17 Şubat 2014 Pazartesi

Ali


Ali

Ali. Ona sadece Ali diyeceğim. Annesinin kuzusu Ali. Henüz on dokuz yaşındaydı. Yirmi bile değil, on dokuz. Delikanlıydı. Her delikanlı gibi kanı deli akıyordu. Hangimiz öyle değildik ki on dokuz yaşında. Kim Freud okuyordu ki on dokuzunda yada Bach dinliyordu.

Ah o uğursuz 2 Haziran gecesi. 23.57 sıralarında geçtiği sokakta alçakça ve korkakça pusuya yatmış kişiler tarafından yere düşürüldü önce. Çünkü herkes bilir ki sadece alçaklar ve korkaklar pusu kurar. Ellerinde sopalar olan yetişkin altı kişi yere düşmüş ana kuzusu Ali'ye sopalarla vurmaya başladılar. Vurdular, vurdular, vurdular... Defalarca vurdular. Dakikalarca vurdular Ali'ye. Yerde yatan ve sadece on dokuz yaşındaki Ali'ye hala vuruyorlardı. Acaba Ali ne düşünüyordu o anlarda. Ne yapmıştı ki daha önce hiç görmediği bu insanlara. Bu korkunç nefretin ve öfkenin sebebi neydi?

Karın boşluğuna, sırtına, böbreklerine ve kafasına yediği darbeler durmuyordu ki bir şey hissedebilsin Ali. İlerleyen dakikalarda yedinci bir devlet görevlisi de dayağa katılmıştı. Ne kadar adil ve cesurca değil mi? On dokuz yaşındaki yerde yatan Ali'ye yedi yetişkin ellerindeki sopalarla vuruyorlardı. Bir türlü bitmiyordu. Darbeler şekil değiştiriyordu ama durmuyordu. And içmişlerdi. Gözleri dönmüştü. Öldüreceklerdi Ali'yi, kıyacaklardı ona linç kültürünün korkakları...

Bir ara ayağa kalkacak gibi oldu. Kaldırıma oturmuştu can havliyle. Fakat ayaktaki kişinin, yüzüne attığı tekme yine yere uzanmasına sebep olmuştu Ali'nin. Belki de sonun başlangıcı aldığı o son tekmeydi on dokuz yaşındaki Ali'nin. Dakikalarca süren dayağın sonunda ise neredeyse kendinden geçmekte olan Ali'nin dudaklarından sadece şu cümle dökülebilmişti: "Durun, vurmayın, ölüyorum."


Hani derler ya insan kimi zaman öleceğini hissedermiş. Belki de içine doğdu Ali'nin o cehennemden çıkamayacağı. Çıksa bile çok yaşamayacağı... Hadi empati denilen o sihirli sözcüğün neler yapabildiğine bakalım. Yani kendimizi, yerde yatan ve dakikalarca dövülen Ali'nin ailesinin yerine koyalım. Ne düşünürsünüz? Ne yaparsınız? Ne söylersiniz? Nasıl dayanırsınız? Nasıl avutmaya çalışırsınız kendinizi?  Bunu yapanların insan olma olasılığı nasıl midenizi bulandırmaz? Onu döverek öldürenler insansa, kendi insanlığınızdan nasıl utanmazsınız? Peki onlar insansa biz neyiz?

Aklıma Kafka'nın dünya edebiyat tarihine geçmiş romanı "Dönüşüm" geliyor. Hani sabah uyandığında kendisini böceğe dönüşmüş olarak bulan adamın hikayesi. Kimisi böceğe dönüşüyor, kimisi hayatını kaybediyor, kimisi "destan yazma güzellemeleri" yapıyor. Oysa, koca bir ülkenin insanları, hepimiz birden böceğe dönüşüyoruz. Farkında mıyız peki? Vicdanını, aklını, masumiyetini, utanmasını kaybediyor bir ulus.

Bu yazıyı neden mi kaleme aldım? Çünkü korkuyorum. Hayır "destan yazan görevlilerden, paralel olan veya olmayan  yapılardan" değil. Onların hiç birisi umurumda değil. Tek korkum Ali'den. Adaleti şaşmaz olan Allah'ın hesap günü gelip çattığında karşıma Ali çıkar ve "neden benim içinde iki satır yazmadın, o kadar değersiz miydi benim ölümüm" derse cevap verememekten korktum. Biliyorum senin için sayfalarca yazmak gerekiyor ama bazen sözün bittiği yerde, sözü de bitirmek lazım. Mekanın Cennet Bahçeleri olsun Ali...

15 yorum:

  1. Yüreğinize sağlık Raşit Bey. Daha yazılacak çooook şey var ama malum ileri demokrasi ;)....

    YanıtlaSil
  2. yüreğinize sağlık empati denilen o sihirli sözcük evt belki bunu yapabilsek haklı veya haksızlığını tartışmadan yorum güzelliği 10 selamlar

    YanıtlaSil
  3. Ağzına sağlık ..belki bu olayı beyniyle anlamamış 3-5 kişi yüreğiyle anlarda kendini Ali'nin veya ailesinin yerine koyar ..bir umut işte ...
    Mekanın Cennet Olsun Ali ..:(

    YanıtlaSil
  4. Bravo Raşit,eline sağlık kardeşim..Allah rahmet etsin,mekanı cenet olsun..

    YanıtlaSil
  5. bu yorumları dünyanın herhangi bir yerinde herhangi zulüme uğramış kişiler için de yaptığınızda,
    ozaman işte algınızın yönetilmediğine,paranoya içine sürüklendirilen toplum fertlerinden olmadığınızı görüp
    birşeyler değişiyor deyip umutlanmak mümkün olabilir.
    bir nevi kaçış için girdiğim bu tür sitelerdede aynı muhabbetin olması sıkıntılı.tepkinizi gösterebileceğiniz
    bir çok platform varken...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hemen önümüzdeki ölümlere gözümüzü kapatarak, dikkati dünyanın herhangi yerindeki olaylara yönlendirmenin alemi yok. Demagoji çıkmaz bir sokaktır. Önce evimizdeki yarayı tedavi edelim. Dünyayı daha sonra değiştiririz.

      Algımızın kimler tarafından yönetildiğinin gayet farkındayım. "Camide içki içtiler" diye meydanlarda bağıranların bile bile nasıl yalan söyleyerek algıları yönetmeye çalıştığının da farkındayız. Merak etmeyiniz. Ne yazdığımızın da farkındayız.

      Burası bence tam da bu tepkinin gösterileceği yer. Hiç birimiz uzayda yaşamıyoruz. Parfüm Merakı blogu, ülkenin gerçeklerinden kopuk bir platform değil. Bunu her zaman söylüyorum.

      Sil
    2. Raşit Bey, en az yukarıdaki yazı kadar güzel bir cevap...

      Sil
  6. Elinize sağlık Raşit Bey.Keşke herkes bu kadar duyarlı olabilse...

    YanıtlaSil
  7. Duyarlı yaklaşımın için teşekkür ederim, sayfanı severek takip ediyorum ama kayıt olmamıştım şu yazıyla birlikte kayıt olup ister parfüm yorumlarına ister hayattan konuşmalara ben de dahil olma isteği duydum , görüşmek umudu ile (ancak nereden register olacağımı tam anlayamadım sevgiyle kalın.)

    YanıtlaSil
  8. madem uygun yer ,o zaman son kez birkaç şey söyleyip kendi açımdan konuyu kapatacağım.
    sevgili dostum ben 44 yaşındayım ve bunun gibi nice şeylere ve daha kötülerine ben de ,sende şahit
    olduk .sen ,senin gibi insanlarla empati yapmayıp diğerleri içinde empati yapabilseydin eğer,bu tepki için bu kadar geç kalmazdın.
    bu topraklarda ... yedirilen insanları duymuşmuydun,yoksa duymazlıktan mı gelmiştin.onbinlerce insan öldü
    ozaman neredeydin yaşınmı küçüktü..ama ilk tepkim bu bundan sonrada devam edecek ozaman eyvallah

    YanıtlaSil
  9. Eline sağlık , çok güzel şeyler yazmışsınız.Fişleniyoruz , baş örtülü bacılarımıza biz sahip çıkarken yönetim bunu kullanarak bizleri ötekileştiriyor.
    Peki sormak istiyorum Abdullah Bey RABİA işareti yapan zihniyet neden ufacık bir çocuğun ki 19 yaşında bir masum öldürülmesine 2 satır birşeyler demekten öteye geçemiyor.Kabul etmiyorum kabul edemiyorum....
    Eve ekmek almaya giderken meraktan olaylara bakan birinin öldürülmesine , Mısır'da masum halkın ezilmesine ve sizler gibi at gözlüğü takmaya senelerce "sus oğlum, politika bize uygun değil" diyen korkmuş ebeveynlere katlanamıyorum. Susmak çözüm değil, savaşta çözüm değil..Çözüm aklı hür , vicdanı hür bir toplum algısı yaratabilmek.Bir bakan çıkıp "Türkiye'deki eğitim seviyesi yükseldikçe bize olan inançları azalıyor" diyorsa kusura bakmayın dediklerinize katılamayacağım...

    YanıtlaSil
  10. Raşit seni seviyoruz parfüm manyağı dostum benim.

    YanıtlaSil
  11. Raşit Bey, inanın benim gibi çok kişinin hislerine tercüman olmuşsunuz. Bazen insanın isyan edesi geliyor ama sonra kaybetme korkusu o elindekileri ve sevdiklerini kaybetme duygusu ağır basıyor. Suçsuz yere hapislerde yatan yüzlerce aydın kişiler , yaptığı sadece protesto olup gözünü ve hatta hayatını kaybedenler. Ama en çok ta Ali. Belki de oğlumun aynı adı taşıdığından daha çok koyuyor onun ölümüne sessiz kalmak.

    Bir rahmet okumayı bile çok görüp yalanlarını savurmaya devam ediyorlar. Hakikatlerden o kadar çok korkuyorlar ki mahkemesini 4 ayrı ile böldüler. Bu dünyada ki mahkemeleri böldün , hadi gücün yetiyorsa hesap günü kurulacak mahkemeyi de böl bakalım. İşte o gün Ali' nin eli sadece kendisine hunharca saldıran , karanlık sokakta gencecik bir kişiye tekme tokat giren zavallı korkakların yakasında olmayacak. Birşeyin yok deyip evine gönderen doktordan , arkadaşları yapmıştır suçu polise atıyor diyen validen ama en çok ta tüm bunlara sebep olan toplumda kin ve nefret tohumlarını sırf kendi saflarını sıklaştırsın diye hoyratça eken birisinden de hesap soracak.

    Bir kez daha teşekkürler.

    Saygılarımla

    YanıtlaSil