Tom Ford etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Tom Ford etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7 Mayıs 2014 Çarşamba

Tom Ford – Oud Wood (2007)


Tom Ford – Oud Wood (2007)

Ne tik ağacı ne sedir ağacı ne servi, çam, ceviz, gürgen. Sizi bugün dünyanın en pahalı ağacıyla tanıştırmamı ister misiniz? Reçineli sınıfına giren, kokulu özütünün pek çok isim olan bir ağaç "Öd (Oud, Agarwood)". 20 kilo Agar ağacından sadece 12 ml. Öd özütü çıkabildiğini düşünürsek, neden dünyanın en pahalı esansı olduğu anlaşılabilir Öd'ün. Sadece çok az bulunması olarak da değerlendirilmemesi gerekir konunun. En iyi kalitede öd yağını elde etmenin tek yolu, yüz yaşını aşmış Agar ağaçları sayesinde olduğu düşünülürse, kolay ulaşılabilir bir esans olmadığı rahatlıkla anlaşılabilir doğal Öd'ün.

Farklı kalitelerdeki tamamen doğal öd yağlarının fiyatları oldukça değişiklik gösterse de, birinci kalitedeki doğal öd esansının bir kilo fiyatının 18.000 Euro civarında  satıldığı konuşulduğuna göre, ödün, parfümlerde neden sentetik halde kullanılmak zorunda olduğu görülebilir. Ve evet bazı markalar aksini iddia etselerde sektörün neredeyse tamamı sentetik öd kullanır parfümlerini oluştururken. Belki Arabistan merkezli bazı markalar doğal içerik kullanıyorlardır. Fakat onların parfümlerinin de fiyatlarının nasıl yüksek olabileceğinin tahminlerinde bulunabiliriz.

Parfümlerinin içeriğinde öd kullandığını iddia eden ana akım markalar bile var. Mesela M7, M7 Oud Absolu, S.T. Dupont Oud Oriental, Roberto Cavalli Tiger Oud, Carven Oud Thameen, Fahrenheit Absolute, Dirty English For Men, Ermenegildo Zegna Indonesian Oud, Versace Oud Noir gibi örneklerde doğal öd esansı kullanılamayacağı, satış fiyatlarından anlaşılabilir. Hatta Maison Francis Kurkdjian, Montale, Mancera, Bond No.9 gibi üreticilerinde sentetik öd kullanımına yöneldikleri sır değil.


Niş parfümcülüğün özellikle son on yılda en sevdiği esans oluverdi Öd. Neredeyse her marka bir yada daha fazla, isminde veya içeriğinde Öd olan parfümlere yer veriyor koleksiyonlarında. Bu Öd furyasına Amerikan modasının yeni ikonu haline gelen Tom Ford markasının kayıtsız kalması düşünülemezdi. Güçlü niş rakipleriyle mücadele etmenin zor olduğunu bizden çok daha iyi biliyorlar şüphesiz. Fakat iddialı ve hırslı Tom Ford, Öd temalı parfüm yarışında geride kalmayacağını ispat etmeye çalışıyor. Hem de "Private Blend" serisinin bir üyesi ile.

Tom Ford'un niş parfümlerle kıyaslanabilecek özel serisinden Oud Wood ile birlikteyiz şimdi de. Kendi sitelerinde "zor bulunan, egzotik ve kendine özgü" olarak duyurulmuş. Fragrantica'da odunsu oryantal olarak sınıflandırılmış. Üzerime sıktığımda beni tatlı öd ve tatlı yumuşak baharatlar (kakule ve biber) karşılıyor. Öd, gayet yapay ve ilaç gibi verilmiş. Baharatlar ise tatlı biberimsi ve gayet güzel. Zıtlıkları içinde barındıran açılışı var. Güzel baharatlar ve hastane gibi kokan öd. Buyurun siz karar verin başlangıcı başarılı mı yoksa kötü mü. İlerleyen dakikalarda baharatlar geride kalıyor. Tatlımsı/kremsi ödün etkinliği devam ediyor. Orta kısımda öd ağacına bu sefer yapay kremsi sedir ağacı ve vanilya eşlik ediyor. Sedir ağacının vanilyayla birleşimi en sevmediğim tarzda gerçekleşmiş. Orta notaların bana hitap etmediği açık. Alt notalarda vanilyalı, kremsi sedir ağacı devam ediyor. Bu ikiliye kremsi yapay sandal ağacı da ekleniyor. Son kısımda iç açıcı değil. Ne büyük hayal kırıklığı!

Oud Wood, gerçekten de ismi gibi kokuyor. Öd ve odunsular en belirgin elemanlar. Üçüncü olarak vanilya öne çıkıyor. Fakat burada gayet vasat ve sıkıcı. Sonlardaki sandal ağacı ise evlere şenlik. Gayet yapay sandal ağacı aynı orta notalar gibi vanilya kremsiliğine boğazına kadar batmış.


Parfümün iki farklı sektörden oluştuğu söylenebilir. İlk kısım hastane/antiseptik hissi veren öd ve yumuşak baharatlar. Bu bölüm canlı, saldırgan, biraz Arap etkili ve tuhaf. İkinci bölümde karakter tamamen değişiyor. Evet öd yine oralarda  bir yerde ama vanilya kremsiliği ve yapay sedir-vetiver-sandal ağacı işbirliği, orta ve son kısmın bel kemiğini oluşturuyor. Bu kısım daha stabil, sakin, dingin ve sıradan.

Oud Wood, genel olarak tatlı ve vanilya kremsiliğine sahip. Özellikle orta kısımdan itibaren vasat kalitedeki vanilya önemli rol oynuyor öd ve sedir ağacını dengelemekte ve yumuşatmakta. Nispeten başarılı olsa da bu durum koku güzelliği olarak değil de sinir bozucu yapaylık olarak yansıyor ana yapıya. Kokusunun genelinde tatlılığın bolca kullanıldığını söylersem yanlış olmaz. Buradaki tatlılık bal-tonka fasulyesi sayesinde verilmiş olabilir.

Başından sonuna kadar yapaylık ve uyumsuzluk hissedilen Oud Wood, şaşırtıcı derecede kalitesiz ve sıkıcı kokuyor. Başlangıcındaki güzel baharat kullanımı dışında çok sevilesi yanına rastlayamadım. Adeta günümüzün modern yapay-vasat odunsu parfümlerini hatırlatıyor. Hatta Bulgari Man'a benzettim yapay odunsu kısmını. Kimi yorumcuların Oud Wood'u, Joop Homme'a benzetmelerini anlayabiliyorum. Sentetik plastiğimsi sandal ağacı muhtemelen bu hissi veriyor. Evet zaman zaman Joop Homme'un o plastiğimsi yapısını aklınıza getirmiyor değil.


Sanırım bu soruyu sormak zorundayım. Karşımda Tom Ford'un inanılmaz yüksek fiyatlara satılan özel serisine ait bir parfüm mü var? Ciddi misin Tom Ford. Bu arkadaşın Serge Lutens, Amouage, Nasomatto'lar ile rekabet edebileceğini düşünüyor musun? Eğer öyle olduğunu düşünüyorsan parfüm biriminin tası tarağı toplayıp, dükkanı kapatmasının vakti geldi demektir.

Eau de Parfum konsantrasyonuna sahip. Kalıcılığı çok iyi. Fark edilirliği başlarda yüksek. Sonrasında tene yakın kalıyor. Tam bir sonbahar-kış kokusu. Luca Turin, Oud Wood'u, ferah odunsu olarak sınıflandırmış ve beş üzerinde üç puan vermiş.

Oud Wood, sıradan bir kompozisyondan öteye geçemeyen, öylesine ve aceleyle çıkarılmış izlenimi bıraktı bende. "Bir çok parfüm piyasa sürelim, elbet insanlar kendilerine yakın buldukları birini alır kullanır, bizde bol bol şişe satarız" düşüncesini Tom Ford abimize yakıştıramadığımı dile getireyim. Başka ne söyleyeyim bilemiyorum. Daha fazla canımı sıkmadan burada bitireyim ve Hande Yener'in bol cıstaklı şarkılarını yüksek sesle dinleyeyim de moralim yerine gelsin:

"Kim bilebilir aşkı
Aşktan ölene kadar
Sınırlarda yaşatır inan
Kendi gidene kadar"


Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/5

29 Mart 2014 Cumartesi

Tom Ford – Noir (EDP) (2012)


Tom Ford – Noir (EDP) (2012)

Bu adamda ne var bilmiyorum. Bazı insanların “yaşam enerjileri” yüksek olur. Sanırım Tom Ford tam da böyle birisi. Proaktif, çalışma delisi, şeytan tüylü ve gözü kara. Hangi işe el atsa altından başarıyla kalkan Tom Ford, markasını her geçen gün yukarılara taşımaya devam ediyor. Onun etiketiyle piyasaya çıkardığı her ne varsa talep görüyor ve seviliyor. Anlaşılan insanların ne istediğini gayet iyi biliyor ve onlara arzu ettiklerini sunmak konusunda tereddütü yok.

Beauty biriminin altında faaliyet gösteren parfümlerin, Tom Ford markasının yükselişine büyük katkı sağladığı söylenebilir. Özellikle Black Orchid isimli kadın parfümleri, şimdiden kült kokular arasına girmiş durumda. Hatta Tom Ford markası ile ismi özdeşleşmiş durumda bu siyah orkidenin. İlerleyen yıllarda "Private Blend" olarak bir çok parfüme imza atan marka, iki farklı kulvarda ilerletiyor stratejisini. İlk grup parfümlerini "Signature" olarak isimlendiriyor. İkinci grup parfümleri de niş markalarla yarışan "Private Blend" olarak geçiyor.

Signature serisi, ana akım markalarla rekabet için tasarlanıyor. Fiyatlandırma olarak rakiplerinden bir parça yüksek olan Tom Ford parfümlerine 2012 yılında yeni üye eklendi. Noir isimli erkek parfümleri, şatafatlı reklam kampanyaları ile tanıtıldı ve her zamanki gibi ilgi çekmeyi başardı. Sadece yurt dışındaki parfüm severlerin değil ülkemizde de oldukça merak edilen ve kullanılan bir parfüm olduğunu düşünüyorum. Henüz iki yıl önce piyasaya sürülmesine rağmen, bir çok kişiden Noir hakkında övgü dolu sözler duydum. Ve sürekli bu parfümü yazmam isteniyordu. İşte o gün geldi de çattı.


Signature serisine ait  Noir'in orijinal formülasyonu EDP (Eau de Parfum) olarak tasarlandı. 2013 yılında da EDT versiyonu piyasaya sürüldü. Noir EDP, kendi sitelerinde oryantal olarak sınıflandırılmış. Noir EDP'yi üzerime ilk sıktığımda tozlu/eski turunçgiller ve menekşe ile karşılaşıyorum. Turunçgillerden kastım bergamot. Adeta bir patlama şeklinde etrafa yayılıyor bergamot ve menekşe. Üst notaları için ferah diyebilirim. Her ne kadar menekşeyle aram iyi olmasa da bergamot güzel kullanılmış. Orta bölüme geçeyim. Burada sardunya, iris (süsen), tatlı baharatlar ( karabiber, zencefil, küçük hindistan cevizi) ve civetten gelen hayvansallık mevcut. Hatta gerilerden deri bile hissediliyor. Noir'in orta bölümü için baharatlı iris ve biraz da hayvansallıktan bahsedilebilir. Orta notaları başlangıcından daha çok beğendim. Alt notalarda pudralı vanilya ve egzotik amber ile kapanışı yapıyor. Paçuliyi de unutmamak lazım. Buradaki paçuli kremsi değil daha kuru kullanılmış. Sonlarını sevdim Noir'in. Böylece tenden ayrılıyor.

Noir nasıl bir parfüm? Bence tatlı baharatlı, çiçeksi, azıcık hayvansal, pudralı, vanilyalı, amber/paçuli kokusu. Genel anlamda günümüzün modern parfümlerine benziyor. Gerek baharatların kullanımı gerek vanilya ve gerekse tatlılığın verilişi, onun yeni nesil parfümlerle rekabet etmesi için tasarlandığını düşündürtüyor. Simsiyah şişesine bakıp da çok karanlık ve koyu bir parfüm beklemeyin. Bence gayet açık ve net bir kokusu var. Kalite hissiyatı ana akım bir parfüme göre fena değil. Bariz ve rahatsız edici bir yapaylığa rastlamadım.

Noir, başlangıçta menekşenin marifetiyle fazlaca erkeksi çiçeklerin etkisinde. Sonrasındaki tatlı baharatların verilişi biraz alışıldık. Fakat yine de güzel. Parfümün vurgulanan ögelerinden olan hayvansallık yoğun değil bence. Yine de civet, arkalardan bir yerden sürekli kendisini hissettiriyor. Fakat baharatların arkasında kalıyor çoğu zaman. İris (süsen) çiçeği parfümün sevdiğim taraflarından birisi. Kimilerinin Noir'i, Dior Homme yada Dior Homme Intense'e benzetmeleri bu yüzden büyük ihtimalle. Pudralı vanilya ve amberli kısmın Shalimar'a benzetilmesiyse kısmen anlaşılabilir.


Noir, neye benziyor sorusuna cevap arayalım o zaman. Noir'in benzetildiği parfümler arasında Dior Homme, Dior Homme Intense, Shalimar, Obsession For Men ve Musc Ravageur bile var. Soğukkanlı bir bakış açısıyla Dior Homme ve Dior Homme Intense'e çok fazla benzediğini söyleyemem. Shalimar'a da çok benzemiyor. Fakat bir parça Obsession For Men'i andırdığı söylenebilir. Obsession benzerliğinde, Noir'in barındırdığı baharatların rolü var muhtemelen. Fakat ilginç olan benzetmeyse Frederic Malle'in fenomeni Musc Ravageur. Şimdi Noir, onun kadar hayvansal değil. Fakat ikisinin de orta kısımları ve sonları ufak benzerlikler taşıyor. Özellikle alt notalardaki pudralı vanilya ve amber, iki parfümü birbirine yaklaştırıyor. Başlangıçları ise hiç benzemiyor.

Kıyafet üzerinde kullandığım Noir, tendeki hali ile paralellik gösteriyordu. Fakat kumaşta daha tek düze kokuyordu. Montumun üzerinde karanlık çikolatamsı paçuli ve yeşil çiçeklerin hakimiyeti daha fazlaydı. Bu anlamda kıyafette biraz Spicebomb’un yarattığı auraya benzettim Noir’i. Ten üzerinde Obsession ve Musc Ravageur kombosunu hatırlatan Noir, kıyafet üzerinde daha tatlı ve piyasa işi yönünü gösterdi. Bu haliyle Noir’i kumaş üzerine uygulamak çok daha iyi fikir gibi görünüyor. Eğer ki amacınız karşı cinsten övgüler almak ise.  

Noir, günümüzün modern, tatlı baharatlı, pudralı/vanilyalı, hayvansal parfümleriyle rekabet etmek için piyasaya sürülmüş sanki. Tatlılık her daim var. Kokusu çok yaratıcı yada farklı değil. Onun devrimci olduğu söylenemez. Yeni bir şey vaat etmiyor bize. Kendi segmentinde ortalama bir deneme olmuş. Başlangıcı dışında parfümü beğenmemde bu tür kokuları sevmemin de payı var şüphesiz. Eğer bu tarz kokuları seviyorsanız denemeniz gereken arkadaşlardan olduğunu söylemek durumundayım.


Noir, muhteşem bir parfüm olmasa da yine de şans vermeye değer. EDP olmasına rağmen kalıcılığı çok iyi olmadı tenimde. Kimileri uniseks olarak kullanılabileceğini söylese de bence erkeksi yanı ağır basıyor. Tam bir soğuk kış mevsimi kokusu. Sıcak günlerde bıktırıcı olabilir.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/7

6 Mart 2014 Perşembe

Tom Ford – Santal Blush (2011)


Tom Ford – Santal Blush (2011)

Tarihi 4.000 yıl öncesine kadar uzandığı sanılan bir bitki sandal ağacı. Latince adı "arbutus andrachne" olan sandal ağacının İngilizcesi santal, santalwood yada Santalum Album olarak karşımıza çıkabilir. Hindistan, Mısır, Yunan ve Roma kaynaklarında karşımıza çıkan sandal ağacı, ortalama boyu 3-7 metre arasında olan bu ağacın yaprakları kalın, koyu yeşil ve eliptik biçimli oluyor genellikle. Salkımlar halinde olan meyveleri bulunan sandal ağacının, gövdesi kullanılarak, özellikle Hindistan'da bir çok tapınağın inşa edildiği biliniyor. Eski Mısır'da ise ölülerini mumyalamak için sandal ağacı yağının kullanıldığı düşünülüyor.

Bu enteresan bitkinin Hint kültürüne o kadar derin etkileri var ki, antik dönem Hint mitolojisinde bile karşımıza çıkıyor. Dünya sandal ağacı yağı üretiminin % 90'nının Hindistan'da gerçekleştirildiği düşünülürse hiç de şaşırtıcı değil bu kadar önemli olması. Yaşam gücünü arttırdığına inanılan sandal ağacı, eski çağlardan itibaren Hindistan'ın dini ve manevi geleneklerinin parçası olmuş. Ayrıca tıp alanında da etkili bir ilaç olarak kullanılırmış.

Konumuza gelecek olursak, sandal ağacının bir çok parfümde kullanıldığını görürüz. Genellikle alt notalarda sabitleyici olarak karşımıza çıkan sandal ağacı, parfümlere zengin, sıcak, baharatlı, balsamik, tatlı odunsu hava vermesiyle biliniyor. Kokusu tam olarak ağaç gibi de değil sandal ağacının. Sanki meyvemsi, baharatlı, tatlı bir ağaç gibi denilebilir. Tabii ki parfüm üreticilerinin bu kadar önemli bir notaya yer vermemeleri düşünülemez.


Aynı vetiver gibi bir çok sandal ağacını temel alan parfüme rastlıyoruz artık. Hatta üreticiler, hiç saklamaya gerek duymadan parfümlerinin isimlerinde sandal ağacını kullanıyorlar. Adeta "parfümün karakteri bu, merak ediyorsanız alın" der gibiler. Sandal ağacı merkezli parfümlere bir katkı da ünlü tasarımcı Tom Ford'dan geldi. 2011 yılında "Signature Collection" adı altında Private Blend serisine ait olarak piyasaya sürüldü Santal Blush.

Fragrantica'da odunsu oryantal olarak sınıflandırılmış Santal Blush. Parfümü üzerime ilk sıktığımda tatlımsı ve kremsi sandal ağacı karşıma çıktı. Biraz çiçeksi ve hafiften makyaj malzemesi hissi algılıyorum. İlerleyen saatlerde büyük değişim göstermiyor kokusu. Sadece yumuşak baharatlar ekleniyor. Muhtemelen tarçın. Buradaki tarçın da sandal ağacı gibi kremsi ve tatlı. Gerilerden öd kokusu da geliyor sanki. Son kısımda da odunsu notalar mevcut. Biraz da misk hissediyorum. Böylece de tenden ayrılıyor.

Santal Blush, isminin hakkını verir oranda sandal ağacı temasına sahip. Parfümün neredeyse her anında sandal ağacı baskın. Sonraki ikinci aktör yumuşak baharatlar. Kremsi baharatlar keskin yada köşeli değil. Sandal ağacıyla güzel uyum sağlanmış. Üçüncü olarak kremsi çiçeksilikten bahsedilebilir. Ylang ylang, yasemin ve gül olabilir. Bu kısım oldukça kadınsı yapıyor kokusunu.


Santal Blush, yapaylık barındırmayan fakat yüksek kaliteli bir parfüm hissi vermeyen ortalama sandal ağacı kokusuna sahip. Modern, Fransız ve süslü. Hatta biraz kokoş. Fakat tek düze ilerleyen, kremsi ve hafif tatlımsı yapısıyla fazla ilgi çekici gelmedi bana.

Parfümle ilgili iki farklı durumla karşılaştım. Ten üzerine sıktığımda çok sıradan ve vasat bir sandal ağacı kokusu karşıma çıktı. Hiç bir özelliği olmayan bu koku, büyük hayal kırıklığı yarattı. Fakat kıyafet üzerine sıktığımda oldukça kadınsı neredeyse ruj/makyaj çantası efektine sahip. Açıkçası bu halini çok daha fazla sevdim. Bence kıyafet üzerinde çok daha ilginç ve cazibeli.

Yine de bu kadar basit ve ortalama bir parfümün nasıl Private Blend serisinden çıktığını anlamış değil. Astronomik sayılabilecek fiyatlara satılan Tom Ford'un özel serisine mensup Santal Blush, böylesine sıradan bir sandal ağacı kokusunu şişeleyip karşımıza çıkartıyorsa ayıp etmiş oluyor. Çok yüksek fiyatını hak etmeyen bir parfüm olarak zihnimdeki yerini alıyor. Daha fazla bahsedeyim diyorum ama çok da fazla söylecek söz yok Santal Blush ile ilgili. Sandal ağacı, sandal ağacı ve sandal ağacı...


Uniseks olarak piyasa sürüldüyse de kadın kullanımına biraz daha yakın sanki. Eau de Parfum (EDP) formunda. Parfümün tasarımını kariyerinde fazlaca parlak işlere imza atamamış Yann Vasnier yapmış. Sonbahar-kış mevsimi için daha uygun görünüyor.

Koku Güzelliği:10/6.5

15 Ocak 2014 Çarşamba

Tom Ford – Noir de Noir (2007)


Tom Ford – Noir de Noir (2007)

Kombinasyonlar, hayatımıza farklılık getirir. Kendimizi "diğerlerinden" ayırmanın yollarındandır bence. İnsan olmanın sonuçlarından birisi de kendisini başkalarından farklı görme arzusunda olmasıdır. Farklı kıyafetler, farklı arabalar, farklı arkadaşlar, farklı zevkler, farklı parfümler ve farklı kokular.

Her ne kadar bir matematik terimi gibi görünse de kombinasyonlar, hayatımızı başkalarınınkinden ayrıştıran karmaşık algoritmalardır bence. Bir modacının zihninde, tasarladığı kıyafetlerle ilgili onlarca kombinasyon geçerken, bir mimar, cephe tasarımında yüzlerce kombinasyona başvurma şansına sahiptir. Hele ki sanatçıları düşünürsek bu işin ucu bucağı olmadığı söylenebilir.

İşte parfüm tasarımcılarının da tam olarak yaptığı iş bu: kombinasyon. Dünyaca ünlü parfümörler ellerindeki koku skalası içinde değişik kombinasyonlarla yaratacakları eserlerine istikamet çizmeye çalışırlar. Uzun uğraşların sonunda kendilerine göre mükemmele en yakın formüle ulaşmayı denerler. Onlarca molekülü ve akoru karıştırırlar, başaramazlar, yeniden denerler. Tütün ile portakal çiçeği denenir, kakule ile fesleğen karıştırılır, mimoza ile amberin uyumuna bakılır, paçuli tütsünün içinde eritilir, gül ile çikolata kombinasyonu koklanır. Ve karar verilir. Nasıl ki hayatımız da ince bir dengeye oturmuşsa, parfümör de yapıtını belli dengeleri gözeterek oluşturur.

İyi de bir dakika! Son maddede gül ve çikolata mı dedim? Gül aromalı çikolata, yada çikolata parçalarının arasına eklenmiş kırmızı gül yaprağı. Sanırım iki kombinasyon da aynı noktada buluşacaktır. Şunu belirtmek gerekir ki gül ve çikolatanın işbirliği fikir olarak harika. Peki ama uygulama nasıl? İşte bu sorunun cevabını, Tom Ford'un kozmetik birimi cevaplamış. Bu yanıtın ismini de Noir de Noir koymuş.


Tom Ford'un her yerde satılmayan ve çok yüksek fiyat etiketine sahip özel parfüm serisi "Private Blend"in son yıllarda öne çıkan aktörlerinden birisi Noir de Noir. Bir çok parfüm platformunda övgüyle söz edilen ve bolca tavsiye edilen Noir de Noir, Parfüm Merakı'nın da kıskacında şu andan itibaren. Bir süredir kullandığım Noir de Noir'i elimden geldiğince sizinle tanıştırmak istiyorum.

Kendi sitelerinde "karanlık bir oryantal şipre" olarak sınıflandırılmış. Ve kısaca şöyle tanıtılmış: "Bu koku safran, siyah gül, siyah truffle ve çiçeksilikle örülmüştür. Geri planda vanilya, paçuli, öd ağacı ve ağaç yosununun keskin yumuşaklığı, şehvetli bir koku deneyimi sağlıyor."

Noir de Noir'in açılışı yoğun bir gülle gerçekleşiyor. Karanlık, sağlam, derin ve koyu. Üst notalarda çok büyük bir gül egemenliği hakim. Bu anlamda biraz Montale'lere benziyor. İlerleyen dakikalarda kokusunda büyük değişim görünmüyor. Güle safran ekleniyor. Bu durum onu biraz içkimsi-tütünsü hale getiriyor sanki. Güle azıcık öd ağacı da eşlik ediyor. Orta notalarda güle hissedilir oranda paçuli de ekleniyor. Kuru paçuli ve gülün birlikteliği etkileyici. Tabi truffle denilen bir tür tatlıyı da unutmamak lazım. Hatta burada acımsı kakao, tatlılık olmayan bitter çikolata hissi bile var. Son kısımda gülün etkinliği azalırken, ortaya çok rafine olmayan tek düze vanilya çıkıyor. Alt notaları biraz sıradan olmuş gibi. Böylece de tenden ayrılıyor.


Noir de Noir, ismi gibi siyah daha doğrusu karanlık bir parfüm. Özellikle başlangıçtaki gül suyu efekti enteresan. Buradaki gül, Oud İspahan'ın başlangıcındaki gibi ferah değil. Çok daha acımsı, sert, yoğun ve gizemli. Başarılı kullanılmış üst notalarda gül. Fakat yine de bir çok gül parfümüne benziyor doğal olarak. Mesela ucunda kıyısından Black Aoud'u andırıyor. Fakat hepsinden daha karanlık. Lyric Man'deki güle de benzettim Noir de Noir'deki kullanımı. Özellikle başlangıcını.

Orta kısımda gülün baskın yapısı devam ediyor. Fakat safran hemen kıyısına ilişiyor gülün. Safranı pek sevemiyorum parfümlerde. Burada da çok hoşuma gitmedi. Safrandan sonra ikinci yardımcı oyuncu tütün. Evet o bir tütün kokusuna sahip değil fakat zaman zaman burnunuzu ıslak/dumansı tütün yokluyor. Yada zihnim beni yanıltıyor. Orta notaların en güzel sürprizi paçuli. Gül ile harika bir uyum sağlamış. Keşke bu ikili çok daha fazla öne çıkabilseydi. Paçuli, şekerli değil gayet kuru ve erkeksi kullanılmış. Ve bir çok kişinin bahsettiği çikolata bölümü. Günümüzün yeni nesil bol şekerli parfümlerine hiç benzemiyor. Bitter çikolata veya kuru kakao gerçekten de var arka planda. Fakat lezzetliden ziyade koyu ve karmaşık bir aura yaratıyor bu durum.

Noir de Noir, düz çizgide ilerliyor gibi görünüyor. Fakat ana eksenin etrafında kümelenmiş farklı nüanslar dikkat çekici. Gül, ana aksı oluştururken, diğer notalar, konunun bütünlüğünü sağlama görevini yerine getiriyor. Adeta niteleme sıfatı yada yardımcı fiil gibiler. Amaç, gül kokusunu yükseltmek ve onu yüceltmek.


Evet farkındayım gül parfümlerinin hepsinin birbirine benzediğinin. Noir de Noir'de rakiplerini andırıyor. Bir parça Lyric Man, azıcık Black Aoud, hafiften Oud İspahan ve diğerleri. Fakat onu diğerlerinden farklı kılan dozunda bir içki teması olduğunu düşünüyorum. Evet tam olarak gül kokulu şarap mı desem, ıslak tütün yapraklarının üzerine dökülmüş gül kokusu mu desem, paçuli ağacına damlatılmış gül özütü mü desem karar veremedim. Ama kimi yorumcuların onu biraz yapay ve ilacımsı bulmasını anlıyorum ve hak veriyorum

Noir de Noir, agnostik, karamsar, çarpıcı, cinsiyetsiz, gotik, mistik, sarhoş, bohem bir parfüm. Çok rafine ve pürüzsüz değil. O, Orta Çağ Avrupa'sının karanlık dehlizlerle dolu şatolarının kokusu olabilirmiş. Yada derebeylerin veya Rönesans öncesi skolastik dönemin parfümü olsa hiç yadırgamazdım. Hatta Avrupa krallıklarında etkili Hristiyan papazların, acımasız şövalyelerin veya korkutucu cadı hikayelerinin kokusu olabilir ancak. Osmanlı devletindeki saray entrikalarını bile aklıma getiriyor Noir de Noir.

Kendi sitelerindeki karanlık oryantal şipre çok doğru bir tanım. Şipre tarafı yoğun olarak hissedilmese de kokusunda eski/tozlu bir yanı var. Yani bu parfümü on sekiz yaşındaki genç arkadaşlara öneremeyeceğim. Biraz daha yaş isteyen herkese hitap etmeyecek farklı bir deney. Benim için bir şişesi alınacak gibi değilse de eğer gül kokularını seviyorsanız muhakkak denemeniz gereken seçeneklerden birisi gibi görünüyor. Kullanması ve sevmesi zor. Bence hiç de konforlu ve güvenli değil. Bu anlamda denemeden almak, çok yüksek fiyatına istinaden iyi fikir olmayabilir.

Geleyim başka önemli konuya. Farklı kaynaklarda Noir de Noir'in uniseks olduğu görülüyor. Aslında ilginç bir dengeye oturtulmuş. Başlangıçtaki yoğun gül kadınsı mesajlar veriyor. Orta kısımdaki safran ve paçuli erkeksilik katıyor. Sonlardaki vanilya yine kadınsılığı çağrıştırıyor. Geriye çekilip düşündüğümde hem kadın hem de erkeklerin kullanabileceği bir parfüm gibi görünüyor. Ama küçük bir farkla erkeksi yönünün öne çıktığını düşünüyorum.


Kokusunun tasarımını Harry Fremont yapmış. Eau de Parfum (EDP) olarak satılıyor. Parfüm kritikçisi Luca Turin, Noir de Noir'i gül çikolatası olarak sınıflandırmış ve beş üzerinden dört puan vermiş. Sonbahar-kış mevsimi için daha uygun gibi görünüyor.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/7.5

28 Ağustos 2013 Çarşamba

Tom Ford - White Patchouli (2008)


Tom Ford - White Patchouli (2008)  Markanın kadın parfümü.

Evet evet. Kesinlikle. Tom Ford parfüm işini çok sevmiş anlaşılan. Şu performansa bakar mısınız? 2005 yılında kurulmuş Tom Ford markası, 2006 yılında ilk parfümü Black Orchid ile rakiplerine çok güçlü gözdağı vermişti. Aradan geçen yedi yılın ardından 2013 yılının Ağustos ayı itibariyle kırk üçe ulaşmış durumda Tom Ford etiketli parfümler.

Şimdi belirteyim ki Tom Ford'un parfümleri Estee Lauder lisansı altında piyasaya sürülüyor. Yani Tom Ford bizzat parfüm işi ile uğraşmıyor diğer moda evleri gibi. Zaten bu kadar saldırgan şekilde büyümeleri biraz da Estee Lauder'in dünya çapındaki pazarlama ve dağıtım gücüyle oluyor.

Tom Ford'un iki grup parfümü var. İlki normal seriye ait. Mesela Tom Ford For Men, Grey Vetiver, Violet Blonde gibi ana akım markalara rakip ve nispeten uygun fiyatlı parfümler. İkinci grup ise çok yüksek fiyatlara satılan ve heryede bulunmayan Private Blend serisi. Anlaşılacağı üzere bu seri de niche parfümlere rakip olarak tasarlanıyor. Yani Tom Ford parfüm birimi iki cephede savaşan ordu gibi adeta.

Bugünkü konuğumuz White Patchouli, markanın normal serisinin üyesi. İsminden de anlaşılacağı üzere paçuli (silhat yada tefarik) merkezli kokuya sahip. Fragrantica'da çiçeksi şipre olarak sınıflandırılmış. Resmi tanıtımı şöyle: "White Patchouli enerjik bir açılış yapar. Bergamotun ışıltılı notaları, nazik beyaz şakayık ve baharatlı kişniş ile birleşerek anında ilgi uyandırır. Çekici ve güçlü şekilde modern kalbi: Zengin rose absolute, şehvetli, gece açan yasemin ve uyarıcı ambrette tohumu. Kıymetli paçuli orpur, egzotik derinliği ile White Patchouli’ye son noktayı koyar. Uyarıcı, çekici etkisi blonde ağaçları ve tütsünün yumuşak ve doğuya özgü aroması ile karışır. Bugünün sofistike anlayışı ve bohem yaklaşımını bir araya getiren parfüm."


White Patchouli'yi ilk sıktığımda karşıma ferah sayılabilecek turunçgiller hatta limon çıkıyor. Turunçgil derken ağırlık bergamotta. Turunçgillere biraz da tozlu aromatik otlar ve kuru baharatlar eşlik ediyor. Derin, zengin ve doğal. Başlangıcı çok güzel. Orta notalara geçildiğinde ferah turunçgillerin yerini karanlık sayılabilecek yumuşak baharatlar, çiçekler ve tozlu paçuli alıyor. Çiçeksi şipre tanımının gayet yerinde olduğunu orta kısımda anlıyorum. Gerçekten de paçuli oldukça şipre havasında kullanılmış. Arada gül de gösteriyor kendisini. İlginç ve güzel orta notaları da. Geçelim son kısma. Tozlu ve karanlık sayılabilecek paçuli aynen devam ediyor. Ayrıca odunsu notalar ve amber ekleniyor. Alt notaları odunsu-amber-paçuli gibi denebilir. Kapanışı çok etkileyici gelmedi bana.

White Patchuoli, ismi ile benzer kokuya sahip. İsmindeki White muhtemelen beyaz çiçeklere gönderme. Anladığım kadarıyla beyaz çiçekler ile paçuli arasında denge kurulmaya çalışılmış. Fakat bu denge her zaman paçuli tarafına ağır basıyor. Yani parfümümüz çiçeksilikten ziyade şipremsi tozlu paçuli üzerine inşa edilmiş. Diğer öğeler sadece kokuya zenginlik katmak amacını taşıyor.

Başlangıcındaki ferah turunçgiller ve sanırım limon, oldukça şaşırttı beni. Başlangıcından itibaren karanlık ve yoğun koku beklerken güzel sürpriz oldu. Aromatik otlar da güzel kullanılmış. Hatta en çok üst notaları sevdim diyebilirim. Orta kısım asıl koku karakterinin bize sunulduğu yer. Burada başlangıçtaki ferahlık pek kalmıyor. Devreye karanlık tatlı olmayan baharatlar ve eski/tozlu paçuli giriyor. Bu anlamda hem modern hem de eskinin şiprelerini hatırlatan ilginç birlikteliğe imza atılmış. Orta notaların bu yönünü takdir ettim. Son kısım ise bana göre en sıradan yer. Standart bir odunsu-amber-paçuli kapanışa imza atılmış. Eh işte...

White Patchouli, kendi sitelerinde kadın parfümü olarak görünüyor. Fakat paçuli kokusu bende her zaman için erkeksi duygular uyandırıyor. Yani nedense paçuliyi hep erkek parfümlerine yakıştırıyorum. Paçulinin o tozlu/küflü/eski/odunsuya yakın kokusu erkek parfümlerini çağrıştırıyor zihnimde. Aklımdaki bu imgeyi kıran en başarılı paçuli parfümü ise Thierry Mugler'in kült kadın parfümü Angel olmuştu. Paçulinin bu kadar kadınsı kullanımına orada rastlamıştım. White Patchouli'de ise Angel kadar tatlı ve kremsi kullanılmamış paçuli. Daha eski dönemlere öykünmüs sanki. Zaten parfümün resmi tanıtımındaki "modernlik ile retro-klasiğin karışımı" ifadesi böylece tam yerine oturmuş oluyor. Angel gibi çikolatamsı-vanilyalı paçuli yerine burada zamansız ve bohem bir paçuli kullanılmış. Fakat Angel daha kolay sevilebilen eserken, White Patchouli herkese hitap edecek gibi değil.


Yukarıdaki paragraftan hareketle White Patchouli için rahatlıkla uniseks kullanıma uygun diyebilirim. Evet kadın parfümü olarak satılıyor ama kullanım sürecinde öyle yoğun bir feminenlik hissetmedim. Onun içindir ki paçuli seven erkekler şans verebilirler.

Günümüzün modern parfümlerinin en belirgin özelliği ciddi anlamda tatlılık barındırması. Kimi parfümde tatlılık artık bıktırıcı bir şekerlilik olarak verilirken, kimilerinde de başarılı oranda kullanılıyor. White Patchouli, az tatlılık barındıran modern ve yeni parfümlerden birisi. Hiç tatlılık yok dersem doğru olmaz. Fakat tatlılığı bu kadar az kullanarak, diğer markalara da "şekerli olmadan da iyi parfümler yapabilirsiniz" mesajı veriyor sanki. Bu anlamda yeni nesil bol tatlı kokan parfümleri sevmeyenlere hitap ettiği söylenebilir.

Parfümümüz genel olarak Tom Ford kalitesini size sunuyor. Bezdirici veya can sıkıcı düzeyde yapaylığa rastlamadım. Sadece sonları biraz ortalama olmuş. Orasına da özenilseymiş, oldukça iddialı olacağına eminim. Bu haliyle bile fena değil. Çünkü benim gibi paçuli kokusuyla çok haşır neşir olmayan birisi bile White Patchouli'yi beğendiyse, paçuli sevenlerin oldukça ilgisini çekeceğini düşünüyorum. Ünlü İngiliz manken ve DJ Harley Viera Newton'ın White Patchouli kullandığını küçük bir bilgi olarak vereyim.

Markanın diğer kadın parfümleri gibi Eau de Parfum (EDP) konsantrasyonuna sahip. Bu sıcak yaz günlerinde fazla sıkıldığında boğucu olacağını düşünüyorum. Hatta bir gün iki fıs uyguladığımda oldukça fazla gelmişti. Sonbahar-kış mevsimi için daha uygun olur kanımca. Fakat mutlaka yaz mevsiminde kullanacağım derseniz az sıkmanızı tavsiye ederim.


Tom Ford'un genel olarak ana akım markalardan bir parça fiyatlarının yüksek olduğunu bildirmek durumundayım. Yani marka, kendisini bu markalardan bir seviye yukarıda tanımlıyor büyük ihtimalle. Onun için denemeden almak iyi fikir değil. Hele ki paçuli gibi herkesi çok sevemeyeceği bir kokudan oluşan parfümü.

Artıları:
+ Başlangıcını sevdim.
+ Orta notaları da gayet iyi.
+ Kaliteli ve lüks parfüm hissiyatı veriyor.

Eksileri:
- Sonları biraz sıradan.
- Fark edilirliği sonlara doğru çok düşüyor. Black Orchid kadar inatçı değil.
- Rakiplerinden daha yüksek fiyatı.

Koku Güzelliği:10/7.5

3 Temmuz 2013 Çarşamba

Tom Ford - Tom Ford for Men (2007)



Tom Ford - Tom Ford for Men (2007)  Markanın ilk erkek parfümü.

Bazı insanlar vardır. Hayata karşı olan dirençleri diğerlerine göre daha yüksektir. Karşılarına çıkan zorluklarla mücadele etme azmi şaşkınlık vericidir. Aldıkları her darbe adeta onların yeniden doğması için bir sebeptir. Çoğu kişinin vazgeçme eşikleri çok düşüktür oysaki. Hep kazanan ve başarılı olanların sayısı binlerle sınırlıyken, kaybeden veya başaramayanların sayısı yüzbinlerden de fazladır. Çünkü insan, güçlü görünen ama bir o kadar da zayıf olan canlılar sınıfındadır bana göre. Ne kadar inkar etmeye çalışırsak çalışalım hayat, her zaman insanın bir adım önünden gidiyor. Yakalamaya çalıştıkça daha uzaklaşan bir "an" gibi.

Dünyaya ismini duyuran insanların hep bir amaçları vardır bence. Bu amaçların belki de en bilineni arkasında bir eser bırakma arzusudur çoğu zaman. Çünkü isimler, hayatlar, yaşanılan evler, binilen arabalar, edilen sohbetler, yapılan iyilikler, yaşanan aşklar yüzyıllar sonra unutulup gidecektir. Zamanın döngüsü, her şeyi öğüten dev bir makine aslında. Zaten olması gereken de bu değil mi? Yoksa hepimiz anılarımızla yaşamaya kalksak ne kadar dayanabiliriz ki hayata.

Orta yaşlarında dünyanın en büyük markalarından birisinin yöneticisi olmuştu Tom Ford. Zor durumda bulunan Gucci'nin imdadına yetişmişti. Günde 18 saat çalışarak, batacak denilen Gucci'yi eski güçlü dönemlerine taşıyordu yavaş yavaş. Uzun yıllarını verdiği Gucci macerasından sonra ayrılma anı geldiğinde Tom Ford, arkasına dönüp baktığında ne görmüştü acaba? Batmakta olan gemiyi kurtaran kahraman mı? Moda tarihine adını yazdırmış bir adam mı? Egolarını yeterince tatmin edememiş bir işkolik mi? Yoksa kanserle uzun yıllardır mücadele eden sevgilisinin kendisine duyduğu hayranlık mı? Kim bilir...

Bir çok kişi onun için "dahi" diyor. Muhtemelen haklılar. Çünkü henüz on yılı bile dolmamış markasını, dünyanın en bilinen isimlerinden birisi haline getirdi. Ve bu durum, normal atmosfer basıncı altında çoğu kişinin hayal bile edemeyeceği bir şeydi. Zaten dünya dahilerin ve çılgınların öncülüğünde ilerlemiyor mu? Zihni herkesten farklı çalışan insanlar dünyanın teknolojik, ekonomik, sosyolojik ve düşünsel anlamda bayraktarlığını yapmıyor mu? Deliler, çılgınlar, uçuklar ve dahiler... İyiki varsınız. Her ne kadar dünyanın büyük çoğunluğu sizden nefret etse ve kıskansa da...


Moda endüstrisinin son yıllardaki en büyük keşfi kuşkusuz Tom Ford isimli yakışıklı Teksaslı. Onun en sevdiği şeylerden birisi ise çarpıcı reklam kampanyaları ile ürünlerini pazarlamak. Çarpıcıdan kastımın seksi hatta çoğu zaman erotik olduğu anlaşılmalı. Tom Ford Beauty markası ile pazara sunduğu parfümlerinden kendi ismini taşıyan Tom Ford for Men, cinselliğin sınırlarını zorlayan reklam kampanyaları ile dünyaya tanıtıldı. Tabiki dikkatler hemen markaya çevrildi. Aynı şekilde parfüm severlerinde dikkatinden kaçmadı bu büyük pazarlama faaliyeti. Benden yazmam konusunda en çok istek alan parfüm bugünkü konuğum.

Tom For for Men, kendi sitelerinde odunsu olarak sınıflandırılmış ve tanıtımı şöyle yapılmış: "Tom Ford'un ilk erkek parfümü. Modern etkiler ile klasik elementlerin karışımı. O ikinci bir ten gibi. Yaratıcı, klasik odunsu bir parfüm. Tensel, rafine ve lüks."

Parfümü ilk kullandığımda karşıma parlak turunçgiller çıkıyor. Buradaki turunçgiller portakal ağırlıklı değilde metalik bir içki temasını andırıyor. Muhtemelen bergamot-mandalina karışımı. Kimi yorumcular üst notaları liköre kimisi de viskiye benzetmiş. Bence de metalik viski kokusuna benzeyen turunçgiller hakim. Çok modern değil. Biraz olgun hali var başlangıcın. Bence gayet başarılı. Sevdim açılışını. İlerleyen dakikalarda bu metalik ve cazibeli turunçgillere ferah baharatlar ekleniyor. Ağırlık zencefilde. Fakat oldukça yumuşak kullanılmış. Bu kısımda güzel de bir sürpriz var. Hafiften de tütün geliyor arkalardan. Orta notalar için turunçgil-baharat-tütün-amber kombinasyonu diyebilirim. Ne yazık ki yapaylık kendisini göstermeye başlıyor. Özellikle amber başarısız kullanılmış. Rahatsız edici derece de hissediliyor yapay amber. Orta kısmı için iyi şeyler hissedemiyorum. Son kısımlarda ise yumuşak odunsu notaların hakimiyeti var. Kabe samanı destek veriyor yapay tatlımsı odunsulara. Güneş gibi parlıyor Angel benzeri silhat. Çok şaşırdım bu ortaya çıkan silhata. Oysaki parfümün genel gidişatına pek uymuyordu. Yine de iyiki var kremsi silhat. Alt notalardaki odunsu notaları sevmedim ama silhata bayıldım. Böylece tenden ayrılıyor.

Tom Ford for Men, genel olarak metalik yapay turunçgiller, ferah ve yumuşak baharatlar, tütün, amber, odunsu notalar ve silhattan oluşuyor. Ana aksı ise metalik turunçgiller, yapay amber, tütün ve silhat meydana getiriyor. Diğer öğeler ise genel beğeniyi arttırmak için yan rollere eklenmiş oyuncular adeta.


Öncelikle belirteyim ki Tom Ford for Men, başlangıcı ve sondaki silhat hariç yapay kokuyor. Orta kısımdan itibaren ortaya çıkan bariz metalik yapaylık, kalite hissiyatını ciddi anlamda düşürüyor. Yani karşımızda çok rafine, mis gibi doğal kokan, duru ve uyumlu bir koku yok. Biraz dağınık, üzerinde pek çalışılmamış, sanat eseri sayılamayacak bir arkadaş diyebilirim. İyi de Tom Ford markasının amacı sanat eseri yaratmak mı? Kendi açılarından tabiki değil.

Burada markanın kendisini nasıl sunduğu ve hangi amaçla bu parfümü piyasaya sürdüğü önem kazanıyor. Öncelikle Tom Ford'un cazibeli, seksi, etkileyici, iddialı, erkeksi, provakatif bir koku formu üzerinde durduğunu düşünüyorum. Çok satan, popüler olma ihtimali yüksek, gece kulüplerinde yada günlük hayatta ilgi çekecek, övgüler alacak bir parfüm istedi büyük ihtimalle Tom Ford. Şu haliyle bazı sorunları olsa da başarmış gibi. Çünkü Tom Ford for Men büyük kalabalıkların sevebileceği bir kokuya benziyor. Bu anlamda görevini başarıyla yerine getiriyor.

İyi de Parfüm Merakı ne düşünüyor derseniz o zaman biraz ukalalık yapayım söz buraya gelmişken. Parfümümüz, bence kalite anlamında vasat. Özellikle yapay amberin ve yapay odunsuların kullanımını hiç sevmedim. Ve parfümden ciddi anlamda soğumama sebep oldu. Sonuçta burnumu tırmalıyor bu yapaylık. Yok demek veya inkar etmeye kalkışmanın anlamı yok. Tom Ford for Men, benim için bir şişesi alınacak kadar sofistike değil.


Belki de beklentim fazlaydı. Çünkü markanın ilk erkek parfümü. Hem de Tom Ford'un bizzat ismini taşıyor. Acaba sırf bu özellikleri bakımından daha özenli bir kokuya sahip olamaz mıydı? Büyük ihtimalle olurdu. Ama o zaman da Tom Ford isminin etrafa yaydığı auraya ters düşebilirdi. Sanırım markamız işin biraz kolayına kaçarak, vasat kalitede ama ilgi çekici koku yoluna sapmış. Yani bir çok sıradan ana akım parfüm üreticisinin tercih ettiği stratejiyi benimsemiş. İyi de o zaman Tom Ford isminin ve onun bu kadar iddialı parfümünün diğer sıradan markalardan ne farkı kalıyor?

Her şeye rağmen kötü bir parfüm değil. Hatta birbirinin aynısı yeni nesil parfümlerden ayrılan farklı bir tarzı var. Bu da onu karizmatik yapıyor. Evet belki de doğru kelime karizmatik Tom Ford for Men için. Ama hayatınızın kokusu olacak kadar değil.

Bahsetmem gereken durumlardan birisi de erkeksilik. Günümüzün modern parfümlerindeki tatlılık kullanımı, çoğu kişinin şikayetine sebep oluyor. Bu tür parfümlerin biraz kadınsı olduklarına dair tartışmalar var. Tom Ford for Men ise fazla tatlılık barındırmayan yapısı ile dikkat çekiyor. Başlangıcından itibaren erkeksi çizgide ilerliyor. Pek öyle kadınsılığa prim vermiyor. Bu tarz erkeksi parfümleri seven ve modern kokuların hiçbirisinde bu tonu bulamayanların denemesi gereken bir arkadaş diyebilirim.  

Avon, Calvin Klein, Estee Lauder gibi markalar için çalışmış olan Yves Cassar tasarlamış kokusunu. Parfüm yazarı Luca Turin, ferah oryantal olarak sınıflandırmış ve beş üzerinden üç yıldız vermiş.


Parfümün şikayet edilen başka yanları ise kalıcılığı ve fark edilirliği. Kalıcılığı EDT'lere göre normal. Ama fark edilirliği bende de düşük oldu. Havaların biraz serinlediği bu günlerde denediğim Tom Ford for Men, sanki sonbahar-kış mevsimine daha yakın gibi. Fakat makul oranlarda kullanılırsa yaz mevsimi için de düşünülebilir. Denemeden almayınız pişman olmayınız.

Artıları:
+ Başlangıcını sevdim.
+ Cazibeli ve seksi sayılabilecek kokusu.
+ Genel olarak bir çok kişinin beğenebileceği yapısı.

Eksileri:
- Orta kısmından itibaren karşıma çıkan yapaylığı yadırgadım.
- Fark edilirliği düşük.
- Rakiplerine göre yüksek fiyata sahip.

Koku Güzelliği:10/7

9 Mart 2013 Cumartesi

Tom Ford – Tuscan Leather (2007)



Tom Ford – Tuscan Leather (2007)  Markanın Private Blend serisine mensup parfümü.

"Şarabın ve Rönesansın vatanı" tabiri çok hoşuma gitti. Etkileyici sanatsal geçmişi, güzel doğası ve her gidenin hayran kaldığı sevimli köyleri ile Toskana bölgesi, İtalya'nın en güzel yerlerinden birisi denebilir. Sadece doğal güzellikleri ile değil, çok zengin tarihi ile de dikkat çekiyor Toskana.

Petrarch, Dante, Boccaccio, Botticelli, Michelangelo, Niccolò Macchiavelli, Leonardo da Vinci, Galileo Galilei, Amerigo Vespucci, Luca Pacioli, Amedeo Modigliani ve Giacomo Puccini. E daha kim olsun. Avrupa ve dünya sanatında yeni bir sayfa açan Rönesansın çıkış yeri olarak kabul edilen Floransa, Toskana bölgesinin başkentiymiş. Eğik duran Pisa Kulesi, Roma Konut Mimarisine (Toskana düzeni) katkısı, Floransa'daki tarihi yapıları, Toskana bölgesinin diğer güzellikleri olarak sıralanabilir.

İşin ilginci bu güzel coğrafyanın parfümlere de ismini vermesi. Aramis'in klasiklerinden Tuscany, Estee Lauder'in Tuscany Per Donna'sı, Salvatore Ferragamo'nun Tuscan Soul'u, Il Profumi di Firenze'in Tuscania'sı, Acqua di Parma'nın Cipresso di Toscana'sı ve diğerleri. İtalya'nın bu bölgesinin bir çok parfüme isim babalığı yapması gayet anlaşılabilir. Hatta bir parfüm var ki belki de son yılların en popüler Toskana isimli kokusu. Tahmin edebileceğiniz gibi Tom Ford'un Tuscan Leather'ından bahsediyorum.


Markanın "Private Blend" serisine ait Tuscan Leather, yurt dışındaki parfüm platformlarında en çok konuşulan ve tartışılan eserlerden birisi olarak göze çarpıyor. Yani Private Blend'in ilgi çeken popüler parfümlerinden kendisi.

Parfümün ismini "Toskana derisi" olarak çevirebiliriz sanırım. Burada Toskana bölgesindeki deri işleri yapımına bir gönderme olduğunu düşünüyorum. Yoksa Toskana ve İtalya temalı bir parfümün daha çok Akdeniz otları ağırlıklı olması beklenir. Ama burada deri öne çıkarılmış. Bize de parfümü koklamak ve düşüncelerimizi söylemek kalıyor geriye.

Tuscan Leather, Fragrantica'da deri olarak sınıflandırılmış. Parfümün açılışı tozlu garip bir meyve ile başlıyor. Açıklanan üst notalarına bakıyorum. Ahududu görünüyor. Bir çok kez ahududu yemiş olmama rağmen bu açılış ile ahududu meyvesi arasında bir bağ kuramadım. Bence üst notaları tozlu-kirli paçuli benzeri meyveler ile gerçekleşiyor. Fakat meyvelerin rolü az diyebilirim. Başlangıcını sevdiğimi söyleyemem. Orta notalarında parfüme ismini veren deri kendisini gösteriyor. Başlangıçtaki tozlu his azalıyor. Onun yerine aromatik otsu diyebileceğim yapı ile deri işbirliği var gibi. Ama biraz eski kokan, garip ve yapay. Kimi yorumcular buradaki kokuyu kültabağına benzetmişler. Haksız da sayılmazlar. Orta kısmını da pek sevdiğimi söyleyemem. Son kısımda ise yine deri baş rolde. Burada deriye karanlık sayılabilecek tütsü eşlik ediyor. Böylece de tenden ayrılıyor.


Tuscan Leather, açıkcası pek beklediğim gibi çıkmadı. Normalde deri parfümlerini severim ve ilgi çekici bulurum. Fakat Tuscan Leather'deki gibi eski, tozlu, yapay kokan, plastiğimsi deriye hiç tahammülüm yok. Kimi yorumcular mobilya boyasına kimi yorumcular ayakkabı boyasına benzetmiş. Şimdilerde pek kalmayan ayakkabı tamircilerinin o küçük atölyelerine girdiğinizde burnunuza gelen kokuya benziyor. Yada lostra salonlarında yeni boyanan bir deri ayakkabı. Hatta bir yorumcunun Fahrenheit'teki gibi mazot kokan deriye bezetmesi ise çok ilginçti. Fahrenheit'ı da andırıyor sanki o yapay karanlık deri kullanımı ile. Genel olarak çok tatlılık barındırmıyor. Bu anlamda günümüzün modern deri parfümlerinden ayrılıyor.

Tuscan Leather, ne yazık ki hiç hazetmediğim şekilde deriyi kullanmış. Oldukça erkeksi izlenimi veren deriye eklenmiş diğer unsurlarda parfümü sevmeme yol açamadı. Benim için büyük bir hayal kırıklığı oldu. Acaba eski tarz şipre deri kokularına mı gönderme yapılmaya çalışılmış anlayamadım. Oysa parfüm 2007 yılında piyasaya sürülmüş. "Neden eski parfümleri taklit edeceğine yeni ve devrimci bir kokuya imza atmaya çalışılmamış" diye düşünürken, kendi sitelerindeki kısa açıklama ile aydınlandım. Orada eski klasik bir deri kullanımından ve şipre karışımından söz ediyordu. Evet şimdi her şey net benim için.

Parfümü biraz Maitre Parfumeur et Gantier – Parfum d’Habit'in başlangıcına benzettim. Zaman zaman kültabağı, mazot, ayakkabı boyası yada mobilya cilalarını andıran tarzıyla Tuscan Leather hiç bana göre değil. Düz çizgide ilerleyen ve fazla değişmeyen kokusu bu kadar yüksek fiyat etiketini hakediyor mu şüpheliyim. Denemeden almak ciddi bir risk. Çok tuhaf ve zor bir kokusu var.


Parfüm kritikçisi Luca Turin'in kitabında Tuscan Leather "yeni araba" kokusuna benzetilmiş ve beş üzerinden iki yıldız verilmiş.

Tuscan Leather hem erkeklerin hem de kadınların kullanabileceği gibi uniseks olarak sınıflandırılmış. Fakat bence tam bir erkek parfümü. Kadınlar için çok uygun olduğunu düşünmüyorum. Kalın, dolgun, sert, erkeksi ve eski kokan tarzıyla üst yaş grubundaki erkekleri hedeflediği açık. 20'li yaşlarındaki genç aradaşlar için uygun olmayacaktır. Diğer Private Blend eserleri gibi Eau de Parfum (EDP) olarak satılıyor. Parfümün tasarımcısı ise Harry Fremont.     

Artıları:
+ Son kısmı nispeten iyi.
+ Kalıcılığı çok iyi.
+ Eski tarz deri parfümü arayanlar deneyebilirler.

Eksileri:
- Başlangıcını sevmedim.
- Orta notaları da bana yakın değil.
- Yapaylık hissedilen garip ve tozlu deri herkesin sevebileceği gibi değil.

Koku Güzelliği:10/5.5

10 Eylül 2012 Pazartesi

Tom Ford – Azure Lime (2010)



Tom Ford – Azure Lime (2010)  Markanın “Private Blend” serisine mensup uniseks kullanıma uygun parfümü.

Hey gidi kocaaa yaz mevsimi. Yavaş yavaş yerini sonbahara bırakacak anlaşılan. Oysa ne güzel kemiklerimiz daha yeni ısınmıştı. Sıcacık havaların o değişmez şort-terlik ikilisi, en özleyeceğim şeyler olacak sanırım. Hiç kış mevsimi yaşanmayan, sürekli yaz mevsiminin yaşandığı bir yerde hayatımı sürdürsem keşke. Sanırım ben yaz mevsimi insanıyım.

Eylülün ikinci haftasına girdiğimiz şu günlerde neyseki havalar hala sıcak. Onun için de elimde kalan az sayıdaki yaz mevsimine uygun parfümleri yazıyorum ki, sonbahara hazırlık yapalım değil mi? Kadınlar nasıl sonbahar temizliği yaparlar yaz biterken. Bende öyle bir şey yapıyorum diyebilirim.

Zaten yaz mevsimine uygun parfümlerin yapısı genel olarak belli. Çok fazla seçenek olmuyor. Turunçgiller her zaman başrolde. Mesela portakal, greyfurt, bergamot, limon yada yabancıların lime dedikleri misket limonu/yeşil limon.


Misket limonu ise gerek ülkemizde gerekse Avrupa kıtasında çok kullanılmıyor bildiğim kadarıyla. Bu coğrafyada limon daha sık karşımıza çıkıyor. Bunun sebebi ise misket limonunun ağırlıklı olarak Güney Amerika kıtasında yetişmesi olabilir. Belki de oralarda da bizim limonu çok bilmiyorlar veya kullanmıyorlar. Sonuçta her coğrafyanın kendi gerçekleri var. Nasıl ki Güney Doğu Asya’da yetişen tropikal meyveleri pek bilmiyorsak ve onların yerine bu ülkede yetişen meyveleri yiyorsak aynı durum onlar için de geçerli olacaktır.

Konuyu dağıtmadan gideyim. Misket limonu ülkemizde çok sık kullanılan bir meyve değil. İçki kokteyllerinin kenarlarını süslediğini görüyorum daha çok. Dış kabuğu yeşil renkli bir meyve. Olmamış mandalinaya benziyor. Zaten hepsi aynı aileden geliyor. Kokusu limona pek benzemiyor. Daha buruk ve sanki limon kabuğu gibi kokuyor. Limondaki o yoğun ekşimsi-asidimsi koku pek yok. Her ne kadar isminde limon geçse de bence misket limonu kokusu bergamota daha yakın duruyor.

Parfüm sektöründe çok sık kullanılmıyor anladığım kadarıyla misket limonu. Fakat onun fazla kullanılmaması, kokusunun güzel olmadığı anlamını doğurmamalı. Belki de parfüm üreticileri henüz misket limonunu tam olarak keşfedememiş olabilir. Oysaki artık hep aynı kokular üzerinde bir kısır döngü yaşayan yaz mevsimine uygun parfümler için farklı çıkış yolları bulunabilir. Misket limonu, normal limon, hindistan cevizi, kırmızı meyveler yaz parfümlerinde keşke daha çok kullanılsa. Bakalım bu dileklerimiz ilerleyen yıllarda gerçekleşecek mi?


Tom Ford abimizin artık parfüm sayısını takip etmekte zorlandığımız “Private Blend” serisi ise misket limonuna el atmış anlaşılan. Azure Lime, Tom Ford’un Black Orchid ya da Tom Ford For Men gibi normal mağaza parfümlerinden değil. Daha önce de değindiğim gibi Private Blend, markanın sadece kendi butiklerinde, çok lüks büyük mağazalarda ve özel internet sitelerinde satılan parfümlerinin genel ismi. Şişelerinin hepsi antik Roma sütunu gibi tasarlanmış. Çoğunluğu da simsiyah renkteler. Oysaki eski uygarlıkların mimari öğelerinde hiç siyah renkli sütuna rastlamadım. Her neyse.

Tom Ford’un çok yüksek fiyatlara satılan özel serisini niche parfümlere rakip olarak da görebiliriz. Zaten gerek fiyatları gerekse satış şekli bize bir niche parfüm serisi olduğunu düşündürüyor. Bildiğim kadarıyla hepsi Eau de Parfum (EDP) konsantrasyonunda. Azure Lime’da bu geleneği bozmuyor. Fragrantica’da odunsu-çiçeksi-misk olarak sınıflandırılmış. Aslında doğru bir tanım. Bu üç öğede bulunuyor içeriğinde.


Azure Lime’ın açılışı ferah, doğal, canlı ve insanı mutlu eden bir limon-turunçgil ikilisi ile gerçekleşiyor. Limon derken misket limonu da diyebilirim. Üst notaları gayet güzel. İşte keyfim yerine geliyor. İyi bir parfüm olacak diye düşünürken yine orta notalar beni şaşırtıyor. O pozitif ve güzel limon-turunçgil oldukça geri çekiliyor Yerine erkeksi sayılabilecek menekşe-fesleğen geliyor. Evet orta notalar için rahatlıkla yeşil kokan çiçeksilik hakim diyebilirim. Fakat öyle kadınsı ve baygın çiçekler değil. Menekşenin etkisiyle erkesi sayılabilecek buruk çiçekler. Bu kısmı pek kendime yakın bulamadım. Son bölümde ise yine büyük bir değişim geçiriyor. Erkeksi çiçekler ortadan kayboluyor. Bu sefer karşıma yumuşak, hafif tatlı, kremsi baharatlar, misk ve odunsu notalar çıkıyor. Baharatlar ve misk ön planda. Baharat derken keskin ve rahatsız edici değil. Çok yumuşak, tatlımsı hatta ferah bile diyebilirim. Sanki kremsi turunçgiller ile özellikle harmanlanmış. Bana tuhaf bir şekilde Calvin Klein – Obsession For Men’i hatırlattı alt notaları. Bu bölümü çok sevdiğimi rahatlıkla söyleyebilirim. Parfümün en güzel kısmı bile diyeceğim.

Azure Lime gerek ismi gerekse konsepti ile yaz mevsimine uygun, ferah, kullanımı kolay, herkesin sevebileceği tarzda, doğal kokan bir niche parfüm olmak gibi bir yol izlemiş gördüğüm kadarıyla. Bence sınırlı da olsa başarmış. Neden sınırlı. Çünkü çok ilginç ya da yaratıcı bir tarafı yok. Parfüm sektörüne yeni bir şey katmıyor. Eskilerin modern, kaliteli ve rafine bir tekrarı adeta. Bu sözlerim hem eleştiri gibi hem de övgü gibi anlaşılmalı. Yani bir taraftan orta kısmını saymazsak çok güzel bir ferah yaz parfümü. Diğer taraftan ise sizi heyecanlandıran, “işte budur” diyerek en sevdiğiniz parfümlerden birisi olacak gibi de değil. Ahh o orta notalardaki yeşil kokan çiçekler. O bölümün yerine başka bir koku konulsaydı muhtemelen favori yaz parfümlerimden birisi olacaktı.


2010 yılında piyasaya çıktığını düşünürsek kokusu gayet modern. Genç arkadaşlara da uyacaktır. Orta yaşlılara da. Bu anlamda başarılı. Uniseks olarak piyasaya sunulsada bana erkek kullanımına daha yakın geldi. Özellikle alt notaları. Bazı kullanıcılar kokusunu Giorgio Armani – Acqua di Gio’ya benzetmişler. Başlangıcı ve orta kısımdaki ferah ekşilik insanlarda bu hissi yaratmış olabilir. Ama çok büyük benzerlikler yok aralarında.

Şimdi parfümün eleştiri konusu olan iki yönüne bakalım. Birincisi çok yüksek fiyat etiketini hak ediyor mu sorusu. Evet Private Blend serisinin fiyatları absürd denebilecek seviyede. 50 ml.’lik şişeleri yurtdışında 200 dolar civarında, ülkemizde ise sanırım 450-550 TL seviyelerinde. 50 ml.’lik parfüm için anormal sayılabilecek bir durum. Bunu Eau de Parfum olması ile dahi açıklayamaz Tom Ford. Fakat her malın bir alıcısının bulunduğunu da unutmayalım. Kimi gelir seviyesindeki bir insan için 550 TL çerez parası olabilir. Yani olaya bu açıdan bakarsak fiyatını hak ediyor mu? Kendi kıstasları içinde evet.


İkinci eleştiri konusu ise kalıcılığının az olması. Bir çok kişi madem bu kadar para veriyoruz bari kalıcılığı yüksek olsun diye düşünebilir. Fakat hiçbir marka size bunu garanti etmiyor ki. Bir markanın bazı parfümleri çok kalıcı olabiliyorken, kimileri de zayıf kalabiliyor tende. Bunu da çok yadırgamamak gerek. Benim test sürecinde Azure Lime’ın kalıcılığı çok yüksek olmadı. Ama söylendiği gibi iki saat kadar da değil. Başlangıcı biraz keskin. Sonlarında ise epey zayıflıyor kokusu. Yani o güzelim alt notalarını çok fazla hissedemiyorsunuz. Bu da en yadırgadığım yanı oldu.

Azure Lime sonuçta doğal kokan, yapaylık barındırmayan, belli bir kalitenin üzerindeki harmanı, sonlarındaki güzel sürprizi ile başarılı bir kokuya sahip. Kötü bir kokusu olduğunu söylemek en hafif tabirle ayıp olur. Fakat orta notalarındaki çiçekleri bir türlü sevemedim. Bu parfümün notunu kırmamın sebebi de ne yazık ki orta kısmı. Yazın günlük kullanımda, şort-parmak arası terlik ikilisi ile, plajda, tatil kasabalarında veya ofiste kullanmak için çok uygun.

Artıları:
+ Başlangıcı başarılı.
+ Son kısmı nefis.
+ Kaliteli kokusu memnun edici.

Eksileri:
- Orta kısmındaki menekşe-fesleğen benzeri çiçekleri sevemedim.
- Kalıcılığı ve fark edilirliği yüksek değil.
- Çok yüksek fiyatı.

Koku Güzelliği:10/7

9 Ağustos 2012 Perşembe

Tom Ford – Grey Vetiver (2009)



Tom Ford – Grey Vetiver (2009)  Markanın erkek parfümü.

Valla ne diyeceğimi bilemiyorum. Çünkü genel olarak bana çok bilinen ve popüler markaların parfümlerinin sıkça sorulmasını beklerim. Mesela Calvin Klein, Givenchy, Hugo Boss yada Tommy Hilfiger gibi.

Fakat Tom Ford’un parfümlerinin bu kadar ilgi görmesini şaşırarak izliyorum. Parfüm Merakı blogunda sadece iki tane Tom Ford parfümü incelemesi var. Ve ikisi de uzun zamandır en çok okunanlar listesindeler. Ve markanın bir diğer parfümü Grey Vetiver’de yine çok sorulan ve incelemesi istenen parfümlerin başında geliyordu.

                                                    Markanın kurucusu ve isim babası Tom Ford.

Tom Ford markasının böylesi bir marka bilinirliği olmasında çarpıcı parfümü Black Orchid’in etkisi büyük. Bu çok açık. Bugün inceleyeceğim Grey Vetiver ile Black Orchid farklı kulvarda mücadele ediyorlar. Black Orchid seksi, etkileyici ve ses getiren bir parfümken, Grey Vetiver yumuşak, sakin ve ferah.

Fragrantica’da odunsu-baharatlı olarak sınıflandırılmış. Yoğun baharat kullanımı olmasa da odunsuluk mevcut genel olarak. İlk sıkıldığında aromatik otlar ve turunçgil (muhtemelen greyfurt) kokusu size merhaba diyor. Çok dinamik üst notaları. Harika olmasa da gayet kabul edilebilir.


Orta notalarından itibaren aromatik otlar artık hissedilmez oluyor. Onun yerine ise plastiğimsi bir kabe samanı (vetiver) ortaya çıkıyor. Evet bu andan itibaren hafif bir yapaylık burnunuza geliyor. Fakat çok rahatsız edici değil. Kabe samanına biraz limonsu turunçgil kokusu da eşlik ediyor. Azıcık da kremsi bir tarzı var. Çok yumuşak, ferah ve kendi halinde. Sonlara doğru ise bu turunçgille desteklenmiş yumuşak kabe samanına odunsu notalar ekleniyor. Hala keskin ya da sert değil kokusu. Böylece de tenden ayrılıyor.

Grey Vetiver isminden de anlaşılacağı üzere vetiver temasına sahip. Parfümün ana eksenini kabe samanı, turunçgiller ve odunsu notalar oluşturuyor. Modern, ferah, hafif, kullanımı kolay bir kabe samanı kokusu yapılmak istenmiş anladığım kadarıyla. Bence bu anlamda başarılı olmuşlar. Herkesin sevebileceği gibi basit ve güvenli bir kokusu var. Orta notalarındaki hafif plastiğimsi kokuyu saymazsak kalite anlamında tatmin edici. Ortalama bir parfüm kullanıcısını memnun edecek gibi görünüyor.


İyi de bu arkadaşın hiç mi kötü yönü yok Parfüm Merakı derseniz o konuda da bir şeyler söyleyeyim. Öncelikle kabe samanı merkezli parfümler hakkında düşüncelerimi bir çok okur gayet iyi biliyordur. Onun ışığında Grey Vetiver’i çok sevdiğimi söylemem zor. Nefret de etmedim. Benim için “olsa da olur olmasa da” tadında bir kokuya sahip. Hiçbir zaman Black Orchid gibi şöhretli bir parfüm olamayacak. Bu kesin. Zaten yumuşak, ferah ve sakin yapısı ile hiç de iddialı değil. Bence bir şişesi alınacak kadar özel yada ilginç bir kokusu yok. Tabiki karar yine de sizin.

Grey Vetiver’de  keskin ve sert bir kabe samanı kullanımı yok. Yani böyle bir arayışı olan arkadaşlar hayal kırıklığına uğrayabilir. İyiki de böyle yapmışlar. Grey Vetiver eskinin erkeksi kabe samanı parfümlerine modern bir cevap sanki. Tarz olarak Etat Libre d’Orange – Fat Electrician’ı biraz andırıyor.


Parfümümüz Eau de Parfum (EDP) konsantrasyonuna sahip. Fakat bu EDP çok yoğun ve etrafı kokuya boğan cinste değil. Fark edilirliği tenimde düşük oldu. Kalıcılığı ise gayet iyi.

Grey Vetiver’i Firmenich firması Tom Ford için tasarlamış. Markanın sitesinde erkek parfümü olarak lanse edilmiş. İlkbahar-yaz mevsimi için daha uygun gibi görünüyor.

Artıları:
+ Başlangıcı fena değil.
+ Modern, ferah ve yumuşak bir kabe samanı parfümü arıyorsanız denemenizde fayda var.
+ Kalıcılığı gayet iyi.

Eksileri:
- Orta notalarından itibaren ortaya çıkan plastiğimsi yapaylık pek olmamış.
- Harika bir parfüm değil. Hele ki ülkemizdeki yüksek fiyatını düşünürsek denemeden almamak iyi bir fikir.
- EDP olmasına rağmen fark edilirliği yüksek olmadı.

Koku Güzelliği:10/5.5