Amouage etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Amouage etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

27 Mart 2023 Pazartesi

Amouage – Epic Man (2009)

“Epic Man, Çin’den Arabistan’a uzanan eski İpek Yolu yolculuğunun birçok efsanesini çağrıştıran odunsu oryantal kokudur. Mistik yolculuğun yol gösterici ışığı olarak o, doğanın her şeyi bilen gücüdür, efsanenin koruyucusudur.”

Amouage’nin 2009 yılında çıkan erkek parfümü Epic Man’in ilgi çektiğini görüyoruz. Birçok niş markanın rekabete katılmasıyla Epic Man’in biraz geri planda kaldığını görsek de markanın başarılı erkek parfümlerinden diyebiliriz.

Yukarıdaki tanıtım cümlelerine ek olarak Epic Man, Amouage’nin internet sitesinde odunsu amber olarak sınıflandırılmış. Epic Man’in tasarımcı burnu Randa Hammami için Amouage şunları söylemiş: “Suriyeli kadın parfümörlerden Randa Hammami, levanten mirasını sıcak, rahatlatıcı ve kararlı şekilde şehvetli koku tarzı yaratmak için kullandı.”

Epic Man’in ilk saniyeleri yeşil sayılabilecek galbanum ve kuru baharatlarla gerçekleşiyor. İlk saniyelerdeki odunsu dumanlı tütsü benzeri yapı orta kısımda da devam ediyor. Orta bölümde odunsu tarafa geçen Epic Man’in sonları reçineli tütsü ve bir parça deriyle tenden ayrılıyor.

Epic Man’in yeşil şişesine bakarak onun keskin yeşil davranacağını tahmin ediyoruz. Başlangıç ve orta kısımda yeşil odunsu izlenim verdiğini anlıyorum. Onun ana damarı reçineli, dumanlı tütsü ve sedir ağacı/deri benzeri yüksek kaliteli yapıdan oluşuyor.

Kalite anlamında iyi yerde duruyor. Birçok nota gayet gerçekçi hissettiriyor. Erkeksi odunsu tema tatlılık barındırmıyor. Bu anlamda yeni nesil modern bol şekerli parfümlere hiç benzemiyor. Gayet şık, takım elbiseye uyabilecek tavrıyla 30-35 yaş üzeri beyefendilere sağlam seçenek olarak görülebilir.

Eau de Parfum formunda. Kalıcılığı yeterli, etrafa yayılımı güçlü değil. Sonbahar-kış kullanımına yakın duruyor. Genele hitap etmeyen yanını göz önünde bulundurarak denemeden almamanızı önerebilirim.

Koku Güzelliği:10/8

21 Ocak 2022 Cuma

Amouage – Myths Man (2016)

Arap parfüm sanatının en önemli niş markalarından Amouage, koku bağımlılarının ilgisini çekecek yeni eserlerini piyasaya sürmeye devam ediyor. 2016 yılında mor şişesiyle Myths isimli iki parfüm ortaya çıktı. Biri erkek diğeri de kadınlar için Myths’ler, markanın diğer popüler parfümlerinin biraz gerisinde kalsa da açıklanan notalarındaki öğeler sıradışı eser izlenimi veriyor.

Myths Man’in resmi olarak açıklanan notaları arasında kasımpatı, rom içkisi, elemi, kül gibi temalara yer verilmiş. Parfümün tanıtımı şu cümleyle yapılmış: “Myths for Man, duman ve ahşabın esrarengiz tonlarıyla sarhoş olmuş, rüya ve müphemliğin birleşimini yaratan oryantal unsurların gerçeküstü serabıdır.”

Myths Man’in ilk dakikalarında keskin, tatlı olmayan kuru, tuzlu deri bizi karşılıyor. Kimi kullanıcıların idrar kabının kokusuna benzettiği ilk saniyelerde bir parça hayvansı deri kullanılmış. Herkesin sevemeyeceği erkeksi başlangıçtan sonra orta kısımda derinin etkisi devam ediyor. Hayvansı ve sert karakter orta bölümde yumuşuyor. Tatlılık modern parfümlerden hala daha az. Orta kısımda deriye biraz meşe yosunu, tozlu vetiver ve tütsü eşlik ediyor. Yine bazı kullancılara göre gül varmış ama pek algılayamadım. Muhtelemen pek baskın değil gül. Sonlarda tütsüyü andıran dumansılıkla birleşen deri, parfümün en güzel yerini oluşturuyor.

Karşımızda karmaşık daha doğrusu detaylı, yoğun ve dolgun bir arkadaş var. Baştan belirteyim ki Myths Man, karanlık sayılabilecek bir parfüm. Herkese ve her ortama uymayacak tematik bir eser. Parfümün ana akısını deri oluşturuyor. Buradaki deri ilk başlarda hayvan derisini, orta kısımdan itibaren lüks deri ürünlerinin kokusunu andırıyor. Deriye her daim dumansı-gizemli tütsü benzeri yapı eşlik ediyor. Onun esrarengiz tarzının merkezini bu birliktelik oluşturuyor.

Myths Man, 1980’li yılların sağlam parfümlerine öykünmüş gibi hissettiriyor. Kokusal anlamda Knize Ten, Serge Lutens – Cuir Mauresque, Papillon Artisan Perfumes – Salome hattına yakın denebilir. Bu tarz favorim değildir ve çoğu zaman kullanması zor bulurum. Myths Man’e aşık olmadım fakat kalitesine, detaycılığına ve sanatsallığına saygı duydum. Benim için bir şişesi alınacak parfümlerden olmasa da bu tür kokulara ilginiz varsa deneme listenize alabilirsiniz.

Eau de Parfum formunda. Kalıcılığı iyi, etrafa yayılımı fena değil. Performans anlamında bir Amouage olduğunu kanıtlıyor. Erkeksi yapısı genç beyefendilerin hoşuna gitmeyebilir. Kadınların bu parfümü çok seveceğini ve övgüler alacağınızı pek sanmıyorum. Onu koklayan kimi kadınlar çok beğendi kimisi beğenmedi bazısı da hacı yağlarına benzetti.

Kokusunu ünlü burun Christopher Sheldrake tasarlamış. Tam bir kış parfümü. Günlük kullanıma uymayabilecek yapısını dikkate almanızı öneririm. Denemeden almak iyi fikir olmayabilir.

Koku Güzelliği:10/7

15 Nisan 2021 Perşembe

Amouage – Reflection Man (2007)

Amouage’nin 2007 yılı çıkışlı erkek parfümü Reflection Man, kendi internet sitesinde en çok satılanlar arasında yer alıyor. Bunun sebebinin genele hitap eden basit yapısı olduğu söylenebilir. Hele ki onu kullananların ünlü erkek parfümü Le Male’ye benzetmeleri gayet anlaşılabilir çünkü Reflection Man, çiçeksi vanilya kokusunu andırıyor.

Reflection Man’in açılışı kremsi çiçekler ve vanilya benzeri temayla gerçekleşiyor. Açıklanan üst notalarında biberiye, kırmızı biber meyvesi ve acı portakal yaprakları bulunuyor. Biberiye bir parça hissediliyor. Portakal yaprağı ya da kırmızı biber yok sanki. Başlangıcı yumuşacık gerçekleşiyor. Orta kısımda büyük değişim yok. Kremsi vanilya biraz daha etkisini arttırıyor. Geri plana yasemin benzeri beyaz çiçekler ekleniyor. Açıklanan orta notalarında ylang ylang var. Kemsi çiçeksiliğin ylang ylangdan geldiğini varsayabiliriz. Sonlarda benzer yapı devam ediyor. Bir parça odunsuluğa evriliyor son kısım. Sandal ağacı ve sedir ağacının hissedildiğini düşünüyorum.

Karşımızda modern sayılabilecek odunsu-çiçeksi-miskli yapı var. Vanilya, Amouage tarafından açıklanan notalara konulmasa da varlığını baştan sona hissettiriyor. Buradaki vanilya hafiften sandal ağaçlı, pudralı, kremsi ve leziz denebilir. Kimileri kadınsılık çağrıştırdığından bahsediyor ki parfümün tamamında bu hissiyat varlığını hissettirebilir. Bu parfüm kadınsı olmasa bile uniseks kullanıma rahatlıkla uyum sağlayacaktır.

Safkan sert ve ödünsüz erkeksi eser değil Reflection Man. 2000’li yılların koku trendlerine fazlasıyla uyum sağlamış. Sorun da burada başlıyor. Parfümün en çok eleştirilen kısmı, kokusunun Le Male gibi modern zaman klasiğine fazlaca benzemesi. Böylesine yüksek kalite vaat eden bir markanın, popüler anaakım parfüme fazlasıyla benzeyen koku tasarlaması çok görülen durum değil. Bir niş markadan yaratıcılık, özgünlük beklerken, Le Male’nin niş ve daha kaliteli versiyonunu karşımıza çıkartması soru işaretlerine sebep oluyor.

Le Male’yi beğeniyorum ve ara ara onu kullanmakta sakınca görmeyenlerdenim. Onun içindir ki Reflection Man’i de beğendim. Her ne kadar tek düze ilerlese ve bir Amouage parfümüne göre fazlaca derinliksiz koksa da soğuk kış günlerinde, onun sıcacık baharatı anımsatan vanilyası içinizi ısıtacaktır. Kullanması ve sevmesi kolay Reflection Man, niş parfüm severleri pek tatmin edeceğe benzemiyor.

Eau de Parfum formunda. Kalıcılığı iyi, etrafa yayılımı ortalama seviyede. Serin havalarda kullanmak daha iyi sonuç verebilir. Kokusunu Lucas Sieuzac tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/7

26 Aralık 2020 Cumartesi

Amouage – Silver Man (2002)

Amouage’nin 2002 yılı çıkışlı Silver Man’i, şöhretli ve gösterişli Amouage’lerin gerisinde kaldığı söylenebilir. Silver hakkında konuşulan genel durum, 1998 çıkışlı Gold Pour Homme’ye benzerliği üzerinde yoğunlaşıyor. Guy Robert imzalı Gold Pour Homme, yoğun ve keskin pudramsı, kullanması zor parfüm olarak zihnimde kalmıştı. Silver’ı ise Gold’un daha kullanılabilir hali olarak görenler mevcut.

Silver Man’in ilk saniyeleri ferah olmayan yoğun yağlımsı turunçgillerle gerçekleşiyor. Amouage tarafından açıklanan üst notalarında erik, bergamot, mandalina ve portakal çiçeği bulunan Silver Man’in ilk saniyeleri dolgun arabik erik-portakal çiçeği ekseninde gerçekleşiyor. Tatlı ve pudralı denebilecek meyvemsi-turunçgilli hissiyat orta bölüme de sarkıyor. Orta kısımda nötr çiçekler bizi karşılıyor. Yine yağlımsı gül, yasemin ve diğer çiçekler kadınsı değil. Orta bölümde miskten kaynaklanan hayvansı hissiyat partiye katılıyor. Zengin ve derin orta bölüm Amouage kalite standartlarını taşıyor. Sonlarda bir parça sakinleşiyor ve silik odunsularla tenden ayrılıyor.

Karşımızda Umman-Arap-Ortadoğu koku temasını önümüze süren bir parfüm var. Silver Man, ismindeki gümüş-metalik mesajı kokusal anlamda ara ara yansıtıyor. Kıyafet üzerinde bazen metalik koktuğuna şahit oldum. Ten üzerindeyse çok daha derin, duyusal ve geleneklere bağlı esansla karşılaştım. Silver Man, 2000’li yılların başında doğmasına rağmen, daha 1970-1980’li yılların hayvansı-tozlu-çiçeksi şiprelerine öykünmüş gibi duruyor. 2000’li yılların bolca şekerli baharatlı oryantallerine benzemiyor. Onun mesajı meyveli-çiçeksi-tozlu şipre üzerinden gerçekleşiyor.

Bu haliyle tabii ki herkese hitap etmediğini rahatlıkla söyleyebilirim. Özel Amoauge kullanıcıları Silver Man’in ne demek istediğini anlayacaktır. Onu kullandığınızda etrafınızdan övgüler alamayacağınız gerçeğini göz ardı etmeyin. Eğer parfümleri başkalarından övgü alma aracı olarak görüyorsanız zaten Silver Man ile yollarınız ayrılacaktır. O, özel, farklı, sanatsal ve geçmişe öykünen bir bedevi gibi.

Başlangıcı ve orta kısmı gösterişli davranan Silver Man’ın sonları biraz özensiz gibi. Yine de bu haliyle sıradışı erkek parfümü denemek istiyorsanız sizi bekliyor. Eau de Parfum formunda, kalıcılığı yeterli, ilk saniyeleri biraz ağır, ilerleyen dakikalarda sakinleşiyor. Ilık ilkbahar-sonbahar dönemine yakışacağını düşünüyorum.

Koku Güzelliği:10/7

6 Kasım 2020 Cuma

Amouage – Dia Man (2002)

Amouage’nin geri planda kalan, sesi soluğu pek çıkmayan erkek parfümlerinden birisi Dia Man. Hiçbir zaman Amouage’nin en çok satan parfümlerinden olmadı. Parfümün resmi tanıtımında, Amouage’nin bir başka parfümü Gold’a gönderme yapılması pek rastlanan durum değil. Markanın internet sitesinde “Zevkli inceliğin güzel örneği bu çok yönlü şipre parfümü, Amouage Gold’u tamamlayan zarif gündüz kıyafetidir” cümleleriyle Gold ile Dia’nın arasında bağlantı olduğunu düşünmemi sağlıyor.

Dia Man’ın açılışı ferah olmayan tatlı meyvelerle gerçekleşiyor. Hafiften çiçeksi kokan meyvelerin kuru erik ve bir parça turunçgillerden oluştuğunu sanıyorum. Soyut ve yüksek kaliteli başlangıcı harika. Birçok Amouage’nin aksine fazlaca güçlü olmayan üst notalarından sonra orta bölüme geçiliyor. İlerleyen dakikalarda metaliklik sınırında tütsü ve vetiver bizi karşılıyor. Meyveler geri çekilirken tütsü ve sabunsu nötr çiçekler kompozisyona zenginlik katıyor. Açıklanan orta notalarında erkek parfümlerinde fazla görmediğimiz şakayık ve ylang ylang bulunuyor ki gayet şaşırdım bu duruma. Orta bölüm hafiften eski-tatlı tarza yakın hayvansı geri plana sahip labdanum-paçuli-deri üçgenine yakın durmaya çalışıyor. Kapanışta büyük değişim yok.

Başlangıçta rastlanmayan sabunsuluğun, orta kısımdan itibaren oldukça hissedilir hale geldiği aşikar. Dia Man’ın orta bölümden itibaren sabunsu nötr çiçekler sayesinde Gold Man’i andırdığı düşünülebilir. Kıyafet üzerinde tatlımsı vetiveri andırıyor orta bölüm. Parfümün geneli, soyut, eski hissi veren ama asla demode olmayan meyvemsi-baharatlı vetiver aksına yakın inşa edilmiş gibi. Tütsünün sevdiğim gibi dumansı verilmemesi biraz hayal kırıklığı yaratıyor. Onun maskülen veya alfa erkek parfümü olduğunu söylemek mümkün olmayabilir.

Dia Man, bence soyut ve ruhani tarafa yakın duruyor. Onun karmaşık notalara sahip yapısı meyveleri-baharatları-çiçekleri ve vetiveri bir araya getirmiş. Bu tür parfümler bende uhreviliği çağrıştırıyor. Duyulara hitap eden Dia Man, bir taraftan tanıdık geliyor bir taraftan eskiye ait yabancı gibi zihninize oyun oynuyor.

Bu hoş tasarım, kimi Amouage’ler gibi yoğun Arap-Ortadoğu esintisi taşımıyor. Onun fazlaca batılı koktuğu da söylenemez. Giymesi kolay yapısıyla bazı Amouage’lerden ayrışıyor. Kendi halinde, süper star olamayacak kokusuyla ilginç deneyim sunuyor. Denemeden almanın iyi fikir olmadığını söylemem gerekiyor. 100 ml. şişesinin 340 dolara satıldığını göz ardı etmemek gerekiyor.

Eau de Parfum formundaki Dia Man’ın performansı ilk dakikalar dışında saldırgan değil. Gün içinde ara ara kendisini hatırlatsa da ortalamanın altında yayılıma sahip. Kalıcılığı fena değil. Sonbahar-kış dönemi kullanımı için uygun denebilir.

Koku Güzelliği:10/7

17 Eylül 2018 Pazartesi

Amouage – Jubilation XXV Man (2008)

Bugün sizleri küçük bir Ortadoğu ülkesine götüreceğim. Arap yarımadasının en ucunda bulunan Umman, topraklarının büyük bölümü çöl olan bir ülke. Nüfusuysa İstanbul’dan az. Tahmin ettiğiniz gibi büyük miktardaki petrol ve doğal gaz kaynakları bu küçük ülkenin kaderini diğer Arap ülkeleri gibi değiştirmiş. Batı pazarlarına akan petrolü sayesinde zenginleşen bu şanslı ülkenin sultanı, 1983 yılında ilginç bir karar veriyor.

Umman sultanı Kabus bin Said, 1983 yılında ülkesinin itibarını arttırmak için yardımcılarına parfüm markası oluşturmaları emrini verir. Üretilecek parfümler için hiçbir masraftan kaçınılmamasını ister. Ayrıca ortaya çıkacak kokuların Umman’da yetişen, gül, tütsü, mür ve amber ağırlıklı olmasını özellikle belirtir. Hatta bu bitkilerin çoğunun Umman dağlarından toplanmasını emreder.

Böylece 1983 yılında Amouage markasının temelleri atılır. Böylesine üst düzey parfümler ortaya çıkarılabilmesi için dünyanın en önemli parfüm tasarımcıları araştırılır. Sonuç olarak Hermes, Dior, Rochas gibi markalar için parfümler tasarlayan Guy Robert’e ulaşılır. Böylece Amouage – Gold 1983 yılında üretilir. Daha sonra da başka ünlü parfümörlere kokular tasarlattırılır. Tarihler 2008 yılını gösterdiğinde Jubilation XXV ortaya çıkar. Markanın kuruluşunun 25. yılı anısına bu isimle piyasaya sunulur. Adeta bir zafer kutlamasıdır Jubilation XXV.

Parfüme geçmeden önce kısa bir Amouage bilgilendirmesi yapmalıyım. Bu marka ultra-lüks diyebileceğimiz kategoride. Gerek parfümlerinin içerikleri, gerek kullandıkları malzeme kalitesi, gerekse fiyatları ile dünya parfüm endüstrisinin en uç birkaç örneğinden birisi. Daha anlaşılır olması açısından şöyle örneklendireyim.

Bir Calvin Klein parfümü 30-50 dolarlık fiyatıyla ortalama bir yerlerde durur diyelim. Serge Lutens ise 90-150 dolar fiyat seviyesi ile lüks bir marka olarak sınıflanır. Amouage ise 200-300 dolarlık fiyatı ile en üst düzey birkaç markadan birisidir. Zaten kendi internet sitelerinde Amouage parfümlerini devlet başkanlarının, kralların, ünlü sanatçıların kullandıklarına vurgu yapılıyor. O meşhur logolarının altındaki “The Gift Of Kings” ibaresi sanırım bir çok şeyi anlatıyor. Unutmadan bir not daha. Amouage, Umman devletinin resmi parfüm markası olarak da geçiyor. Hatta Umman kralının birçok yurtdışı gezisinde devlet başkanlarına hediye olarak Amouage parfümleri hediye ettiği söyleniyor.
Geçelim parfümümüze. Markanın en sevilen, en çok ilgi gören, en çok konuşulan parfümü olarak dikkati çekiyor Jubilation XXV Man. Tarz olarak oryantal-fujer olarak sınıflandırılmış. İlk sıktığımda burnuma gelen kokuyu anlamaya çalışıyorum. Oldukça tatlı portakal mı? Leziz ve ekşi kırmızı meyveler mi? Tütün? Bizim ev ahalisine göre gelen koku tütün kolonyaları ve mentollü Vicks Vaporub karışımı gibi. Başlangıç biraz hacı yağlarını andırıyor. Derin ve anlatması zor bir başlangıç. Daha ilk kısımda yüksek kaliteli bir kokuyla karşılaşacağımı anlıyorum. Açıklanan üst notalarına bakıyorum. Bu koku muhtemelen tatlı kırmızı meyveler, tütsü ve odunsulardan geliyor. Bir süre sonra neyse ki sakinleşiyor kokusu. Orta notalarda tatlı meyveler biraz daha öne çıkıyor. Ona tatlı baharatlar ve tütsü eşlik ediyor ama geri planda baharatlar hep var. Asıl sürpriz reçinemsi kokudan geliyor. Meyveli baharatların üzerinde sürekli reçinemsi odunsular hayalet gibi dolaşıyor, ara ara kendisini gösteriyor, sonra kayboluyor. Orta notalarda gül de hissediyorum derinlerden. Bu kısım zaten tam bir şölen. Resmi geçit töreni gibi. Son bölüm de gayet kompleks. Bu sefer başrole tatlı tütsü, odunsular ve amber geçiyor ve böylece tenden ayrılıyor.

Günümüzün gizemli, dumansı, hafiften Arabik, tatlı, baharatlı, odunsu oryantallerinin güzel örneklerinden birisi diyebilirim. Derin, katmanlı, gizemli ve lüks. Parfüm kritikçisi Luca Turin bu parfüm için “Gucci Pour Homme ile Gucci – Envy For Men arasında bir yerlerde” demiş. Aslına bakılırsa son bölümleri bana da Gucci Pour Homme’u anımsattı. Muhtemelen her iki parfümdeki tütsü ve odunsuların kullanılış şekli böyle bir izlenim yaratıyor fakat Jubilation XXV Man gerek kalite gerekse koku güzelliği anlamında Gucci Pour Homme’dan 1-2 gömlek üstün.

Jubilation XXV Man, bana kraliyet ailesinin ihtişamını hatırlatıyor. Karşımda çok gösterişli ve derin (sanırım bu parfüm için anahtar kelime gösteriş) bir parfüm var. Kendimi Umman kralının davetlisi olarak hayal ediyorum ister istemez. Sarayın şatafatlı bir odasında kalıyorum. Petro-dolarlar ile gelen zenginlik ve abartılı mimari sarayda kendisini hissettiriyor. Odadaki birçok eşya altından yapılma. Bir taraftan odadaki birçok eşyanın altın olmasının ne anlamı var diye düşünürken buluyorum kendimi. Yoksa bu gösteriş aslında yüzyıllardan beri süregelen ezilmişliğin dışavurumu mu? Yok bu kadar haksızlık etmemeliyim sanırım. Pencereyi açıyorum. Batmakta olan güneşe bakıyorum. Kıpkırmızı bir ufuk. Çölde batan güneşi seyretmek ne büyük bir zevk.
Şimdi de gelir adaletsizliğinin en yüksek olduğu ülkelerden birisi olan Hindistan’dayım. Bir tarafta devasa gökdelenler, pahalı takım elbiseli işadamları Cartier mağazasından metresleri için hediye beğeniyorlar. Bir elbise 2000 dolar civarında satılıyor. Diğer tarafta ayda 100 dolarla geçinmeye çalışan milyonlar var. Aklına geçtiğimiz yıllarda Oscar ödüllerini silip süpüren “Slamdog Millionere” filmi geliyor Cartier mağazasının kapı görevlisinin. O küçük yaştaki çocukların çaresizliği daha güzel nasıl anlatılabilirdi ki. Bunları düşünürken daldığı hayallerden müdürünün sesiyle irkiliyor. En zengin müşterilerden birisi geliyor karşı kaldırımdan. İnşallah bu sefer iyi bahşiş verir diye düşünüyor. Gülümseyerek kapıyı açıyor. Adam kendinden emin bir şekilde içeri giriyor. Girmesiyle de o müthiş parfüm kokusu başını döndürüyor kapı görevlisinin. O zaman bir parfümün insanları nasıl bu kadar etkileyebileceğini anlıyor.

Jubilation XXV Man’ı kimler mi kullanır? Son on yılda zenginleşen Rus milyarderler, belki de Chelsea kulübünün sahibi Roman Abramovich ya da Suudi Arabistan kralı onu kullanır. Dünyanın en zengin kişilerinden Hintli demir-çelik kralı Lakshmi Mittal’ı da unutmamak lazım. Kimbilir belki de HSBC bankasının CEO’su Jubilation XXV Man’ı tercih eder.

EDP formundaki Jubilation XXV Man’ın performansı gayet iyi. Tenimde 1-1.5 gün kadar kalarak bu konuda iddialı olduğunu gösteriyor. Etrafa yayılımı başlarda çok yüksek. Fazla kullanmamak lazım yoksa boğucu olabilir. Tam bir sonbahar-kış parfümü.
Parfümün tasarımcısı dünyaca ünlü üstat Bertrand Duchaufour. Herkesin sevemeyeceği bir parfüm olduğunu belirtip, denemeden almanın risk olduğunu özellikle vurgulamam gerekiyor, hele ki oldukça yüksek fiyat etiketini düşünürsek…

Koku Güzelliği:10/9

20 Mayıs 2017 Cumartesi

Amouage – Fate Man (2013)

“Amouage parfümleri herkes için değildir. Her zaman insanlara anlattığım şey şu ki, Amouage ilk bakışta aşk değildir. Amouage uzun bir kurstur ancak bir kere aşık olduysanız, aşkınız sonsuza dek sürer. Amouage anlık bir coşku değildir. Bizim parfümlerimizi ilk kullandığında “Sizin parfümlerinizden nefret ettim” diyen çok sayıda müşterim var fakat iki yıl sonra “Amouage parfümleri olmadan yaşayamam!” diyorlar.

Bu parfüme Fate (Kader) ismini vermemizin sebebi Amouage’a katıldığımdan beri her parfümün bir hikaye anlatması gerektiğini düşünmemdi. Amouage’ın her parfümü bir önceki ve sonrakiyle bağlantılıdır. Ve Amouage parfümlerinin anlattığı hikayeyi “kaderi mühürlemek” üzere sonlandırmaya karar verdim. Kader kavramının simgeleri çok sembolik ve mitseldir. Yıldızlar, takımyıldız gibi sembolleri şişeye uygulamak oldukça zor oldu.”

Amouage’nin yaratım sorumlusu Christopher Chong, bir söyleşinde Fate isimli parfümleri için yukarıdakileri söylemiş. Uzun yıllar Amouage’ın dümenindeki Christopher Chong, 2013 yılında hem kadın hem de erkek versiyonuna sahip Fate’i piyasaya sürdü. Çok büyük ses getirmedi Fate ne yazık ki. Bir süredir kullandığım Fate’in erkek versiyonunun pek rağbet görmemesini anlayabiliyorum. Artık geçeyim detaylara.

Fate Man’in açılışı buruk baharatlarla gerçekleşiyor. Açıklanan notalarında kimyon var. Sanırım bu garip ve ekşi açılışın sebebi kimyon. Üst notaları pek bana göre değil. Orta notalarında kimyona başka kuru baharatlar, safran ve ölmez otu ekleniyor. Parfümdeki o acayip, buruk hava hala devam ediyor. Son kısımda neyseki o tuhaf koku geride kalıyor. Kapanışta güzel bir tütsü sizi karşılıyor. Bir parça sedir ağacı ve sandal ağacı da var ki baskın değiller.

Fate Man, zihnimde şöyle yer edecek büyük ihtimalle: “Ekşi-buruk baharatlar, safran ve dumansı tütsü.” Fate Man’de kendime yakın bulamadığım iki nota var. Safran ve ölmez otu, Fate Man’de dikkatimi hemen çekiyor. Bu iki farklı ve zor notaya eklenen kimyon gibi alışılmışın dışındaki nota, Fate Man’i, hem çok kendine özgü hale getiriyor hem de onu iticiliğe sürüklüyor. Tabii bu benim açımdan böyle.

Şunu demek istiyorum ki farklı ve uzlaşması zor karakterdeki notalar bir araya getirilmiş Fate Man’de. Bence sonuç pek başarılı olmamış. Parfümün genelindeki kimyon-safran ikilisinden geldiğini düşündüğüm o buruk ve itici yapı, son kısma kadar devam ediyor. Tatlılığın dozajı neyse ki az ama tek başına yeterli değil ki bu durum. Oldukça tematik ve dumansı kokan Fate Man, bıktırıcı erkeksi fujerlere benziyor. Bir yönüyle olgun ve eskiyi çağrıştırırken, diğer taraftan da modern ve kuru tütsü-ağaçsılığın marifetiyle günümüze uzak durmuyor.

Sonuç olarak Fate Man, bana göre değil. Evet, farklı bir çalışma. Popüler parfüm kültüründen uzak, egzotik bir deneme. Ama benim gibi deneme-yanılma gediklisi birisi için artık bu tür eserler çekici gelmiyor. Çünkü hem sevmesi hem de kullanması zor. Onun içindir ki pas geçiyorum Fate Man’i.

EDP formunda. Kalıcılığı iyi, fark edilirliği normal. Sonbahar-kış mevsimine daha uygun bence. Kokusunu Karine Vinchon-Spehner tasarlamış.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/6

12 Ağustos 2016 Cuma

Amouage – Ciel Man (2003)

Masmavi gökyüzü ve pamuk gibi beyaz bulutlar… İnsanoğlu, cenneti neden gökyüzünde arar? Cennet belki de yanı başımızda ki, onu fark edebilecek bilince sahip miyiz? Dua ederken ellerimizi havaya kaldırmamızın sebebi de bu göksel inanışlarımız mı? Ya da deniz/okyanus kokusu kimilerinde neden sabunsuluğu çağrıştırır? Soru sormak ve sorgulamak kötü müdür yoksa atalarımızdan öğrendiklerimizi tekrarlamak mı daha iyidir?

İspanyolca mı yoksa Fransızca mı olduğunu tam bilemediğim Ciel’in kelime anlamı sözlüklerde “gök, gökyüzü, hava, cennet, tanrı” olarak geçse de, kimi yerlerde mavi gökyüzünü de ekliyorlar listeye. Amouage’ın 2003 çıkışlı Ciel Man’i, muhtemelen en geri planda kalmış eserleri. Kendi tanıtımlarında Ciel Man’ı “ferah, zengin çiçek kokularının dolup taşması” olarak betimlemeleri işimize yarayabilir. Ayrıca “sıcak bir yaz gününde, onun canlandıran ve serinleten yağmur gibi olduğu” da kulağımıza küpe olsun.

Ciel’in açılışı hakkında çeşitli görüşler mevcut. Kimisi üst notaları çılgın bulurken, bazısı tuhaflığından dem vuruyor. Bence çok sıra dışı değil başlangıcı. Buruk, olgun meyvelerle gerçekleştiğini düşünüyorum ilk saniyelerin. Açıklanan notalarında şeftali var ki neden olmasın? Acaba biraz kavun mu gıdıklıyor burnumu? Baskın olarak turunçgillerden bahsedemesem de eskilerden gelen bir parça bergamot olabilir. Açılışı fena değil. Orta bölümde meyvemsilikten çiçeksiliğe doğru kayma var. İlk dikkatimi çeken aldehitlerin ağırlığı. Orta bölümde sabunsu aldehitlerin büyük rolü var. Aldehitlere, yansız beyaz çiçekler eşlik ediyor. Ve sandal ağacı orta notalarda kendisini göstermeye başlıyor. Yoksa lavanta da mı var? Bazı yorumcuların Ciel Man’i kadınsı bulmasının sebebi orta bölüm muhtemelen. Alt notalarda sabunsu odunsuluğa geçiş yapıyor. Durağan kapanışı, Amouage ihtişamından uzak.

Ciel Man için meyveli-çiçeksi demek hem doğru olur hem de yüzeysel kalır. Buradaki meyveler bildiğimiz anlamdaki gibi değil. Oldukça buruk, hayalle gerçek arasında, olgun, sabunsu. Eski tarz kadın parfümlerindeki gibi nostaljik ve tozlu. Aynı durum orta kısımda da mevcut. Aldehitlere eşlik eden beyaz çiçekler (yasemin, ylang ylang veya sümbülteber olabilir) de aynı şekilde sabunsu, soyut ve eski. Alt notalar, parfümün bütünüyle uyumlu.

iyi kalite ciel

Kimi yorumcuların haklı olarak kadınsı bulduğu bir erkek parfümü Ciel Man. Erkekler için tasarlanmış ve pazarlanmış. Her ne kadar sabunsu-çiçeksi kısmıyla kadınlara göz kırpıyorsa da, bazen lavantalı tıraş köpüklerini anımsatan kokusuyla güçlü erkeksi mesajlar veriyor. Kulağa garip geldiğinin farkındayım çünkü burnuma da garip geliyor!

Parfümün genel yapısındaki soyutluk, onu bir kalıba sokmayı zorlaştırıyor. Meyveli çiçeksiden, aromatik fujere kadar farklı etiketlerin altına sokulabilir. Gerçi önemli olan parfümleri bir sınıflandırmanın altına sığıştırmak mı yoksa kokusunun bize ne hissettirdiği mi? Ciel Man’in bende uyandırdığı duygular daha çok hüzün. Opak, cansız ve parlak olmayan yapısı, hafiften depresif yapabilir sizi. Çoğu kişi gibi yazlık, ferah ağırlığın olduğunu düşünüyorum ama içinde baskın turunçgillerin olmaması, onu oldukça farklı bir yere koyuyor.

Lafı uzatmayayım. Ciel Man’i pek sevdiğimi söyleyemem. Benim için fazla sabunsu, fazla erkeksi ve fazla çiçeksi. Eğer örneğine çok rastlanmayacak yaz parfümü arıyorsanız ve aranız lavanta, çiçekler ve tütsüyle iyiyse, Ciel Man’ı deneme listenize ekleyebilirsiniz. Uzun süreli kullanımda sıkılacağımı düşünüyorum.

Tarz olarak Amouage’ın Gold Man’ına biraz benzettim. Bazılarının Ciel Man’ı, Green Irish Tweed’e benzetmesini hiç anlayamadım. İki parfümün aralarında neredeyse hiç benzerlik bulunmadığını düşünüyorum.

tek ciel yen

EDP formundaki Ciel Man’in kalıcılığı kıyafette iyi ama tende sınırlı. Fark edilirliği ilk on beş dakika yüksek. Sonrasında tene yakın duruyor. Güçlü-kuvvetli Amouage parfümleri gibi değil. Soğuk kış mevsimi dışında her zaman kullanılabilir. Yaş olarak otuz beş ve üzeri gibi uyarı koyayım. İster uyun, ister uymayın. Günlük kullanımaysa pek uymayacak gibi.

Luca Turin’in kitabında hayvansal baharatlı olarak sınıflandırılmış ve beş üzerinden dört puan verilerek oldukça başarılı bulunmuş.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/6

12 Ocak 2016 Salı

Amouage – Journey Man (2014)

Batı ve Avrupa kültürünü biliriz, kahramanlarını tanırız, sinemasını seyrederiz hatta müziklerini bile bol bol dinleriz fakat dünyanın diğer tarafına yani doğuya gereken ilgiyi bir türlü göstermeyiz. Tabii bu durumun oluşmasında son iki yüz yıldır devam eden batı ülkelerinin hegemonyasının da etkisi var. Büyük ve güçlü ülkeler, kültürlerini ve dillerini bir şekilde dünyaya dayatır. Sanırım baskın medeniyet, kendilerinden daha zayıf medeniyetlere kabul ettirir üstünlüğünü. Zaten insanlığın bilinen tarihinde hemen hemen böyle olmamış mıdır?

Hollywood filmlerini gayet iyi biliriz, Amerikalı oyuncuları tanırız, yönetmenlerin filmlerini takip ederiz fakat Çin sineması pek ilgimizi çekmez. Muhakkak sinemaya tutku derecesinde bağlı kişiler Çin sinemasını az çok bilecektir fakat ortalama dünya vatandaşı tercihini bol aksiyonlu Hollywood filmlerinden yana yapacaktır. Çin sinemasının ilk adımlarının 1890’lı yıllara kadar gittiği söylenir. Çinlilerin sinema için “batının gölge oyunu” tabirini kullanması enteresan. Buradan acaba bir Batı karşıtlığı mı algılamalıyız yoksa Çinlilerin sinemayı gölge oyunu olarak gördüklerini mi çıkarmalıyız emin değilim.

Nasıl bir anlam çıkarsa çıksın, 1905 yılında Beijing Feng Tai adlı fotoğraf stüdyosunun patronu Ren Jingfeng’in çektiği ve Pekin Operası’ndan uyarlanan “Ding Jun Dağı” adlı filmin, Çin sinema tarihindeki ilk eser olduğu söylenir. Sonrasında birçok yönetmenin katılımıyla, Çin sineması sürekli gelişim çizgisini korumuş. Bugün Çin sinemasının dünyada çok büyük ağırlığı olmasa da yetiştirdiği önemli yönetmenleriyle, büyük adımlar atacağa benziyor. Ve Çin sineması sadece meraklılarının değil başkalarının da ilgisini çekiyor anladığımız kadarıyla. Mesela Christopher Chong’un.

cinli sinema

Amouage’da bir anlamda koku CEO’su olarak görevlendirilen Christopher Chong, 2014 yılında iki yeni parfüm sunumu yapmıştı. Journey isimli parfümlerin (erkek ve kadın) Çin sinemasından ve Shanghai Deco akımından ilhamını aldığı çoğu kaynakta mevcut. Çocukken Çin filmlerini izlemeyi sevdiğini belirtmiş olması yeterli bizim için. Christopher Chong’un, Journey isimli parfümlerin esin kaynağı olarak Çin sinemasını göstermesi, belki onun kökenine incelikli göndermeden ibarettir. Gerçi Amouage’ın sitesinde Journey Man’in “metamorfozun yolculuğunu tasvir ettiğini” yazması kafa karıştırıcı. Aslında bu metamorfoz kavramıyla ilgili yazacaklarım vardı ama konuyu daha fazla uzatmayayım ve parfüme geçeyim.

Yine kendi sitelerini referans verecek olursam Journey Man’ın, baharatlı ve odunsu olduğu ipucunu alıyoruz. Parfümün başlangıcı ekşi kırmızı meyveler, lezzetli baharatlar ve sıcak reçinelerle gerçekleşiyor. Üst notaların bende uyandırdığı duygu, kurutulmuş kırmızı meyvelerin üzerine serpilmiş tatlılığı az dumansı baharatlar. Açılışı enfes Journey Man’in. Orta kısma geçildiğinde sıcak baharatların etkisi devam ediyor. Mayhoş meyvelerse geride kalıyor. Orta bölümde harika bir tütsü ve dumansı-gizemli tütün ortaya çıkıyor. Tütsü kuru ve inanılmaz kaliteli. Tütün ise tam istediğim gibi sisli-isli ve neredeyse pipo tütünü gibi. Orta bölüm de harika. Son kısım sakinleşiyor. Huzurlu kuru tütsü tek başına kalıyor. Azıcık da köksü vetiver var. Üst ve orta bölümdeki detaylı yapı, sonlarda azalıyor ve tekdüzeleşiyor ama asla kötü değil.

Journey Man, baharatların, tütün ve tütsünün müthiş bir karışımı. Baharatlardan öne çıkan biber, keskin ama meyvemsilikle dizginlenmiş. Tütsü ve tütünün orta bölümdeki uyumu görülmeye değer. Nasıl oluyor bilmiyorum ama orta bölümde zaman zaman Ambre Russe’deki o içkimsi-dumanlı havayı anımsattı biraz. Hatta başlangıcı biraz Fille en Aiguilles’i bile andırıyor. Fakat Journey Man, daha dumansı, tütsülü, tütünlü ve kuru. Tatlılık oldukça az.

afisli yen

Diyebilirim ki uzun zamandır bu kadar severek kullandığım bir parfüme rastlamadım. Her şey tam istediğim gibi. Tütsü, sıcak reçineler, ekşimsi baharatlar ve diğerleri. Gayet zengin ve detaylı. Amouage’a yakışacak denli karakteristik ve lüks. Son birkaç Amouage deneyimim pek iç açıcı değildi ama 2014 çıkışlı bu eser, övgüyü hak ediyor. Jubilation XXV ile birlikte favori Amouage’lardan birisi oluyor benim için.

Arap-Orta Doğu esintisi yok ama gizemli ve sıcak kokusu adeta bizi o coğrafyaya götürüyor. Fransız gibi davranan Arap soylusu adeta Journey Man. Bu anlamda Christopher Chong’u tebrik etmek gerekiyor. Kaliteden ödün verilmemiş. Bütün notalar tek tek hissedilebiliyor ve yapaylığa asla yer yok. Açıkçası ilk başta parfümü Alberto Morillas gibi piyasa işi eserlere imza atan birisinin tasarlamasını yadırgamıştım. Kullanım döneminden sonra ise Alberto Morillas’ın harika iş çıkardığını kabul ediyorum.

Journey Man, ismi gibi sizi seyahate çıkarır mı bilemiyorum fakat vaat ettiği yolculuğu sevdiğimi itiraf etmeliyim. Hem modern hem de günümüzün piyasa parfümlerinden ayrılan duruşu ile saygımı kazanmış durumda. Eğer bu tarz erkek parfümü arıyorsanız ve oldukça yüksek fiyat etiketini dert etmeyecekseniz, gönül rahatlığıyla öneririm. Siz yine de denemeden almayın.

buyuk yakin

Eau de Parfum (EDP) formunda. Kalıcılığı kıyafet üzerinde iyi ama ten üzerinde rakipleri kadar iddialı değil. Fark edilirliği diğer Amouage’lara göre biraz düşük. Kıyafet üzerinde pek ilginç ve zengin kokmazken, tende bütün hünerini gösteriyor. Özellikle ten üzerinde denemenizi tavsiye ederim. Otuz yaş üzeri erkeklere yakışacaktır. Genç işi değil kokusu. Tam bir soğuk kış parfümü. Havanın buz gibi olduğu ya da kar yağdığı günlerde, onun sıcak aroması içinizi ısıtmakta zorlanmayacaktır.

Koku Güzelliği:10/8.5

7 Ocak 2016 Perşembe

Amouage – Journey Man (2014)


Amouage – Journey Man (2014)

Batı ve Avrupa kültürünü biliriz, kahramanlarını tanırız, sinemasını seyrederiz hatta müziklerini bile bol bol dinleriz fakat dünyanın diğer tarafına yani doğuya gereken ilgiyi bir türlü göstermeyiz. Tabii bu durumun oluşmasında son iki yüz yıldır devam eden batı ülkelerinin hegemonyasının da etkisi var. Büyük ve güçlü ülkeler, kültürlerini ve dillerini bir şekilde dünyaya dayatır. Sanırım baskın medeniyet, kendilerinden daha zayıf medeniyetlere kabul ettirir üstünlüğünü. Zaten insanlığın bilinen tarihinde hemen hemen böyle olmamış mıdır?

Hollywood filmlerini gayet iyi biliriz, Amerikalı oyuncuları tanırız, yönetmenlerin filmlerini takip ederiz fakat Çin sineması pek ilgimizi çekmez. Muhakkak sinemaya tutku derecesinde bağlı kişiler Çin sinemasını az çok bilecektir fakat ortalama dünya vatandaşı tercihini bol aksiyonlu Hollywood filmlerinden yana yapacaktır. Çin sinemasının ilk adımlarının 1890'lı yıllara kadar gittiği söylenir. Çinlilerin sinema için "batının gölge oyunu" tabirini kullanması enteresan. Buradan acaba bir Batı karşıtlığı mı algılamalıyız yoksa Çinlilerin sinemayı gölge oyunu olarak gördüklerini mi çıkarmalıyız emin değilim.

Nasıl bir anlam çıkarsa çıksın, 1905 yılında Beijing Feng Tai adlı fotoğraf stüdyosunun patronu Ren Jingfeng'in çektiği ve Pekin Operası'ndan uyarlanan "Ding Jun Dağı" adlı filmin, Çin sinema tarihindeki ilk eser olduğu söylenir. Sonrasında birçok yönetmenin katılımıyla, Çin sineması sürekli gelişim çizgisini korumuş. Bugün Çin sinemasının dünyada çok büyük ağırlığı olmasa da yetiştirdiği önemli yönetmenleriyle, büyük adımlar atacağa benziyor. Ve Çin sineması sadece meraklılarının değil başkalarının da ilgisini çekiyor anladığımız kadarıyla. Mesela Christopher Chong’un.


Amouage'da bir anlamda koku CEO'su olarak görevlendirilen Christopher Chong, 2014 yılında iki yeni parfüm sunumu yapmıştı. Journey isimli parfümlerin (erkek ve kadın) Çin sinemasından ve Shanghai Deco akımından ilhamını aldığı çoğu kaynakta mevcut. Çocukken Çin filmlerini izlemeyi sevdiğini belirtmiş olması yeterli bizim için. Christopher Chong'un, Journey isimli parfümlerin esin kaynağı olarak Çin sinemasını göstermesi, belki onun kökenine incelikli göndermeden ibarettir. Gerçi Amouage'ın sitesinde Journey Man'in "metamorfozun yolculuğunu tasvir ettiğini” yazması kafa karıştırıcı. Aslında bu metamorfoz kavramıyla ilgili yazacaklarım vardı ama konuyu daha fazla uzatmayayım ve parfüme geçeyim.

Yine kendi sitelerini referans verecek olursam Journey Man'ın, baharatlı ve odunsu olduğu ipucunu alıyoruz. Parfümün başlangıcı ekşi kırmızı meyveler, lezzetli baharatlar ve sıcak reçinelerle gerçekleşiyor. Üst notaların bende uyandırdığı duygu, kurutulmuş kırmızı meyvelerin üzerine serpilmiş tatlılığı az dumansı baharatlar. Açılışı enfes Journey Man'in. Orta kısma geçildiğinde sıcak baharatların etkisi devam ediyor. Mayhoş meyvelerse geride kalıyor. Orta bölümde harika bir tütsü ve dumansı-gizemli tütün ortaya çıkıyor. Tütsü kuru ve inanılmaz kaliteli. Tütün ise tam istediğim gibi sisli-isli ve neredeyse pipo tütünü gibi. Orta bölüm de harika. Son kısım sakinleşiyor. Huzurlu kuru tütsü tek başına kalıyor. Azıcık da köksü vetiver var. Üst ve orta bölümdeki detaylı yapı, sonlarda azalıyor ve tekdüzeleşiyor ama asla kötü değil.

Journey Man, baharatların, tütün ve tütsünün müthiş bir karışımı. Baharatlardan öne çıkan biber, keskin ama meyvemsilikle dizginlenmiş. Tütsü ve tütünün orta bölümdeki uyumu görülmeye değer. Nasıl oluyor bilmiyorum ama orta bölümde zaman zaman Ambre Russe'deki o içkimsi-dumanlı havayı anımsattı biraz. Hatta başlangıcı biraz Fille en Aiguilles'i bile andırıyor. Fakat Journey Man, daha dumansı, tütsülü, tütünlü ve kuru. Tatlılık oldukça az.


Diyebilirim ki uzun zamandır bu kadar severek kullandığım bir parfüme rastlamadım. Her şey tam istediğim gibi. Tütsü, sıcak reçineler, ekşimsi baharatlar ve diğerleri. Gayet zengin ve detaylı. Amouage'a yakışacak denli karakteristik ve lüks. Son birkaç Amouage deneyimim pek iç açıcı değildi ama 2014 çıkışlı bu eser, övgüyü hak ediyor. Jubilation XXV ile birlikte favori Amouage'lardan birisi oluyor benim için.

Arap-Orta Doğu esintisi yok ama gizemli ve sıcak kokusu adeta bizi o coğrafyaya götürüyor. Fransız gibi davranan Arap soylusu adeta Journey Man. Bu anlamda Christopher Chong'u tebrik etmek gerekiyor. Kaliteden ödün verilmemiş. Bütün notalar tek tek hissedilebiliyor ve yapaylığa asla yer yok. Açıkçası ilk başta parfümü Alberto Morillas gibi piyasa işi eserlere imza atan birisinin tasarlamasını yadırgamıştım. Kullanım döneminden sonra ise Alberto Morillas'ın harika iş çıkardığını kabul ediyorum.

Journey Man, ismi gibi sizi seyahate çıkarır mı bilemiyorum fakat vaat ettiği yolculuğu sevdiğimi itiraf etmeliyim. Hem modern hem de günümüzün piyasa parfümlerinden ayrılan duruşu ile saygımı kazanmış durumda. Eğer bu tarz erkek parfümü arıyorsanız ve oldukça yüksek fiyat etiketini dert etmeyecekseniz, gönül rahatlığıyla öneririm. Siz yine de denemeden almayın.


Eau de Parfum (EDP) formunda. Kalıcılığı kıyafet üzerinde iyi ama ten üzerinde rakipleri kadar iddialı değil. Fark edilirliği diğer Amouage'lara göre biraz düşük. Kıyafet üzerinde pek ilginç ve zengin kokmazken, tende bütün hünerini gösteriyor. Özellikle ten üzerinde denemenizi tavsiye ederim. Otuz yaş üzeri erkeklere yakışacaktır. Genç işi değil kokusu. Tam bir soğuk kış parfümü. Havanın buz gibi olduğu ya da kar yağdığı günlerde, onun sıcak aroması içinizi ısıtmakta zorlanmayacaktır.

Koku Güzelliği:10/8.5

30 Eylül 2015 Çarşamba

Amouage – Memoir Man (2010)


Amouage – Memoir Man (2010)

Kaynaşan bir milyon bağırsak kurdu misali
Cümbüş eder beynimizde İblis tayfası,
Soluduğumuzda, görünmez Ölüm ırmağı
Sağır yakarışlarla kaplar ciğerimizi.

Saldırı, zehir, hançer ve yangın şimdiye dek
Acıklı yazgımızın patiskasına yer yer
İşlememişse henüz nakışlarını eğer,
Heyhat! ruhumuz daha tam bilenmemiş demek!

Yukarıdaki satırların sahibi şair Charles Baudelaire'yı, şiir, edebiyat ve sanatla ilgilenen herkes yakından tanıyacaktır. 19. yüzyılın ortalarında verdiği eserlerle sadece Fransız şiirinin değil, modern dünya şiirinin de kurucusu olarak kabul ediliyor Charles Baudelaire. Onun özgün ve başına buyruk tavrı ve tarzı, kendisinden sonra gelecek sanatçıları derinden etkileyecekti. Hatta bu etkilenme 1900'lü yılların sanatçılarına kadar uzanacaktı. Sadece şiir alanında değil, edebiyat ve resim alanlarına bile etki edecekti Baudelaire'ın şiirleri. Kimi zaman devrimlere hatta modern sanat akımlarına konu olacaktı onun şiirleri.

Çoğu sanat sever tarafından en önemli eseri olarak kabul edilen "Les Fleurs du Mal (Flowers of Evil)" için Baudelaire'nın şöyle söylediği rivayet edilir: “Bu korkunç kitaba bütün düşünce ve yüreğimi, bütün dinimi, bütün tiksintimi koydum.” Kendi kitabını "korkunç" olarak nitelemesinin sebebi büyük ihtimalle onun içeriğinin melankoli, şeytan ve erotizm üzerine olmasıdır. İlk olarak 1857 yılında Fransa'da yayınlanan kitaba, kısa süre sonra İmparatorluk rejimi tarafından sakıncalı görülüp dava açılmıştı. Toplumsal değerleri aşağıladığı iddiasıyla açılan davada Baudelaire'ın üç yüz Frank para cezasına çarptırıldığı bile söylenir.


Ve bu ünlü şairin ünlü kitabı, 2010 yılında sanata ilham vermeye devam ediyor. Bu sefer ki sanat parfümcülük alanında. Kralların parfümcüsü Amouage, 2010 yılının Eylül ayında Memoir isimli kadın ve erkek parfümlerini piyasa sürdü. Simsiyah şişedeki bu iki Amouage, ilhamlarını Baudelaire'nın Les Fleurs du Mal kitabından almıştı. Memoir’in resmi bülteninde de bu durum vurgulanmış:

"19. yüzyılın dahi şairi Charles Baudelaire ve Alman felsefesinden esinlenen Amouage yaratım yöneticisi Christopher Chong, insan doğasının içinde bulunan ve sonu olmayan sırları ortaya çıkarmak için derin ve meraklı bir yolculuğa çıkar. O kasvetli ruhu uyandırmak için ağaç akoru, bazı çiçekler ile kışkırtıcı ve etkili absinti bir araya getirerek, vermek istediği etkiyi ifade eder."

Bir süredir ilgimi çeken Amouage'ın Memoir Man'i benimle birlikte anlayacağınız üzere. Onu sık sık denedim. Özellikle uzun uzun kokladım ve içine girmeye çalıştım. Biraz zor bir deneyimdi ama kendimce bazı sonuçlara ulaştım.

Memoir Man'i ilk sıktığımda karşıma yeşil aroma çıktı. Oldukça farklı üst notalarda çam-terebentin benzeri bir yapı var sanki. Belki yağlı fesleğen ve nane. Ferah sayılamayacak başlangıcı karanlık da değil. Pek sevemedim başlangıcını. Orta kısımda yeşil yapı geri çekiliyor. Onun boşalttığı yeri kuru ve tatlımsı deri, tatlı tütün ve tütsü alıyor. Tütsü orta kısmın sonlarına doğru çıkıyor ve alt notalarda etkisini devam ettiriyor. Orta bölümdeki tütün, sevdiğim gibi olmasa da kötü değil. Deri, biraz karanlık ama çok daha karanlığını gördüğüm için fazlaca ilginç değil. Orta kısmı başlangıcına göre daha sevilebilir ve başarılı buldum. Son kısım bence en güzel yeri. Alt notalarda kuru ve dumansı tütsü oralarda takılıyor. Egzotik amberin de olduğu söylenebilir. Ve fazla tatlılık barındırmayan harika vanilya ortaya çıkıyor. Kapanışı gayet güzel ama parfüm oldukça zayıflıyor sonlarda. Ne şanssızlık!


Memoir Man, yeşil, reçinemsi ve neredeyse baharatlı-aromatik otsu başlangıcıyla şaşırtıyor. Parfümlerde sevemediğim iki nota olan nane ve fesleğenin beraber kullanılması zaten üst notaları hemen pas geçmemi sağladı. Açılıştaki tuhaf yağlımsı çam efekti biraz Jeke'yi anımsattı. Yanılıyor da olabilirim. Orta bölümde devreye giren tütsü, deri ve tütün radikal değişimin gerçekleşmesini sağlıyor. Bu üç harika nota, orta bölüme derinlik katıyor ve koku yönünü yeşilden koyuya çeviriyor. Son bölüm zaten, orta kısmın paralelinde ilerliyor. Tek fark zarif vanilyanın eklenmiş olması. Başlangıçta pek tatlılık yokken, orta kısımdan itibaren epey tatlanıyor kokusu. Ten üzerinde başlangıçtaki yeşil çamsı-otsu yapı öne çıkarken, kıyafette üst notalar ıslak ve yeşil, dumansı pipo tütünü ve baharatlar şeklinde gerçekleşti. Kumaş üzerindeki kokusunu daha çok beğendim.

Şişesinin simsiyah oluşuna ve genelde yorumların karanlık yöne dikkat çektiğine pek aldırmayın. Bence karanlıktan ziyade, derin ve kendine has yapısı var. Belki de doğru kelime "kasvetli". Saldırgan ve cazgır karaktere sahip değil. Tene yakın kaldığını gözlemledim. Jubilation XXV ve Interlude'u düşündüğümüzde zayıf performansa sahip olduğu bile söylenebilir. Anladığım kadarıyla yine bilinçli bir seçim bu. Parfümün sizinle özdeşleşmesi için düşünülmüş olabilir.

Memoir Man, tabii ki farklı bir çalışma. Kimi Amouage'lar gibi Arap-Orta Doğu esintileri taşıdığı söylenemez. Beni çok etkilemedi açıkçası. Yine fazlasıyla zengin bir parfüm gelmiş Amouage'dan. Sanırım buradaki sorun başat notaların bir arada kullanılması. Odunsular, deri, tütün ve tütsü, her biri başlı başına parfüm gibidir çoğu zaman. Bunların hepsini bir arada kullanmak zor ve riskli bir tercih. Kötü olduğunu söylemek haksızlık olacaksa da sanırım çok sevdiğimi söyleyemeyeceğim. İçeriğindeki bir şeyler rahatsız ediyor ama tam olarak ne açıklayamıyorum.


Bu odunsu ve deri fujerinin ilhamını, kasvetli ruh halinin varoluşsal yolcuğundan aldığı belirtilmiş. Varoluşsal bir yolculuğa çıkmak istesem (ki bunu her an yapabilirim) yanıma Memoir Man'i alacağımı sanmıyorum. Vintage No.88, Bandit, Fetish Pour Homme veya Avignon'u alırım yanıma ama Memoir Man bana o hissiyatı veremiyor bir türlü. Bu parfümde ya bir şeyler eksik ya da bir şeyler fazla.

Memoir Man'in kokusuna yeni yeni kendisini gösteren isimlerden Karine Vinchon Spehner imza atmış. Bayan Spehner, daha önce de L’Artisan Parfumeur ve Terry de Gunzburg gibi markalara parfüm tasarlamış. Ayrıca Interlude Woman ve Opus III'ün yaratıcısı olarak görülüyor.

Eau de Parfum (EDP) formunda. Kalıcılığı yeterli. Fark edilirliği başlangıcı dışında normalin biraz altında. Sonbahar-kış mevsimi için daha uygun. Erkeksi yapısının ve karmaşık tarzının, genç arkadaşların ilgisini çekeceğini sanmıyorum. Günlük kullanıma ve spor giyim tarzına uyacağı şüpheli. Müthiş yüksek fiyatını düşünürsek, denemeden alınması halinde hayal kırıklığına uğrayıp, hayata küsüp, bunalıma girebilirsiniz.


Kimi kullanıcılar Memoir Man’in reformülasyon geçirdiğini iddia ediyor. Yeni Memoir Man’ların performans anlamında daha zayıf oldukları ve kokusunun az da olsa değiştiği belirtiliyor. Geçtiğimiz yıllarda Amouage parfümlerinin reformülasyon geçirdiği söylentilerini düşünürsek, eski Memoir Man şişesinin peşine düşmek daha mantıklı gibi görünüyor.

Koku Güzelliği:10/7

20 Aralık 2014 Cumartesi

Amouage – Beloved Man (2012)


Amouage – Beloved Man (2012)

Zamanın bir yerinde, hayatın bir köşesinde, evrenin ufacık bir zerresinde... 13 milyar yıldır devam eden bir maceranın neresindeyiz? Büyük Patlama'dan itibaren geçmiş milyonlarca yılın ne kadar farkındayız? Üzerinde yaşadığımız Dünya'nın 4.5 milyar yıllık yaşı, bizim küçücük beynimiz ve sınırlı algılama kapasitemiz ile ne kadar anlaşılabilir?

Ortalama insan ömrünün 70-80 yıl olduğunu düşünürsek, tarihin, hayatın, kainatın ne kadar önemsiz bir parçasını oluşturduğumuz yeterince açık değil mi? 13 milyar yıllık evreni, 80 yıllık ömür çizgimizle mi kavrayacağız? Yoksa dünya hayatının anlamsızlığı üzerine mi konuşacağız? Madem bu dünya "eğreti bir eğlence yerinden ibaret", o zaman hangi yöne gideceğiz, nereye varmaya çalışacağız?

Hayat, aşk, ilişkiler, duygular, hayaller, anılar, beklentiler, acılar ve karamsarlıklar... Üzerinde yaşadığımız dünya adlı gezegen, bize bunlardan daha fazlasını verebilir mi? İlahi aşk, sonsuz mutluluk, eşsiz bir huzur, duru bir sakinlik, bembeyaz bir dinginlik, anlatılması imkansız bir vecd... Bu hayal etmesi bile muhteşem kavramlar, kan gölüne dönmüş, rezilce iktidar savaşları verilen, her gün onlarca çocuğun öldürüldüğü dünyada karşımıza çıkabilir mi? Nereye kaçabiliriz sıkışıp kaldığımız zalimlerin dünyasından. Var mı gidebileceğimiz başka bir dünya ya da evren?


Yaratıcımız tarafından çok az ilim verilen insan, binlerce yıldır, zihninin el verdiği kadarıyla her şeyi sorguluyor. Kendisini, dünyayı, uzayı, Allah'ı ve aklına gelen her şeyi. Felsefe biliminin çıkış noktasının "Ben Kimim?" sorusu ile başladığını düşünürsek, bizden binlerce sene sonra da eğer hayat hala devam ederse, bu sorular sorulacak ve cevapları bulunamayacak. "Ben Kimim" sorusunun yanıtı "Ben hiçbir şeyim"dir belki de. Sokrates'in söylediği rivayet edilen o meşhur sözü biraz değiştireyim kendimce: "Bir şey biliyorsam o da hiç bir şey olmadığımdır."

İyi de bir parfümün felsefesi olur mu? Ya da bir markanın? Teori de evet ama pratikte olası değil. Peki bir marka size uçsuz bucaksız Arap çöllerini hatırlatabilir mi? Çölde, en yakın medeniyetten yüzlerce kilometre uzaktaki bedevi çadırında içilen Arap çayını. Çöl denilen koskocaman boşluğun, sessizliğin ortasında, akşamın yaklaşmasıyla yıldızların ortaya çıkması ve gökyüzünü binlercesinin kaplamasını düşünebilir misiniz? Kumların üzerine uzanıp, pırıl pırıl gökyüzündeki yıldızların birbirine ne kadar yakın ve çok olduklarını deneyimlediniz mi hiç? Her bir insanın, çöldeki trilyonlarca kum tanelerinden biri kadar öneminin olmadığını ne zaman anlayacağız?

Bir Arap masalı gibi... Ali Baba ve kırk haramiler gibi... Binbir gece masalları gibi... Kızını tek başına çölün ortasındaki bir kuleye hapsetmiş zalim sultan gibi... İran edebiyatı gibi... Fas'ın Akdeniz neşesi ile Arap tutuculuğunu harmanlaması gibi... Umman'nın eski halk efsaneleri gibi... Suudi Arabistan'ın uhreviliği gibi... Sinbat gibi... Alaaddin'in sihirli lambası gibi... Mısır'ın firavunları gibi...


Uzaklardan bir koku geliyor burnuma, çölde, gece uzanmışken kumlara. Oldukça uzağımızdan geçen bir katar mı? Pek mümkün değil. Hiç kimse çölde gece yolculuk yapmaya cesaret edemez. Tuaregler bile... Çünkü çölde geceler soğuktur, geceler tehlikelidir, gece yolların üzerini örter. O zaman bu şahane turunçgil kokusu nereden geliyor diye etrafıma bakınıyorum. Ferah, lezzetli ve neredeyse limonsu. Acaba kuzeyden esen bir rüzgar, Yunanistan'dan Arap yarımadasına kadar narenciye bahçelerinin kokusunu mu taşıyor? Greyfurt ve bergamot? Elemi de neymiş? Bu tropikal meyvenin Arap yarımadasında ne işi var? Devamında sanki yumuşak baharatlar algılıyorum. Acaba çadırımızda yemek hazırlıkları mı başladı? Turunçgillerin üzerine serpiştirilmiş baharatlar. Kakule, biber, kimyon? Şekerli-portakallı baharatlar. Arap mutfağının vazgeçilmezi ağır baharatlar neyse ki turunçgillerle ve meyvemsilikle harmanlanmış. Orta bölümden itibaren ortaya çıkan garip plastiğimsi koku, acaba çölde tek tük yetişen çiçeklerden mi geliyor? Yasemin ve safran çölde yetişir mi? Belki de çadırımızın arkasındaki develerin teninden yayılan kokudur bu.

Edward Said'in, oryantalizmi açıklamaya çalışmasını bir yere koyalım. Ortalama bir dünya vatandaşının zihnindeki Arap-Orta Doğu imgesinin neresine düşüyor Beloved Man? Bol bol nargile içilen, Cezayir'in ara sokaklarındaki bir çay ocağındaymış hissi mi veriyor? Ya da petro-dolarların aktığı modern Umman'ın ultra-lüks yedi yıldızlı bir otelindeki, konuklarını memnun etmek için dans sanatını sergileyen rakkaseyi mi hatırlamalıyız Beloved Man ile? Belki hepsi belki de hiç birisi. 

Eğer doğru kelime "geleneksellik" ise Beloved Man o dediğinizden değil. Christopher Reeve ve Jane Seymour’un başrollerini paylaştığı ve klasikler arasına çoktan girmiş "Somewhere in Time" filminin akıllara getirdiği tuhaf bir burukluk, sakinlik, mütevazilik, anlamsızlık içinde anlam arayan bir parfüm mü Beloved Man? Belki... İlhamını eski söylencelerden alan Arap parfüm sanatının ve modern zamanın hikaye anlatıcısı Hollywood'un enteresan bir birleşimi olabilir mi Beloved Man? Christopher Chong'a göre aşağı yukarı öyle.


Buruk-ekşimsi meyveler, kremsi turunçgiller, ferah üst kısım, benzersiz olmayan baharatlar, odunsuluk, deri ve çiçekler ile neredeyse safkan bir "Grasse" parfümü Beloved Man. Pek derinliği olmayan, Amouage'ın ihtişamına gönderme yapmayan, yaz aylarında bile güneşin olduğu ve havanın fazla soğumadığı, hüzünlü bir Dubai öğleden sonrasını anımsatabilir size.

Kendi sitelerinde oryantal olduğu ileri sürülen, özelinde odunsu baharatlı oryantal olarak nitelenen, aklınızı başınızdan almayacak, ortalama 300 dolarlık fiyat etiketine yakışmayacak, çığır açmayacak ve Umman kraliyet ailesini düşündürtmeyecek bir deneme Beloved Man.

Ağır, ağdalı, abartılı, haşmetli, tütsülü, buhurlu diğer Amouage'lara çok yakın durmayan, seküler, acayip bir ferahlık barındıran ama aynı zamanda serin havaları düşündürten, zaman zaman sıcak ve içinizi ısıtan, genelinde sonbahar ya da erken-ilkbahar havasına uyacağını düşündüğüm, yumuşak baharatlı, odunsu, meyvemsi, turunçgilli, derili, üst düzey kalite hissiyatı vermeyen, uyumsuz orta notalara sahip, kimilerinin 1 Million'un rafine haline benzettiği, örneğine rastlamadığım koku formuyla Beloved Man, Amouage koleksiyonunun baş tacı olacak gibi durmuyor.


Kokusunun tasarımcısı olarak çoğu yerde Bernard Ellena geçse de bu konuda ciddi muhalefet var. Bay Chong'un parfümün tasarımcısı olarak Alexandra Carlin ismini verdiği konuşuluyor. Muhtemelen doğrudur.

Koku Güzelliği:10/6.5

22 Nisan 2014 Salı

Amouage – Epic Man (2009)


Amouage – Epic Man (2009)

Yüzyıllar öncesinde, Anadolu coğrafyasından başlayarak Çin'e kadar uzanan, dünyanın en eski ticaret yolunun adıdır İpek Yolu. Eski çağlarda, ticaretin kervanlarla yapıldığı zaman diliminde kim bilir nasıl bir yolculuktur Anadolu'dan Çin'e gitmek. Bugün uçakla 12 saatte gidilen bu uzaklık, o zamanlar, hayvan sırtında haftalarca belki de aylarca sürüyordu. Çok zor ve çetin coğrafyaları aşıyordu dönemim tüccarları. Ticaretin sınır tanımayan, evrensel bir gerçek olduğu çıkıyor karşımıza.

Bundan bin hatta iki bin yıl önce dünya dengeleri tamamen farklıydı. Doğu ülkeleri büyük bir zenginlik yaşarken, Batı ülkeleri aynı gelişmişliği gösterememişti. Aynı zaman diliminde, farklı kıtalarda farklı hayatlar yaşanıyordu. Zengin doğunun ürettiği ipek ve baharat, batının zengin elitlerine, soylularına, kraliyet ailelerine sunuluyordu. İpek, muhtemelen o zamanın en değerli metasıydı. Arap tüccarlar, Çin'den getirdikleri ipek ve diğer değerli ürünlerini Orta Doğu'ya ve Avrupa ülkelerine pazarlıyorlardı. İlk ve Ortaçağın en hareketli ve önemli ticaret hattıydı İpek Yolu.

İpek Yolu, kültürlerin kaynaşmasına, bilginin yaygınlaşmasına sebep olmuştu. Yolun güzergahında her milletten ve dinden insana rastlamak mümkündü. Yine bu yol vesilesiyle, Hint inançları, Hristiyanlık, Orta Asya’nın İslam’dan önceki inanç ve kültürü de birbiriyle etkileşim içine girmişti. Denilebilir ki, İpek Yolu kadim dünyanın inanç ve kültürlerinin birbiriyle tanıştıkları yol olmuştu.


Tarihi İpek Yolu bizi ne ilgilendirir demeyin değerli koku severler. Bugün inceleyeceğim parfümün İpek Yolu ile güçlü bağları var. Arap parfüm sanatının en önemli markası Amouage, antik Ortadoğu kültürünün ve eski dönem halklarının bilinçaltına götürmek istiyor bizi her seferinde. Parfümlerinin konseptlerini, Arap ve Ortadoğu tarihinde ve kültüründe yer alan ögelerden seçiyor. Bu anlamda Arap tarihine güçlü göndermeler yapıyor.

Bir süredir kullandığım Epic Man, İpek Yolu'ndan ve o dönemlerdeki Arap efsanelerinden ilhamını almış. Arap tüccarların ve seyyahların, Arabistandan Çin'e yaptıkları mistik ve çileli yolculuklar, Epic Man'in konusunu oluşturuyor. Bu durum Christopher Chong tarafından da doğrulanıyor bazı söyleşilerinde. Hatta kendi sitelerinde bu yönde ifadeler var.

Epic Man, kendi sitelerinde odunsu oryantal olarak sınıflandırılmış. Üzerime ilk sıktığımda karşıma yeşil bir koku çıkıyor. Başlangıcında yeşil çiçekler, aromatik otlar ve biraz da çam benzeri ağaçlar mevcut. Ferah sayılabilecek üst notalar doğal ve gayet başarılı. Geçeyim orta kısma. Burada odunsuluğun etkisi artıyor. Çam/sedir olduğunu düşündüğüm ağaçsılık etkili. Odunsulara ferah sayılabilecek baharatlar ve öd eşlik ediyor. Biber ve küçük hindistan cevizi olabilir baharatlar. Orta bölümde deri de öne çıkıyor tenimde. Fakat çok rafine değil deri. Hafiften plastiğimsi. Geleyim son kısma. Alt notalarda tütsü, misk ve paçuliyle kapanışı yapıyor. Yeşil his, başlangıçtaki kadar güçlü değil. Böylece de tenden ayrılıyor.


Epic Man, klasik Amouage çizgisinden farklı yerde duruyor. Genel olarak ağır, pudralı, çiçeksi, yoğun baharatlı, buhurlu kokan Amouage markasının üyeleri, Epic Man ile başka bir kapı açmış sanki. Epic Man, erkeksi, temiz, ferah, yumuşak, boğucu olmayan, yeşil, odunsu bir parfüm. Bence parfümün ana aksını yeşil efekti verilmiş ağaç/reçine oluşturuyor. Hafif ve ferah baharatlar ikinci öne çıkan öge. Tenimde üçüncü olarak deri ile karşılaştım fakat hiç başarılı bulmadım kullanımını. Parfümün en sevmediğim tarafı buradaki deri oldu. Son olarak da aramızın pek iyi olmadığı öd mevcut. Burada daha kabul edilebilir öd var neyse ki.

Epic Man, ağdalı ve aşırı güçlü Amoauge'lar gibi değil. Fark edilirliği normal seviyelerde. Kalıcılığı tabii ki çok iyi. Çam ağaçları ile dolu bir ormanda yürüyor hissi veriyor zaman zaman. Ten üzerinde plastiğimsi deri ve yeşil çiçekler ön plana çıkıyor. Kıyafet üzerinde biraz sabunsu hale geliyor. Kimi yorumcuların kokusunu "pudralı" bulmasının sebebi muhtemelen sabunsuluk.

Yüksek kalite hissiyatı vermeyen ve ortalama bir Fransız yeşil kokan parfümü olduğunu düşündürten Epic Man'i çok beğendiğimi söyleyemem. Gördüğüm kadarıyla Amouage'ın "ultra lüks ve gösterişli" karakterine uymuyor. Mütevazi, sade ve iddiasız. Uzun süreli kullanımlarda sıkıcı olacağını düşünüyorum. Hatta kullanım sürecinde bile sıkıldım Epic Man'den.


Aklıma takılan bir başka konudan daha bahsedeyim. Parfümün başından sonuna kadar tatlılık ögesi fazla vurgulanmamış. Günümüzün yeni nesil parfümlerinde ve Amouage'ın diğer elemanlarında tatlılık cömertçe kullanılırken, Epic Man, çok az tatlılık barındırmasıyla dikkat çekiyor. Bu anlamda eskinin aromatik fujerlerine gönderme yapsa da kokusu "modası geçmiş" yada "eski" değil. Günümüzü çok yakın ve uygun.

Epic Man'in şişesinin yeşil olması, kokusunun rengiyle gayet uyumlu. Neyseki bu ayrıntıya önem vermişler. Parfümün tasarımını fazla tanınmayan parfümörlerden  Randa Hammami yapmış.

Eau de Parfüm (EDP) konsantrasyonuna sahip. Çok sıcak yaz günleri dışında her dönem kullanılabilir. Fazla bir atraksiyonu ve ilginç tarafına rastlamadım. Oldukça yüksek fiyatını hak ediyor mu şüpheliyim. İsmi gibi destansı bir parfüm mü? Hiç de değil.


Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/6.5

25 Şubat 2014 Salı

Amouage – Interlude Man (2012)


Amouage – Interlude Man (2012)

Kaos, kaos teorisi, düzen, düzensizlik, düzen içindeki düzensizlik yada düzensizlik içindeki düzen. Yüzyıllardır insanların ilgisini çeken bu kavramlar, eski çağlardan beri düşünülmüş, konuşulmuş, tartışılmış ve yazılmış. Felsefenin ilgi alanına girdiğini düşündüğüm kaos ve düzensizlik kavramlarının derinlemesine araştırıldığı yayınlara ulaşmak mümkün. Sadece günümüzün filozofları değil, İslam tasavvufunun hatta Antik dönem felsefecilerinin de zihnini yorduğu kavramlar olarak karşımıza çıkar. Belki de insanın, hayatı, hayatın amacını, Allah'ı, alemleri, yaratılışı, var oluşu kafasında bir yerlere koyma çabasının sonucudur "düşünmek". Düşünüyorsak gerçekten var mıyız?

Kaos ve düzensizlik kavramlarıyla sadece filozoflar ve tasavvuf erbabları ilgilenmiyor. Arap parfüm sanatının en önemli markası haline gelmiş olan Amouage, bu kavramlara gönderme yapmış yeni kokusu Interlude'da. Amouage'ın yaratım yöneticisi Christopher Chong, parfümleri Interlude'u şöyle açıklamaya çalışmış:

"Gördüğüm ve hissettiğim kokuları yorumlarım. Bugün bizi çevreleyen tüm sosyal ve doğal kaos ve düzensizliğin çok daha özel seviyede olduğu düşünülebilir. Bu ara verme anı, bir kişinin kişisel tatminini ve başarısını sağlamak amacıyla tüm bu davaların ve türbülansların üstesinden gelmesinin yansımasıdır." demiş ve Amouage'ın felsefesini açıklamış: "Amouage, alışılmış kokuları yeniden keşfederek kıskanılan bir üne sahip olmuştur. Buhur ve reçine, geleneksel olarak dini ve ruhani kokularken, Interlude, sofistike olduğu kadar çağdaşlığın hissedileceği şekilde yeniden yapılandırılmıştır.

Amouage'ın, kadın ve erkek için iç gözleme dayalı parfümü Interlude, buhur ve reçinenin yeniden keşfi ile huzur ve denge hissinin temini için düzensizlik atmosferini çağrıştırır. Bir orkestranın kaynaşması gibi teknik beceri ve yaratıcılığın entegrasyonu sayesinde bu koku bir an için dışarıdaki kaostan içsel uyumu düzenleyerek kişinin kendini ve yansımasını keşfetmesidir."


2012 yılında piyasaya sürülen Interlude'un erkek versiyonu, kendi sitelerinde ise kısaca şöyle tanıtılmış: "Interlude Man, kaos ve düzensizliğin özünde yer alan uyum anının arasındaki maskelemeden ilham alınarak hazırlanmış baharatlı ve odunsu bir kokudur."

Interlude Man'i üzerime ilk sıktığımda karşıma tatlımsı bir koku çıkıyor. Garip bir meyvemsilik veya çiçeksilik diyesim var. Farklı bir çiçeksilik. Sanki ölmez otuna benziyor. Açıklanan üst notalarına bakıyorum. Keklikotu ve kırmızı biber meyvesi yağı var. İki elementi de daha önce hiç koklamadım. Acaba keklikotundan mı geliyor bu tatlımsı meyvemsi-çiçeksilik? Neden olmasın. Başlangıcı ortalama güzellikte diyebilirim. İlerleyen saatlerde koku yavaş yavaş değişmeye başlıyor. Tatlı his geri plana çekiliyor. Meyvemsilik-çiçeksilik azalıyor. Onun yerine keskin baharatlar (biber/karabiber) geliyor. Bu kısımda reçine de devreye giriyor. Karanlık ve yoğun baharatlı bu bölümü biraz Ambre Sultan'a benzettim. Gayet güzel bu kısım. Devam edelim. İlerleyen saatlerde bu sefer karanlık ve kuru deri eşlik ediyor baharatlara. Tatlılık barındırmayan deri, adeta yeni alınmış deri ceket gibi. Gerilerden amber de her daim desteğini esirgemiyor. Tütsü ise bu anlarda kendisini göstermeye başlıyor. Son kısımda tütsü artık direksiyona tamamen geçiyor. Oldukça kuru tütsü, alt notalarda tenden ayrılana kadar ikinci bir deri gibi görevini başarıyla yapıyor. Tütsüye hissedilir oranda kabe samanı (vetiver) de eşlik ediyor. Buradaki vetiver neredeyse ferah. Tabi tütsü daha baskın. Gayet güzel kapanışa sahip.

Interlude Man'i geriye çekilip okumaya çalışıyorum. Bu parfümün amacı ne, konusu ne, bize anlatmak istediği ne? Bu soruların tamamına bir cevabım olduğunu sanmıyorum. Fakat genel olarak karanlık ve zengin baharat-deri-tütsü-reçine temasına sahip olduğunu söyleyebilirim. Öd, egzotik amber, paçuli ve sandal ağacının da çeperde durarak ana yapıyı desteklediği söylenebilir.


Interlude Man, koyu, dumansı, gizemli, karmaşık, kaotik, kafa karıştırıcı, markanın genel konseptine uymayan bir arkadaş. Denediğim diğer Amouage'lara göre daha tuhaf, daha az gösterişli ve lüks. Evet bir Jubilation XXV'i düşündüğümde oradaki Arap etkilerini, ultra lüks geleneği, Orta Doğu gösteriş merakını burada bulamıyorsunuz. Hatta denediğim en az Arap etkili Amouage'lardan birisi. Bu parfümü gözümü kapatıp, ne olduğunu söylemeden bana koklatsaydınız, onun Amouage'a ait olduğunu söylemek aklımın ucundan geçmezdi. Onda daha Fransız ve Avrupalı bir hava sezinliyorum. Belki de daha evrensel ve mistik.

Interlude Man, yeterince rafine ve kaliteli. Fakat o Amouage etkisine pek rastlayamadım. Bu anlamda biraz farklı kulvarda. Daha doğrusu niş bir parfümden ziyade yüksek kaliteli ana akım parfümü gibi kokuyor. Yine de yapaylığa rastlanmıyor. Başlangıcından itibaren çok değişken ve geçirgen. Her nota burnunuzun önünden adeta tören geçidindeki askerler gibi ilerliyor ve etkisini bırakıyor. Bu anlamda çok iyi çıkarmışlar.

Günlük kullanıma biraz uzak olduğunu düşünüyorum Interlude'un. Güzel ve açık bir kış gününde, pazar gezmesinde, ayda 3.000 Euro ödediğiniz yaşam koçunuzla Bebek parkında gezip, kameralara yakalanmış numarası yapan sosyetik arkadaşlarımız için uygun bir parfüm değil. Daha tematik ve özel zamanların kokusu olmalı Interlude. Belki satanist ayinde belki de Orta Doğu kökenli istihbarat örgütlerinin toplantısı sırasında üst düzey yöneticinin kıyafetinde...


Interlude’un kokusunu zihnimde şöyle canlandırıyorum: Sovyetler Birliği’nin sona ermesiyle ortaya çıkan Rusya’da yeni düzen, mafyavari örgütleri ve oligark yapıları ortaya çıkarmış. Rus derin devleti ile bağlantılı bir mafya babası hayal edin. Yeni açtığı gece kulübünde parti veriyor. Burası Moskova’nın en lüks kulüplerinden birisi oluyor şimdiden. Rus üst düzey bürokrasisinin ve yer altı dünyasının bütün üyeleri orada. Birden bire müthiş zenginleşen oligarklar da parti de yerlerini alıyorlar. Arap şeyhleri de açılıştalar. Büyük patron mekanın açılışına geliyor. Siyah Cadillac Escalade jipinden inerken sekiz koruması etrafını sarıyor. Gece kulübünün kapısına doğru yürüyor. Birden nedense duruyor. Yine buz gibi bir Moskava gecesi. Ayaz herkesin içine işliyor. Üzerinde Rusların giydiği türden çok kaliteli tilki derisinden kürk üşümesini az da olsa engelliyor. Etrafına ve eserine bakıyor. “Sonunda başardım” diyor kendi kendisine. İşte Interlude bence tam da böyle birisine uygun.

Hiç şüphesiz ki o erkek parfümü. Erkeksi nüanslar dikkate alınarak tasarlanmış, zaman zaman maçoluk çağrışımları yapan, vicdansız, sert, keskin, güçlü, sağ duyusuz bir koku profili çiziyor bana göre. Otuzlu yaşların üzerinde değilseniz fazla yaklaşmayın ona.

Eau de Parfum (EDP) konsantrasyonuna sahip. Bir sitede %25 parfüm konsantrasyonuna sahip olduğu yazılmış. Ne kadar doğru olduğunu bir tek Christopher Chong ve parfümün tasarımcısı Pierre Negrin bilebilir. Tam bir sonbahar-kış kokusu. Yazın kullanırsanız hele ki fazlaca uygularsanız geçici baygınlık, felç hissi ve hafıza kaybı yapabilir :) Çok güçlü ve saldırgan. En fazla iki yada üç fıs uygulamak yetecektir. Kalıcılığı çok iyi.


Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/8

11 Nisan 2013 Perşembe

Amouage – Opus II (2010)



Amouage – Opus II (2010)  Opus serisinin ikinci parfümü.

Kâbus bin Seyd El Ebu Seyd. 2013 yılı itibariyle küçük Orta Doğu ülkesi Umman'ın sultanı. Bir çok Arap prensi gibi eğitimini İngiltere'de tamamlamış. Ülkesine döndükten sonra ise babası Seyid İbn Tabur'a darbe yaparak onu tahttan indirmiş ve başa geçmiş. Ne kadar da tanıdık olaylar bir Orta Doğu ülkesi için. İnsanın şaşırası gelmiyor.

Ülkesinin kalkınmasına önem veren Sultan Kabus, bir çok büyük yatırıma imza atmış anlaşılan. Hatta dünyanın en büyük camisini yaptıracak kadar da önem vermiş kalkınmaya. Sultan Kabus'un bizi ilgilendiren tarafı ise dünya çapında bir parfüm markası yarattırmış olması. Ve bu markayı "Kraliyet Ailesinin" koruması altına alması.

Amouage, Arap parfüm sanatının en nadide eserlerini vermeye çalışırken, çok yüksek kaliteli malzeme kullanarak, dünya koku sektörünün dikkatini çekmeyi başardı. Son yıllarda ise çok daha fazla parfüm çıkarmaya başladı. Özellikle "Opus" serisi aldı başını gidiyor. Şimdiye kadar altı parfüme imza atılan bu serinin resmi tanıtımı şöyle yapılmış:
 

"Opus serisi Amouage'ın kreatif direktörü Christopher Chong tarafından düşünülmüştür. Bu altı kokunun ilhamı yolculuğumuz boyunca elde edilen bölümler ve anlardır ki bu müşterek bölümler bir büyük cilt gibi anıları temsil etmektedir. Koleksiyonun adı bir kütüphanedeki saklı hazinelerin nosyonu düşünülerek oluşturulmuştur ki bu nosyon bizlerin öğrenme, keşfetme arzusunu ateşlemektedir.
  
Tüm bu Kütüphane Koleksiyonu, yaşam sanatına şiirsel bir saygı duruştur. Her kokuya bir kod verilmiş, bir Opus numarası, ki bu da tamamlanmış büyük koleksiyon içerisinde onun statüsünü yansıtmaktadır. Bu kokular sınıflandırmaya kafa tutar, cinsiyetlerin ötesinde, kullanıcısına kendi benzersiz öykülerini yaratmalarına izin verir. Bunlar zamansız klasikler olup, yüksek düzey parfümeri sanatının eski döneminde doğmuşlardır. Bu parfümlerin evriminde, bilginin aranmasıyla başlayan hac yolculuğundan esinlenilmiştir."

2010 yılında çıkarılmaya başlanan Opus isimli parfümler aslında "Library Collection" serisine ait. Bugün yazacağım Opus II ise bu serinin denediğim ilk parfümü. Kendi sitelerinde kısaca, "Opus II, büyük bir kütüphanenin rafine atmosferinden ilhamını almış görkemli fujerdir" denilmiş.


Parfümün açılışı erkeksi çiçekler, keskin odunsu notalar ve otsular ile gerçekleşiyor. Modern sayılabilecek keskin lavanta hemen kendisini gösteriyor. Arka planda hafiften aromatik otlar var. Yoğun ağaçsı his ise en öne çıkan tarafı üst notaların. Açıklanan üst notalarında pelin otu da var. Ondan da geliyor olabilir bu his. Çok emin değilim. Üst kısım oldukça yeşil kokuyor diyebilirim. Orta kısma geçildiğinde lavanta neredeyse hissedilmiyor. Onun yerine baharatlar geçiyor. Kakule, tarçın ve biber ana ekseni oluşturuyor. Parfümün fujer karakteri ise orta kısımda karşımıza çıkıyor. Hatta azıcık da deri algılıyorum. Son kısımda ise odunsuluk hissediliyor. Amouage parfümlerinin vazgeçemediği tütsü-günlük ağacı teması ise yine kendisini gösteriyor. Misk ise bariz şekilde ortaya çıkıyor. Harika değil ama kötü de değil.

Opus II için baharatlı-odunsu bir fujer diyebilirim. Hatta şimdiye kadar denediğim en yeşil ve en bariz odunsu parfümü Amouage'ın. Bol yeşillik içeren lavanta-aromatik otlar ikilisi bana göre değil. Onun için başlangıcını beğenmedim. Orta kısmından itibaren ise fujer tarafı çok öne çıkıyor. Baharatlar etkili. Kimi yorumcuların "berber dükkanına" benzettikleri orta notalar bence parfümün en güzel tarafı. Çok doğal ve güzel kullanılmış baharatlar, ilk şoku atlatmamı sağlıyor neyseki. Son kısım ise tam bir Amouage klasiği gibi. Yine lüks tütsü-günlük ağacı teması.

Opus II biraz eski tarz keskin yeşil şipreleri andırıyor başlangıcında. Sanki hafiften Loewe – Esencia Pour Homme esintileri var. Yüksek kaliteli bir ana akım parfümü hatırlatıyor. Amouage'lardaki "hacı yağı" efekti neredeyse yok. Çok yaratıcı tarafı olmayan kokusu Amouage gibi iddialı bir markaya yakışmamış. Kendisini çok üst segmente koyan ve pazarlamasını böyle yapan bir marka, daha ilginç ve benzersiz eserlere imza atmalı bence. Diğer markalara benzeyecekse Amouage isminin ne önemi kalıyor ki.


Parfümün yüksek malzeme kalitesi tatmin edici. Fakat bir şişesine 325 dolar verilecek kadar mı işte orada şüphelerim var. Belki de benim sevmediğim bir tarzda olduğu için Opus II'ye yeterince ısınamadım. Eğer bu tür oryantal fujerları seven arkadaşlar varsa, beğenme ihtimalleri yüksek. Ama benim için küçük çaplı bir hayal kırıklığı oldu.

Opus II'nin şikayet edilen taraflarından birisi de hem kalıcılığının hem de fark edilirliğinin sınırlı olması. Amouage'ın çok güçlü ve kalıcı parfümlerine alışkın olduğumdan biraz yadırgadım bu durumu. Tene yakın kalıyor. Kalıcılığı ise çok fazla değil.

Opus II uniseks olarak piyasaya sürülmüş. Fakat bence erkeksi yönü ağır basıyor. Onun için kadınlarda çok hoş duracağını tahmin etmiyorum. Sonbahar-kış mevsiminde kullanmak için daha uygun görünüyor.  Parfümün tasarımını ise sektörün popüler olmayan burunlarından Michele Saramito yapmış.

Koku Güzelliği:10/7