20 Aralık 2014 Cumartesi

Amouage – Beloved Man (2012)


Amouage – Beloved Man (2012)

Zamanın bir yerinde, hayatın bir köşesinde, evrenin ufacık bir zerresinde... 13 milyar yıldır devam eden bir maceranın neresindeyiz? Büyük Patlama'dan itibaren geçmiş milyonlarca yılın ne kadar farkındayız? Üzerinde yaşadığımız Dünya'nın 4.5 milyar yıllık yaşı, bizim küçücük beynimiz ve sınırlı algılama kapasitemiz ile ne kadar anlaşılabilir?

Ortalama insan ömrünün 70-80 yıl olduğunu düşünürsek, tarihin, hayatın, kainatın ne kadar önemsiz bir parçasını oluşturduğumuz yeterince açık değil mi? 13 milyar yıllık evreni, 80 yıllık ömür çizgimizle mi kavrayacağız? Yoksa dünya hayatının anlamsızlığı üzerine mi konuşacağız? Madem bu dünya "eğreti bir eğlence yerinden ibaret", o zaman hangi yöne gideceğiz, nereye varmaya çalışacağız?

Hayat, aşk, ilişkiler, duygular, hayaller, anılar, beklentiler, acılar ve karamsarlıklar... Üzerinde yaşadığımız dünya adlı gezegen, bize bunlardan daha fazlasını verebilir mi? İlahi aşk, sonsuz mutluluk, eşsiz bir huzur, duru bir sakinlik, bembeyaz bir dinginlik, anlatılması imkansız bir vecd... Bu hayal etmesi bile muhteşem kavramlar, kan gölüne dönmüş, rezilce iktidar savaşları verilen, her gün onlarca çocuğun öldürüldüğü dünyada karşımıza çıkabilir mi? Nereye kaçabiliriz sıkışıp kaldığımız zalimlerin dünyasından. Var mı gidebileceğimiz başka bir dünya ya da evren?


Yaratıcımız tarafından çok az ilim verilen insan, binlerce yıldır, zihninin el verdiği kadarıyla her şeyi sorguluyor. Kendisini, dünyayı, uzayı, Allah'ı ve aklına gelen her şeyi. Felsefe biliminin çıkış noktasının "Ben Kimim?" sorusu ile başladığını düşünürsek, bizden binlerce sene sonra da eğer hayat hala devam ederse, bu sorular sorulacak ve cevapları bulunamayacak. "Ben Kimim" sorusunun yanıtı "Ben hiçbir şeyim"dir belki de. Sokrates'in söylediği rivayet edilen o meşhur sözü biraz değiştireyim kendimce: "Bir şey biliyorsam o da hiç bir şey olmadığımdır."

İyi de bir parfümün felsefesi olur mu? Ya da bir markanın? Teori de evet ama pratikte olası değil. Peki bir marka size uçsuz bucaksız Arap çöllerini hatırlatabilir mi? Çölde, en yakın medeniyetten yüzlerce kilometre uzaktaki bedevi çadırında içilen Arap çayını. Çöl denilen koskocaman boşluğun, sessizliğin ortasında, akşamın yaklaşmasıyla yıldızların ortaya çıkması ve gökyüzünü binlercesinin kaplamasını düşünebilir misiniz? Kumların üzerine uzanıp, pırıl pırıl gökyüzündeki yıldızların birbirine ne kadar yakın ve çok olduklarını deneyimlediniz mi hiç? Her bir insanın, çöldeki trilyonlarca kum tanelerinden biri kadar öneminin olmadığını ne zaman anlayacağız?

Bir Arap masalı gibi... Ali Baba ve kırk haramiler gibi... Binbir gece masalları gibi... Kızını tek başına çölün ortasındaki bir kuleye hapsetmiş zalim sultan gibi... İran edebiyatı gibi... Fas'ın Akdeniz neşesi ile Arap tutuculuğunu harmanlaması gibi... Umman'nın eski halk efsaneleri gibi... Suudi Arabistan'ın uhreviliği gibi... Sinbat gibi... Alaaddin'in sihirli lambası gibi... Mısır'ın firavunları gibi...


Uzaklardan bir koku geliyor burnuma, çölde, gece uzanmışken kumlara. Oldukça uzağımızdan geçen bir katar mı? Pek mümkün değil. Hiç kimse çölde gece yolculuk yapmaya cesaret edemez. Tuaregler bile... Çünkü çölde geceler soğuktur, geceler tehlikelidir, gece yolların üzerini örter. O zaman bu şahane turunçgil kokusu nereden geliyor diye etrafıma bakınıyorum. Ferah, lezzetli ve neredeyse limonsu. Acaba kuzeyden esen bir rüzgar, Yunanistan'dan Arap yarımadasına kadar narenciye bahçelerinin kokusunu mu taşıyor? Greyfurt ve bergamot? Elemi de neymiş? Bu tropikal meyvenin Arap yarımadasında ne işi var? Devamında sanki yumuşak baharatlar algılıyorum. Acaba çadırımızda yemek hazırlıkları mı başladı? Turunçgillerin üzerine serpiştirilmiş baharatlar. Kakule, biber, kimyon? Şekerli-portakallı baharatlar. Arap mutfağının vazgeçilmezi ağır baharatlar neyse ki turunçgillerle ve meyvemsilikle harmanlanmış. Orta bölümden itibaren ortaya çıkan garip plastiğimsi koku, acaba çölde tek tük yetişen çiçeklerden mi geliyor? Yasemin ve safran çölde yetişir mi? Belki de çadırımızın arkasındaki develerin teninden yayılan kokudur bu.

Edward Said'in, oryantalizmi açıklamaya çalışmasını bir yere koyalım. Ortalama bir dünya vatandaşının zihnindeki Arap-Orta Doğu imgesinin neresine düşüyor Beloved Man? Bol bol nargile içilen, Cezayir'in ara sokaklarındaki bir çay ocağındaymış hissi mi veriyor? Ya da petro-dolarların aktığı modern Umman'ın ultra-lüks yedi yıldızlı bir otelindeki, konuklarını memnun etmek için dans sanatını sergileyen rakkaseyi mi hatırlamalıyız Beloved Man ile? Belki hepsi belki de hiç birisi. 

Eğer doğru kelime "geleneksellik" ise Beloved Man o dediğinizden değil. Christopher Reeve ve Jane Seymour’un başrollerini paylaştığı ve klasikler arasına çoktan girmiş "Somewhere in Time" filminin akıllara getirdiği tuhaf bir burukluk, sakinlik, mütevazilik, anlamsızlık içinde anlam arayan bir parfüm mü Beloved Man? Belki... İlhamını eski söylencelerden alan Arap parfüm sanatının ve modern zamanın hikaye anlatıcısı Hollywood'un enteresan bir birleşimi olabilir mi Beloved Man? Christopher Chong'a göre aşağı yukarı öyle.


Buruk-ekşimsi meyveler, kremsi turunçgiller, ferah üst kısım, benzersiz olmayan baharatlar, odunsuluk, deri ve çiçekler ile neredeyse safkan bir "Grasse" parfümü Beloved Man. Pek derinliği olmayan, Amouage'ın ihtişamına gönderme yapmayan, yaz aylarında bile güneşin olduğu ve havanın fazla soğumadığı, hüzünlü bir Dubai öğleden sonrasını anımsatabilir size.

Kendi sitelerinde oryantal olduğu ileri sürülen, özelinde odunsu baharatlı oryantal olarak nitelenen, aklınızı başınızdan almayacak, ortalama 300 dolarlık fiyat etiketine yakışmayacak, çığır açmayacak ve Umman kraliyet ailesini düşündürtmeyecek bir deneme Beloved Man.

Ağır, ağdalı, abartılı, haşmetli, tütsülü, buhurlu diğer Amouage'lara çok yakın durmayan, seküler, acayip bir ferahlık barındıran ama aynı zamanda serin havaları düşündürten, zaman zaman sıcak ve içinizi ısıtan, genelinde sonbahar ya da erken-ilkbahar havasına uyacağını düşündüğüm, yumuşak baharatlı, odunsu, meyvemsi, turunçgilli, derili, üst düzey kalite hissiyatı vermeyen, uyumsuz orta notalara sahip, kimilerinin 1 Million'un rafine haline benzettiği, örneğine rastlamadığım koku formuyla Beloved Man, Amouage koleksiyonunun baş tacı olacak gibi durmuyor.


Kokusunun tasarımcısı olarak çoğu yerde Bernard Ellena geçse de bu konuda ciddi muhalefet var. Bay Chong'un parfümün tasarımcısı olarak Alexandra Carlin ismini verdiği konuşuluyor. Muhtemelen doğrudur.

Koku Güzelliği:10/6.5

2 yorum:

  1. Hocam merhaba. Amouage koleksiyonu yapiyorum. Bunda deri kokusu baskin mi acaba. Deri, hayvansalllik ve tütsü irite ediyor beni

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba bir parça deri var ama hayvansallık ve ağır tütsü yok.

      Sil