19 Nisan 2014 Cumartesi

Guerlain – Shalimar (1925)


Guerlain – Shalimar (1925)

Bu öylesine bir aşk hikayesi ki benzerine az rastlanır. Bülbülün güle olan aşkına, Ferhat'ın Şirin'e olan aşkına, Kerem'in Aslı'ya olan aşkına benzetilebilir. İnsanlık tarihine Taç Mahal gibi başyapıtı kazandıracak kadar büyük bir aşk hem de.

Ülkemizin depresyonlu, sinirli, stresli, kavgalı-gürültülü, iktidar mücadeleli gündemini bir kenara bırakalım ve 1600'lü yılların başlarına, Güneydoğu Asya coğrafyasına gidelim. Hindistan’ın henüz İngiliz işgaline uğramadığı ve sömürge olmadığı zamanlar. Hindistan-Türk Babür devletinin 5. hükümdarı Şah Cihan zamanındayız. Asıl adı Şehabeddin Muhammed iken kendisine Dünya Şahı anlamına gelen Şah-ı Cihan denilirmiş.

Şah Cihan,  Hindistan’daki Türk hakimiyetinin en parlak dönemlerinden birisini yönetmiş. Çok zengin ve muhteşem bir hükümdarlık devri yaşanmış onun devrinde. Sanata ve bilime büyük önem verdiği söyleniyor. Delhi şehrini inşa ettirip büyüttüğü rivayet ediliyor.

Şah Cihan'ın isminin tarihe geçmesinin asıl sebebiyse karısı ile yaşadığı büyük aşk. Çok sevdiği karısı 'Mümtaz Mahal' olarak da bilinen Ercüment Banu ile evlendikten sonra tam on üç çocukları olmuş. Şah Cihan, hayatı boyunca tutkulu bir aşkla karısına bağlı kalmış. Peki bir devlet başkanını bu kadar kendisine bağlayabilmiş. Ercüment Banu'nun ayrıcalığı nedir? Onu da kısaca İrfan Özfatura'dan alıntı yapayım: "Ercüment Banu, bir kere Türk kızıdır eli kabza tutar, ata sıkı biner, okunu yaman salar. Zekidir, müşfiktir, fedakardır sonra... Edeplidir, afiftir, zariftir... Kur'an-ı kerim'i çok okur etrafındakilere de öğretmeye çabalar."


On üç çocuklu mutluluk tablosu ne yazık ki fazla sürmez. Ercüment Banu, on dördüncü çocuğuna hamiledir. Bu seferki hamileliği çok zor ve sancılıdır fakat o yine de hiç eşine belli etmez durumunu. Doğum zamanı geldiğinde on dördüncü çocuğunu bekleyen Şah Cihan'a kötü haberi sarayın baş doktoru verir: "Başınız sağolsun Hünkarım."

Ercüment Banu on dördüncü çocuğunu doğururken hayatını kaybeder. Karısına büyük bir aşkla bağlı olan Şah Cihan yıkılmıştır adeta. Haftalarca kendisini toparlayamaz Şah. Onun aşkını, yüzünü nereye dönse orada görür adeta. Acısına katlanması çok zordur. Tahtı ve yöneticiliği oğluna bırakır ve onun yasını tutar. En sonunda ölen karısı için bir şey yapması gerektiğini anlar.

Her tarafa haber salınır ve en iyi mühendisleri, taş ustalarını, inşaatçıları çağırır saraya. O zaman ki imparatorluğun başkenti olan Hindistan'ın Agra şehrinde, Jumna (Yamuna) Nehri'nin kenarına karısı için türbe yaptırır. Bu türbe öylesine büyük, gösterişli ve etkileyicidir ki, uzaktan görenler bile hayranlıklarını saklayamazlar. Hindistan'daki bu anıtsal yapı bugün Taç Mahal olarak bilinir. Dünya mimari tarihinin en güzel örneklerinden olan Taç Mahal'in yapılış öyküsü böyledir işte.

                                                                        Resim: Telegraph 

Bu hikayeyi neden mi anlattım. O zaman konumuza geleyim. Şah Cihan ile Ercüment Banu'nun bu müthiş aşk hikayesinden çok etkilenen bir Fransız parfümör vardır 1920'li yıllarda. "Master Parfümör" Jacques Guerlain, 1921 yılında bu aşk hikayesinden ilhamını alarak Shalimar isimli kadın parfümünü tasarlar. Shalimar ismi, Pakistan'daki "Shalimar Bahçelerinden" geliyor. Bu bahçeler, Ercüment Banu'nun en sevdiği bahçelermiş. Böylece parfümün ismi Shalimar olarak seçilmiş.

1925 yılında yeniden piyasaya sürülen Shalimar, parfümler tarihinin en büyük ve en önemli klasiklerinden birisi olmuştur. 2015 yılında doksan yaşını kutlayacak olan Shalimar’ın, parfüm dünyasının mihenk taşlarından birisi olarak hala üretimi devam ettiriliyor ve hala Guerlain'in en çok satan kokuları arasında. Bu kült "tarihi eseri" bir süredir kullanıyorum ve tadına varıyorum. Şimdi ise onu sizlere bir nebze de olsa anlatmaya çalışacağım. Umarım başarılı olurum.

Kendi sitelerinde oryantal olarak sınıflandırılmış Shalimar. Hatta Shalimar'ın tarihteki ilk "safkan" oryantal parfüm olduğu vurgulanmış. Üzerime ilk sıktığımda karşıma eski tarz şiprelere özgü nostaljik tozlu turunçgiller ve limon çıkıyor. Ferah sayılabilecek limon ve bergamot müthiş. Üst notaları harika Shalimar’ın. İlerleyen dakikalarda limon-bergamot ikilisi gerilerde kalıyor. Onun yerine şekerli pudra ve yoğun hayvansallık geliyor. Civetten geldiğini düşündüğüm hayvansallığa misk de eşlik ediyor. Baharatları da unutmamak lazım. Orta bölüm çok zengin, biraz tatlı fakat etkileyici. Orta kısımda gayet başarılı. Geçeyim sonlara. Alt notalarda bütün heybetiyle vanilya karşımıza çıkıyor. Tatlımsı pudralı vanilya sonlardaki ana oyuncu. Ne yazık ki vanilya kullanımını çok rafine ve yüksek kaliteli bulmadım. Biraz sıradan bir pudralı vanilyaya sahip. Vanilyaya tatlımsı tütsü de eşlik ediyor. Fakat tütsü vanilyanın gölgesinde kalıyor. Alt notaları bence en vasat yeri.


Shalimar, kadın parfümü olarak tasarlanmış. Bunun içindir ki kokusu yüksek oranda pudra efektine sahip. Orta kısımdan itibaren artan tatlılık, şekerliliğe doğru evriliyor. Parfümün ana aktörü olan vanilya gayet kadınsı kullanılmış.

Shalimar, çok zengin ve biraz karmaşık. Turunçgiller, baharat, reçine, vanilya, tütsü, civet, hayvansal misk, çiçekler ve pudra. Ne ararsanız var Shalimar'ın harmanında. Bu notaların hepsinden bir tutam alıp karıştırın, Shalimar'a oldukça yakın bir koku ortaya çıkacaktır. Gördüğüm kadarıyla parfümün en öne çıkan notası tatlı vanilya. Daha sonra şekerli pudra, kremsi hayvansallık ve yumuşak baharatlar. Özetle Shalimar bu.

Sıcak, cazibeli ve kadınsı kokuyor. Pudramsılık, başlangıçtan sona kadar devam ediyor. Bunun sebebinin, parfümün ilham kaynağını aşk hikayesinden alması olabilir. İyi de bir aşk hikayesi neden böylesine şekerli ve pudralı kokar. Belki de aşk çok kadınsal bir şeydir. Aşk, kadına yakışır. Ve bir kadın parfümü de pudralı olmalıdır o zamanlarda.

Shalimar'da hatırı sayılır oranda kullanılan hayvansallık şaşırtıcı oldu benim açımdan. Kadın parfümlerine bir türlü hayvansal kokuları yakıştıramıyorum. Bilenen klişelere göre kadınlar mis gibi çiçek kokmalılar. Shalimar'ın ise hiç öyle bir derdi yok. Çok atak, kendine güvenen, egzotik, sıcak ve romantik bir parfüm.


Shalimar'ın pudralı vanilyayı merkeze alan kokusu bana Musc Ravageur'u hatırlattı. Benzer hayvansallık Musc Ravageur'da da var fakat Shalimar onun kadar baharatlı değil. Bazı kullanıclar Jicky'e de benzetmiş. Belki vanilya kullanımı benziyor olabilir fakat Jicky çok daha başarılı ve pürüzsüz bir parfüm. The Third Man’i de ufaktan hatırlatıyor hayvansallığı ve tatlımsı vanilyası.

Shalimar'ın zaman içinde bir çok versiyonu piyasaya sürüldü. EDC, EDT, EDP, Extract gibi farklı formülasyonlara sahip. Ben test sürecinde hem EDC'yi hem de EDT'yi kullandım. Aralarında koku olarak büyük fark görmedim. EDC'nin biraz daha yumuşak ve tene yakın kaldığını söyleyebilirim. Tatlılık da azaltılmış EDC'de. Onun içindir ki EDT'den daha çok beğendim EDC konsantrasyonunu.

Shalimar, neredeyse doksan yaşına geldi. Bu da onun defalarca reformülasyon geçirdiğini bize söylüyor. Eski versiyonlarının çok daha iyi olduğu söylenen Shalimar'ın benim kullandığım EDC yeni versiyonu, kalite ve notaların harmanı anlamında güzel ama harika değil. Evet farklı, etkileyici ve çarpıcı ama yıllar sanki bazı şeyleri eksiltmiş Shalimar'dan. Kimileri "Anneanne kokusu" olarak nitelendiriyor. Evet günümüzün modern parfümlerine çok benzemiyor. Hatta ona "modası geçmiş" bile diyebilirsiniz. Bence durum o kadar da vahim değil. O zamansız bir klasik ve bundan 90 yıl sonra da kadınlar severek kullanacaklardır.


Evet o parfüm dünyasının en büyük klasiklerinden birisi. Muhakkak ki saygıyı hak ediyor. Mitsouko, Vol de Nuit, Samsara, L'Heure Bleue gibi önemli bir Guerlain soylusu. İlginç şekilde kadınların hala en sevdiği parfümlerden birisi.

Shalimar, kadın parfümü olsa da, bazı erkek kullanıcıların onu tercih ettiğini fark ettim. Parfümlerde cinsiyet ayrımına fazla takılmayan birisi olarak, elimdeki Shalimar'ı kullanmayı düşünüyorum. Aslında kokusunun çok kadınsı olmadığını fark ediyorum kullanım sürecinde. Hem erkekler hem de kadınların kullanabilmeleri için fetva verme makamı değilim. Yine de hayvansal vanilya kokularına ilginiz varsa, ona şans vermenizde fayda var.

Shalimar’ı kullanan ünlüler arasında Brooke Shields, Laeticia Casta, Meryl Streep, Rita Hayworth’un olduğu bilgisini de vermeliyim. Kokusunun tasarımın Jacques Guerlain yapmış. Şişesinin tasarımına ise Guerlain ailesinden Raymond Guerlain imzası atmış.

Parfüm kritikçisi Luca Turin'in kitabında Shalimar referans oryantal olarak sınıflandırılmış ve beş üzerinde beş verilerek en iyi parfümler listesine alınmış.

Ağırlıklı olarak kullandığım EDC versiyonuydu. EDT olanını da bir kaç defa denedim. EDC'nin başlangıcı daha az tatlı. EDT olanın oldukça şekerliydi açılışı. Üst notalarındaki bu küçük fark dışında hemen hemen aynı kokuyor iki formülasyon. Şu haliyle benim tercihim EDC versiyonu olacaktır. EDC biraz daha tene yakın kalıyor EDT'ye göre. Tatlılığı da azaltılmış EDT’ye göre.


On sekiz yaşındaki genç arkadaşlara öneremeyeceğim Shalimar'ı. Çünkü kokusunu muhtemelen fazla "yaşlı" bulacaklardır. Otuz beş hatta kırk yaşı devirmiş arkadaşlara öneririm. Sonbahar-kış mevsimi için uygun olduğu çok açık. Siz yine de denemeden almayın.

Koku Güzelliği:10/7.5

6 yorum:

  1. Incelemesini oldukça merak ettigim bir parfumdu bu yuzden çok teşekkür ederim. Bu parfüm gerçekten bir klasik. Ama ben yogun bir tatlilik hissetmedim incelemde yazilana gore

    YanıtlaSil
  2. Bu arada burberry weekend in bayan versiyonu varsa elinizde yorumunuzu okumak isterim. Teşekkür ederim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu parfümü ben tavsiye etmiyorum hiç kalıcı değil.

      Sil
  3. benim tek favorim.biraz klasik bir koku,kışın gece kullanılsa daha iyi olur.zaman geçtikçe kokusu daha pudramsı kokuyor.

    YanıtlaSil
  4. Raşit Bey sizce erkek kullanımına da uygun mu bu parfüm?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bende bir şişe EDC olanı vardı. Severek kullanıyordum. Fakat bir süre sonra fazla pudralı gelmeye başladı. Erkekler kullanır ama genel olarak söylendiği gibi üst yaş gruplarına uygun bence. 40 yaş ve üzerindeki kişilere gidebilir Shalimar.

      Sil