2 Ekim 2017 Pazartesi

Nishane – Hacivat (2017)

İstanbul merkezli niş parfümevi Nishane’nin 2017 yılında tanıtımını yaptığı yeni parfümler ilgi çekmeye devam ediyor. Eski Türk ve Osmanlı kültüründe önemli yer tutan öğelerden gölge oyunundan ilhamını almış yeni kokular. Karagöz, Hacivat ve Zenne, markanın kurucuları Murat Katran ve Mert Güzel’in deyimiyle “bu parfümlerle bu toprağın hikayelerini anlatmaya başladık” demişler ki çok haklılar.

Birçok niş markanın kendi ülkelerinin kültürel öğelerini parfümlere yansıttıklarını düşünürsek, Nishane’nin Karagöz, Hacivat ve Zenne’yi konu alması tutarlı ve dışarıdan bakan gözler için gayet ilginç ve otantik.

Bir süredir kullandığım Hacivat’a odaklanmak istiyorum. Söylenceye göre Karagöz ve Hacivat’ın Bursa’da yaşadıkları ve cami inşasında çalışan iki işçi olduğu iddia ediliyor. Hacivat’ın asıl adının Hacı İvaz olduğu ve Karagöz’e göre daha nüktedan ve uyanık olduğu söylenir. Nishane’nin kendi sitesinde bu üç parfümün resmi tanıtımlarının henüz olmadığını farkettim veya ben bulamadım.

Hacivat’ın açılışı güçlü turunçgillerle gerçekleşiyor. Açılışta tropikal meyveleri andıran yapıya eşlik eden turunçgiller fena değil. Bence portakaldan ziyade mandalinaya yakın duruyor açılışı. İlerleyen dakikalarda mandalinamsı his geri çekilirken parfümün başrol oyuncusu metalik ananas ortaya çıkıyor. Buradaki ananas, turunçgillerle harmanlanmış. Kremsi ve yumuşak değil orta bölüm. Kapanışta büyük değişim yok. Tek fark yumuşak odunsular. Sedir ağacını andıran odunsulara yine ananas destek veriyor. Biraz da paçuli var alt notalarda.

Hacivat’ı kimi yorumcuların şipre olarak tanımlaması anlaşılabilir. Hacivat’ı ilk kullandığımdan itibaren içerisinde elma, portakal, kivi, nar ve ananas bulunan karışık meyve sularını hatırlıyorum. Tatlı (içinde fruktoz şurubu bulunan) endüstriyel meyve sularını andıran parfümün geneli, modern ve leziz denebilir. Bence meyveli-odunsu tarafa yakın Hacivat. Meyve derken kimi zaman leziz portakal-mandalina benzeri narenciyeleri kimi zaman enteresan tropikal meyveleri anımsatıyor. Buradaki meyveler gayet canlı, pozitif, tek düze, uyumlu fakat hafiften pürüzlü, özgün değil ama eğlenceli denebilir. Meyveler ne erkek ne de kadın kullanımına yakın. Parfümün unisekse yakın duran hoş bir dengesi var. Her ne kadar sonlardaki ağaçsılar ve bir parça paçuli hafiften erkek kullanımını çağrıştırsa da kadınların sevebileceğini düşünüyorum Hacivat’ı.

Şimdi ananas ilginç bir meyve. Hem o garip ve sevimli dış görünüşü hem kabuğunu soyup meyvesine ulaşmanın zorluğu hem de ekşimsi tadı pek Türk halkının alıştığı gibi bir meyve olmadığı izlenimi veriyor. Zaten tropik bir meyve olan ananasın parfümlerde verilen kokusu genellikle Hacivat’taki gibi metalik ve parlak karşımıza çıkıyor. Hacivat, bu anlamda klasik bir ananas kokusunu narenciyelerle karıştırıp sunuyor. Çok ilginç mi kokusu? Değil. Yaratıcı bir koku formu mu var karşımızda? Pek sanmıyorum. Yüksek kaliteli mi? Eh işte. Herkes sevip, kullanabilir mi? Şüphe yok.

Tabii önemli bir durumdan daha bahsedeyim. Biliyorsunuz Creed’in fenomene dönmüş durumdaki Aventus’u, ananas kokusunu merkeze alıyor ve dünya çapında büyük başarı sağladı. Bir türlü neden bu kadar popüler olduğunu hala anlayamadığım Aventus, ananas denildiği zaman akla gelen ilk parfüm artık. Ve doğal olarak ananas temalı parfümler özellikle niş segmentindeyse hemen Aventus’la kıyaslanıyor. Şimdi kimi yorumcuların Hacivat ile Aventus’u birbirlerine benzer bulmaları gayet doğal. Bence de başlangıçları ve orta kısımları benzerken, sonlarda epey ayrışıyor iki parfüm. Aventus birch denilen dumansı garip bir ağaçsılıkla son bulurken Hacivat, sedir ağacı benzeri odunsuları az kullanıyor ve kapanışta meyvemsiliğe daha çok yer veriyor. Yani birbirinin aynısı iki parfüm olmadığını dikkatli parfümseverler farkedeceklerdir.

Sonuç olarak basit, barışçıl, derinliği olmayan, dünyayı yerinden oynatma gibi iddiası bulunmayan, kullanan çoğu kişinin hoşuna gidecek, günlük kullanıma rahatlıkla uyum sağlayabilecek, yaz sıcaklarında hatta plajlarda bile kullanılabilecek bir arkadaş.

Kokusunun tasarımını Jorge Lee yapmış. Hacivat’ın enteresan tarafı Extrait formunda olması. Kalıcılığı yeterli, farkedilirliği ortalama seviyelerde. Tabii bir Extrait’ten harikalar beklemek gibi eğilimimiz var ama hayatın her alanında olduğu gibi beklentiyi hiçbir konuda abartmamak gerekiyor. Yaş sınırı olmaksınız herkes kullanabilir.

Koku Güzelliği:10/6

28 Eylül 2017 Perşembe

Donna Karan – Be Delicious Men (2004)

Be Delicious’un elma şeklindeki yuvarlak ve harika şişesini her zaman için çok sempatik bulmuşumdur. Donna Karan’ın 2004 yılında piyasaya sürdüğü elma temalı parfümleri hem erkekler için hem de kadınlar için ayrı ayrı sunuldu. Erkek versiyonundan ziyade kadın olanı daha çok ilgi çekti. Her ne kadar ilk çıktığındaki popülerliğini kaybetse de hala üretimi devam ediyor Be Delicious Women’in.

Erkek olanı ise elma şeklindeki kahverengi şişesiyle biraz daha geri planda kaldı. Kendi sitelerinde bile artık yer verilmeyen Be Delicious Men’de dikkat çeken bir nota yer alıyor: Kahve. Genellikle gourmandlarda karşılaştığımız kahve, anladığım kadarıyla burada turunçgillerle ferah bir şekilde verilmeye çalışılmış. Bakalım durum tam olarak böyle mi?

Be Delicious Men’in açılışı ferah turunçgillerle gerçekleşiyor. Portakaldan ziyade sucul bergamota benzettiğim üst notalarda yeşil elma da bulunuyor. Üst notaları yeşil turunçgillerle gerçekleşiyor. Orta bölümde yeşil ferah yapı devam ediyor. Yeşil elma parfümün başrolüne geçerken bir parça yapay odunsular eşlik etmeye başlıyor. Kapanışta ağaçsılar daha etkili. Vasat bir sedir ağacını andıran odunsu notalar pek umut vaat etmiyor.

Be Delicious Men’in içeriğinde yeşil elma olması tabii ki şaşırtıcı değil. Zaten şişesi elma şeklinde ve bu tema bir şekilde parfümde kullanılmış. Burada bir sorun yok ve tutarlılık var. Açılışı epey tanıdık, rahatsız etmeyen, modern turunçgillerle gerçekleşiyor. Bence parfümün en güzel yeri başlangıcı. Leziz ve herkesin sevebileceği güvenli üst notaları ilk intiba olarak olarak iyi iş çıkarıyor. Orta bölümdeki yeşil elma bir parça yapaylık sınırında dolaşıyor. Elmaya eklemlenen odunsularıysa pek başarılı bulmadım.

Be Delicious Men, ferah turunçgilli yeşil elma ve odunsulardan oluşan çok basit, sıradan, tek düze ve pek numarası olmayan bir arkadaş. Tabii şimdi aklıma hemen kahve notası geliyor. Açıklanan notalarında bulunan kahve bence parfümde pek yer almıyor. Varsa bile çok gerilerde. Hani kahve ferah verilmiş desem yine de kahve kokusunu bir türlü algılayamadım. Oysa iyi verilmiş kahveyi severim parfümlerde ama burada oldukça sınırlı kullanıldığını düşünüyorum.

Sonuç olarak hakkında uzun uzun yazılacak bir parfüme benzemiyor. Başlangıcı dışında vasat olduğunu söylemek yanlış olmaz. Pek derinliği olmayan, genç erkekleri hedefleyen, başlangıç seviyesindeki arkadaşlara yönelik olarak düşünülebilir.

Fotoğraf parfumo.net sitesinden alınmıştır.

EDT formundaki Be Delicious Men’in performansı hayal kırıklığı yaratıyor. İlk patlama dışında etrafa yayılımı az, kalıcılığı düşük. İlkbahar-yaz mevsimine yakın duruyor. Günlük kullanıma uyabilecek, her kıyafete uyum sağlayabilecek, gündüz gezmeleri ve ofis kullanımı için rahatsız etmeyecek yapısı artıları diyebilirim.

Kokusunun tasarımını Olivier Gillotin ve Pierre Negrin yapmış.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/5

24 Eylül 2017 Pazar

Cartier – Baiser Vole (2011)

Cartier’in 2003 çıkışlı ünlü parfümü Le Baiser Du Dragon’un devamı olarak mı çıkarıldı yoksa müstakil bir eser olarak mı tasarlandı bilemiyorum Baiser Vole. Gerçi Baiser Vole’nin 2011 yılında çıkışından sonra çabucak devam parfümlerinin piyasaya sürülmesi, onun bağımsız bir parfüm olarak düşünüldüğünü gösteriyor. 2017 yılının Eylül ayı itibariyle yedi parfümlük bir koleksiyona dönüşmüş durumda.

Kendi sitelerindeki açıklamalarında zambağın vurgulandığını görüyoruz. Tabii kadın parfümü olması dolayısıyla dişiliği öne çıkarıyor resmi tanıtım. Zor bulunan ve şık kokan bir çiçek olan zambağın tutkulu hikayesinin Baiser Vole aracılığıyla anlatıldığı söyleniyor. Çiçeksi, ferah ve pudralı yönünden de bahsedilmiş.

Baiser Vole’nin açılışı belli belirsiz turunçgillerle gerçekleşiyor. Silik sayılabilecek turunçgillere sabunsu çiçekler eşlik etmeye başlıyor. Resmi tanıtımdaki zambak kokusu, orta kısımdan itibaren iyice kendisini hissettiriyor. Buradaki zambak, gayet yumuşak, yeşil, taze, kremsi, leziz ve sevmesi kolay. Hatta diyebilirim ki abartılı şekilde kadınsı bile değil zambak. Kapanışta yeşil kremsi zambak küçük değişim gösteriyor. Yeşil ve taze geri çekilirken, vanilyamsı kremsilik daha da artıyor ve neredeyse tropikal vanilyaya dönüşüyor alt notalar. Son bölümde yumuşak misk de mevcut.

Baiser Vole, pudralı ve kremsi beyaz çiçek parfümü bana göre. Buradaki kremsilik vanilya merkezli gibi. Gayet temiz, duru, barışçıl ve sakin bir çiçeksi yapı var Baiser Vole’de. Masum, taze ve ferah koku, ne burun tırmalayan cinste çiçeksi ne de kafası karışık bir oryantal. Giymesi kolay bir arkadaş.

Baiser Vole’yi ilk kullandığım andan itibaren epey sevdim ve benimsedim. Kremsi vanilya sevgimin köklerine dokunuyor bir şekilde. Feminenliğin abartılmaması gayet iyi bir seçim. O, 2011 yılında çıkış yaptığını vurgulayacak kadar modern ve tatlı kokuyor. Keşke tatlılığı biraz az olsaymış. Yine de yakışmış Baiser Vole’ye.

Sonuç olarak çok hoş, kibar kokuyor. Derin, katmanlı ve detaylı değil. Hatta düz çizgide ilerlediğini ve bize sürpriz yapamadığını söyleyebilirim ama bu tarz bir eserden derinlik değil, güzel ve temiz kokması beklenir ki Baiser Vole bunu başarıyor. Yapaylık ve burnu zorlayan uyumsuzluk yok gibi. Cartier’in kalitesi yine kendisini gösteriyor.

Benim kullandığım EDP olanıydı. Performansı harikalar yaratamıyor. Kalıcılığı iyi ama fark edilirliği yüksek değil. İlkbahar-yaz mevsimi için uygun görünüyor. Günlük kullanıma rahatlıkla uyum sağlayacaktır. Yaş sınırlaması olmadan her kadın kullanabilir. Kokusunun tasarımını ünlü parfümör Mathilde Laurent yapmış.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/7

20 Eylül 2017 Çarşamba

L’Artisan Parfumeur – Dzongkha (2006)

Puig grubuna satılmasıyla çoğu parfümseveri hayal kırıklığına boğan sevilen niş parfümevi L’Artisan Parfumeur’de, gördüğümüz kadarıyla eski şişeler de terk edilmiş. Markanın yenilenme içinde olduğunu düşünebiliriz çünkü bu tür şişe değişimleri genellikle parfümün içeriğinin değişmesiyle sonuçlanan reformülasyonu işaret ediyor olabilir.

Uzun zaman önce kullandığım Dzongkha’yı yeniden kullanmak istedim. Dzongkha, ilhamını Himalaya dağlarındaki Bhutan’dan almış. Tabii L’Artisan’ın Afrika’dan öykünmüş parfümlerinin en popüleri Timbuktu’ydu. Muhtemelen Timbuktu’nun başarısından sonra yine benzer temada ve iki yıl sonra piyasaya sürülen Dzongkha, tütsü, süsen çiçeği (iris) ve deriyi merkeze almış.

Parfümün başlangıcı olabilecek en kötü deriyle gerçekleşiyor. Sinek ilaçlarına benzettiğim üst notaları berbat Dzongkha’nın. Orta kısımda neyseki etkisi azalan garip derinin ardından şekerli iris çiçeği karşımıza çıkıyor. İrise kuru baharatlar eşlik ediyor ki, başlangıcına göre daha tahammül edilebilir bu bölüm. Kapanışta yine değişim var. Dumansı ve gizemli tütsü merkeze geçiyor ve parfümün en güzel yerini oluşturuyor.
Parfümün genelinde koyu bir tabaka gibi duran dumansılık mevcut. Kendi sitelerindeki “Bhutan’daki taş tapınaklarda yakılan tütsüler ve demlenen baharatlı çaylar” tanımı pek yerine oturmuyor. İlla ki bir yerini baharatlı çaya benzeteceksek orta kısım olabilir ama orada da hatırı sayılır oranda iris çiçeği var. Yine kendi sitelerinde bahsettikleri şakayık çiçeği ve tropik bir meyve olan litçi’yi algılayamadım.

Dzongkha, oldukça tuhaf, zor, karanlık ve tematik kokuyor. Kesinlikle herkesin sevebileceği ya da kullanabileceği gibi değil. Garip bir iticiliği var. Sanki Timbuktu’dan sonra biraz zorlama bir işe imza atılmış. Oysa ki Dzongkha’yı usta isim Bertrand Duchaufour tasarlamış. Yine de hiç bana göre değil genel yapısı.

Sadece benim değil diğer yorumcuların da kafası karışık sanki Dzongkha konusunda. Kimisi onun kokusunu eski bir ormana, başkası bebek pudrasına, bir başkası Hindistan baharatları satan dükkanlara hatta epey kişi kerevize benzetmiş ki haksız değiller. Bu kokuyu hangi kalıba sokmak gerektiğini kestirmek de zor. Çiçeksi desen değil, meyveli desen hiç değil, turunçgil zaten yok, belki dumansı ağaçsı-deri kokusu diyebilirim. Yine bir uçtan diğer uca savrulmaca var. Çok kötü başlangıcından sonra idare eden orta bölüm ve harika alt notalar. Gel de not ver şimdi bu parfüme.

Sonuç olarak farklı olmak adına garip bir parfüme yer verilmiş L’Artisan’ın koleksiyonunda. Güzel geri dönüşler alma ihtimali düşük, oldukça tematik ve her ortama uymayacak kokusuyla Dzongkha, normal bir kullanıcı için değil, uç örneklere meraklı koleksiyoner kokuseverleri hedefliyor sanki.

Uniseks olarak sınıflandırılsa da erkek kullanımına yakın duruyor. Birçok niş parfümün aksine EDT formunda. Kalıcılığı yeterli, fark edilirliği biraz düşük. Sıcak yaz mevsimi dışında her zaman kullanılabilir.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/5