Guerlain etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Guerlain etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

15 Ekim 2013 Salı

Guerlain – Vetiver (1959)


Guerlain – Vetiver (1959)

Aslında hikayenin başlangıcı 1957 yılına kadar gitmekte. Modacı Carmen de Tommasso, bir çok örneğinde görüleceği üzere parfüm piyasasına adım atmak ister. 1946 yılında Ma Griffe ortaya çıkar. İkinci kadın parfümü Robe d'Un Soir'den sonra bir de erkek parfümü tasarlatır. 1957 yılında çıkan Vetiver isimli koku, muhtemelen parfüm dünyasında taşların yerinden oynamasını sağlamıştır. Çünkü o güne kadar ilk defa Vetiver isimli bir parfüm böylesine başarılı olmuştur.

Carven - Vetiver'in ilk çıktığı zaman büyük başarı kazanması rakiplerinin de dikkatini çeker. Bugün bile hala önemli erkek parfüm klasiklerinden kabul edilen Carven'in Vetiver'ine cevap, sadece iki yıl sonra gelir. Üstelik 22 yaşında gencecik bir delikanlıdan.

Guerlain parfüm evinin beşinci nesil üyesi ve baş parfümör Jean-Paul Guerlain, çocukken koku tasarımcısı olmayı düşünmüyordu. Aslında abisi Patrick Guerlain aile geleneği olan parfümörlüğü sürdürmek için seçilmişti. Fakat ilerleyen yıllarda Jean-Paul Guerlain'in görme yetisi çok genç yaşında giderek azalmaya başlamıştı. Bunun üzerine dedesi Jacques Guerlain, onu kanatları altına alıp, bizzat yetiştirdi. Dedesi ve akıl hocası olan büyük parfümör Jacques Guerlain'in stajyerliğini yaptı uzun süre. Hatta bir parfüm fabrikasında işçi olarak çalıştı kokuları öğrenmek ve tanımak adına.

                                                                      Jean-Paul Guerlain

Takvim yaprakları 1959 yılını gösterdiğinde, Jean-Paul Guerlain isimli genç adam, henüz 22 yaşında Vetiver isimli parfüme imza attı. 1950'li yılların sonlarında Vetiver parfümünün dünya çapında böylesine büyük başarı yakalayacağını tahmin etmiş miydi diye düşünüyorüm. Muhtemelen hayır. Fakat 2013 yılının dünyasında, Guerlain'in Vetiver'i, en önemli klasiklerden birisi olarak kabul ediliyor. Hatta bir çok parfümün referans aldığı nirengi noktası gibi adeta. Günümüzün ve eskinin bir çok Vetiver temalı parfümü de dahil.

İşte bugün parfümler tarihinin dönüm noktalarından birisini yazacağım. İlk olarak 1959 yılında çıkan Vetiver, aradan geçen 54 senelik zaman dilimi içinde formül ve şişe değişiklikleri geçirmiş durumda. Bu da gayet normal. Benim denediğim en yeni sürümü. Şöyle tanıtılmış Vetiver, resmi olarak:

"Guerlain ailesi, 1950'li yıllarda sürpriz şekilde vetiveri merkeze alan bir parfüm oluşturmaya karar verdi. Bir kaç denemeden sonra Guerlain parfümörü, soluk şafak vakti ışığının altında dünya gibi kokan form oluşturmayı başardı. Dünyanın ilk sabahını çağrıştıran bu koku, odunsu akorla tütün ve baharatın rafine şıklığını harmanlayan, benzerine zor rastlanabilecek sofistike bir parfümdür."

Yeşil odunsu olarak sınıflandırabileceğim Vetiver'in başlangıcında karşıma limon çıkıyor. Doğal, asitli biraz tozlu/eski limon. Çok ferah, basit, kaliteli ve kolonyamsı. Üst notalarını sevdim. İlerleyen dakikalarda limon geri çekiliyor. Onun boşluğunu sabunsu-çimensi yeşillikler dolduruyor. Limon da hala arka planda destek veriyor. Orta kısım için yeşil sabunsu limon ağırlıklı diyebilirim. Hala doğal, pürüzsüz ve kaliteli ama başlangıcı kadar sevemedim. Son kısımda tamamen ismini aldığı vetiver ortaya çıkıyor. Artık tamamen bir vetiver kokusuna dönüşüyor. Limon yine gerilerden hissediliyor fakat artık çok zayıf. Hissedilir oranda odunsu notalar ekleniyor. Biraz da tütün. Alt notalarda tütün olmasına rağmen hoşuma gittiğini söyleyemem. Böylece de tenden ayrılıyor.


Vetiver, bence günlük kullanıma uygun, ferah limon ağırlıklı, yeşil sabunsu bir vetiver parfümü. Evet biraz tütün hissediliyor ama baş rolde değil. Zaten sabunsu yeşilliklerle tütün karışımlarını hiç bir zaman sevmem. Daha doğrusu buradaki tütün kullanımını kendime yakın bulamadım. Vetiver'e destek veren odunsu notalar kuru ve sıradan. Rahatlıkla diyebilirim ki tam bir ilkbahar-yaz kokusu.

Vetiver'in, ağır yada yoğun bir tarzı yok. Tam tersi içinde barındırdığı sabunsulukla temizlik hissi veren yeşil ve efendi bir kokuya sahip. Ilık ilkbahar güneşiyle birlikte kullanılırsa insanı rahatlatan, dertlerinden arındıran, stresini azaltan yönü olabilir. Ferah, sakin, dengeli, kaliteli, uyumsuzluk hissedilmeyen, çok derin ve karmaşık olmayan kokusu bazı arkadaşlar için oldukça güzel gelebilecektir.

Aslına bakılırsa Vetiver'den esinlenilmiş parfümler, onun benzersiz olma özelliğini de yitirmesine neden olmuş sanki. Creed - Original Vetiver, Tom Ford - Grey Vetiver ve Mugler Cologne'ye benzettim biraz. Sanki üç parfümde Vetiver'in bir parçasını alıp, kendilerinde kullanmışlar.

Peki Vetiver'i sevdim mi? Ne yazık ki bu tür yeşil sabunsu vetiverler ile aram iyi değil. Onun için hiç bir zaman şişesini alıp kullanacağımı sanmıyorum. Kokusu yeterince kaliteli ve başarılı. Ama tarzını kendime yakın bulamıyorum bir türlü. Kısacası çok sevdiğimi söyleyemem. Fakat önemli bir klasik olduğunu ve saygı duyulması gerektiğini düşünüyorum. Evet onunla aynı frekansa sahip değiliz belki ama yine de ferah, pürüzsüz ve rafine bir vetiver parfümü arıyorsanız en iyi seçenekler arasında olduğu söylenebilir.


Vetiver'i kullanan ünlüler arasında Andy Garcia, Arnold Schwarzenegger, Elle MacPherson, Harrison Ford, Jodie Foster, Michael Caine, Mick Jagger, Naomi Campbell, Paul McCartney, Peter Sellers, Sarah Jessica Parker'ın olduğu bilgisine ulaştım. Umarım doğrudur.

Parfüm yazarı Luca Turin, Vetiver'i referans vetiver olarak sınıflandırmış ve beş üzerinden dört yıldız vererek oldukça beğenmiş.

Erkek parfümü olarak çıkarılmasına rağmen, çok sayıda kadın kullanıcısı olduğunu duyduğumda hiç şaşırmadım. Bence de öyle yoğun erkeksilik yok. Bu anlamda kadınlarında kullanabileceği sonucunu çıkarabiliriz.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.


Artıları:
+ Başlangıcını sevdim.
+ Ferah, hafif, sakin ve dengeli.
+ Vetiver kokusunu seven herkesin denemesi gereken bir klasik.

Eksileri:
- Orta kısımdan itibaren başlayan yeşil sabunsuluk ilgimi çekemedi.
- Sonları da bana göre değil.
- Fiyatı rakiplerine göre yüksek.

Koku Güzelliği:10/7

15 Ağustos 2013 Perşembe

Guerlain – Aqua Allegoria Lemon Fresca (2003)



Guerlain – Aqua Allegoria Lemon Fresca (2003)

Dünya parfüm endüstrisinin en köklü isimlerinden olan Guerlain'in, 1994 yılında lüks hazır tüketim grubu LVMH'e satılması çoğu kişide hayal kırıklığı yaratmıştı muhtemelen. Çünkü biliniyor ki butik ve bağımsız parfüm evleri, popüler markalardan ve bu yönde kokulara yer veren çok bilindik isimlerden daha önemli işlere imza atabiliyor. Evet belki büyük pazarlama kampanyaları yapmaz butik markalar. Video kliplerinde ünlü yüzleri oynatmazlar. Onlara kaynak ayırmak yerine, güçlerini sanat eseri olma ihtimalli parfümlere verirler. Ve bu yönleriyle çoğu zaman ana akım ve popüler markalardan bir kaç adım önde olurlar. Aynı şey Guerlain içinde geçerliydi. Ta ki 1994 yılına kadar.

Tek hedefi daha çok kar elde etmek olan günümüz şirketlerinin tipik örneği Louis Vuitton grubu. Önemli olan karlılık ve verimlilik. Çok satma ve çok kazanma her şeyden önce geliyor. Bu zihniyetteki bir holdingin, Guerlain gibi bağımsız bir pırlantayı, çok iyi yerlere taşıyamadığını üzülerek izliyoruz. 2000'li yıllardan itibaren Jean Paul Guerlain'in emekli olmasıyla, ortalama bir ana akım markaya dönüşme riskiyle karşı karşıya şimdi Guerlain parfüm evi. Yeni çıkardıkları bir çok parfüm ise eski efsanevi klasiklerinin yanına bile yaklaşamıyor ne yazık ki.

Louis Vuitton'un eline geçtikten sonra Guerlain markası bir çok parfüm piyasaya sürmeye başladı. Bunların içinde seri halinde çıkarılanlar da var. Mesela Aqua Allegoria serisi. 1999 yılında beş parfüm birden piyasaya sürülerek bu seriye başlandı. Sonrasında her yıl yenileri eklendi. 2013 yılı itibariyle otuz beşe yükseldi sayısı. Genel olarak bahar aylarından ve doğanın canlanmasından esinleniyor bu seri. Parfümlerini bahar aylarına girerken çıkaryorlar. Her parfümleri farklı temaya sahip. Mandalina, gül, yasemin, leylak, lavanta veya kivi gibi.


Bugün inceleyeceğim Aqua Allegoria serisinden Lemon Fresca olacak. Üretimi bir süredir bitirilmiş durumda. Yani bulunması mümkün görünmüyor hiç bir yerde. İsminden de anlaşılacağı üzere ferah limon ve turunçgil teması üzerine inşa edilmiş.

Parfümü ilk sıktığımda karşıma buruk limon kokusu çıkıyor. Biraz limon kabuklarını hatırlatıyor. Sanırım bergamot eşlik ediyor limona. Ortalama ve doğal bir açılışı var. Sonrasında büyük değişim geçirmiyor kokusu. Limon aromasına biraz tatlılık ve pudralık ekleniyor. Neyseki fazla değil. Orta kısmı da eh işte. Sonlara gelindiğinde yine aynı koku burnunuza geliyor. Bir tek yumuşak odunsu notalar ekleniyor. Böylece de tenden ayrılıyor.

Lemon Fresca, çok basit formüle sahip. Limon, biraz pudramsılık ve odunsu notalar. Belki azıcık da yumuşak çiçekler. Fakat ana öğe her zaman pudramsı limon. Hani bir limonu ikiye kesince karşımıza ekşimsi bir koku çıkar. Burada o tip canlı ve ferah bir kullanım yok. Daha çok hüzünlü, olgun ve buruk aromaya sahip.

Kabul etmek gerekir ki harikalar yaratmıyor kokusu. Denediğim en güzel limon temalı parfüm de değil. Zaten öyle çok iddialı tarafı da yok. Genel olarak basit bir limon kokusu olarak tasarlanmış. Derinliği yada ilginçliği yok.


Başlangıcında ve orta kısmında yapaylığa rastlanmıyor. Fakat sonlara doğru kullanılan pudralı odunsuları pek sevemedim. Neredeyse yapaylık sınırında. Pek özenilmediği izlenimi çıkarıyorum.

Aslında üzerinde çok konuşulacak bir parfüm değil genel olarak. Zaman zaman limonlu oda veya araba spreylerine benzettim kokusunu. Çok orijinal tarafı yok. Yaratıcı değil, sadece fazla basit ve sıradan.

EDT olarak üretilmiş. Tasarımını bizzat Jean Paul Guerlain yapmış. Zaten sırf bunun için merak etmiştim kokusunu. Fakat biraz hayal kırıklığına uğradım. Uniseks olarak sınıflandırılmış. Bence kadın kullanımına daha yakın. İlkbahar-yaz aylarında kullanmak için ideal. Şişesinin tasarımını Robert Granai'nin yaptığına dair bilgiye rastladım.

Parfüm yazarı Luca Turin, Lemon Fresca'yı düz limon olarak sınıflandırmış. Ayrıca beş üzerinden sadece bir yıldız vererek en kötü parfümler listesine dahil etmiş.


Artıları:
+ Başlangıcı fena değil.
+ Kalıcılığı kıyafet üzerinde iyi.

Eksileri:
- Sonlarını pek sevemedim.
- Sıradan ve sıkıcı bir limon kokusu.
- Kalite hissiyatı düşük.

Koku Güzelliği:10/5.5  

8 Ekim 2012 Pazartesi

Guerlain – Jicky (1889)



Guerlain – Jicky (1889) Markanın bir dönemin başlangıcı kabul edilen parfümü.

Dünya tarihini anlamaya ve öğrenmeye çalışanlar, kategorik olarak kolaylık olması bakımından tarihi belli bölümlere ayırmışlar. Mesela Hristiyan batı dünyası Hz. İsa’nın doğumunu miladi takvimin başı olarak yani 0 kabul etmişlerdir. Böylece günümüzde kullandığımız miladi takvim oluşmuştur. Kavimler göçü, İstanbul’un müslümanlar tarafından alınması, Fransız ihtilali gibi dönüm noktaları tarihin incelenmesi ve bölümlere ayrılmasında tarihçilerin işini oldukça kolaylaştırmaktadır.

Mesela kısaca sanat tarihine bakalım. Sanat tarihçileri geçmiş dönem araştırmalarını daha sağlıklı ve belli bir düzen içinde yapabilmek için sanatın tarihini çeşitli kısımlara ayırırlar. Benim çok ilgimi çeken Gotik döneme bakalım. O dönemin en güçlü kurumu olan kilisenin ve dinin sanat, sosyal, kültürel hayata büyük etkileri olmuş. Özellikle kilise mimarisinde insanı ezen büyüklükteki yapılar ve mimari öğeler adeta dinin insan üzerindeki mutlak hakimiyetini gösteriyordu.  Daha sonrasında Avrupa medeniyetinin uyanışı olarak kabul edilen Rönesans, müthiş bir sanatsal çeşitlilik ve coşku barındırır. Dinin ve kilisenin zayıflayan gücü sanatçının daha özgür olmasını sağlamıştır. Sonrasındaki Barok dönem ise ayrı güzeldir. Artık formlar daha oturmuş ve klasik bir hal almaya başlamıştır. Yani özetle sanatın belli başlı dönüm noktaları olmuştur.

Bir de sanayi devrimine bakalım o zaman. İlkel sayılabilecek üretim araçlarının (el emeği, eski tip tarım) yerini endüstriyel üretimin (makineleşme) alması yine dünyanın çok önemli gelişmelerinden birisi bence. Makineleşme ile birlikte kurulan dev fabrikalar müthiş bir üretim artışını simgeliyordu aynı zamanda. Yani bu durum daha eski ve geri kalmış üretim yapan ülkelerin büyük bir çöküşe doğru gitmesini sağlamıştı. En belirgin örnek ise dönemin ruhunu bir türlü anlayamayan ve kendisini yeni üretim sistemine adapte edemeyen Osmanlı Devleti’ydi. Böylece sanayi devrimi bir devrin bitişini, yeni bir devrin başlangıcını simgeliyordu.

Yahu Parfüm Merakı şimdi bunlarla ne ilgisi var parfümlerin derseniz o zaman neden böyle bir giriş yaptığımı anlatmaya başlayayım. Her alanda olduğu gibi parfüm dünyası da köklü değişimlerin ve dönüşümlerin yaşandığı bir sektör diyebiliriz. İlk kokulu sıvıların tam olarak ne zaman icat edildiğini bilmek pek mümkün görünmese de kimi rivayetler Eski Mısır’a kadar götürüyor bizi. O zamanlar şimdiki gibi aromakimya bilgisine ve teknolojisine sahip değillerdi muhtemelen. Fakat parfümlerin Avrupa kıtasında uzun yıllardır kullanıldığını biliyoruz. Bu duruma en güzel örneklerden birisi Creed parfüm evinin 250 yıldan fazla bir tarihe sahip olması.

İlk parfümler ya da kokuların şimdiki gibi birden fazla katmandan ve bileşenden oluşmadığı tahmin ediliyor. Eski dönem parfümleri için sıkça duyduğumuz tabir “tek notalı kokular”. Buradan şunu anlıyoruz. Eski parfümler tek katmanlı basit parfümlerden oluşuyordu. Mesela tek bir limon kokusu parfümün tamamını temsil ediyordu. Ya da tek bir gül esansına parfüm deniyordu. Yani şimdiki gibi “üst, orta ve alt notalar” gibi derinlik yoktu. Bu durum Avrupa kıtasında 1800’lü yılların sonlarına kadar sürdü. Ve 1889 yılında parfüm dünyasının seyrini değiştiren çok ilginç bir olay oldu. Hatta şöyle söyleyeyim. 1789 yılındaki Fransız devriminden 100 yıl sonra bu sefer parfüm dünyası yine Fransa’dan gelen bir devrim ile sarsıldı.


1864 yılında babası Pierre François Pascal Guerlain’in ölümü üzerine parfüm dükkanının başına iki oğlu geçiyorlar. Aime Guerlain koku üretim bölümünde çalışıyor. Ve bir parfümde ilk defa iki sentetik molekül olan coumarin ve vanilin’i doğal esanslarla birleştiriyor. Böylece ortaya “Jicky” isimli parfüm çıkmış oluyor. Sıkı durun çünkü en önemli kısma geldik. Bugün yazacağım Jicky “dünyanın ilk modern parfümü” olarak kabul ediliyor. Bu sonuca nereden ulaşmışlar derseniz cevabı basit. Jicky ilk defa çok katmanlı bir kokuya sahip olarak oluşturulmuş. Yani üst, orta ve alt notalara sahip diyebiliriz. Ondan önceki parfümler genellikle tek bir notaya/kokuya sahipken Jicky’nin kompleks ve karmaşık yapısı onu “dünyanın ilk modern parfümü” yapmış. Yani nasıl ki miladi takvim Hz. İsa’nın doğumuyla başlıyorsa, modern parfümlerin tarihi de Jicky ile başlıyor diyebilirim.

Tabiki böyle tarihe geçmiş bir parfümün peşinde az koşmadım. Ama sonunda ona ulaştım. Ve bir kez daha ne kadar şanslı olduğumu hissettirdi bana Jicky. Çünkü karşımda bir parfümden ziyade tarih var. Sanırım Türkiye’deki birkaç şanslı kişiden birisiyim Jicky’i denemiş olan. Bu eseri anlatmaya nereden başlayacağımı pek bilemiyorum. Çünkü ona saygısızlık etmek istemem kesinlikle. Ya da bir şeyleri yazmayı atlayıp, utanmak durumunda kalmak da var işin sonunda. Ben yine bildiğim yoldan anlatayım. Eğer eksiğim olursa affola.


Jicky odunsu oryantal olarak sınıflandırılmış Fragrantica’da. Kimi yazarlar onu fujer olarak değerlendiriyor. Parfümün başlangıcı çok ferah sayılamayacak bir limon ile gerçekleşiyor. Biraz kremsi bir limon. Arkadan da hafiften aromatik otlar eşlik ediyor. Biberiye olabilir. Jicky’nin açılışını gayet başarılı buldum. Şık, kaliteli ve doğal kokuyor. Biraz da olgun.

Orta notalardan itibaren kremsi limon gerilerde kalıyor. Onun yerine sıcak sayılabilecek bir lavanta geliyor. Çok keskin bir lavanta değil. Biraz da vanilya hissediyorum bu kısımda. Vanilya çok iyi dengelemiş lavantayı. Orta notalarında az da olsa deri var. Zaten bazı yorumcuların Bulgari – Black’e benzetmeleri bu yüzden sanırım. Fakat Bulgari – Black’den daha başarılı bence. Ayrıca hafiften de süsen (iris) alıyorum. İşte bu güzel bir sürpriz. Çok şık ve ağırbaşlı diyebilirim. Benim gibi lavanta ile arası iyi olmayan birisinin bile beğenisini almayı başarıyor. Kimi yorumcular ise gül de var diyorlar orta notalarında. Fakat ben net olarak bir gül kokusu alamadım.


Son kısımda ise vanilya daha fazla öne çıkıyor. Burada aromatik ve yumuşak baharatlar da var sanki. Hatta hayvansal bir yanı da var. Bazı kullanıcılar içeriğinde Yves Saint Laurent – Kouros’da da kullanılan civet olduğunu vurgulamışlar. Evet muhtemelen hayvansallık civet’ten geliyor. Fakat vanilya her daim baskın. Harika bir kapanış yapıyor Jicky.

Jicky bence efendi, ağırbaşlı, lüks, şık, aristokratik ve biraz resmi kokuyor. Geneline baktığımda vanilyanın önemli bir yer tuttuğunu görüyorum. Vanilyadan sonra lavanta ve hayvansallık da göze çarpıyor. Evet vanilya ve lavanta ikilisi aklıma hemen Caron Pour Homme’u getiriyor. Fakat bence çok benzemiyor Caron Pour Homme’a. Caron’daki lavanta kullanımı çok daha yoğun ve keskin. Burada ise tam tersi vanilya daha baskın. Bu kokuyu nereden hatırlıyorum derken aklıma geldi sonunda. Özellikle son kısmı bana Caron’un bir başka parfümü The Third Men’i hatırlattı. Evet bire bir benzemiyorlar. Sanki Caron, Jicky’den biraz esinlenmiş The Third Men’i oluştururken.


Şimdi vanilya baskın dedim. Buradaki kullanımı çok şık ve kaliteli. Sakın günümüzün modern parfümlerindeki zıpır ve insanın içini bayan bir vanilya olarak düşünmeyin. Çok daha dengeli. Şeker oranı yüksek değil. Fakat parfümün genelinde bir tatlılık hissediliyor. Muhtemelen tonka fasulyesi kullanılmış bu tatlılığı oluşturmak için. Bazı kişiler Jicky’i seksi hatta erotik bulduklarını söylüyorlar. Bence bunun en önemli sebebi içeriğindeki hayvansallık (civet yardımı ile) ve vanilyanın güzel birleşimi diyebilirim.

Jicky bence çok güzel bir parfüm. Herhangi bir rahatsız edici yanına rastlamadım. Tam bir usta işi harmana sahip. Ve hatırlatmak isterim ki bu parfüm tam 123 yaşında! Adeta bir parfüm değil tarih kokluyorum. Ve hala böylesine modern kokuyor ki. Sanki birkaç yıl önce piyasaya sürülmüş gibi. İnanılır gibi değil. Yani o 1980’lerin eski kokan şiprelerine hiç benzemiyor. Ve hiç de eski kokmuyor.


Başka bir konu ise bu kadar eski bir parfümün birden fazla reformülasyon geçirmiş olma ihtimali. Kaç defa reformülasyon geçirdiğine dair bir bilgiye rastlamadım. Ama şunu söyleyebilirim ki 1889 yılındaki ilk formülünden biraz değişmiş olacağını düşünmek hiç de mantıksız değil. Fakat günümüze kadar gelmiş olan bu hali bile çok güzel. Ben Jicky’i çok sevdim. Ve saygı duydum. Fakat şunu da önemle belirteyim. Jicky’nin tarihsel öneminin etkisinde kalıp gözlerim kamaşmış değil. Yani tamamen objektif olmaya çalışıyorum. Ve gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ki kokusunu gerçekten de çok sevdim. Ki ikonik parfümler olarak kabul edilen Christian Dior – Fahrenheit ve Eau Sauvage, Yves Saint Laurent – Kouros ve Jazz gibi parfümleri hiç çekinmeden kıyasıya eleştirdiğim biliniyordur sanırım.

Bu parfümü kullanan ünlüler arasında kimler yok ki. Fransa imparatoriçesi Eugenie, Fransız asilzadeleri ve aristokratlar. Günümüzde ise Karl Lagerfeld, Sean Connary, Jane Birkin, Peter Sellers, Brigitte Bardot, Jacqueline Kennedy Onassis bu parfümü kullanan bazı ünlüler.


Jicky’nin önemli tartışma konularından birisi ise kadın mı yoksa erkek için mi üretildiği. Bir kaynakta aslında erkekler için üretildiği yazıyorken, diğerinde ise kadın parfümü olarak tasarlandığı var. Ağırlıklı olarak ilk kadınlar için tasarlandığı bilgisi biraz daha ağır basıyor. Fakat Jicky’nin çok fazla  erkek seveni ve kullananı olduğu biliniyor. Bence uniseks kullanıma uygun. Hem kadınlar hem de erkekler rahatlıkla kullanabilir. Öyle aşırı bir kadınsılık yok.

Diğer konu ise Jicky’nin üç farklı versiyonu var. Benim denediğim EDT olanıydı. Ayrıca Eau de Parfum (EDP) ve Parfum Extrait (Pure Parfum) versiyonları da mevcut. İnşallah diğerlerini de deneme fırsatını bulurum. Bir ayrıntı daha vereyim. Jicky öyle her yerde bulanabilecek parfümlerden değil. Dünyaya yayılmış Guerlain butiklerinde veya özel internet sitelerinden bulunabilir. Onun için çok yüksek fiyatlara satılması sizi şaşırtmasın.

Şimdi birde Jicky isminin nereden geldiğine bakalım. Parfümün tasarımcısı Aime Guerlain’in yeğeni olan Jacques Guerlain’in takma ismi Jicky’miş. Ve parfümün ismi buradan geliyormuş.


Jicky, on sekiz yaşındaki genç arkadaşların kullanabileceği gibi bir eser değil. Biraz yaş, karizma, olgunluk ve hayatın bazı yönlerini anlamış kişileri hedefliyor. Belli bir fikir dünyasına sahip olabilen, entelektüel yönünü geliştirebilmiş, biraz bohem, tarz sahibi insanlara daha çok uyar diye düşünüyorum.

Parfümümüz bence tam bir sonbahar-kış kokusu. 30 yaşın altındaki arkadaşlara tavsiye edemeyeceğim. Parfüm kritikçisi Luca Turin Jicky’e beş üzerinden beş yıldız vererek çok başarılı bulmuş. İşte Luca Turin üstatla tamamen anlaştığımız bir parfüm daha. Bence de beş yıldızı rahatlıkla hak ediyor. Ve en sevdiğim parfümler listesine tereddütsüz giriyor.


123 yaşına basmış ve modern parfümlerin dönüm noktası olan Jicky’i denediğim için kendimi çok şanslı hissediyorum. Muhtemelen Türkiye’de 2012 yılı itibariyle bu parfümü deneme şansına erişmiş sınırlı sayıda insandan birisiyim. Mutluyum. Çünkü o bir klasik. Çünkü o bir Guerlain soylusu. Çünkü o Jicky…

Koku Güzelliği: 10/9

19 Nisan 2012 Perşembe

Guerlain – L’Instant de Guerlain Pour Homme Extreme (2005)


Guerlain – L’Instant de Guerlain Pour Homme Extreme (2005)  Markanın erkek parfümlerinden.

Bir ekol, bir anıt ve bir duruştur benim için Guerlain markası. Yüzyıldan fazla tarihi ile dünya parfüm kültürünü yaratan isimlerden birisi olduğu çok açık. Biraz aristokrattır. Kaliteye önem verir. Fiyatlarını hep biraz yüksek tutar. Burada vermek istediği mesaj nettir: Herkes bana sahip olmasın. Sadece benim parfümlerimin değerini bilecek olanlar…

1828 yılında Pierre-François Pascal Guerlain tarafından küçük bir dükkanda kurulan bu marka, bugün parfüm severlerin en saygı duyduğu isimlerden birisi. Dört kuşaktır Guerlain ailesinin yönetiminde olan marka, 1994 yılında Louis Vuittion grubuna satıldığında herkesin kafası biraz karışıktı. Acaba Guerlain o yüksek kalitesinden ticari kaygıları nedeniyle ödün verecek mi? Yani sıradan bir ana akım parfüm markası mı olacak? Günümüzün piyasa koşullarına uymak için bir sürü lüzumsuz parfümler mi çıkaracak? Guerlain hayranlarının bu kuşkuları çok fazla gerçekleşmese de markanın eski ve şöhretli eserleri gibi yeni parfümler çıkarması artık zor görünüyor. İnşallah yanılırım da ilerleyen yıllarda çok daha kendisine yakışan seviyede parfümler piyasaya sürerler.


Markanın yenilenme sürecinde bence önemli rol oynayan parfümlerinden birisi de 2004 yılında çıkan L’Instant de Guerlain Pour Homme. Özellike 2000’li yıllardan sonraki gurme tarzındaki kokulara ağırlık veren markalar, rekabeti bu yöne taşıyorlar gün geçtikçe. 1999 yılında piyasaya sürülen Rochas Men’in o nefis karamelli-çikolatamsı kokusu diğer markalara ilham kaynağı olmuş gibi görünüyor. Fakat artık neredeyse her marka rekabetten geri kalmamak için bu tarz parfümlere şans veriyorlar. Çoğu zaman sıkıcı ve sıradan tatlı, şekerli parfümlerle karşılaşıyoruz. Sanırım artık bu gourmand çılgınlığına bir son vermenin zamanı geliyor.

Guerlain de bu akıma L’Instant de Guerlain Pour Homme ile dahil oldu. Bu parfümü incelemiş ve ortalama bulmuştum. Biraz da hayal kırıklığı yaşamıştım. Şimdi ise L’Instant’ın EDP olan Extreme versiyonu elime geçti. Yurtdışındaki parfüm platformlarında ismi oldukça geçen ve seveni çok olan bir koku. Böyle olunca da denemek şart oldu. Bakalım Extreme versiyonu normalinden daha başarılı mı?


Kısaca L’Instant Extreme diyeceğim bu parfüme. Odunsu baharatlı olarak sınıflandırılmış. Başlangıcında çok güzel bir turunçgil size merhaba diyor. Yarı-tatlı bir portakal diyebilirim. Fakat öyle bir çok parfümün üst notalarında kullanılan uyduruk turunçgiller gibi değil. Çok kaliteli, olgun ve ilginç.

Uzun zamandır burnuma gelen en güzel turunçgil-portakal kokusu diyebilirim. Bir süre sonra bu turunçgil yavaş yavaş geri çekiliyor. Yani bazı parfümlerdeki gibi bir anda turunçgiller ortadan kaybolup gitmiyor. Akor geçişi çok ustaca. Parfümün ikinci kısmına geçiş hafif çiçekler ile gerçekleşiyor. Burada sanki hafiften Christian Dior – Dior Homme esintileri var. Belki de iris çiçeğidir.

                                                                 Guerlain'in kısa bir tarihi. 

Geliyoruz ikinci bölüme. Bu kısımda turunçgil ve çiçekler hissedilmezken, ortaya silhat (paçuli) ve kakao aromaları çıkıyor. İkisi arasında güzel bir denge kurulmuş. Normalde silhat merkezli parfümleri pek sevmem. Fakat buradaki kullanımı çok başarılı. Hafiften Thierry Mugler – A Men’i hatırlattı bu silhat. Ama ondan çok daha güzel ve özenli kullanılmış. Yani özetle: Turunçgil, çiçekler, silhat ve kakaodan oluşuyor diyebilirim.

                                 L'Instant Extreme kakao gibi kokuyor dersem sanırım yanlış olmaz. 

Bence L’Instant Extreme iki bölümden oluşuyor. İlk kısımdaki lüks ve şık turunçgil-çiçekler çok etkileyici. Kendisine niche diyen bir çok markaya fark atar bu açılış. İkinci kısım biraz daha ortalama. Ama hala başarılı. Kakao çok acı kokmuyor. İyiki böyle yapılmış. Silhat da çok baskın değil. Aşık olunacak kadar değilse bile yine de denemeye değer. Parfümde az da olsa tatlılık var. Bazı bayık, şekerli kokular gibi asla değil. Bu anlamda da güzel bir sınav vermiş.

L’Instant Extreme’in rakipleri kimler diye düşünelim. Dior Homme, Dior Homme Intense, Thierry Mugler – A Men, Rochas Men, Givenchy – Play Intense vb. Bence başlangıcı bütün saydıklarımdan daha başarılı. Sonları ise bir Dior Homme/Intense kadar olmasa da gayet kabul edilebilir. Fakat sanki silhat biraz azaltılıp vanilya oranı arttırılsaymış daha ilginç olacağına eminim.


Gelelim normal L’Instant EDT ile EDP olan Extreme’in farkına. Normal L’Instant daha sıradan ve sıkıcı iken Extreme daha derin ve sofistike. Olgun ve lüks. Eğer L’Instant’ı seviyorsanız Extreme versiyonuna aşık olabilirsiniz. Kendi açımdan ikisi arasında bir seçim yapacak olsam Extreme versiyonunu alırdım.

Parfümün tasarımını Beatrice Piquet yapmış. Eau de Parfum (EDP) olduğunu yukarıda da söylemiştim. Genel olarak erkeksi bir hali var. Normal L’Instant biraz daha kadınsı diye hatırlıyorum. 25 yaş ve üzerindeki arkadaşlar için daha uygun olabilir. Sonbahar-kış kullanımına yakın duruyor. Fakat L’Instant Extreme’i her yerde bulmak zor. Sanırım limitli üretim. Biraz aramanız gerekecek.

Artıları:
+ Başlangıcı nefis.
+ İkinci kısımdaki silhat-kakao ayarı iyi yapılmış.
+ İnsana baygınlık verecek kadar şeker kullanımı yok.

Eksileri:
- Türkiye’de bulmak zor.
- Yüksek fiyatı.  
 
Koku Güzelliği: 10/8.5

26 Ağustos 2011 Cuma

Guerlain – Guerlain Homme (2008)



Guerlain – Guerlain Homme (2008) Markanın yaz mevsimine uygun erkek parfümü.

Yurtdışındaki önemli parfüm platformlarını inceleyip, takip eden birisi olarak (zaten birkaç tane var) dikkatimi çeken bir durum, Guerlain markasına verilen önem ve değer. 180 yıldan fazla bir tarihi olan bu dev marka özellikle Mitsouko, Vetiver, Habit Rouge, Samsara, Jicky, Shalimar gibi, klasikler arasındaki yerlerini almış önemli eserlere imza atmış. Ve ismini saymadığım birçok sevilen parfüm daha. Gerek parfümlerinin kalitesiyle gerekse biraz aristokratik tavrıyla önemli bir saygı unsuru olarak görüyorum Guerlain’i. Fakat anladığım kadarıyla özellikle 2000’li yıllardan itibaren küçük de olsa değişim çabaları var. Bu durumda günümüzün popüler parfümleri ile rekabet etmek de önemli etkenlerden birisi. 2005 yılında çıkardıkları L’Instant de Guerlain Pour Homme zaten bu değişimin belki de ilk örneklerinden birisiydi. Guerlain Homme ise günümüzün sevilen yaz parfümlerine bir rakip kuşkusuz. Bunun içinde Guerlain severler tarafından da oldukça eleştirildiğini söylemem gerek. Bu konuya devam edeceğim. Şimdi geçelim kokumuza.

İlk sıkıldığında lime (misket limonu) ve nane ile size merhaba diyor. Kısaca lime meyvesinden bahsetmek istiyorum. Daha çok Orta Amerika ülkelerinde yetişen ve limongillerden bir meyve. Dış kabuğu yeşil, ekşimsi buruk bir tadı var. Limonun daha farklı bir hali gibi de düşünülebilir. Kozmetik sektöründe bolca kullanılıyor. Evet başlangıcı ferah ve güzel. Nane daha az hissediliyor. Ağırlık misket limonunda. Başlangıcı sevdim. Bir süre sonra bu notalar geri çekilirken asıl koku ortaya çıkmaya başlıyor. Açıklanan notaları arasında Mojito ve Rom var. İki içkiyi de içmediğim için kokularını bilmiyorum. Fakat orta notalarından itibaren hafif çiçeksi ve tatlı bir içki kokusu gelmeye başlıyor. Buradaki kullanımı başarılı olmuş. Çiğ bir alkol kokusu değil gelen. Biraz misket limonu, biraz nane ile harmanlanmış tropikal bir içki gibi. Sanki bir kokteyl. Bu kısımda fena değil. Son olarak alt notalarında biraz sıradan ve klasik halini almış hafif tatlı odunsu notalar var. Bir çok parfümde rastlayacağımız cinsten. Bence en vasat kısımı ne yazık ki.  

Misket limonunun (lime) kokusunu özellikle yaz mevsime uygun parfümlere çok yakıştırıyorum. Ayrı bir hava katıyor. Fakat genelde üst notalarda kullanıldığı için ömrü uzun olmuyor. Onun dışında Guerlain Homme’un kokusu deniz kenarında güneşlenirken içilen oldukça tatlı bir tropikal kokteyle benziyor. Orta notalardan itibaren tatlı bir hal alıyor. Burada kullanılan şeker kamışı etkili olmuş anlaşılan. Son bölümünü ise pek beğenmedim.

Genel olarak sıcak yaz mevsimi için güzel bir seçenek. Değişik tarzı ve egzotik kokusuyla diğer yaz parfümlerinden ayrılıyor. Biraz Tommy Bahama – Set Sail St.Barts For Men’e benzettim. Orada hindistan cevizi daha baskınken burada tropikal içki var. St. Barts’dan çok daha kaliteli ve kompleks olduğunu belirtmem gerek.

Peki Guerlain Homme, markanın sevenleri tarafından neden bu kadar eleştiriliyor. Burada bence Guerlain’in o aristokratik tavrından uzaklaşma sinyalleri vermesi etkili. Daha popüler olabilecek ve çok satabilecek parfümler üretmek istemesi de olabilir. Yine de Guerlain Homme yaz mevsimi için fena bir seçenek değil. Ama muhteşem de değil. Guerlain isminden çok daha iyisini beklemek sanırım hayal kırıklığının sebeplerinden. Yine de denemeden almayın. Belki tarzı hoşunuza gitmeyebilir. Şişesinin tasarımını ise ünlü İtalyan marka Pininfarina yapmış.

Kalıcılığı fena değil. Fakat farkedilirliği ortalamanın biraz altında. İlkbahar-yaz günleri için çok uygun. 35 yaş ve altındaki herkese uyacaktır diye düşünüyorum. Özellikle deniz kenarı gibi yerlerde kullanmak kendinizi daha iyi hissettirecektir muhtemelen.

Artıları:
+ Örneğine çok rastlanmayan aromatik, içkimsi, odunsu yapısı.
+ Sıcak yaz günleri için iyi bir seçenek olabilir.

Eksileri:
- Sonlara doğru tatlı odunsu koku çok sıradan. Daha ilginç olabilirmiş.
- Farkedilirliği biraz daha yüksek olsaymış keşke.
- Fiyatı rakiplerinden biraz daha yüksek.

Koku Güzelliği:10/7   Kalıcılık:10/7   Farkedilirlik:10/6