10 Ekim 2019 Perşembe

Calvin Klein – IN2U For Him (2007)

2007 yılının başlarında, Calvin Klein’in New York ofisinde, markanın ikonik-Grunge fenomeni CK One kadar popüler olması düşünülen bir parfüm fikri üzerinde çalışılıyordu ve hatta sona gelinmişti. Calvin Klein ve Coty’nin yöneticileri aynı masanın başında parfümün hitap edeceği kesimi belirlemişti bile: Teknoseksüller! İsmi küçük bir kelime oyunuyla IN2U (In to you) olarak belirlenen yeni parfümlerinde X nesli gençliği hedefleniyordu ve parfümün reklam klibinde aktör Kevin Zegers ve model Freja Beha Erichsen rol almıştı. 2007 yılındaki birçok moda dergisinde reklam kampanyalarına sıkça yer verildi. Benim her nedense armuda benzettiğim şişe tasarımı Stephen Burks’e ait olan IN2U’nun dönemin endüstriyel plastik kalıplarına benzeyen dış yüzeyi ilk başta kalitesiz hissiyat verse de insanoğlu neye alışmıyor ki?

Küresel reklam kampanyasında “seks” ve “bugünün modern parfümü” kavramlarına yoğunlaşan Calvin Klein’in pazarlama birimi, fiziksel olarak cesur ancak duygusal yönünü koruyan, bilgisayarları birincil iletişim aracı olarak gören gençlere satmayı düşünüyordu IN2U parfümünü. 2007 yılında Coty’nin global pazarlama başkan yardımcısı Lori Singer’in, dönemin genç neslini “Eskisine göre daha az marka sadakatleri var. Kendilerinin büyük şirketlerce pazar olarak görülmesini istemiyorlar. Kendilerinden önceki nesle göre daha güçlüler ve daha az şok edilebilirler. Onlar dünyadaki herşeyin derhal olmasını istiyor” böylece tanımlaması üzerine IN2U parfümlerinin stratejilerini oluşturmuşlar.

2007 yılında hem erkek hem de kadın versiyonu piyasaya sürülerek başlanan IN2U serüveni, bugün limitli üretim ve devam parfümleriyle on kokuluk serüvene dönüşmüş durumda. Aromatik fujer olarak sınıflandırılabilecek IN2U’nun erkek versiyonuyla birlikteyim bir süredir. Parfümün açılışının ferah ve hoş meyvemsilikle gerçekleştiğini söyleyebilirim. Limon ve turunçgillerin üst notalardaki etkinliği ilgimi çekti. Orta kısımda lezzetli meyvemsilik devam ederken sürpriz karşılıyor bizi. Kakao, orta bölümde verilmiş ama kahve ya da çikolata gibi kokmuyor orta kısım. Açıklanan notalarında yine değişik bir tema var: Domates yaprağı. Orta bölümde gerçekten de domatesi andıran garip bir koku var ki çözemedim.  Orta kısmın sonlarında plastiğimsi vetiver de ekleniyor partiye. Kapanışta yapaylık sınırındaki vetivere yine plastiğimsi, deriye benzeyen sedir ağacı destek veriyor. Odunsu denebilecek son kısım, yüksek kaliteli değil.

Sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim. IN2U For Him, genel hatlarıyla aromatik, meyvemsi, deriyi andıran odunsu bir parfüm. Yumuşak, başlangıcı dışında çok ferah sayılamayacak, kullanımı kolay, köşeli tarafları olmayan, kalite anlamında harikalar yaratamayan yapıya sahip. Yeni nesil genç erkek/delikanlı parfümü kulvarına yönelik, başlangıç seviyesindeki kullanıcılara göz kırpan, fiyat anlamında da rakiplerine göre daha ulaşılabilir durumda olan bir kardeşimiz IN2U For Him.

Onun hakkında söylenen “ne iyi ne de kötü kokuyor” tavrına yakınım. Kimi platformlarda fazlaca ve abartılı şekilde eleştirilse de onun amacı dünyayı değiştirmek değil zaten. Basit ve hoş koksun, biraz tatlılık barındırsın, sonlardaki sedir ağacını da popüler/vasat parfümlerinkine benzer versin olarak özetlenebilecek IN2U For Him, kendisine verilen görevi yerine getirmeye çalışadursun, benim için tabii ki başarısıza daha yakın konumda diyebilirim.

Yine şikayet edilen konulardan birisi IN2U For Him’in performansının düşüklüğü. Aslına bakılırsa kalıcılığı fena değil. Bir Calvin Klein EDT’sinden mucize beklememek gerekiyor. Etrafa yayılımı düşük denebilir. Yumuşak ve aromatik yapısına bakarak sıcak ilkbahar günlerinde kullanmak fena olmaz.

Kokusunun tasarımını Carlos Benaim, Bruno Jovanovic, Loc Dong ve Jean-Marc Chaillan birlikte yapmış. Dört ünlü parfümörün birleşip, bu kadar ortalama bir parfüm yapması da ayrıca enteresan olmuş.

Koku Güzelliği:10/6

5 Ekim 2019 Cumartesi

Cacharel – Eden (1994)

İncil’e göre ilk insanların kusursuz mutluluk ve refah içinde yaşadıkları, bozulmamış doğal güzelliklerin olduğu bahçenin adıdır Eden. Kuran’da Adn Cenneti olarak geçen Eden bahçesi, insanlığın maküs kaderi olan bu dünyada bulunmanın anti-tezi belki de. Karşımıza çıkan kötü insanlardan, hayattaki acı tecrübelerden, üzerimizdeki bunaltıcı sorumluluklardan ve çektiğimiz çilelerden kurtulmanın yollarından birisidir Eden cennet bahçesi ve hatta çoğumuzun ütopyasıdır. Çünkü orada ızdırap yoktur, hüzün yoktur, keder yoktur, canımızı acıtan kötülükler yoktur.

Cacharel, 1994 yılı çıkışlı kadın parfümüne Eden ismini vererek hem oldukça iddialı bir yükün altına girmiş hem de bize onun kokusuyla cennet bahçesini vaat etmiş gibi görünüyor. Eden’in resmi tanıtımında “Duyusal bir cennet olan Eden, her kadında doğuştan gelen duygusallığı ortaya koymaktadır. Orası (Eden) mükemmel bir yerdir. Yaşam ve refah kaynağı ile dolu olan ahenkli bir bahçedir. Bu günahın masumiyetle buluştuğu zevk bahçesinden, farklı kokular aynı anda hem taze hem de duygusal olarak ortaya çıkıyor. Eden parfümü bizi bu bahçenin binbir zevkini keşfetmek için büyülü yere götürür.” cümleleriyle parfümseverlerin beğenisine sunulmuş.

Eden’in açılışı temiz ve sabunsu çiçeklerle ve bir parça portakal çiçeğiyle gerçekleşiyor. Başlangıcında beyaz çiçeklerin hakim olduğu ana yapı, orta bölümde fazla değişmiyor. Orta notalarda kuru ve temiz beyaz çiçeklerden ayırt edebildiklerim yasemin ve sümbülteber. Açıklanan notalarında mimoza ve nilüfer var ilginç şekilde. Parfümlerde pek karşımıza çıkmayan çiçeklerden olan nilüfer, parfümün tanıtımında vurgulanmış. Orta kısımda çiçeklerden farklı olarak oldukça kuru ve hatta tozlu paçuli bulunuyor. Beyaz çiçeklerle uyumlu görünen paçuliye belli belirsiz hüzünlü şeftali eşlik ediyor. Kapanışta ana yapı biraz değişiyor. Alt notalarda odunsu tarafa yönelse de sabunsu temiz çiçeklerin etkisi görülüyor. Alt notalarda sandal ağacı ve sedir ağacı nöbeti devralsa da büyük resim pek sürpriz yapmıyor.

Büyük resim derken, Tanrı’nın büyük resminin içinde cennet bahçesi bir detaydan ibaretse, parfümler dünyasında da Eden’in etkisi oldukça sınırlı oldu diyebilirim. 1990’lı yılların ortalarına doğru dünyaya gelen Eden, bize 90’ların Avrupa kültür hayatının seküler yapısının aksini sunmuyor. Bize sonsuz mutluluğu ve sınırsız nimetlerin hazzını yaşatamıyor kokusuyla çünkü fazlasıyla çiçeksi ve hissedilir oranda yapaylık barındıran tarzıyla baş ağrısı yapmayı vaat ediyor kısa vadede. Uzun süreli kullanımdaysa sıkıcı olacağının sinyallerini güçlü şekilde en azından bana veriyor.

Cacharel’in en popüler (zamanında!) parfümlerinden Eden, düz çizgide ilerleyen temiz ama aynı zamanda yapaylık bağışlıyor bizim gibi basit fanilere. Orta kısımdan itibaren çiçeklerle paçulinin yanına eklenen meyvemsi kokmayan şeftali(?) beni ve bazı Eden kullanıcılarını aynı zihinsel çağrışımda buluşturmuş: Gucci – Rush. Her ne kadar Rush’ın ana gövdesini oluşturan plastiğimsi meyveler Eden’de olmasa da ikonizmin ve bohem züppeliğin başucu eserlerinden Gucci’nin kırmızılı deli dolu kadını Rush’ı andırması benim için sürpriz. Çünkü işin içinde cennet bahçesi ve sonsuz huzur vaadi var fakat karşımızda zorlama beyaz çiçekler ve doğal kokmayı bile beceremeyen Eden var.

“Doğanın kokusu, portakal çiçeği, mimoza ve paçuli arasındaki mutlak dengede, tüm inceliklerinde, derinliği kadar tazeliğini de ortaya çıkarır. Duyusal bir cennet olan Eden, her kadının doğuştan gelen duygusallığını ortaya koymaktadır.” dese de Cacharel resmi tanıtımında inanasım gelmiyor. Eden duygusal bir parfüm mü? Bence değil. İçeriğinde kullanılan çiçekler doğadaki kadar saf, pürüzsüz ve gerçekçi mi? Tabii ki hayır. Taze mi kokuyor? Pek sayılmaz. Bize duyusal cennetin kapılarını açıyor mu? Yok, daha neler.

Eden’den lirik şiirsellik beklerken o bana köhne paçuliye eklemlenmiş bıktırıcı beyaz çiçekler verdi. Sonuç olarak sevemediğim ve onu üzerimde taşımaktan zevk almadığımı belirtmeliyim. Benim erkek tenimle uyum sağlayamayan Eden’in kendisiyle eşleşecek doğru kadınları beklediğine eminim. EDP formundaki kokusuysa çok kalıcı. Etrafa yayılımı da fena değil. Onun için biraz dikkatli kullanmak gerekebilir. Otuz yaş üstü kadınların üzerinde taşıyabileceği karakteriyle, genç kız kokusu olmadığını hissettiriyor bir şekilde.

Kokusunu Jean Guichard’ın tasarladığı Eden’i sıcak yaz günlerinde kullanmanızı öneremeyeceğim. Serin havaların parfümü bana göre.

Koku Güzelliği:10/5

30 Eylül 2019 Pazartesi

Vertus – 1001 (2015)

Vertus’un 2015 yılı çıkışlı ilk parfümlerindendi 1001. İsminin ilk önce neden 1001 olduğunu kavrayamamıştım. İlerleyen zamanlarda parfümün doğu masallarının en ünlüsü 1001 gece masallarına atıfta bulunduğunu nihayet anladım. Mısır, Hint, Arap, Mezopotamya ve İran masallarının birleşimiyle oluşan 1001 gece masallarının 8. yüzyıldan günümüze geldiği söyleniyor.

Vertus’un Arap ve Ortadoğu kültürüne öykünen parfümü 1001’in resmi tanıtımlarında da bu etki görülüyor: “1001 gece masalının büyüsü, mimoza ve karanfilin dokunuşuyla kendi hikayesini en derine yazar. Sandal ağacıyla harmanlanan karakter, tüm egemenliği devralır. Tarçın ve menekşenin baş döndürücü aşkı”.

1001’in açılışı ferah olmayan tatlı meyveler, anason benzeri yapı ve baharatlarla gerçekleşiyor. Başlangıcı zengin, benzersiz, ilginç ve kafa karıştırıcı denebilir. Fena değil üst notaları. Orta kısımda meyvemsilik geri plana geçerken baharatlı taraf öne çıkıyor. Sıcak sayılabilecek baharatlardan algılayabildiklerim karanfil, kakule ve tarçın. Orta bölümde lezzetli ve modern baharatların izini sürmeye devam ediyoruz. Orta kısmın sonlarında egzotik olmayan amber kokuyu farklı yöne doğru çeviriyor. Kapanışta sandal ağacının etkili olduğu söylenebilir.

Yine bir Vertus parfümü ve yine kafam karışık. 1001, Arap-Ortadoğu aksına yakın olmayan oryantal gibi davranıyor. 1001’in genel tavrının meyveli-baharatlı amber-sandal ağacı kombosu olduğunu iddia etmek için sebeplerim var. Başlangıçtaki kategorize edilmesi zor meyveler ferah turunçgil gibi değil. Onun meyvemsiliği anason-mentol destekli mayhoş meyvemsiliği çağrıştırıyor. Orta kısımdaki baharatların mahiyeti neyse ki daha anlaşılabilir ve dünyasal. Amberin bu tür kullanımını seviyorum ve neredeyse şekerli meşe yosunu kapanışta küçük bir nostalji yaşamama sebep oluyor.

1001, ilhamını masallardan, büyülü hikayelerden, doğunun gizemli ruhundan alıyor. Parfümün genelinde koyu ve karanlık yapı bulunmuyor fakat baştan sona dumansılık algılanabiliyor. Orta kısımda karşıma çıkan safranı zihnim bir şekilde geri plana atıp, diğer notalara odaklanmaya çalıştı. Karanfil ve tarçının harika etkisini ön plana çıkardı bilinçaltım. Meşe yosununun ise böylesine şekerli verilmesine biraz bozuldum çünkü onu kuru ve köksü seviyor benim gibi eski tüfekler.

Anlıyoruz ki modern dünyaya, güncel temaya ait olan 1001 deneyi, kalite anlamında fena iş çıkarmıyor, koku güzelliği bakımından iyi yerde duruyor, sizi kendisine aşık edecek kadar numara sergileyemiyor. Yine de benzerine rastlamadığım bu sıcak baharatlı, dumansı meyveli oryantalin çabasını anlamlı buluyorum. Vertus’un bahsettiği gibi, 1001’in “zarif, görkemli, hipnotik, odunsu çiçek kokusu” olduğu tezine saygı duyuyorum.

Uniseks olarak pazara sunulan 1001 hem erkek hem de kadınların kullanabileceği hoş bir dengede duruyor. Serin havaları sevebilecek yapısı, makul kullanılırsa ılık yaz akşamlarına da uyum sağlayabilir. EDP formundaki konsantrasyonu kalıcılık bağlamında sizi üzmüyor, ilk patlama dışında tene yakın kalıyor.

Koku Güzelliği:10/6.5

25 Eylül 2019 Çarşamba

Giorgio Armani – Acqua di Gio Absolu (2018)

Erkek parfümleri tarihinin en meşhur modern klasiği Acqua di Gio, yirmi yaşını devirmesine rağmen hala bize küçük numaralar yapmaya devam ediyor. Acqua di Gio serisi Essenza ve Profumo ile derinlik kazanırken, 2018 yılında sahneye Absolu çıktı. Odunsu-deniz temasına yönelik olarak tanıtımı yapılan Absolu’da meyveler ve paçuli de vurgulanmış. Erkeksi ve sofistike verildiği iddia edilen deniz kokusuyla paçuli ve odunsuların karışımından söz edilmiş.

Giorgio Armani’nin internet sitesinde sıcak ve tensel olarak nitelendirilen Absolu, klasik Acqua di Gio’nun cesur yorumu olarak öne çıkarılmaya çalışılmış ve rafine erkeklere uygunluğu üzerinde durulmuş. Ayrıca ilk Acqua di Gio’yu yaratan parfümör Alberto Morillas, devam parfümü Absolu’yu da tasarlamış. Bu anlamda Giorgio Armani hoş bir devamlılık durumuna imza atmış.

Absolu’nun açılışı ferah ve canlı turunçgillerle gerçekleşiyor. Modern ve tatlı narenciyelerden limon, bergamot ve greyfurt ayırt edebildiklerim. Açıklanan notalarında elma ve armut bulunuyor. Başlangıçtaki tatlılığın armuttan geldiğini varsayabiliriz. Üst notaları fena değil. Orta bölüme ilerledikçe turunçgilli yapının devam ettiğini görüyoruz. Orta kısımda parfümün ana omurgasını oluşturan deniz temasının karşımıza çıktığına şahit oluyoruz. Bu andan itibaren biraz daha tatlılığın arttığını görüyorum. Tatlılığı muhtemelen tonka fasulyesi veriyor. Sonlarda turunçgilli deniz esintisine odunsu notalar ekleniyor. Kapanışı klasik modern odunsuluğu çağrıştırıyor ama yine de hoş diyebilirim.

Absolu’nun nasıl koktuğuna dair yukarıda verdiğim tanımı biraz daha genişleteyim: Tatlı turunçgilli, şekerli sucul, tonka fasulyeli sedir ağacı. Absolu, lezzetli turunçgillerle başlayıp, fazlaca tatlılaşan sucul parfüm tarafına yakın duruyor. Aromatik otlar, meyveler (armut ve elma), sardunya ve diğerleri ikinci planda kalmayı usulca kabulleniyorlar.

Absolu, ferah ve basit yaz parfümü karakterine sahip. Onun içindir ki yüksek kalite veya çok katmanlı yapı beklemek abartılı olacaktır. Absolu, Alberto Morillas gibi ustanın elinden çıktığını hissettiriyor ve hoş kokuyor. Günlük kullanım için ideal ama aynı zamanda büyük kitlelere hitap eden vasat koku formu sunduğunu da aklınızdan çıkarmayın. Anladığım kadarıyla Absolu’nun yaklaşımı “Sanat halk içindir”.

Kötü parfüm değil Absolu ama bir şişesini almaya değer mi emin değilim. Sıradışı, farklı ya da yaratıcı tarafı bulunmuyor. Diğer şekerli, sucul rakiplerine benziyor. Aklıma ilk gelen Versace Pour Homme oldu. Hatırladığım kadarıyla Versace Pour Homme, hemen hemen Absolu’nun vermeye çalıştığı temanın üzerinde yükseliyordu. Yeni nesil fenomenlerden Invictus’u da andırıyor Absolu.

Bir önemli durumdan daha bahsedeyim son olarak. Bu tür devam parfümleri genellikle ilk esere kokusal olarak benzer. Absolu ilginç şekilde Acqua di Gio’nun -benim için- süper itici kokusundan oldukça farklı ve adeta başlı başına yeni deneme gibi. Evet, abisi Acqua di Gio’nun ferah ve deniz esintili tarafına fikren öykünmüş ama kokusal olarak çok büyük benzerlik yok neyse ki. Bu haliyle klasik Acqua di Gio’dan daha kullanılası buldum Absolu’yu.

Parfümün ilginç taraflarından biriyse EDP formunda olması. Ana akım bir markanın EDP formunda erkekler için yaz parfümü piyasaya sürmesine sık rastlamıyoruz. Performansı beklediğimden iyi çıktı. Kalıcılığı hem ten hem de kıyafette iyi. Etrafa yayılımı ortalama seviyelerde. Genç-yaşlı herkesin kullanabileceği, kadınların da sevebileceği, rahat, taze, ferah, modern ve serin Absolu, deniz kenarında, ılık yaz akşamlarında, plaj partilerinde ve sahillerdeki tekne gezintilerinde memnuniyetle size eşlik edecektir.

Koku Güzelliği:10/6