17 Aralık 2020 Perşembe

Giorgio Armani – Bois d’Encens (2004)

“Çocukken büyükannemle kiliseye gittiğimde duyduğum tütsü kokusunu arıyordum ve o kokuyu yaratmak istedim.” Giorgio Armani’nin Pantelleria’daki çocukluk anıları, Bois d’Encens isimli parfümün hayata geçmesine vesile olmuş. Giorgio Armani’nin internet sitesinde Bois d’Encens’in, 4.000 yıl önce Mısırlılar tarafından yaratılan, dünyadaki bilinen en eski parfüm Kifi’nin gizeminin yeniden doğuşuna vurgu yapması enteresan.

Yine Armani’nin internet sitesinde Bois d’Encens’in mistik ve baştan çıkarıcı olduğu belirtilmiş. Ayrıca serin, keskin ve spritüel koktuğu söylenmiş. Giorgio Armani’nin her gün kullandığı parfüm olarak da adı geçirilmiş. Bois d’Encens’in ilk saniyeleri kuru baharatlarla gerçekleşiyor. Tatlılık bulunmayan biber-karabiber ikilisine, odunsu ana gövde eşlik ediyor. Açılıştaki çam ağacını andıran yüksek kaliteli odunsuluk ve baharatların uyumu muazzam. İlerleyen saatlerde baharatların geriye çekilmesiyle odunsu yapı daha da öne çıkıyor. Reçinemsi, talaşı andıran ağaçsılığa tütsü ekleniyor. Kapanışa kadar tütsü-sedir/çam ağacı benzeri tema devam ediyor.

Bois d’Encens, hemen hemen her dinde (semavi olsun ya da olmasın) uhrevi bir koku olarak anılan tütsüyü merkeze almaya çalışmış. Zaten parfümün isminden tütsü yorumu olduğunu anlıyoruz. Kokunun içine girdiğimizde bizi dinsel mistisizm değil de doğasal törensellik karşılıyor. Bois d’Encens dumansı sayılabilecek tatlı olmayan kuru tütsüye gönderme yaparken, daha çok odunsu-ağaçsı kokmayı başarıyor. Bana kalırsa ana yapı sedir-çam ağacı efekti veren odunsulukta. İkinci başrolde tabii ki tütsü var. Üçüncü öğe ise başlardaki karabiber formu.

Bois d’Encens, mükemmel kalitedeki odunsu-tütsü tarzını baştan sona kadar, büyük değişim göstermeden sürdürüyor. Tekdüze ilerlese de ağaçsılığın ve tütsünün verilişindeki gerçekçilik, onu rahatlıkla sanat eseri katına yükseltiyor. Muhtemelen şimdiye kadar yapılmış en iyi tütsü-ağaç kombinasyonlarından birisine sahip.

Günümüzün modern parfümlerinde bolca kullanılan tatlı-şekerli aroma burada yok. Bu zamansız parfüm, üstlerinden reçineler akan çam ağaçlarıyla dolu ormanının içinde yakılan tütsü gibi kokuyor. Hatta ahşap atölyesinde sağa sola savrulmuş yeni kesilmiş talaş parçaları gibi de hissettiriyor.

Çoğu yorumcu Bois d’Encens’i Comme des Garçons – Avignon-Kyoto gibi tütsü merkezli parfümlere benzetirken, ben Clive Christian – V For Men, Comme des Garçons 2 Man ve üretimi bitirilen harika Gucci erkek parfümü Gucci Pour Homme tarzına yakın buldum.

Bu enfes parfümün ne yazık ki birkaç küçük kusuru var. Eau de Parfum olmasına rağmen performansı çok zayıf. Kalıcılığı idare etse de etrafa yayılımı oldukça düşük ki, çoğu kişi eleştirisini bu temele dayandırıyor. İkinci olaraksa Luca Turin’in de dediği gibi bir şişesinin fiyatının oldukça yüksek seviyelerde gezinmesi. Her ne kadar Armani Prive serisinin böylesine yüksek fiyatlara satılmasına alışkınız ama 100 ml şişenin 290 dolarlık etiketi, dünya standartları için bile fazlasıyla abartılı denebilir.

Söz Luca Turin’den açılmışken, onun Bois d’Encens ile ilgili yazdığı güzel yorumuna da yer vereyim: “Armani’nin ihtiyata bağlılığı, fanatik bulunabilecek Japon esintili görsel stilini ara sıra kırmaya ihtiyaç duyabilir. Armani Prive serisi ürkütücü şekilde pahalı, zarifçe siyahla kutulanmış, şaşırtacak biçimde hafif ahşap kutularda ve genellikle Bois d’Ences (buhur-tütsü kompozisyonu) haricinde fiyatlarını hak etmiyorlar. Buhuru, kabe samanı gibi koklanacak bir hareketli hedef gibi bulurum. Bazen Nice’deki Rus Ortodoks kilisesinin akşam ayinlerine katılırdım. Dünyadaki en iyi korolardan biri gözlerden uzak şarkı söyler ve müzik tıpkı dışarıda melodik bir şekilde yağan kar gibi birleştirici bir iskan oluşturur. Burası, kişiye, tütsüyü derece derece hissettirir, düşük konsantrasyonda kendine özgü kurulukta ve dumanlı bir histen (girişte, II. Aleksander’ın oğlunun sergilendiği kartpostalların yanında) kirli, yanık limon özelliği katar. Metropolit önünüzde durur ve mağrur bir şekilde buhurdanlığı size doğru sallayarak, içinizde, oraya kadar getirdiğiniz şeytanlarınızı uzaklaştırır. Gerçekte, Bois d’Ences asla iki kere aynı kokmaz; bazen bir kış havası gibi temiz, bazen rahatsız edici biçimde hayvani olabilir. Eğer Bois d’Ences’ı fiyatını karşılayabilecekseniz satın alın çünkü hiç bir şey onun gibi olamaz.”

Sonbahar-kış dönemine uygun olabilecek kokusunu Michel Almairac tasarlamış. Bois d’Encens’in, 2006 yılında “en iyi erkek niş parfümü” dalında ödül aldığını küçük bir not olarak ekleyeyim.

Koku Güzelliği:10/8.5

7 Aralık 2020 Pazartesi

Serge Lutens – La Fille de Berlin (2013)

2013 yılında, niş parfüm raflarına eklenen kırmızı sıvıya sahip bir parfüm, isminde batılı başkente vurgu yapmasıyla dikkat çekti. Doğuya özlem duyan bir mistiğin yani Serge Lutens’in, parfümünün isminde Berlin’e yer vermesi ve kokusunun gül temasına sahip olması, 2020’li yılların niş kokular sektöründe şaşılası durum olarak görülebilir. Tarihe not düşmek babında, zamanın bu dilimde bir parfüm gül kokuyorsa onu niş markalar hemencecik Doğu-Ortadoğu-Arap yarımadasıyla kolayca pazarlayabilir. Oysa Serge Lutens, parfümünün ismini Berlin Kızı olarak belirliyor.

Parfümün tanıtımında bu kızın dikenli güle benzediğini öğreniyoruz. Uçlara doğru giden bir kız portresi bile çiziliyor. Anlayacağımız üzere Berlin şehrini ve bir kızı merkeze alan tanıtımıyla La Fille de Berlin’in kadın kullanımına göz kırptığını varsayabiliriz.

La Fille de Berlin’in ilk saniyeleri canlı gül ve baharatlarla gerçekleşiyor. Kıpkırmızı gerçekçi güle eşlik eden baharatların harika sonuç verdiği ilk dakikalarda ortaya çıkıyor. Orta bölüme doğru baharatlar geri çekilirken gülün rolü değişmiyor. Sabunsuluğa evrilen güle, orta kısmın sonlarına doğru paçuli ekleniyor. Yeşil sayılabilecek tozlu, hüzünlü paçuli sonlarda yönetimi eline alıyor. Bohem davranan ve köksü kokmayan paçuli, tatlılık anlamında azla yetiniyor.

Serge Lutens’in klasik şeffaf şişelerinin içerisinden görülen La Fille de Berlin’in sıvısı pembeye yakın kırmızı denebilir. Bu renkten parfümün gül merkezli olduğu ilk izlenimi çıkartılabilir. Başlangıçta koyu ve baskın-dolgun kırmızı gül kokusuyken, sonlarda gülün solup gitmesi ve paçulinin ortaya çıkması gerçekten enteresan. Bay Lutens bize La Fille de Berlin’de ilkbaharda açan bir gülün, sonbaharda buruk paçuliye dönüşmesini mi sunmak istiyor? İyi de burada Berlinli kızın yeri nerede?

Serge Lutens bizi ilk saniyelerde Arap-Ortadoğu coğrafyasına götürüp, sonlarda havanın çoğu zaman kapalı olduğu Berlin sonbaharına seyahate çıkarıyor. Parfümün iki evresi farklı evrenlere çıkıyor. Biliyoruz ki parfüm yaratmak, Serge Lutens için para kazanacağı ticari işin daha ötesinde anlamlar taşıyor. Parfümlere sanat eseri olarak bakan zihin dünyası için kokuların içeriklerindeki karışımlar, her birimizin varoluşunu temsil ediyor.

Kalite anlamında iyi yerde duran La Fille de Berlin, Serge Lutens tematizmini de gözlerimizin önüne seriyor. Tabii ki çoğu niş parfüm gibi denemeden almanın risk olacağı uyarısını yapıyorum. Eğer gül-paçuli skalasının Noir de Noir tavrına uzak yanını keşfetmek istiyorsanız La Fille de Berlin sizi bekliyor.

Parfümün tasarımını Christopher Sheldrake yapmış. Eau de Parfum formunda. Başlangıcı yoğunken, ilerleyen saatlerde gücü epeyce törpüleniyor. Sonbahar-kış döneminde kullanmaya yakın duruyor.

Koku Güzelliği:10/7.5

2 Aralık 2020 Çarşamba

Giorgio Armani – Code For Women (2006)

2004 yılında Giorgio Armani’nin Code For Men isimli, simsiyah şişeye sahip erkek parfümü raflardaki yerini almıştı. Kısa zamanda dünyanın en çok satan erkek parfümlerinden birisi haline gelen Code For Men’in iki yıl sonra kadın versiyonu karşımıza çıkıverdi. Tabii hiçbir zaman Code’un erkek versiyonu kadar büyük satış rakamlarına ulaşamadı kadınlar için üretilen Code. Yine de ana akım parfümlerin içinde hatırı sayılı yeri var Code For Women’in.

Carlos Benaim, Dominique Ropion ve Olivier Polge gibi şöhretli parfüm tasarımcılarının imzasını attığı Code’un kadın versiyonu, Armani’nin internet sitesinde gizemli, sofistike ve seçkin olarak tanımlanmış. Parfümün merkezinde portakal çiçeği olduğundan bahsedilmiş. Ayrıca kokusunun bağımlılık yaptığı, sarhoş edici ve tutkulu olduğu vurgulanmış.

Code For Women’ın açılışı modern turunçgil temasıyla gerçekleşiyor. Lezzetli ve tatlı portakallı açılışın ardından orta kısımda yine tatlı portakal çiçeği karşımıza çıkıyor. Orta bölümde portakal çiçeğine sabunsu yasemin ve mumsu bal efekti ekleniyor. Sonlarda çikolatamsı güzel vanilyayla son buluyor.

Code For Women, Giorgio Armani’nin internet sitesindeki tanıtımı gibi turunçgilleri ve özelde portakal çiçeğini merkeze alıyor. Başlangıcındaki ve orta bölümdeki portakal-portakal çiçeğine geri planda sabunsu çiçekler ve bal eşlik ediyor. Code For Women’in özetini bu tablo oluşturuyor.

Parfüm gün içinde size farklı yönlerini gösteriyor. Bazen sabunsu çiçeksi hale geliyor. Kimi zaman portakal çiçeğinin canlı ve neşeli enfes kokusunu veriyor. Ara ara da mumsu verilmiş yapay ve bıktırıcı bal kendisini gösteriyor. Parfümlerde pek sevemediğim bal notasını burada da benimseyemedim. Oysa modern ve tatlı portakal/portakal çiçeği gayet güzel verilmiş. Sabunsu yaseminin de hayranı değilim. Kafamı karıştıran bir parfüm oldu Code For Women. Kimi kullanımlarda sevdim bazen de kalitesiz ve yapay geldi.

Piyasa işi parfümlerin önemli örneklerinden Code For Women, çoğu kişinin sevebileceği vasat kalitede, bol bol satılıp Armani markasına büyük kazanç sağlayacak bir eser ama yaratıcılık, kalite ve koku güzelliği olarak harikalar yaratmaktan uzak. O bir sanat eseri değil ve uzun süreli kullanımda sıkıcı olacağını tahmin ediyorum. Yine de, çoğu kişi kokumu beğensin, övgüler alayım zihin dünyasına sahipseniz Code For Women iş görebilir.

Eau de Parfum formunda. Kalıcılığı gayet iyi, etrafa yayılımı yüksek sayılmaz. Ilık ve sıcak saatlerde portakal-portakal çiçeği tarafını gösteriyor, soğuk saatlerdeyse ballı, çiçeksi sevmediğim tarafını ortaya çıkarıyor. Yine de yaz parfümü değil. İlkbahar günlerinin onun en güzel kullanım dönemi olacağını sanıyorum.

Koku Güzelliği:10/6

27 Kasım 2020 Cuma

Prada – L’Homme Intense (2017)

Prada’nın 2016 yılı çıkışlı Prada L’Homme ve Prada La Femme parfümleri, markanın oldukça önem verdiği eserlere benziyor. Etkili kampanyalarla tanıtılan yeni Prada’ların devam parfümleri gelmeye devam ediyor. Henüz 2016 yılı çıkışlı olmalarına rağmen onu geçmiş durumda yeni Prada L’Homme ve La Femme serisi. Yakın zamanda denediğim ve pek sevemediğim serinin ilk erkek parfümü L’Homme’den sonra şimdi de 2017 yılı çıkışlı L’Homme Intense ile tanıştım bir süre önce.

Prada’nın internet sitesinde L’Homme Intense’nin tanıtımının şu cümlelerle yapıldığını görüyoruz: “Prada L’Homme Intense, erkek kimliğinin çok yönlülüğünü ifade eder:  Kokunun kalbinde bulunan amber, paçuli, iris ve tonka fasulyesi notaları, Prada erkeğinin sonsuz yönlerini vurgular.” Resmi olarak açıklanan notalarıysa şunlar: Amber, paçuli, sadal ağacı, tonka fasulyesi.

L’Homme Intense’nin başlangıcı çikolatamsı, tatlı, lezzetli iris çiçeğiyle gerçekleşiyor. Modern ve gayet başarılı açılışından sonra ilerleyen saatlerde tonka fasulyesinin eşlik ettiği koyu sayılabilecek paçuli karşımıza çıkıyor. İris çiçeğinin geri planda destek verdiği orta kısımda deriyi de algılayabiliyoruz. Orta bölüm çok hoş. Sonlarda modern tatlılık devam ediyor. Sandal ağacı ve amberli kapanışı hiç fena değil.

Karşımızda yeni nesil erkek parfümlerinin tipik örneği var. Ayarında verilmiş tatlılık, çikolatamsı tonka fasulyesi, vanilya, deri, iris çiçeği ve sıcak baharatların karışımından oluşuyor. Görüleceği üzere 2020’li yılların ana akım erkek koku trendleri haline gelen notaların çoğu L’Homme Intense’nin içerisinde var. İşin güzel tarafı yapaylığa yer verilmeden ve bıktırıcı şekilde şekerli olmadan bu öğelerin hepsini başarılı şekilde harmanlamış parfümör Daniela Andrier. Ne iticilik var ne aşırıya kaçma var ne de kalitesizlik hissiyatı mevcut.

Leziz mi leziz L’Homme Intense, herkesin sevebileceği, orta yolu takip eden, kadınlardan övgüler alacağınız, günlük kullanıma ve iş-ofis-resmi ortamlara uyabilecek çok yönlü kokuya sahip. Onu koklayıp da nefret edecek kişi sayısı az olacaktır. Kimi kullanıcıların bu parfümü Dior Homme’ye benzetmesini anlıyorum çünkü ikisinin içeriğinde iris var. Oysa Dior Homme, pudramsı makyaj malzemesi-ruj-deri gibi kokarken, L’Homme Intense daha karanlık, çikolatamsı sıcak davranıyor. Dior Homme Intense’ye daha yakın L’Homme Intense’nin genel yapısı.

2016 çıkışlı ilk L’Homme’yi hiç sevememiştim fakat Intense versiyonu çok hoş olmuş. İki parfümün benzer yönleri olsa da Intense kesinlikle birkaç gömlek üstün koku güzelliği, yaratıcılık ve kalite anlamında. Biraz Roberto Cavalli Uomo’ya benzettiğim L’Homme Intense, ilk dakikalarda azıcık Thierry Mugler – A Men’e de benziyor.

Eau de Parfum formundaki L’Homme Intense’nin kalıcılığı gayet iyi, etrafa yayılımı ortalama seviyede. Performans anlamında bence yeterli. Tam bir kış parfümü olduğunu düşünüyorum.

Koku Güzelliği:10/7.5