Giorgio Armani etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Giorgio Armani etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

28 Şubat 2013 Perşembe

Giorgio Armani – Cuir Amethyste (2005)



Giorgio Armani – Cuir Amethyste (2005)  Markanın “Prive” serisine ait uniseks parfümü.

Aslına bakılırsa çok inanmam bu şifalı taş mevzularına. Hani son yıllarda moda olan şu taş, şu hastalıkları önler. Bu taş, bu rahatsızlıklara iyi gelir durumu. Televizyoncu Okan Bayülgen gibi hafiften dalgamı geçerdim taşların insanları iyileştirebileceğine dair söylenenleri. Fakat ametist taşı ile ilgili okuduklarım oldukça ilginç diyebilirim.

Eski Yunanca'dan gelen Ametist ismi, "sarhoş olmayan, sarhoşluktan koruyan" anlamına geliyormuş. Eski Yunanistan’da insanlar içki içtikten sonra sarhoş olmamak için bu taşı yanlarında taşırlarmış. Çok güçlü enerjiye sahip olduğuna inanılan bu taşın, bir çok rahatsızlığa iyi geldiğinin anlatıldığı yazılar mevcut. Vücuttaki fazla elektriği kendine toplayarak vücut direncini ve gücünü arttırırmış. En bilinen özelliği vücuttaki veya bulunduğu mekandaki negatif enerjiyi pozitif enerjiye çevirmesiymiş. Değerli taşlar kategorisindeki ametist, bir parfüme isim babalığı yapması açısından da parfüm severlerin ilgi alanına girecektir muhtemelen.


Giorgio Armani'nin Haute Couture markası olan Prive'ın parfümlerinden ilkini yazmıştım geçtiğimiz haftalarda. Şimdi de bu özel parfüm serisinin başka kokusuna göz atma zamanı geldi. Cuir Amethyste, Prive serisinin 2005 yılı üyelerinden birisi. Yine çok zor bulunabilen ve oldukça yüksek fiyatlara satılan bu parfümün isminin ilk kelimesi ametist taşından geliyor. Ya ikinci kelime Cuir? Fransızca'da deri anlamına geliyor Cuir. Bir çok parfümde Cuir ismi kullanılıyor. İyi de deriyi anladık bir parfümde. Peki ametist taşı ile derinin nasıl bir ilgisi olabilir derseniz bence de biraz tuhaf olmuş. Sanırım parfümün ismine ilginçlik katmak için böyle bir yol izlenmiş. Markanın kurucusu Giorgio Armani, Cuir Amethyste için kısaca şunları söylemiş: "Cuir Amethyste'in oluşturulma fikri basittir. O deriye bir övgüdür. İkinci teniniz olacak bu parfüm, sınırsızca tensel ve büyüleyicidir."

Fragrantica'da deri olarak sınıflandırılmış Cuir Amethyste. Başlangıcında tatlı ve lüks kokan turunçgiller (portakal-mandalina) ile yumuşak baharatlar başrolde diyebilirim. Üst notalarını beğendim. Orta notalarına doğru parfümdeki tatlılık giderek artıyor. Neredeyse şekerli hal alıyor. Bu andan itibaren meyveler daha öne çıkıyor. Şekerli meyvelere biraz tatlı gül eşlik ediyor. Ve yine oldukça tatlı menekşe. Orta kısımda şekerli meyveler-çiçekler baskın. Başlangıcı kadar sevmedim bu tarafını. Son kısımda ise yapay deri ile plastiğimsi yapay odunsu notalar karşımıza çıkıyor. Alt notalarda epey tatlı. Böylece tenden ayrılıyor.

Cuir Amethyste, lüks sektörünün önemli markalarından Giorgio Armani'nin, niş parfümlerle rekabet etmeye çalışan özel serisine ait. Gerek çok yüksek fiyatları gerekse şişe-sunum yönüyle, en üst segmente hitap ediyor dersem yanlış olmaz. Peki Cuir Amethyste'in kokusu bu ultra-lüks konsepte uygun mu? Bu soru benim açımdan koca bir HAYIR.


Cuir Amethyste, başlangıcında lüks ve rafine, orta kısmında biraz sıkıcı, alt notalarında ise yapay ve bıktırıcı olmayı başarıyor. Genel anlamdaki kompozisyonu şekerli meyveler, şekerli çiçekler, pudralı deri ve yapay odunsu notalar. Biraz ukalaca olacak ama Cuir Amethyste, niş parfüm sektörünün Paco Rabanne - 1 Million'u olmalı bence. Herkesin sevebileceği, sıradan, sıkıcı tatlı deri kokusu olması ile vasat. Ayrıca modern ve bol tatlı meyvelerin katkısıyla, "çocukça" bir arkadaş ile karşılaştığımızın kanıtı adeta.

Cuir Amethyste, uzun zamandır dolabımda bekleyen parfümlerden birisiydi. Denemelerim sonucunda uzun zaman daha beklemeye devam edecek. Pek bir özelliği yada yaratıcı tarafı olmayan Cuir Amethyste, genel beğeniye uyacak şekilde kurgulanmış, kalite hissiyatı iyi, pürüzsüz, modern ama bir o kadar da yapay ve steril kokuyor. Evet buldum. Bu parfüm için en güzel kelime sanırım "steril".

Orta notalarından itibaren burnunuzu zorlayan tatlılık, "artık yeter" deme noktasına getiriyor insanı. Belki de benim tatlı parfümlere olan ilgim azalıyor. Bu tür bol tatlılık içeren parfümlere tahammülüm kalmıyor da olabilir. Yada bu parfümde gerçekten tatlılığın ölçüsü kaçırılmış.

Cuir Amethyste, daha çok otuz yaşın altındaki genç arkadaşları hedefliyor gibi bir his oluştu bende. Baba zengin, maddi sorun yok, yaş yirmi iki, kredi kartı limiti yüksek, şöyle herkesin sevebileceği bir niş parfüm alayım diyecek şanslı azınlık için uygun olabilir. Yada kız arkadaşına abartılı bir hediye almak isteyen ama ne alacağını bilemeyen yeni zengin bir kardeşimiz, özellikle şişesine tav olup, pek anlamadığı kokusunu da beğenip alabilir. Uçuk fiyatı, sulandırılmış şekerli gül gibi kokusu ve zayıf sayılabilecek fark edilirliği ile hiç bir zaman tercih etmeyeceğime eminim.


Parfüm yazarı Luca Turin ile sanırım paralel düşünüyoruz bu parfüm ile ilgili. Her ne kadar notu Tania Sanchez vermiş olsa da Cuir Amethyste, menekşeli deri olarak sınıflandırılmış ve beş üzerinden sadece bir yıldız verilerek en düşük not layık görülmüş. Evet Tania hanım biraz acımasız davranmış diyebilirsiniz. Eğer beş üzerinden bir not verecek olsam üçten fazlası olmazdı sanırım.

Cuir Amethyste uniseks olarak piyasaya sürülmüş. Bence de hem kadın hemde erkek kullanımına uyacaktır. Bazı yorumcular çiçeksi-meyveli yapısı yüzünden kadınlara daha yakın görselerde bence yoğun bir kadınsılık yok. Erkeklerde rahatlıkla kullanabilir. Eau de Parfum (EDP) konsantrasyonuna sahip. Sonbahar-kış kullanımı için daha uygun olacaktır.

Artıları:
+ Başlangıcı güzel
+ Genel olarak çoğu kişinin sevebileceği güvenli kokusu.

Eksileri:
- Sonlarını sevmedim.
- Tatlılık oranı fazla.
- Uzun kullanımlarda sıkıcı ve bıktırıcı olacağını düşünüyorum.
- Yapaylık hissediliyor.

Koku Güzelliği:10/6

18 Aralık 2012 Salı

Giorgio Armani – Bois d’Encens (2004)



Giorgio Armani – Bois d’Encens (2004)

"Hayattaki en lüks şey, aile ve arkadaşlarla geçirilen zamanlardır. Lüks kelimesinin geçtiği yerde karakter ve kalite devreye girer. Lüks parçalar değeri olan parçalardır çünkü gerçek bir tutkuyla yaratılmışlardır. Beceri ve deneyim ile tasarlanmışlardır ve tabii ki en yüksek kalitede yapılmışlardır. Lüks bir yaşam biçimi. Duyguları ve hisleri kapsayan bütüncül bir deneyim. Statü sembolleri ile fazla alakalı değil. Dolayısıyla, benim için bu sadece kaliteli zaman ile ilgili."

Geçtiğimiz günlerde bir inşaat firmasının davetlisi olarak Türkiye’ye gelen Giorgio Armani ile yapılan söyleşide lüksü böyle tanımlıyor. Aile ve arkadaşlarla geçirilen kaliteli zaman onun lüks kavramını gayet güzel açıklıyor bize.

Şimdi diyebilirsiniz ki yahu Giorgio Armani bir çok şeyi aşmış birisi. O tabiki böyle söyleyecek. Ama haklı da bir tarafı var söyleşisinde. Lüks, statü sembolleri ile alakalı değil derken sanırım her pahalı şeyin lüks olmayacağını anlatmaya çalışıyor.

Evet bizler Giorgio Armani kadar geniş imkanlara sahip değiliz. Bir çok lüks tüketim araçlarına özeniyoruz. Onlara sahip olmaya çalışıyoruz. Kredi kartı ekstrelerimizi ve gelirimizin büyük bölümünü bu uğurda feda ediyoruz. Peki ya doğrusu bu değilse?

                               Dubai'deki Burj al Arab otelinin süit odası belki de lüksün kelime anlamı...

Zihnimizde oluşturduğumuz lüks kavramı göreceli olamaz mı? Hayatı boyuncu bir gecekonduda yaşamış bir insan için en büyük lüks kombili, sıcak bir apartman dairesiyken, büyük bir holdingin yönetim kurulu üyesi için lüks, üç katlı, boğaz manzaralı villa değil midir? Yani lüks kavramı aslında zihnimizin bizi yönlendirmesi olamaz mı? Hakkını teslim etmek gerekir ki küresel ekonomi ve kapitalist düzen de bu çarka su taşıyorlar. Hep daha lüksünü, daha yenisini, daha iyisini alma hırsı modern insanı daha mutsuz yapıyor bence. Arzuladığı lüks nesnelerine ulaşamadıkça karamsarlığı artıyor, içine kapanıyor, çaresizlik hissediyor. Neyse bu tür çıkarımları sosyologlara ve psikologlara bırakıp konumuza dönelim.

Giorgio Armani dünya lüks pazarının önemli aktörlerinden birisi. Fakat temsil ettiği lüks onun için yeterli olamamış ki markasına bir de “Armani Prive” birimini eklemiş. Kısaca Armani Prive, Armani’nin Couture koleksiyon markası. Sadece parfüm alanında değil, kıyafet tasarımları alanında Prive’ın bir çok koleksiyonu var. Armani Prive’ın kıyafetlerini Angelina Jolie, Megan Fox, Milla Jovovich, Cate Blanchett, Penelope Cruz, Katie Holmes gibi dünya starları tercih ediyormuş. Yani Armani Prive için lüksün bir basamak üstü diyebiliriz.


Giorgio Armani 2004 yılında ise Prive markasına parfümler de ekledi. İlk etapta dört tane Prive etiketli parfüm piyasaya sürdüler. Ambre Soie, Eau de Jade, Pierre de Lune ve Bois d’Encens ilk grup Prive etiketli parfümler. 2012 yılının son günlerine geldiğimizde toplam 17 tane Armani Prive parfümü yer alıyor koleksiyonlarında. Bugün yazacağım Bois d’Encens ise Prive serisinin en sevilen ve hakkında en çok konuşulan parfümlerinden.

Bois d’Encens, odunsu oryantal olarak sınıflandırılmış. Açılışı koyu, derin ve biraz karanlık karabiber, odunsu notalar ve ağaç reçinesi şeklinde gerçekleşiyor. Çok gerçekçi, çok doğal ve pürüzsüz. Bu kadar yoğun odunsu kokulara alışık değilim. Ama başlangıcı oldukça etkileyici. Sanki karabiber biraz daha baskın. Bir süre sonra orta notalara geçiliyor. Aynı karanlık his devam ediyor. Fakat karabiber gerilerde kalırken odunsu notaların ve tütsünün merkeze geçtiğine şahit oluyorum. Bu andan itibaren tamamen odunsu bir kokuya dönüşüyor. Tütsü çok güzel kullanılmış ama odunsu notalarda biraz yapaylık hissediyorum. Sanki plastiğimsi bir tarafı var. Acaba deri mi kullanılmış? Olabilir. Ama bu kompozisyona çok uymaz deri. Muhtemelen bilinçli kullanılmış plastiğimsi odunsular. Çok rahatsız edecek düzeyde değil. Son kısım ise orta notalardan farklı değil. Plastiğimsi odunsu notalar hissedilmezken, tütsü artık iyice baş role geçiyor alt notalarda. Sonları da gayet başarılı.


Bois d’Encens aynı ismi gibi tütsü merkezli bir parfüm diyebilirim. Ana öğe her zaman reçinemsi ağaçlar ve tütsü. Karanlık, derin ve gizemli. Hatta Gucci Pour Homme’dan beri denediğim en odunsu-ağaçsı kokulardan birisi. Günümüzün modern parfümlerindeki gibi bol tatlılık barındıran odunsular değil. Çam yada köknar ağacı gibi kokan odunsular.

Tam da bu noktada Giorgio Armani Bois d’Encens için neler söylemiş kulak verelim:

“İlk dört Armani Prive parfümünden benim favorim Bois d’Encens. O güçlü bir tütsü kokusuna sahip. Küçükken büyük annem ile kiliseye giderdik. Oradaki tütsü kokusunu arıyordum. Bu parfüm bana o zamanları hatırlatıyor. Çocukluğumu anımsatıyor.”
    

Bois d’Encens, Giorgio Armani’ninin çocukluğunda gittiği İtalyan kiliselerindeki kokulara bir gönderme anladığım kadarıyla. Müslüman bir ülkenin insanları olarak kiliselerde ayin sırasında yakılan tütsüleri bilmemiz mümkün görünmüyor. Ama yurt dışındaki parfüm platformlarında bir çok yorumcu, tütsü kokularını “kilise” ile ilişkilendiriyor. Demek ki her kültürün koku hafızası farklılıklar gösteriyor. Tam da olması gerektiği gibi.

Bois d’Encens yüksek kaliteli ve çok gerçekçi bir kokuya sahip. Yeni kesilmiş bir ağacın kokusunu düşünün. Yada çam ormanındaki ağaçlardan akan reçineleri aklınıza getirin. O kokuya biraz karabiber ekleyin işte size Bois d’Encens.

Genel olarak kokusunu ve konseptini sevdim. Fakat orta notalarındaki o plastiğimsi kısım olmasaymış çok daha yüksek olabilirdi notum. Kokusu büyük değişimler göstermiyor. Aynı çizgide devam ediyor. Bu anlamda basit ve sade bir yapısı var. Eğer modern, tatlılık barındırmayan, şık ve safkan bir ağaç-tütsü kombinasyonu arıyorsanız tam size göre olabilir.

                                           Bois d'Encens böyle bir ormanda yürüyormuş hissi veriyor bana.

Bir noktaya daha değineyim. Armani Prive serisinin parfümlerini niche parfümlere rakip olarak düşünebiliriz. Diğer Armani parfümleri gibi her yerde satılmıyorlar. Çok az bulunuyorlar. Ve çok yüksek fiyatlara satılıyorlar. Haberiniz olsun. Parfümün etkileyici taraflarından birisi de şişesi. Yuvarlak bir taş şeklindeki kapağı ve ahşaptan yapılmış orijinal 50 ml.lik şişesi sanat eseri gibi.

Parfüm yazarı Luca Turin Bois d’Encens’i hayvansal tütsü olarak sınıflandırmış ve beş üzerinden dört yıldız vermiş. Kitabında şunları söylemiş:

“Armani'nin ihtiyata bağlılığı, fanatik bulunabilecek Japon esintili görsel stilini arasıra kırmaya ihtiyaç duyabilir. Armani Prive serisi ürkütücü şekilde pahalı, zarifçe siyahla kutulanmış, şaşırtacak biçimde hafif ahşap kutularda ve genellikle Bois d'Ences (buhur-tütsü kompozisyonu) haricinde fiyatlarını hak etmiyorlar. Buhuru, kabe samanı gibi koklanacak bir hareketli hedef gibi bulurum. Bazen Nice'deki Rus Ortodoks kilisesinin akşam ayinlerine katılırdım. Dünyadaki en iyi korolardan biri gözlerden uzak şarkı söyler ve müzik tıpkı dışarıda melodik bir şekilde yağan kar gibi birleştirici bir iskan oluşturur. Burası, kişiye, tütsüyü derece derece hissettirir, düşük konsantrasyonda kendine özgü kurulukta ve dumanlı bir histen (girişte, II. Aleksander'ın oğlunun sergilendiği kartpostalların yanında) kirli, yanık limon özelliği katar. Metropolit önünüzde durur ve mağrur bir şekilde buhurdanlığı size doğru sallayarak, içinizde, oraya kadar getirdiğiniz şeytanlarınızı uzaklaştırır. Gerçekte, Bois d'Ences asla iki kere aynı kokmaz; bazen bir kış havası gibi temiz, bazen rahatsız edici biçimde hayvani olabilir. Eğer Bois d'Ences’ı fiyatını karşılayabilecekseniz satın alın çünkü hiç bir şey onun gibi olamaz.”


Anlaşılan Luca Turin oldukça beğenmiş ama yine de çok yüksek fiyatını hak ediyor mu şüpheliyim? Parfümün tasarımını tanınmış isimlerden Michel Almairac yapmış. Eau de Parfum (EDP) olarak satılıyor. Kalıcılığı gayet iyi ama fark edilirliği düşük. Tene yakın kalıyor. Uniseks olarak piyasaya sürülse de yoğun odunsu notaların etkisi ile bence erkek kullanımına daha yakın. Tam bir sonbahar-kış parfümü.

Artıları:
+ Başlangıcı etkileyici.
+ Çok kaliteli ve şık.
+ Günümüzün bol tatlılık barındıran odunsu kokularından bıkanlar için güzel bir seçenek.

Eksileri:
- Orta kısmındaki plastiğimsi his veren odunsuları garipsedim.
- Fark edilirliği düşük.
- Çok yüksek fiyata sahip. Her yerde bulmak zor.

Koku Güzelliği:10/8

1 Ağustos 2012 Çarşamba

Giorgio Armani – Armani Eau Pour Homme (1984)



Giorgio Armani – Armani Eau Pour Homme (1984) Markanın ilk erkek parfümü.

Klasikler. İyi de nereden geliyor bu klasik sevdası. Eskiye özlem mi? Yoksa yeniye karşı duyulan tepki mi? Eskiler her zaman daha mı iyi olur? Yoksa yeni hiçbir zaman eskinin yerini alamaz mı?

Klasikler deyince aklıma önce sinema sonra da müzik dünyası geliyor. Sinemanın klasikleri neler olabilir? Yok Sergey Eisenstein’ın Potemkin Zırlısına kadar gitmeyeyim. Daha yeni sayılabilecek sinema klasiklerini bir hatırlayalım. Michael Curtiz’in Cazablanca’sı, Alfred Hitchcock’un Psycho’su, Orson Welles’in Citizen Kane’i. Biraz daha günümüze gelelim. Artık bir efsane olmuş The Godfather serisi, Frank Darabont’un etkileyici eseri The Shawshank Redemption, Quentin Tarantino’nun nefis filmi Pulp Fiction, şimdiden kült filmler kategorisinde sayılan David Fincher’in Fight Club’ı.


Müzik dünyasında durum nedir acaba? Beni her dinlediğimde hala etkileyen Depeche Mode’un Enjoy The Silence şarkısı ilk aklıma gelen. Queen’in nefis albümleri. Nirvana’nın eşi benzeri olmayan Nevermind eseri. Prodigy’nin spekülatif albümü Fat of Land.  Metallica, The Beatles, Rolling Stones ve diğerleri. Hala yukarıdaki eserleri izledikçe ve dinledikçe aldığım keyfi çok az yeni eserden alabiliyorum. Evet o malum “Ne varsa eskilerde var” klişesi belki de doğrudur. Bu yeniliklere kapalı olalım, hep eskileri sayıklayalım anlamına gelmiyor tabiki. Fakat eski eserlere de gereken saygı göstermeliyiz bence.


Parfüm dünyasının da aynı müzik ve sinema alanları gibi klasikleri var kuşkusuz. İşte bugün o klasiklerden birisine göz atacağım. Artık şuna eminim ki 1980’li yıllar parfüm dünyasının en ilginç dönemlerinden birisiymiş. Arka arkaya öylesine parfümler piyasaya sürülmüş ki insan hangi birisine bakacağını şaşırıyor. Sanırım 1980’lerin erkek parfümleri için “Şiprenin Yükselişi” demek pek yanlış olmaz. Bu tür bol limonsu, turunçgilli aromatik otsu şiprelerin en önemli mihenk taşlarından birisi Christian Dior – Eau Sauvage. Bu herkesçe kabul ediliyor artık. Hatta bence sonrasındaki bir çok parfüm, Eau Sauvage’dan esintiler taşıyarak var olabildiler. Yani bir anlamda yeni bir kapı açmıştı Eau Sauvage parfüm endüstrisine.

Giorgio Armani’nin ülkemizde pek bilinmeyen ilk erkek parfümü Armani Eau Pour Homme’da Eau Sauvage’ın açtığı kapıdan girmiş diyebiliriz. Giorgio Armani’nin bizzat kendisinin de kullandığı bir parfümmüş Eau Pour Homme. Bazı yerlerde Armani Pour Homme olarak da karşınıza çıkabilir. İkisi aynı parfümdür. Şaşırmayasınız.


Giorgio Armani’nin ülkemizde Code, Acqua di Gio, He gibi popüler ve modern parfümleri daha revaçta. Hatta Code ve Acqua di Gio bildiğim kadarıyla dünyanın en çok satan on parfümü listesinin her zaman üst sıralarında. Armani Eau Pour Homme bu çok popüler kardeşlerinin etkisiyle biraz geri planda kalmış gibi. Fakat parfüm meraklılarının çok iyi bildiği klasiklerden birisi.

Giorgio Armani’nin kendi sitelerinde Eau Pour Homme için rafine, elegant ve erkeksi kelimelerine vurgu yapılmış. Fragrantica’da aromatik turunçgil olarak sınıflandırılmış. Parfümümüzün açılışı keskin bir limon ile gerçekleşiyor. Biraz eski kokan limon desem sanırım daha doğru olur. Limona aromatik otlar da eşlik ediyor hafiften. Fakat ağırlık limonda. Hatta bir çok kişi için limon kolonyası tadında bir başlangıcı var. Bence idare eder. Daha sonrasında keskin limon biraz geri plana geçiyor. Bu sefer ortaya yumuşak aromatik baharatlar geçiyor. Baharat derken karanfil olabilir. Öyle yoğun ve keskin değil. Turunçgil-limon ile gayet güzel harmanlanmış. Orta notalarını sevdim. Çok rafine ve erkeksi. Son kısımlarda çok büyük değişim göstermiyor. Yumuşak baharatlara biraz odunsu notalar ekleniyor. Böylece de tenden ayrılıyor.


Şimdi efendim bu parfüm 1980’lerin eski kokan turunçgil-limon tarzının bir devamı gibi. Yani pek modern bir kokusu yok. Daha eski kokan bir hali var. Bunu önemle belirteyim. Buradan anlaşılacağı üzere genç erkeklere pek uymaz. Daha bir yaş ve olgunluk istiyor. Mesela 35 hatta 40 yaş üzeri erkeklerin kullanacağı gibi. Yani Giorgio Armani markasını görüp de Code yada Acqua di Gio gibi bir parfüm beklemeyin. Eskinin centilmenleri için tasarlanmış bir arkadaş. Bu çok açık.

Başlangıcındaki limon kolonyası efekti bir çok eski parfümde karşımıza çıkıyor. Armani’de bu koku çok başarılı kullanılmış diyemem. Yani açılışı çok etkileyici değil. Daha iyileri ile karşılaştığımı söylemeliyim. Fakat orta notalardan itibaren devreye giren aromatik baharatlar çok ayrı bir hava vermiş. Bu kısıma tam not verdim. Günümüzün modern parfümlerinde pek karşılaşılmayacak bir kalite hissi var. Şık ve biraz aristokrat. Sanki bu parfüm bir İtalyan beyefendisinin kullanması için düşünülmüş. Şık bir takım elbise ile.


Armani Eau Pour Homme artık bir çok parfümün kaderi haline gelmiş olan yeniden formüle edilmiş. Anladığım kadarıyla benim kullandığım yeni formül olanı. Fakat bir çok yorumcu eski versiyonunu daha çok beğenmiş. Yeni versiyonu için çok övgü dolu şeyler söylenmemiş. Keşke eski formülünü bulup onu deneyebilseymişim. Belki ileride.

Sıcak yaz günleri için böylesine bir limon-turunçgil kokusunu kullanmak iyi fikir. Bence soğuk kış mevsimi dışında her zaman kullanılabilir. Tam bir erkek parfümü olduğunu hatırlatayım. Bu tür erkeksi parfümleri sevmeyenlerin hoşuna gitmeyebilir. Parfümün tasarımını ise ismi pek bilinmeyen bir burun olan Roger Pelligrino yapmış. Luca Turin ise Armani Eau Pour Homme’a beş üzerinden üç yıldız vermiş ve odunsu turunçgil olarak sınıflandırmış.

Artıları:
+ Orta notalarından itibaren ortaya çıkan aromatik ferah baharatlar gayet güzel.
+ Günümüzün zıpır modern parfümlerinden haz etmeyen orta yaşlı erkekler için sığınılacak bir liman.

Eksileri:
- Başlangıcı çok ilginç gelmedi bana.
- Tarz olarak daha başarılı örnekleri var.

Koku Güzelliği:10/7

20 Ekim 2011 Perşembe

Giorgio Armani – Emporio Armani He (Lui/IL) (1998)


Giorgio Armani – Emporio Armani He (Lui/IL) (1998)  Markanın başarılı erkek parfümlerinden.

Bugün Giorgio Armani’nin bir başka parfümü He ile karşınızdayım. Armani parfümler konusunda ilginç bir marka. Özellikle Acqua Di Gio ve Code For Men uzun zamandır dünyanın en çok satan erkek parfümleri arasında. Böylesine bir başarıda sadece kokularının çok güzel olması yeterli değil muhtemelen. Gerek pazarlama gerekse Giorgio Armani markasının ismi insanlarda olumlu bir etki yaratıyordur. Acqua Dio Gio’yu çok sevemesem de Code For Men kendi kategorisinde başarılı bir parfüm bence. Emporio Armani serisinden He ise başarılı bulduğum ikinci Giorgio Armani parfümü.

İlk sıkıldığında metalik ve biraz yapay turunçgil ile karşılıyor sizi He. Arka plandaki yapaylık hafiften rahatsız edici dersem abartmış olmam. Başlangıcından çok etkilendiğimi söyleyemem. Neyseki kısa bir süre içinde bu turunçgil ortadan kayboluyor. Ortaya parfümün asıl karekteri çıkıyor. Basitçe söylemem gerekirse: Plastiğimsi, vanilya ve odunsu notalar. Fakat vanilya her zaman baskın. Buradaki vanilya Le Male’deki gibi değil. Daha plastiğimsi. Hatta bu yönüyle birazcık Bulgari – Black’e de benzettim.

Peki He güzel mi kokuyor? Bu soruya cevabım “kesinlikle” olacak. Bir süredir kullandığım en çekici, seksi, güvenli parfümlerden birisi. Belki de benim vanilyayı sevmemden dolayı bu kadar hoşuma gitti. Vanilya kesinlikle kadınsı, bol şekerli yada rahatsız edici değil. Arada o plastiğimsi his gerçekten başarılı. Sanki şişesinin dışındaki o plastik kısma bir gönderme yapılmış. Yada tam tersi. Evet genel olarak yapaylık var ama bu çok iyi kullanılmış. Biraz züppe, biraz elegant, biraz da ukala. İlk çıktığı yıllarda neredeyse her yerde duymaya alıştığımız He nedense artık eskisi gibi popüler değil. Tabi bu durumda bir çok güçlü rakibinin olması da etkili olmuştur. Yine de He özellikle ev yada ofis kullanımı için çok uygun. Kadınların bu parfümü sevdiklerini söylememe gerek yok sanırım. Tavsiye ederim.

Kalıcılığı  kıyafet üzerinde gayet iyi. Montumdan bir günden fazla kokusunu rahatlıkla hissedebiliyorum. Tende bu süre çok daha kısa tabiki. He’nin eksik taraflarından birisi de farkedilirliği. Tene yakın kalan, kendisini fazla göstermeyen, sakin bir hali var. Bu durumun bilinçli olarak yapıldığını düşünüyorum. Çünkü genel yapısı tam bir “iç mekan konfor kokusu” gibi. 35 yaş altı arkadaşlara tavsiye edebilirim. Güzel taraflarından birisi de dört mevsim kullanmaya uygun tarzda.

Artıları:
+ Günümüzün modern vanilyalı parfümlerinin güzel örneklerinden birisi.
+ Etkileyici, seksi ve genel olarak herkesin sevebileceği gibi.
+ Her mesim kullanılabilecek ilginç kokusu.

Eksileri:
- Plastiğimsi koku herkese güzel gelmeyebilir.
- Farkedililiği fazla değil.

Koku Güzelliği:10/8   Kalıcılık:10/6   Farkedilirlik:10/5

5 Ağustos 2011 Cuma

Giorgio Armani – Acqua Di Gio (1996)


Giorgio Armani – Acqua Di Gio (1996) Markanın en bilinen parfümü.

Bugün parfümlere pek meraklı olmayanların bile tanıdığı bir isimden bahsedeceğim. Bilindiği gibi Giorgio Armani dünyanın büyük ve önemli lüks tüketim markalarından. Birçok farklı alanda faaliyet gösteriyorlar. Parfüm birimi de diğer alanlar gibi ilgi görüyor ve önemli satış rakamlarına ulaşıyor. Acqua Di Gio’da sadece markanın değil dünyanın en çok satanlarından. Özellikle Amerika kıtasında yıllardır değişmiyor Gio’nun liderliği. Evet karşımızda çok popüler, çok satan ve markaya büyük paralar kazandıran bir arkadaş ile karşı karşıyayız. Bakalım bu kadar sevilmesinin sebebi kokusunun güzelliği mi? Geçelim parfümümüze.

Gio tarz olarak meyveli-akuatik olarak sınıflandırılabilir. Yani su ana temalı. İlk sıkıldığında ekşi kavuna biraz turunçgiller eşlik ediyor. Biraz yapay geldi bana başlangıç. Mis gibi taze bir kavun kokusu beklemeyin. Açılış çok başarılı değil. Biraz Ralph Lauren – Polo Blue’yu anımsattı. Bir süre sonra bu sefer ekşimsi çiçekler ve otlar (herbal) hafiften kendisini gösteriyor. Fakat daha çok ekşimsi şeftali gibi bu kısım. Son olarak da yine o ekşi koku başta olmak üzere odunsu notalar ile son buluyor. Yani özetle: Yapay turunçgil, kavun, erkeksi çiçekler ve odunsu notalar.


Şimdi nerden başlayayım diye düşünürken aklıma geldi. Parfümü anlatırken çok fazla “ekşi” kelimesini kullandığımı farkettim. Gerçekten de Gio ekşi kokan bir yapıya sahip. Nasıl anlatılır tam emin değilim ama sanki ekşimiş ve bozulmaya yüz tutmuş bir kavunu hatırlatıyor kokusu. Kalite olarak vasat diyebilirim. Genel olarak yapaylık hakim. Bu durum zaman zaman insanı rahatsız ediyor. Onun dışında kullanımı kolay, herkesin sevebileceği gibi, ferah, hafif ve yumuşak. Yani “güvenli” bile diyebiliriz. Fakat böylesine popüler olmayı hak edecek kadar güzel mi? Hiç sanmıyorum.

Gio sevenler bana kızmasınlar ama benim gibi meyveli parfümleri seven birisi bile hoşlanmadığına göre gerisini siz düşünün. Bir kere çok basit ve ucuz kokuyor. Sanki çok kötü bir açık parfüm taklidi gibi. Hele o ekşi, rahatsız edici aroma hiç bana göre değil. Sonuç olarak Acqua Di Gio benim kesinlikle kullanmayacağım bir parfüm. Bir türlü sevemedim. Bence çok daha rafine ve güzel yazlık parfümler varken boşa harcanmış vakit derim. İyi de nasıl oluyor da dünya çapında böylesi satış rakamlarına ulaşıyor. Hem de yıllardır!

Acqua Di Gio hiç kuşkusuz parfüm endüstrisinin en başarılı aktörlerinden birisi. Peki neden bu kadar çok seviliyor? Parfümü bir süredir kullanıyorum ve bu sorunun cevabını düşünüyorum. Koku güzelliği olarak harika değil. Hatta bence İssey Miyake Pour Homme, Gio’yu defalarca ezer geçer. Ama niye Gio? Sanırım bu durumda çok basit, ferah, yumuşak meyvemsi kokusunun etkisi büyük. Unutmadan söyleyeyim yaptığım araştırmalarda Gio kadınların en sevdiği parfüm olarak açık ara önde. Pazarlama faaliyetlerini de yabana atmamak lazım. Sonuçta markanın en büyük yatırım yaptığı parfüm muhtemelen. Ne dersek diyelim koku olarak vasat ama ticari olarak büyük bir başarı örneği Acqua Di Gio. Bize de tebrik etmek düşüyor.

Kalıcılığı ortalama oldu tenimde. Fakat kıyafet üzerinde daha iyi. Farkedilirliği başlarda iyiyken daha sonra normalin biraz altına iniyor. Çok saldırgan bir yapısı yok. 30 yaş ve altındaki arkadaşlara daha çok uyacaktır. İlkbahar ve yaz mevsimi için ideal. Kışın kullanmak biraz kokusunun sırıtmasına sebep olabilir. Yine de denemeden almayın.


Artıları:
+ Kadınlar bu parfümü çok seviyorlar!
+ Meyvemsi-akuatik tarzında parfüm arayanlar bir denemeli.

Eksileri:
- Oldukça yapay kokan meyveli kısmı.
- Özellikle o “ekşi” kokan yapısını pek sevmedim.
- Çok popüler olduğu için sokakta metroda, cafede vb. birçok kişiyle pişti olma durumunuz. Ayrıca bolca sahtesini kullanan da var.

Koku Güzelliği:10/6