10 Haziran 2015 Çarşamba

Christian Dior – Diorella (1972)


Christian Dior – Diorella (1972)

Bir sanat eserinin ilk kıstası nedir? Bütünün ve bütüne eklenen her parçanın arasındaki oranların varlığının kusursuzluğu mu? Sanat kuramları ile parfüm kuramları arasında benzerlik var mıdır sizce?

Üzerinize sıktığınız parfüm isimli sıvı, sizde heyecan verici psikofizyolojik duyarlılık sağlıyor mu? Heyecanlanmanıza ve hayaller kurmanıza yardımcı oluyor mu? Estetik anlamda sizi tatmin edebiliyor mu? Bu sevimli kimyasallar, teninizde mekanik ya da fiziksel tepkiler vermenizi sağlıyor mu? Dünyayı ve etrafımızdaki birçok şeyi tanımamızı sağlayan muazzam koku duyumuz, evrenin sonsuz duygusal güçlerini, çeşitli hassas ve incelikli zenginliğini kavramamıza yardım edebilir mi?

Eldeki sınırlı elementlerle, sınırsız bir dünyanın kapısını açmak kolay iş midir? Aynı bir mimar gibi parfüm inşa etmek, az şey midir? Çeşitli varyasyonları kullanarak, o birbirine benzemez koku moleküllerini uyumlu bütüne çevirmek herkesin harcı olabilir mi? Parfümörün paleti ile ressamın paleti arasında çok büyük fark var mıdır teoride?


Bu ve benzeri soruları arttırabiliriz. Tabii işin bu kısmı biraz akademik ve kuramsal tarafa kayıyor. Hiç şüpheniz olmasın ki birileri bu soruları geçmişte soruyordu ve cevap arıyordu. Aynı şimdiki kuramcılar gibi. Mesela efsane parfümör Edmond Roudnitska, yukarıda yazdığım parfüm ve koku arasındaki ilişkiler üzerine kafa yormuş, makaleler kaleme almıştı.

Edmond Roudnitska’nın, parfüm tarihine armağan ettiği müthiş eserlerin neredeyse tamamı “klasikler” mertebesine yükselmiş durumda. Özellikle Christian Dior için 1950'li yıllardan itibaren tasarladığı parfümler, sektöre yön veren kokulara örnek olarak gösterilebilir. Diorama, Eau Sauvage, Hermes için Eau d'Hermes ve Rochas'ın klasikleri Femme Rochas ve Moustache gibi eserler, Edmond Roudnitska'nın önemini anlamak için yeter de artar bile.

Bay Roudnitska, hem parfümör hem de koku kuramcısı olarak fazlasıyla saygıyı hak ediyor. Diorella'yı, Edmond Roudnitska'nın ustalık dönemi eseri (bu ifadenin şu sıralar ne kadar itici hale geldiğinin farkındayım) olarak düşünebiliriz. Diorella, anlaşılacağı üzere çok önemli bir kadın parfümü klasiği olarak tarihteki yerini almış durumda. 2015 yılı itibariyle kırklı yaşlarında bir kadın olarak karşımızda duruyor. Tabii aradan geçen yıllar hem kokusunu reformülasyonlar yoluyla değişime uğrattı hem de şişesi ve kutusu değiştirdi. Christian Dior tarafından geçtiğimiz yıllarda yeniden üretimi yapıldı Diorella'nın. Tabii orijinal haline ne kadar sadık kalınmış bilmek çok zor. Bakalım yeni Diorella, bana neler hissettirecek.


Diorella'nın başlangıcı yoğun pudralı aldehitler ve sabunsu turunçgiller ile gerçekleşiyor. Tozlu limon, pudralı bergamot, aromatik otlar, yeşil aldehit yapı ilk saniyelerde burnunuza hücum ediyor. Eski hatta nostaljik pudralı kadın parfümlerini hatırlatıyor üst notalar. No.5'in daha ferah ve limonlu halini düşünün. İşte başlangıcı aşağı böyle gerçekleşiyor. Orta bölüme geçildiğinde pudralı yapı devam ediyor ama etkisi azalıyor. Orta kısımda kadınsı çiçeksilik belirgin hale geliyor. Pürüzsüz ve yüksek kaliteli çiçekler yasemin ve hanımeli olabilir. Orta bölüm hala olgun ve mesafeli. Başlangıcını beğendim ama orta kısmı benim için fazla çiçeksi. Geleyim son kısma. Alt notalarda müthiş bir değişim var. Yumuşak odunsu notalar, meşe yosunu ve harika vetiver son kısmı baş döndürücü hale getirmeye yetiyor. Kapanışı tek kelimeyle şahane.

Diorella, 1970'li yılların koku karakterini önümüze seriyor. Daha ilk saniyelerdeki eski-tozlu yapısı, kokunun ilerleyen aşamaları hakkında fikir sahibi olmanızı sağlıyor. Başlangıçtaki nefis ve doğal limon, tarihi şiprelerle paralellik gösteriyor. Üst notalardaki bergamot tozlu yapısı ile limonun yanına ilişiveriyor. Açılıştaki yeşil aldehitler, bence erkek kullanımı için uygun. Orta kısma geçildiğinde pudralı beyaz çiçeklerin etkisinin artmasıyla kadın tarafına doğru kayıyor ana yapı. Buradaki çiçekler günümüz parfümlerindeki bol şekerli ve dağınık değil, gayet disiplinli, rafine ve net. Yapaylık hissedilmeyen orta bölüm bana göre olmasa da bu tür çiçekleri seven kadınların ilgisini çekecektir. Alt notalarsa enfes. Yine bir klasik ve yine alt notalar sanat eseri. Kapanıştaki yumuşak odunsu notalar ve meşe yosunu koklamaya değer. Neredeyse erkeksi alt notalar hala doğal, kibar ve resmi.

Kendi sitelerinde meyveli-çiçeksi tarzına vurgu yapılmış Diorella'nın. Tamam çiçekleri algılıyoruz da meyve nereden çıkmış? Parfümü üzerimde uzun uzun koklayınca Christian Dior'a hak veriyorum. Kimi yorumcuların belirttiği gibi kokunun üzerinde dolaşan meyveler şeftali-kavun ağırlıklı. Fakat burada Mitsouko kadar baskın değil şeftali. Yine de kullanım şekli olarak biraz andırıyor Diorella'daki şeftaliyi. Tabii buradaki meyveler gayet eski, tozlu ve soyut kullanılmış. Çok net ve modern meyvemsilikten bahsetmem mümkün değil.


Diorella, günümüzün koku trendlerine hiç uymayan bir leydi olarak düşünülebilir. Zaten onun sıkı bir şipre olduğunu göz önüne alırsak, genç kız işi olmadığı rahatlıkla anlaşılabilir. Nostaljik kokusu ve tarzı, pudralı yapının etkisiyle olgun kadınların boyunlarını süslemeye yatkın. Tatlılık az kullanılmış. Kuru bir parfüm olduğunu düşünüyorum. Çok derin ve kapsamlı kokmasa da verdiği müthiş kalite hissiyatı bile hayranlığınızı rahatlıkla kazanacaktır. 

Diorella, kendinden önceki müthiş kadın parfüm klasiklerini andırıyor. No.5 aldehitleri, No.19 yeşili ve meşe yosunu, Mitsouko meyvemsiliği ve diğerleri. Nerede okuduğumu unuttum ama bir parfüm yorumcusunun Diorella'yı “Eau Sauvage'ın kız kardeşi” olarak espri şekilde değerlendirmesinde haklılık payı var. Koku olarak çok benzemese de genel kurguda Diorella'nın Eau Sauvage'ı biraz anımsattığı söylenebilir.

Eğer vintage kıyafetlere, retro mobilyalara meraklıysanız; ara ara eskiye, eski hayatlara, anılara, polaroid makinelerle çekilmiş fotoğraf albümlerinize bakıp, geçmişe ve yaşanmışlıklara yolculuk etmeyi seviyorsanız, Diorella o hissiyatı size verecektir. Şahane bir klasik Diorella. Bu tarzı sevmeseniz bile tecrübe etmeniz gerektiğini düşünüyorum çünkü bir dönemin özeti gibi adeta.

Luca Turin'in kitabında odunsu turunçgil olarak sınıflandırılmış. Beş üzerinden beş puan verilerek en iyi parfümler listesinde kendisine yer bulmuş.


EDT konsantrasyonuna sahip Diorella. Kalıcılığı fena değil. Fark edilirliği başlangıçta iyi ama ilerleyen saatlerde düşüyor. Çok saldırgan bir parfüm değil. Ferah sayılabilecek bu meyveli-çiçekli parfüm, soğuk kış günleri dışında her zaman kullanılabilir. Yaş olarak otuz beş ve üzerindeki kadınlara yakışacağını düşünüyorum.

Koku Güzelliği:10/7.5

3 yorum:

  1. Merhabalar, 18 yaşında ve beyaz tenliyim yaklaşık dört senedir Bleu de Chanel kullanıyorum ama kullanmak ne kelime duş jelinden after shave'ine kadar :D Anlayacağınız farklı kokuları birlikte kullanmayı seven birisi değilim aynı zamanda asla birden fazla parfüm kullanmam. Ama artık Bleu de Chanel'denciddi anlamda bıktım. Nerdeyse evden çıkarken bilerek unutuyorum. Uzun zamandır da değiştirmeyi düşünüyorum ama kararsızlıktan bir türlü harekete geçemiyorum. O yüzden sizden tavsiye almak istedim. Bleu de Chanel'in biraz sentetik bir kokusu vardı bu sefer daha doğal bir parfüm istiyorum. Değişik bir koku denemek istiyorum ama dile kolay dört yıldan sonra taban tabana farklı bir parfüme de çok sıcak bakmam :D özellikle çok uçucu, hafif olması veya kadınsı olmasını istemem. Çok talepkar ve zorlayıcı oldu sanırım ama uzun bir süre aynı kokuyu kullandığım için gerçekten içime sinmesi lazım. Tom Ford Noir'ı düşünmüştüm bir ara ama emin olamadım. Yardım edebilirseniz çok sevinirim. Şimdiden teşekkürler :)

    f~

    YanıtlaSil
  2. Merhaba yaz için önerebileceğiniz en iyi erkek parfümü nedir yaş 21

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Selamlar, parfüm önerisi veremiyorum ne yazık ki.

      Sil