber salonu kokularımız Amyris Homme gibidir. Acaba neden?

Sonuç olarak Amyris Homme, şekerli ferah olmayan turunçgiller, tatlı ve buruk aromatik otlar, tonka fasulyesi ve odunsulardan oluşuyor. Bence parfümün ana öğesi Tonka. Oldukça şekerli ve rahatsız edici koku formu bazı parfümleri andırıyor. Özellikle bir tanesini sonunda buldum. Tom Ford’un Oud Wood’una benzettim Amyris Homme’yi. Tabii birebir aynı değiller ama o garip fujer karakteri ikisine de sirayet etmiş sanki. Ha bir de Scentstory’nin 24 Classic’ine de benziyor Amyris Homme. Tabii kalite anlamında ikisinden de iyi.

Benim sevmediğim bir koku formu. Dünyanın en iyi ve kaliteli içeriklerini kullansalar da sevemiyorum. Onun içindir ki Amyris Homme’la tamamen ayrı dünyalara aidiz. Amyris Homme, çoğu deneyimli parfümsever tarafında da epey eleştiriliyor. Kimileri kokusunu beğenmezken bazıları da basit ana akım parfümlere benzediğini söylüyorlar ki haklılar. Böyle bir niş marka, çok daha yaratıcı ve farklı kokulara imza atmaya neden üşenir acaba?

Parfümün tasarımcısı, markanın da kurucusu Francis Kurkdjian. Kalıcılığı iyi, fark edilirliği orta seviyede. İlkbahar-sonbahar kullanımına yakın duruyor. Günlük kullanımda sırıtmayacaktır.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/4

26 Ağustos 2017 Cumartesi

Burberry – Weekend For Men (1997)

Burberry’nin Weekend’inin kadın versiyonunu deneyip de erkek olanına göz atmamak haksızlık olurdu. 1997 yılında piyasaya sürülen erkek ve kadın Weekend’ler, parfüm dünyasında büyük ses getirememişti. İlerleyen yıllarda hala kayda değer başarı sağlamış görünmeyen Weekend’lerin erkek versiyonunu ne yalan söyleyeyim içimden gelerek kullanmaya başlamadım. Sanırım önyargılar ruhumu ele geçirmişti ve Weekend For Men’den çok bir şey beklememem konusunda beni yönlendiriyordu.

Evet bazen hayatta farklı somut durumlarla karşılaşırız ve onlarla mücadele etmek zorunda kalırız. Önyargılarla savaşmaksa somut olgularla mücadele etmekten daha zordur çünkü her şey zihninizin içindedir. İçimden bir ses Weekend For Men için iyi şeyler söylemezken burnum ise onu koklamış ve o kadar da kötü olmadığını söyleme başlamıştı.

Weekend For Men’in açılışı serin turunçgillerle gerçekleşiyor. Greyfurt ve mandalinanın tanıdık karışımına eşlik eden buruk limon, üst notaları beğenilebilir hale getiriyor. Orta kısımda meyvemsi turunçgil etkisi devam ediyor. Orta bölümde beklemediğim oranda sabunsu beyaz çiçeklerle karşılaşıyorum. Kadınsı sayılamayacak beyaz çiçekler kokuya temizlik ve çiçeksilik katıyor. Orta kısım eh işte. Kapanışta aynı koku formu devam ediyor. Ek olarak misk ve yumuşak odunsulardan bahsedebilirim.

Weekend For Men, tatlı ve modern kokan meyveli (ağırlık buruk turunçgillerde), sabunsu, çiçeksi bir arkadaşa benziyor. Buradaki çiçeksilik çok kadınsı değil neyse ki. Parfüme sıradan sabunsuluk veren orta kısmın hafiften metalik koktuğunu söyleyebilirim. Yapaylık berbat şekilde verilmese de yüksek kaliteli bir eserle karşı karşıya değiliz. İlginç ya da sıra dışı bir deneme de değil. Sadece basit ve temiz kokmaya çalışan bir kardeşimiz.

Peki güzel ve temiz kokmayı başarıyor mu? Hayattaki çoğu şey gibi güzelliğin ve temiz kokmanın da göreceli olduğunu varsayabiliriz. Buradan yola çıkarsak Weekend For Men benim için ne çok iyi ne de çok kötü bir parfüm. Genele hitap eden ve fazla gösterişi olmayan silik bir ilkbahar-yaz kokusu gibi duruyor. Kokusu dünyayı ayağa kaldırmayacaksa da midenizi bulandıracak kadar da değil.

Sonuç olarak “almam ama alana da mani olmam” tarafındayım Weekend For Men için. Astronomik satılabilecek fiyatlara Francis Kurkdjian’ın bu tür sabunsu-çiçeksi turunçgil parfümleri var benzer olarak fakat kalite anlamında tabii ki Burberry’den daha iyiler. Weekend For Men’in ulaşılabilir ve mütevazi fiyatına yakın bir başka benzer parfüm var ki onu tanımayan yoktur sanırım. CK One’ı, Weekend For Men’e epey benzettim. Gerek koku formu gerekse verdiği hissiyat bakımından CK One’ı andırıyor Weekend For Men.

EDT olan Weekend For Men’in kalıcılığı normal fark edilirliği güçlü değil. Soğuk kış mevsimi dışında her zaman kullanılabilir. Her yaştan erkeğin üzerine uyabileceğini düşünüyorum. Kokusunun tasarımını sektörün tanınmış isimlerinden Michel Almairac yapmış.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/5

15 Ağustos 2017 Salı

Byredo – Pulp (2008)

“İsveç etkileriyle yaratılmış uluslararası meyve sepeti” de ne oluyor 🙂 Peki “dramatik bir kompozisyona odaklanan olgun, tatlı, yoğun bir tat” ne anlama geliyor 🙂 Sanırım niş markalar, pazarlama cümlelerini biraz abartıyor.

İsveç demişken Byredo’nun kurucusu Ben Gorham’ın İsveç’te doğduğunu, annesinin Hintli, babasının ise Kanadalı olduğunu belirtmem gerekiyor. Böylesine bir dünya vatandaşının, 2008 yılında piyasaya sürdüğü ve epey ilgi çeken parfümü Pulp’ın tanıtımında İsveç’ten bahsetmesi şaşırtıcı olmasa gerek. Byredo’nun internet sitesinde Pulp’un meyveli karakterine vurgu yapılmış. Bakalım teorik ile pratik birbirine yakın mı?

Pulp’un başlangıcı şimdiye kadar rastlamadığım bir meyvemsilikle gerçekleşiyor. Fermente olmuş ve içki kıvamına gelmiş üzüm suyunu andıran başlangıcı kafa karıştırıcı, benzersiz ve koyu-yoğun. Orta bölümde o garip içkimsi hava dağılıyor ve meyvelere devam ediliyor. Açıklanan orta notalarında kırmızı elma ve incir var. Daha bugün mideye indirdiğim siyah incire benzeyen orta bölümde üzüm etkisini hala sürdürüyor. Tatlılık başlangıca göre biraz daha artıyor. Neredeyse şekerli orta kısım eh işte. Kapanışta büyük değişim beklemeyin. Benzer koyu meyveler kapanışta da mevcut. Misk ve odunsu notalar alt bölümde kendisine yer buluyor.

Pulp, kendi sitelerindeki “meyve sepeti” tanımını hak ediyor. Gerçekten de leziz ve yoğun tatlı meyveler ana yapıyı oluşturuyor. Çoğu yorumcu incirden bahsediyor fakat ben yine gıcıklık yapacağım çünkü Pulp bana göre kırmızı üzüm kokusuna sahip. Hani asmasından yeni koparılmış üzeri azıcık tozlu siyah üzümü yersiniz ve ilk baştaki ekşilikten sonra dolgun ve oturaklı bir tat gelir damağınıza. İşte Pulp, hemen hemen öyle kokuyor. İlgimi çeken durum başlangıcındaki ve orta kısmın başlarındaki o içkiye benzeyen acımsı aroma. Kırmızı elmadan da geliyor olabilir o tat. Tam olarak çözemedim.

Açıklanan notalarındaki incir sizi yanıltmasın. Buradaki incir ne Philosykos’a benziyor ne de Un Jardin En Mediterranee’yi andırıyor. Oldukça kendine özgü bir koku formu var Pulp’un. Bence ağırlığı siyah üzümün yüklendiği, sonrasında elmanın geldiği ve incirin geri planda destek verdiği bir parfüm Pulp. Tabii miski de unutmuyoruz.

Peki Pulp güzel kokuyor mu? Bu sübjektif soruya kendimce şöyle cevap vereyim: Pek değil. Aslında meyveli parfümleri beğenirim ve zaman zaman kendime yakın bulurum. Pulp’taki meyveler ferah ve cıvıl cıvıl değil, fazlaca tatlı, modern, karanlık-koyu ve burnu zorlayan bir deneme olarak karşımıza çıkıyor. Yapay mı? Değil ama konforlu ve sizi sarıp sarmalayan da bir yapısı yok. Biraz soğuk ve züppe karakteri var sanki.

Parfümleri genellikle garip bulunan Byredo’dan Pulp gibi bir çalışma gelmesi sürpriz değil. Pek derinliği olmayan ve tekdüze ilerleyen Pulp, oldukça yüksek fiyatını hak ediyor mu sorusu öylece ortada ucu açık şekilde dursun.

Hafızam beni yanıltabilir fakat Pulp’ın kokusunu biraz Escada’nın üretimi bitirilmiş erkek parfümü Magnetism For Men’i hatırlatıyor. Tabii oldukça uzun zaman oldu Magnetism For Men’i kullanalı. Pulp’ın, çok daha kaliteli olgun koktuğunu söylemek gerekiyor.

EDP formundaki Pulp’ın performansı fena değil. İlk yarım saat gayet saldırgan davranıyor. Sonrasında da ara size kendisini hissettiriyor. Kalıcılığı kıyafette oldukça yüksek, tende normal. Hem erkekler hem de kadınlar için pazarlanan Pulp, bence de uniseks olarak rahatlıkla kullanılabilir. Çok sıcak yaz günlerde biraz ağır kaçabilir. Serin yaz akşamları ve ılık ilkbahar için gayet uygun. Günlük kullanımda sırıtmayacaktır.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/6

10 Ağustos 2017 Perşembe

Jacques Bogart – Bogart (1975)

Jacques Bogart markası için “40 yıllık bir başarı öyküsü” denmesi tesadüf olmasa gerek. “Ben sadece erkekler için ürünler piyasaya sürerim” sloganıyla 1970’li yılların başlarında kurulan Jacques Bogart markası 2017 itibariyle bünyesinde birçok kozmetik ve parfüm firmasına sahip gurup olarak karşımızda. Bogart gurubunun ilk markası olan Jacques Bogart’ın parfümleri hala ilgi görmekte klasikseverler tarafından.

Bugün yazacağım eser, Jacques Bogart markasının ilk göz ağrısı. 1975 çıkışlı Bogart, erkek parfümü olarak piyasaya sürülmüş. Tanıtımlarında erkeksiliğe bolca vurgu yapan Bogart’ın açılışı eski-tozlu bergamotla gerçekleşiyor. Erkeksi bergamota, tabii ki aromatik Akdeniz otları ve buruk limon eşlik ediyor. Nostaljik turunçgiller aynı döneminin rakipleri gibi yüksek kaliteli, doğal ve gerçekçi. Çok ferah sayılamayacaksa da yeşil diyebileceğim üst notaları harika. Orta kısma geçilirken yeşil yapı devam ediyor. Bu sefer çamsı, sabunsu deri karşılıyor bizi. Asla tatlı olmayan kuru baharatların eklendiği orta bölüm, ağaçsı-deri tarafına yaklaşıyor. Kapanışta enfes bir meşe yosunu noktayı koyuyor. Orta kısımla benzer kokan alt notaları başarılı.

Bogart nasıl mı kokuyor? Yeşil, çamsı, aromatik, sabunsu, ardıçsı deri-ağaç kompozisyonuna benziyor. Genel yapısı gayet erkeksi ve ciddi bir izlenim bırakıyor. Hafiften maço olan aromatik yeşil ağaçsılık, keskin ve süetimsi davranmayan deriyle kombin edilmiş. Eski ve enfes dost meşe yosunu yine görevini başarıyla yapıyor. Çam benzeri ağaçlar gerçekçi, başlangıçtaki limon-bergamot ittifakı kusursuza yakın.

Bogart, sevdiğim tarza yakın. Çoğu yeni parfümden yavaş yavaş ümidini kesen bendeniz, böylesine şahane klasikleri niş parfümlere tercih edeceğim sanırım yakında. Zaten Jacques Bogart için uygun fiyatlı niş marka denmesinin sebebi müthiş eski klasikleri. One Man Show’a aşık olmamıştım ama Bogart’ı sevdim ve saygı duydum. Hem kalitesine hem doğallığına hem de karakterine. Eğer yaşınız kırkın üzerindeyse ve kendinize uygun parfüm arıyorsanız Bogart’a bakmanızı öneririm.

Parfümün benim açımdan tek can sıkıcı yanı sabunsuluğu. Bu tür sabunsu koku formuna bir türlü kendimi yakın hissedemiyorum. Keşke sabunsuluk azaltılıp, meşe yosunu arttırılsaymış. İkinci problemi ise performans anlamında oldu. Çoğu yorumcunun övgülerle bahsettiği etrafa yayılımı kendimde hissedemedim. Genel olarak ilk patlama dışında tene yakın kalıyor.

Bogart, aromatik yeşil karakteriyle Paco Rabanne Pour Homme, Polo Classic, Grey Flannel tarzına yakın duruyor. İçlerinden en çok Paco Rabanne Pour Homme’ye benziyor.

Bu fotoğraf parfumo.net sitesinden alınmıştır.

EDT formundaki Bogart’ın kalıcılığı yeterli. Sıcak yaz günleri dışında her zaman kullanılabilir. Şık bir takım elbiseye çok yakışacaktır Bogart.

Koku Güzelliği:10/8