bergamot etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
bergamot etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

30 Mayıs 2021 Pazar

Lalique – Encre Noire Sport (2013)

Ünlü mücevher markası Lalique’in ürettiği parfümler oldukça ilgi çekmeye devam ediyor. Başarılı erkek parfümü Encre Noire’den sonra kokular dünyasındaki varlığını artırıyor. Encre Noire’in devam parfümlerinden Sport, bir süredir tenimi süslüyor.

Lalique’in internet sitesinde Encre Noire Sport’un “Lalique erkeğinin çekici inceliğini ve duygusal canlandırıcılığını desteklemek için tasarlandığı” vurgulanmış. Kokunun zarif ve dinamik yönünden bahsedilmiş. Kendisine özgü odunsu karakteri ve ferah/taze tarafından bahsedilmiş. Parfümün ilk saniyelerinde ferah turunçgiller ve sucul notalar karşımıza çıkıyor. Bergamot ve greyfurda eşlik eden sucul calone benzeri kavunsu yapı, hafiften yapaylık hissettirse de dinamik ve canlı davranıyor. İlerleyen dakikalarda turunçgiller geride kalırken, nemli vetiver öne çıkıyor. Yüksek kaliteli dumansı sayılabilecek vetivere, odunsu notalar ekleniyor. Sonlarda hoş ve yumuşak odunsularla kapanış yapılıyor.

Encre Noire Sport, yazlık, serin, taze, ferah, temiz, kullanması ve sevmesi kolay işlevsel sucul vetiver kombinasyonuna benziyor. Islak vetiver tabii ki parfümün ana oyuncusu. Özellikle orta kısımdan itibaren rutubetli vetiver ağırlığını koyuyor. Parfümü iki kısma ayırabiliriz. İlk yarım saat tuzlu bergamot-calone-sucul-greyfurt ve ikinci bölümde vetiver ağırlıklı odunsuluk ana yapıyı oluşturuyor. Bu anlamda Sport ismiyle uyumlu şekilde basit, pek derinliği olmayan, sıcak günlerin kurtarıcısı olabilecek hoş bir arkadaş.

İsminin Encre Noire olmasının muhakkak ki kokuya yansıması olacaktı. Sport versiyonu, orta bölümden itibaren ilk Encre Noire’ye benziyor. 2006 çıkışlı Encre Noire’den aşina olduğumuz dumansı vetiver, Sport’ta daha günlük kullanıma uygun verilmiş. Sport’un vetiveri daha az dumansı. Encre Noire karanlık sayılabilecek ve çoğu kişinin mürekkebimsi dediği tarza yakın fakat Sport’ta karanlık taraf bulunmuyor. Bu anlamda Encre Noire’nin turunçgil eklenmiş basit versiyonu denebilir.

Sport versiyonu, ilk yarım saatteki calone benzeri sucul kısmın hafiften yapaylık hissettirmesini saymazsak, Encre Noire kalitesine yakın denebilir. Orta ve alt bölümdeki miskli vetiveri koklamak büyük zevk. Benim gibi vetiver temasıyla pek arası olmayan birisinin bile takdirini alabilmeyi beceriyor. Tabii vetiver notasının genel olarak tekdüze ve donuk tavrı, Encre Noire Sport’ta da bulunuyor.

Kimi kullanıcılar Encre Noire Sport’u Tom Ford’un sevilen parfümü Grey Vetiver’e benzetiyor. Bence hafiften Chanel – Sycomore esintisi var Encre Noire Sport’ta.

Encre Noire sevenlerin denemesi gereken bu küçük kardeş, Eau de Toilette formunda. Kalıcılığı iyi olsa da etrafa yayılımı ne yazık ki zayıf. Sıcak ilkbahar-yaz günlerinde kullanmanızı öneririm. Kokusunu Nahtalie Lorson tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/7

20 Nisan 2021 Salı

Cerruti – 1881 Men (1990)

“Ferah, ikonik, zamansız… Özgürlüğü, saf erkeksi zarafetle birleştiren ikonik bir koku. Otantik, bol güneş alan ve tazelikle ışıl ışıl parlayan bir parfüm.”

Cerruti’nin sevilen erkek parfümlerinden 1881 Men’in resmi tanıtımı yukarıdaki cümlelerle yapılmış. Parfümler dünyasında pek öne çıkamamış eserlerden 1881 Men, ilginç şekilde 1970’li yılların koku formunu bize sunuyor. 1990 yılında piyasaya sürülen 1881 Men, ileriye doğru bir hamle değil de eski koku alışkanlıklarına gönderme olarak düşünülebilir.

Cerruti’nin internet sitesinde aromatik odunsu fujer olarak sınıflandırılmış 1881 Men. İçeriğinde üç ana nota öne çıkarılmış: selvi, lavanta ve paçuli. Parfümün ilk saniyeleri nostaljik turunçgiller ve aromatik Akdeniz otlarıyla gerçekleşiyor. Açılışta tozlu bergamot ve biberiye-kekik-lavanta üçlüsü kendisini hissettiriyor. Tatlılık bulunmayan ilk saniyeler erkeksi ve çok şık. İlerleyen saatlerde bergamot geriye çekilirken aromatik otlara serin baharatlar ekleniyor. Lavanta ve yeşil tema orta bölümde fazlaca yer kaplıyor. Sonlarda sabunsu lavanta yoluna devam ederken biraz paçuli ve meşe yosunu kapanışa imza atıyor.

1881 Men, gerçekten de aromatik fujer tarafına yakın duruyor. Erkeksi, kaliteli, eskileri hatırlatan, tatlılık barındırmayan bir arkadaş. Yeni nesil şekerli parfümlerle en ufak bağlantısı yok. O tamamen 1970-1980’li yılların erkeklerine ve kırk yaş üstü beyefendilere hitap ediyor.

Eğer Paco Rabanne Pour Homme, Boucheron Pour Homme, Azzaro Pour Homme, Aramis Classic, Eau Sauvage gibi şöhretli klasikleri seviyorsanız, iyi bir seçenek daha bulduğunuzun müjdesini verebilirim. 2020’li yıllarda artık bu tür erkek parfümleri pek karşımıza çıkmıyor. Bu anlamda 1881 Men bana geçmişi, babamın parfümlerini, halamın evindeki eski kokan kolonyaları hatırlattı.

Bu tür aromatik fujerlerden ziyade turunçgilli şiprelere daha çok ilgim olduğunu düşünüyorum. Özellikle taze ve yeşil aromatik otsu parfüm arayanlar 1881 Men’e şans verebilir. Tabii biraz da sabunsu erkeksiliği sevmeniz gerekiyor. Yine de severek kokluyorum onu her seferinde. Denemeden almanın iyi fikir olmadığını söylemem gerekiyor. Herkesin sevebileceği güvenli kokan parfümlerden değil.

Eau de Toilette formundaki 1881 Men’in kalıcılığı idare etse de etrafa yayılımı ilk saniyeler dışında zayıf kalıyor. Ilık ilkbahar, serin yaz akşamları için harika seçim olabilir. Hem günlük kullanıma hem de takım elbise gibi resmi kullanıma uyacaktır. Kokusunu Martin Gras tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/7.5

6 Mart 2021 Cumartesi

Lancome – Hypnose Homme (2007)

Lancome’nin 2000’li yılların ortasında başlattığı Hypnose parfüm projesi, özellikle kadın versiyonu sayesinde oldukça ses getirdi. 2005 yılı çıkışlı kadınlar için Hypnose, modern parfüm klasikleri arasında gösterilebilir. Hemen iki yıl sonra erkek Hypnose raflardaki yerini aldı.

Lancome’nin internet sitesinde Hypnose Homme şu cümlelerle tanıtılmış: “Hypnose Homme ile çekici erkek gücünün baştan çıkarıcılığını öne çıkarın. Hypnose Homme saf bir erkek kokusudur. Taze kakule ve nane karışımı, Endonezya silhatı ve miskle birleşerek baharatlı ve baştan çıkarıcı bir parfüm meydana getirir. Özenle üretilmiş şişesindeki saf çizgiler ve şehvetli vücut, gizemli erkekliği çağrıştırır. Şişesi, kadınlar için yaratılan Hypnose’dan esinlenmiştir. Saf arzu nesnesinin biçim almış halidir. Güçlü ve gizemli erkeğin maskülenliğini ortaya çıkarır.”

Hypnose Homme’nin ilk saniyeleri nane ve sıcak, yeşil lavantayla gerçekleşiyor. Geri planda kakulenin destek verdiği naneli lavanta teması orta bölümde de devam ediyor. Yeşil ve sıcak lavantanın ferah olduğu söylenemez. Kapanışta büyük değişim yok. Alt notalarda kakuleli lavantaya paçuli, deri, vetiver ve misk ekleniyor.

Hypnose Homme, aromatik baharatlı ve lavantalı bir parfüm olarak öne çıkıyor. Baharatlar burun tırmalayan tarzda verilmemiş. Kakulenin hüzünlü ve sakin kokusal formu Hypnose Homme’nin genel yapısıyla uyumlu. Kakule ve nanenin birleşimi fena değil ki naneyi parfümlerde pek sevemiyorum. Orta bölümdeki metalik tarafa yakın duran steril lavanta gayet modern profil çiziyor.

Hypnose Homme, erkeksi sayılabilecek modern bir parfüm. Tatlılık var ama vanilya ya da tonka fasulyesi bombası yeni nesil parfümlerdeki gibi iç bayan şekerlilik yok. Bu anlamda şekerli erkek parfümlerinden bıkan beyefendilerin kaçış noktası olabilir. Piyasadaki onlarca birbirine benzeyen parfümden ayrışan ve kendisine yeni yol çizmeye çalışan tavrı takdire şayan.

İyi de kokusu güzel mi? Güzelliğin hayatın her alanında göreceli olduğunu biliyoruz. Lavantayı ve naneyi parfümlerde pek benimseyemiyorum ve ne yazık ki Hypnose Homme de lavanta ve nane epey yer kaplıyor. Kokusal anlamda rahatsız edici yapaylık olmasa da garip, metalik sterillik var. Çok doğal kokmuyor. Tek düze ilerlediği söylenebilir.

Eau de Toilette formunda. Kalıcılığı ve etrafa yayılımı ortalamanın biraz altına. Sonbahar-kış dönemlerine uyum sağlayabilir. Kokusunu Maurice Rouchel tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/6

19 Şubat 2021 Cuma

Rochas Femme (1948)

Marcel Rochas tarafından 1925 yılında kurulan Rochas modaevi, lüks tasarım ürünleri, aksesuar ve parfüm alanında dünya çapında bilinen marka haline geldi. Rochas markasının oluşturulmasında Bay Marcel’in eşi Helena’nın da katkısı olduğu söylenegelir. Aralarındaki aşkın, bir markanın romantik doğuşuna eşlik ettiğini anlıyoruz.

Öyle ki Rochas’ın 1948 yılı çıkışlı kadın parfümü Femme’nin, Marcel Rochas’ın eşi Helene için tasarlandığı bizzat markanın internet sitesinde yazıyor. Parfümler dünyasının önemli klasik kadın parfümlerinden Rochas Femme, baharatlı-meyveli-şipre tarzına yakın bulunmuş. Parfümün tanıtımında üç öğe öne çıkarılmış: şeftali, gül ve paçuli.

Rochas Femme’nin ilk saniyeleri hafiften hayvansı misk ve sabunsu buruk-eski meyvelerle gerçekleşiyor. Tozlu şeftali ve sabunsu eriğe orta kısımda yine nostaljik gül ve baharatlar ekleniyor. Bu andan itibaren kokusal anlamda meyveli şipre etkileri görülmeye başlıyor. Sonlarda benzer tema devam ediyor. Biraz meyvemsilik, meşe yosunu ve paçuliyle kapanış yapılıyor.

Rochas Femme, ilk olarak 1948 yılında tasarlandı. Bu da demek oluyor ki, onun koku tarzı 1940 hatta 1930’ları yansıtıyor. Bu anlamda oldukça nostaljik koktuğunu söyleyebilirim. Günümüzün parfümlerine hiç benzemiyor. 20. yüzyılın başlarından modern dünyaya düşmüş, şaşkın bir zaman yolcusuna benziyor. Buruk ve sabunsu şeftali ve erik, ilginç şekilde baştan sona kadar etkisini hissettiriyor. Sabunsuluğun hissedilir oranda fazla bulunması, onu kadınsı tarafa iyice yaklaştırıyor.

Onun meyvemsiliği asla ferah ya da çocuksu değil aksine gayet olgun ve hatta orta yaşlı. Rochas Femme’nin bu haliyle orta-üst yaş grubu kadınlara yakışacağını söylemek anlamsız olmaz. O, genç kız parfümü değil. Modern kokmuyor, 2000’li yılların parfüm trendlerine uymuyor. Kimi kullanıcıların Femme’yi, ünlü klasik Mitsouko’ya benzettiğini görüyorum. İki parfümün de benzer sabunsu şeftali kokusuna odaklandığı görülüyor. Mitsouko, daha canlı, parlak, meyvemsi iken Femme daha sabunsu, sıcak, kadınsı ve daha opak olarak değerlendirilebilir. İkisi arasında seçim yapacak olsam Mitsouko ilk tercihim olurdu.

İlk Rochas Femme’yi efsanevi parfümör Edmond Roudnitska tasarlamış. Tabii aradan geçen uzun yılların ardından reformülasyonlar geçirdiğini ve kokusunun bir parça değiştiğini öngörmek zor değil. Kalıcılığı iyi ama etrafa yayılımı güçlü değil. Böylesine klasikten daha güçlü karakter beklerdim. Sonbahar-kış kullanımına yakın duruyor.

Koku Güzelliği:10/6.5

13 Şubat 2021 Cumartesi

Costume National Homme (2009)

İtalyan moda endüstrisinin bilinen markalarından Costume National’ın parfümlere ilgisi 2000’li yıllara kadar uzanıyor. 2002 yılında ilk parfümü Scent’i piyasaya sürdükten sonra 2009 yılında Costume National Homme karşımıza çıkıvermişti. Erkekler için tasarlanan Costume National Homme’yi ilk çıktığı yıllarda kullanmış ve çok sevmiştim. Keskin ve yoğun baharat parfümü olarak aklımda kalan Homme’nin, İtalyan Parfümeri Akademisi Teknik Jürisi tarafından 2010 yılının en iyi İtalya yapımı ürünü seçildiğini söylemem gerekiyor.

Costume National Homme’nin açılışı ferah olmayan turunçgillerle gerçekleşiyor. Bergamot ve mayhoş erik benzeri meyvelere kısa süre sonra baharatlar eşlik ediyor. Orta bölümde turunçgiller geriye çekilirken, baharatlar artık tek yetkili hale geliyor. Baharatlardan tarçın ve karanfil öne çıkıyor. Yine orta bölümde tatlı meyvemsilik ve bir parça da erkeksi gül var denebilir. Son bölümde meyveli baharatlara sandal ağacı, deri ve tütsü ekleniyor. Kapanışın sıcak odunsu tarafa yakın durduğunu söyleyebilirim.

Parfümlerde baharatları severim hele ki karanfile ayrı ilgim var. Costume National Homme’de modern ve hafiften dumansı sıcak karanfil önemli rol oynuyor. Baharatlardan sonra kuru-ekşi olgun kırmızı meyvelerin varlığından bahsedebilirim. Üçüncü olaraksa etkili sandal ağacı parfümün son dayanak noktasını oluşturuyor.

Costume National Homme, kaliteli baharat parfümü olarak düşünülebilir. Hafiften dumansı davranan sıcak baharatlar ve geri plandaki deri, gayet modern kokuyor. Yeni nesil parfümlerdeki bol şekerlilik burada baskın değil neyse ki. Tatlılık var ama içinizi baymıyor. Çok hoş ve kaliteli eser olarak düşünülebilir.

Hafiften otsu tema ve hatta derinlerden gelen tütsüyle, modern klasikler arasına girmeye aday denebilir. Hissedilir oranda erkeksi yapısıyla, baharatları seven beyefendilerin seçimi olabilir. Hem günlük kullanıma hem de takım elbise gibi resmi kıyafetlere rahatlıkla uyum sağlayacaktır.

Eau de Parfum formundaki Costume National Homme’nin performansı idare eder. Kalıcılığı iyi, etrafa yayılımı ortalama seviyede. Kokusunu ünlü parfümör Dominique Ropion tasarlamış. Tam bir kış parfümü görüntüsü çiziyor.

Koku Güzelliği:10/7.5

4 Şubat 2021 Perşembe

Caron – Le 3eme Homme (1985)

 

“İtalya’da 30 yıl boyunca Borjiyalar hüküm sürdü, bu süre içinde hep kan döküldü, cinayetler işlendi yani hep savaş, kıyım ve terör vardı ama Michelangelo, Leonardo da Vinci ve Rönesansı da onlar yarattı. Oysa İsviçre’de 500 yıl boyunca barış, kardeşlik ve demokrasi vardı ama buna karşılık ne yaratabildiler? Sadece guguklu saati.”

Yukarıdaki replik 1949 yılı yapımı The Third Man filminin en bilinen sahnelerinden olan dönme dolap sahnesinde ünlü oyuncu Orson Welles tarafından söylenmişti. Yıllar sonra kara film akımının en kült filmlerinden The Third Man’i izledim ve İngiliz sinema sanatının medarı iftiharlarından birisine nasıl dönüştüğünü anladım. 1940’lı yılların savaş sonrası Viyana’sının, karanlık, kasvetli ve koyu havasını siyah-beyaz teknikle muhteşem anlatan The Third Man filmi, ünlü bir butik parfümevinin kokusuna da ilham kaynağı oldu.

Küçük ama ürettiği eserlerin etkisi büyük parfümevi Caron’un 1985 yılı çıkışlı erkek kokusu Le 3eme Homme’nin (The Third Man), aynı isimli kara filme gönderme yaptığını biliyoruz. Her ne kadar Caron’un internet sitesinde bu yönde bilgi bulunmasa da meraklı kokuseverlerin üzerinde konuştuğu bir durumdur. Caron’un Le 3eme Homme’si için sadece “eşsiz şıklık arayan erkek için rafine bir parfüm” cümlesine tanıtımda yer verilmiş. Açıklanan dört nota ise şunlar: İtalyan limonu, bergamot, kişniş ve vetiver.

Le 3eme Homme’nin ilk saniyeleri eski tarz buruk limon ve bergamotla gerçekleşiyor. Geri planda algılanabilen aromatik Akdeniz otlarını ve lavantayı unutmamak gerekiyor. Açılışı tozlu ve nostaljik gerçekleşiyor. Orta kısımda bergamot yoluna devam etmeye çalışırken baharatların yoğunluğu burnunuza çarpıyor. Çok güzel karanfil, tarçın ve hayvansı misk orta bölümü adeta domine ediyor. Lavanta arkalarda kalırken, erkeksi gül orta bölümü ayrı ilginçleştiriyor. Sonlarda yine değişim var. Alt notalarda meşe yosunu sürpriz yapıyor. Şekerli olmayan yüksek kaliteli vanilya, paçuli ve meşe yosunu müthiş bir imza atıyor.

Le 3eme Homme, aromatik otsu turunçgiller, dumansı sıcak baharatlar, lavanta, gül ve hayvansı tarafı önde olan bir parfüm. Görüleceği üzere çok zengin, detaylı, katmanlı bir eser. 1980 hatta 1970’li yılları hatırlatan erkeksi, maço parfümlerin en iyi örneklerinden denebilir. Le 3eme Homme’nin değerini ve tarihi önemini çoğu meraklı kokusever bilir. Bunları tekrarlamak anlamsız. Diyebilirim ki genç erkeklerin, kokular evreninde deneyimi az kişilerin veya nostaljik-eski tarz parfümlere ilgisi olmayanların sevemeyeceğini tahmin etmek zor değil. Le 3eme Homme, aristokrat beyefendi parfümü gibi davranıyor. Muhafazakar, resmi, karmaşık, geleneksel, Guerlainvari, sevmesi, alışması ve anlaması zor bir parfüm.

Kült kara film The Third Man’e ancak böyle bir parfüm yakışırdı. Her ne kadar filmin o kasvetli ve karamsar havası parfümde olmasa da erkek kokuları tarihinin nadide eserlerinden birisi olarak yerini çoktan aldı Le 3eme Homme. Şanslıyım ki eski versiyonunu kullandım. Yeni şişelerde reformülasyon olduğunu öngörebiliriz ve umarım parfümün özü bozulmamıştır.

Eau de Toilette formundaki parfümün performansı gayet iyi. Hem kalıcılığı hem de etrafa yayılımı hiç fena değil. Sıcak baharatların yoğun olduğu Le 3eme Homme, kış kullanımına yakın duruyor. Kokusunu Akiko Kamei ve Francoise Caron birlikte tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/8

26 Ocak 2021 Salı

Trussardi Uomo (2011)

1911 yılında İtalya’nın Bergamo şehrinde kurulan bir marka Trussardi. Lüks eldivenler üreten atölyeden, bugün dünyanın elliye yakın ülkesinde faaliyet gösteren küresel markaya dönüştü. Tekstil, küçük deri ürünleri, ev mobilyası, aksesuar ve parfüm alanında çalışan Trussardi’nin 1983 yılında kokular dünyasına giriş yaptığını görüyoruz.

İlk parfümleri erkekler için Trussardi Uomo, koku bağımlısı koleksiyonerlerin iyi bildiği ve sevdiği önemli klasiklerden birisiydi. Yıllar içinde ne yazık ki bu önemli parfümün üretimi bitirildi ve 2011 yılında, markanın kuruluşunun yüzüncü yılı şerefine tekrardan piyasaya sürüldü. Aynı siyah şişeye sahip yeni Trussardi Uomo ile birlikteyim bir süredir. Trussardi’nin internet sitesinde parfümün tanıtımında, İtalyan ruhunun zarif ve çağdaş yönü vurgulanmış. Birçok İtalyan markanın, parfümlerinin tanıtımında İtalyan ruhundan bahsetmeleri bizim için sürpriz olmuyor.

Trussardi Uomo’nun ilk saniyeleri ferah turunçgillerden oluşuyor. Metalik ve dağınık hissi veren limon, portakal ve bergamot yüksek kaliteli olmaktan ziyade bilindik ve ortalama kokuyor. Orta kısma geçildiğinde turunçgillere menekşe ve ferah baharatlar ekleniyor. Bu andan itibaren 2010’lu yıllardan sonra bir dönem anaakım markaların çok kullandığı forma dönüşüyor. Aromatik baharatlı turunçgile sonlarda misk ve deri ekleniyor. Kapanışta harika deri beklerken hayal kırıklığına uğruyorum.

Trussardi Uomo, aromatik ferah baharatlar, metalik-yapay turunçgiller ve benim için sıkıcı dinamik menekşeden oluşuyor. İlk Trussardi Uomo’nun sağlam bir deri parfümü olduğu bilinir fakat 2011 çıkışlı yeni Uomo’da deri büyük yer tutmuyor. Buradaki menekşe Fahrenheit’teki kullanıma benzemiyor. Daha çok Gucci’nin yeni dönem vasat erkek parfümlerinden Gucci by Gucci Pour Homme’ye benziyor. Menekşenin erkeksi hissiyat verdiğini söyleyebilirim. Parfümün genelinin giymesi kolay, genele/vasata hitap eden yapıda olduğundan bahsedilebilir. Uomo’nun genel havası Bleu de Chanel tarzındaki calonemsi soğuk, nanemsi turunçgillere yakın duruyor.

Uomo’nun ilgimi çekmediğini daha ilk günkü kullanımda hissettim. Fikrim hala değişmedi çünkü sıradan turunçgil-menekşe kolonyası havası hayal kırıklığı yaşatıyor. Kimi kullanıcıların Uomo için harika İtalyan kolonyası tarzında olduğu yorumlarına katılamayacağım. Eğer harika İtalyan tarzı erkeksi kolonya arıyorsanız Acqua di Parma Colonia veya Dolce Gabbana Pour Homme’ye bakabilirsiniz. Yeni nesil ferah ve canlı erkeksi parfüm klişelerine rakip olmaya çalışan Uomo’nun bu haliyle pek ilgi çekmediğini görüyoruz. Oysa tasarımını Aurelien Guichard gibi genç ve başarılı parfümör yapmış.

Eau de Toilette formundaki Uomo’nun performansı iyi değil. Kalıcılığı idare etse de etrafa yayılımı yüksek olmadı tenimde. Ilık ilkbahar günlerinde kullanmak daha iyi fikre benziyor.

Koku Güzelliği:10/5

31 Aralık 2020 Perşembe

Lalique – Encre Noire A L’Extreme (2015)

Lalique’nin 2006 yılında piyasaya sürdüğü erkek parfümü Encre Noire’nin oldukça başarı kazandığını söyleyebiliriz. Yeni nesil modern parfümlerin koku trendleriyle ilgisi olmayan, özgün ve kaliteli Encre Noire, çoğu parfümseverin dolaplarını süslüyor. Encre Noire’nin başarısının ardından devam parfümleri gelmeye başladı. 2015 yılında parfümcülük sektöründe alıştığımız olay gerçekleşti. Asıl parfümün Extreme (çoğu zaman Intense ismi veriliyor) versiyonu Encre Noire A L’Extreme raflardaki yerini aldı.

Lalique’nin internet sitesinde A L’Extreme için şunlar söylenmiş: “Encre Noire A L’Extreme, 2006 çıkışlı ilk Encre Noire’nin koku ifadesini sınırlarına kadar zorlar. Daha güçlü, daha zengin ve daha da şehvetli olan bu kokunun odunsu yoğunluğu, Encre Noire erkeğinin kişiliğinin büyüleyici yeni yanını ortaya koyuyor. Erkeksi ve şehvetli. Zarif ve sofistike. Eşsiz ve baştan çıkarıcı.”

A L’Extreme’in açılışı yüksek kaliteli odunsular ve geri planda bir parça bergamotla gerçekleşiyor. Koyu ve derin sayılabilecek üst notalar kuru ve vetiver kıvamında denebilir. Başlangıcı harika A L’Extreme’in. Orta kısımda ağaçsılığa köksü vetiver ve ıslak-nemli tütsü ekleniyor. Başlangıcıyla benzer gerçekleşen orta bölümü de çok güzel. Sonlarda derin odunsu yapı, tenden ayrılana kadar size eşlik ediyor.

A L’Extreme, dumansı ağaç-vetiver temasını merkeze almış. Bana göre parfümün ana oyuncusu köksü ve nemli vetiver. Hem kullanması ve sevmesi kolay hem kadınlar onu seviyorlar hem ağaçsı tütsü sayesinde erkeksi hem de koyu dumansı tarafıyla oldukça gizemli kokuyor.

Encre Noire’e tabii ki çok benziyor A L’Extreme versiyonu. Klasiğin daha kaliteli ve daha derin hali gibi denebilir A L’Extreme. Encre Noire’deki dumansı koyu-karanlık hava Extreme’de de mevcut. İki parfüm de aristokratik derecede lüks, mesafeli ve soğuk kokuyor. Diğer taraftan dumansılığın etkisiyle mistik ve meditatif de hissettiriyor. Encre Noire serisinde gerçekten iyi iş çıkartıldığı açık. Eğer Encre Noire ile A L’Extreme arasında seçim yapacak olsaydım tercihim tabii ki A L’Extreme olurdu.

Bu nefis parfüm, uygun fiyatlara alınabilecek, piyasadaki en iyi eserlerden birisi. Günümüzün birbirinin benzeri şekerli baharatlı, tonka fasulyeli erkek parfümlerinden tarz-tavır anlamında keskin şekilde ayrılıyor ve kendisine tamamen farklı, erkeksi yol seçiyor.

Eau de Parfum formundaki A L’Extreme’nin kalıcılığı yeterli olsa da etrafa yayılımı ilk patlama dışında güçlü değil. Abisi Encre Noire, EDT olmasına rağmen çok daha güçlü ve saldırgandı. Extreme versiyonu biraz daha yumuşak başlı denebilir. Sonbahar-kış dönemi için daha uygun olacaktır. Kokusunu başarılı parfümör Nathalie Lorson tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/8

17 Kasım 2020 Salı

Carolina Herrera – CH (2007)

Carolina Herrera’nın ilk defa 2007 yılında raflara çıkarttığı kadın parfümünün adı CH’ydi ve kırmızı deriyle benzenmiş şık şişesiyle ilgi çekmeyi başarıyordu. 2009 yılında erkek versiyonu CH Men çıktı. 2020 yılı itibariyle otuza yaklaştı CH isimli devam parfümleri. Bu tür serilerin her zaman en ilgi çekici parfümü ilk kokudur ve CH’nin 2007 çıkışlı kadın parfümünü kullanıyorum bir süredir.

Carolina Herrera’nın internet sitesinde CH, çiçeksi olarak sınıflandırılmış ve tanıtımında beş tema öne çıkarılmış: Paçuli, gül, bergamot, greyfurt ve yasemin. CH’nin ilk saniyeleri ferah sayılabilecek şekerli modern turunçgillerle gerçekleşiyor. Meyvemsi başlangıçta greyfurt ve bergamot tabii ki önemli yer tutuyor. Hoş, tanıdık ve leziz üst kısımdan sonra orta bölüme geçiliyor. Burada çiçeksiliğin arttığını ve paralel olarak kadınsı hissiyatın ağır bastığı söylenebilir. Yaseminin rahatsız edici baskınlığı orta kısmın hafiften metalik yapaylıkta gerçekleşmesini sağlıyor. Yüksek kaliteli olmayan orta bölümden sonra kapanışta odunsu-deri öne çıkıyor. Ne yazık ki alt notalar da doğallıktan ve yüksek kaliteden uzak gerçekleşiyor.

CH, üst-orta kısımda meyveli çiçeksi tarafa yakın dururken, kapanışta odunsu paçuli temasına evriliyor. Onu yeni nesil feminen-yapay-kadifemsi-çarpıcı kadın parfümleri segmentine dahil edebiliriz. CH, kontrollü steril yapaylığı, modern tatlılıkla birleştiriyor.

Carolina Herrera’nın internet sitesinde alt notalarda paçuliyle birlikte pralin dikkatimi çekiyor. Parfüme çikolatamsı hissiyat vermesini beklediğim pralinin paçuliyle birleşimi tabii ki ünlü Mugler – Angel çağrışımı yapıyor. Uygulamada, CH’nin Angel’a büyük benzerliği bulunmuyor. Carolina Herrera’nın Angel’ı taklit etmek isteyeceğini sanmasam da resmi olarak açıklanan notalarda Angel esinlenmesi var gibi.

Sonuç olarak CH, biraz dağınık, kalite anlamında iyi yerde durmayan, baş ağrısı yapmaya müsait, parfümler dünyasında fazla söyleyecek sözü olmayan arkadaşlardan birisi olarak değerlendirilebilir. CH, büyük beklentim olan parfümlerden değildi ve hayal kırıklığına uğramamış olmak da benim için yeterli.

Çoğu kadın parfümünün aksine Eau de Toilette formuna sahip. Kalıcılığı gayet iyi, etrafa yayılımı ortalamanın biraz altında. Sonbahar-kış dönemi parfümü olduğu açık. Günlük kullanımdan ziyade akşam dışarı çıkmalarına uyum sağlayabilir.

CH’yi Olivier Cresp ve Rosendo Mateu birlikte tasarlamışlar.

Koku Güzelliği:10/5

30 Ekim 2020 Cuma

Calvin Klein – Women Intense (2019)

Calvin Klein’in 2018 yılında piyasaya sürdüğü Women isimli parfümün bir yıl sora Intense versiyonunun çıkması sürpriz olmadı. Odunsu çiçeksi olarak sınıflandırılan Women Intense’nin tanıtımı şu cümlelerle yapılmış: “Daha güçlü, daha cesur! Calvin Klein Women Intense kendisine esin kaynağı olan kadınların karakteri gibi, sonsuz çeşitlilik ve derin karmaşıklık taşıyan kadınsılık içerisinde, tezatları kutluyor. Modern ve çok yönlü kadınların güçlendirilmiş gerçekliğinden ilham alıyor. Şişe tasarımı geçmişi yeniden yorumlayan zamansız bir dile sahiptir. Dünyaya kadın gözüyle bakan Anne Collier tarafından tasarlanan şişe, hem bakma hem de kendine baktırma eylemlerini ele alıyor. İhtişamlı portakal çiçeği, duyusal yumuşaklık sağlayan menekşe özü ve güçlü sandal ağacı içeriklerinin ahenkli uyumu ile zamansız bir koku yaratıyor. Çok yönlü, güçlü ve cesur kadınların imzası.”

Women Intense’nin açılışı miskli yumuşak turunçgillerle gerçekleşiyor. Bir parça bergamot ve portakal çiçeğini andıran yumuşacık ve soyut üst notalardan sonra olibanum benzeri reçinemsilik yerleşiyor. Geri planda başarılı verilmemiş menekşe karşımıza dikiliveriyor. Orta bölüm yumuşak olibanumu andıran hafiften plastiğimsi reçineliğe yakın duruyor. Sonlarda büyük değişim yok. Miskin etkisini arttırdığını düşünüyorum.

Oldukça basit ve genele hitap eden ve açık açık ne koktuğu belli olmayan özensiz bir parfüm Women Intense. Tenimde olibanum benzeri reçinemsilikle çiçeksi miskli yapının öne çıktığını söyleyebilirim. Tanıdık koku formunu bir türlü herhangi parfüme benzetemiyorum. Yumuşacık, hafif, tatlımsı ama şekerli olmayan genel yapı, modern ama sıradışı karaktere sahip değil.

Women Intense o kadar yumuşak ki üzerinize ne kadar sıksanız da kokmadığını düşünüyorsunuz. Bu hafif Eau de Parfum’un performansı ne yazık ki yüksek değil. Ne kalıcılığı ne de etrafa yayılımı tatmin etmiyor. İlkbahar-yaz mevsimlerine yakışacağını düşünüyorum. Kokusunu Honorine Blanc tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/6.5

5 Ekim 2020 Pazartesi

Roberto Cavalli – Paradiso (2015)

İtalya merkezli moda markası Roberto Cavalli ile Coty arasındaki işbirliği devam ediyor. 2015 yılının şubat ayında dünyaya tanıtılan Paradiso isimli kadın parfümü bu işbirliğinin meyvesi denebilir. Paradiso gibi yaz dönemine uygun parfümün şubat ayının soğuk günlerinde dünya lansmanı yapılması kulağa ilginç gelse de kısa süre içinde sevilen eserlerden oldu.

Paradiso’nun resmi tanıtımında şu ifadelere yer verilmiş: “Paradiso, Akdeniz kıyısında yer alan muhteşem villada gizli bahçeyle kucaklanan paralel dünyanın anahtarıdır. Taze narenciye notalarının kışkırtıcı başlangıcı, sıcak egzotik bergamot ve tatlı mandalinayla harmanlanıyor. Taze ve ışıltılı üst notaları, yabani yaseminlerin zarif kalbine yol verir. Kokunun temel notasında zengin selvi, zakkum ve Akdeniz çam ağaçları bulunur. İtalyan aromalarından oluşan rafine uyum, yaseminin hipnotik etkisini genişletir ve yoğunlaştırarak kalıcı odunsu baz notasını oluşturur.”

Paradiso’nun başlangıcı canlı ve ferah çiçeksi turunçgillerle gerçekleşiyor. Mandalinayı andıran buruk ve lezzetli meyveler fena değil. İlerleyen dakikalarda turunçgillere aromatik baharatlar ve çiçekler ekleniyor. Orta kısımdan itibaren meyveli-çiçeksi tarafa doğru tamamen dümeni kırıyor. Lezzetli modern, mayhoş tropikal meyvelere eşlik eden yasemin benzeri beyaz çiçekler Paradiso’nun kokusunun omurgasını oluşturuyor. Sonlarda miskli odunsuluk mevcut ki bu tür parfümlerin hemen hemen vazgeçilmezi denebilir.

Karşımızda lezzetli tatlımsı meyvelerle beyaz çiçeklerin kombinasyonu var. Paradiso, ismindeki cenneti bize ağız sulandıran meyveler sayesinde yaşatmaya çalışıyor. İlk anlardan itibaren canlı, neşeli, dinamik koku formuna sahip. Yaz mevsiminin ve bol güneşli yerlerin kendilerine özgü renkliliği adeta Paradiso’ya yansımış. Muhteşem kalitede olmasa da buradaki meyveler, deneyecek çoğu kadının rahatlıkla sevebileceği gibi verilmiş. Aslına bakılırsa kadın parfümeri dünyasında sıkça tekrar edilen tarza sahip. Paradiso’nun farkı ekşimsi leziz tropikal meyvelerin bir adım önde olması. Çiçekler daha geri planda.

Yeni nesil modern parfümlerin çoğunda bulunan tatlılık Paradiso’da mevcut fakat fazlaca abartılı verilmemiş. Kalite anlamında biraz düşük kalsa da ve kimi kullanıcılar tarafından saç spreyi/duş jeli-şampuana benzetilse de temiz ve ferah meyveli parfüm arayan kadınlara rahatlıkla hitap edecektir.

Paradiso, Eau de Parfum formunda. Kalıcılığı idare ederken etrafa yayılımı ilk patlama dışında zayıf ne yazık ki. Havanın sıcak olduğu günlerde tuzlu, leziz meyveli tarafını öne çıkarırken, serin akşam saatlerinde donuk ve sıkıcı çiçeksi kokuyor sanki. Onun içindir ki sıcak yaz günlerinin parfümü olmalı bana göre. Kokusunu Louise Turner tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/6.5

30 Eylül 2020 Çarşamba

John Varvatos – Artisan Pure (2017)

John Varvatos’un 2009 yılında piyasaya sürdüğü Artisan isimli erkek parfümünden sonra şaşırtıcı şekilde sürekli devam kokuları geliyor. Artık Artisan isimli parfümler için seri haline geldi diyebiliriz. 2020 yılı itibariyle beş Artisan isimli parfüm raflardaki yerini aldı. John Varvatos Artisan’ların en son üyesi 2017 yılında Pure ismiyle aramıza katıldı.

Özellikle ana vatanı Birleşik Devletlerde oldukça ilgi gören John Varvatos’lardan Artisan Pure, markanın internet sitesinde, Meksika’nın Xalapa şehrinin yemyeşil tepelerinden ilham alındığını bildirmiş. Xalapa’daki geniş kahve ve narenciye bahçeleri Artisan Pure’un ruhani temelini oluşturmuş. Odunsu turunçgil parfümü olduğu vurgulanmış. Ayrıca portakal ağacının şu üç unsuruna yer verilmiş: yapraklar, dallar ve yumuşak meyveler. Son olarak da en kaliteli orris kökünün kullanıldığından bahsedilmiş.

Artisan Pure’un ilk saniyeleri ferah ve yüksek kaliteli turunçgillerle gerçekleşiyor. Açılışta portakaldan ziyade yeşil, tozlu-yapraksı neroli-bergamot-portakal çiçeği aksına yakın narenciyelerden bahsedebilirim. Başlangıcı neroli kolonyalarını hatta azıcık Neroli Portofino’nun kuru, topraksı halini çağrıştırıyor. İlerleyen dakikalarda yeşil tema, çiçeksi-otu yapıyla yoluna devam ediyor. Ferah nerolinin yerini keskin olmayan baharatlar alıyor. Az biraz zencefil ve kimyon benzeri sakin baharatların eklenmesiyle ilginç hale geliyor. Kapanışta odunsuluk öne çıkıyor. Sedir ağacı tarzında değilse de orris ve miske destek veren odunsu notalar son bölümde dikkat çekiyor.

John Varvatos’un resmi tanıtımında kahveden bahsedilse de Artisan Pure’de kahve namına fazla bir şeye rastlamadım. Pure, başlangıçta harika neroli kolonyası gibi davranırken, ilerleyen saatlerde yumuşak ve uyumlu baharatların turunçgillerle nefis dansına doğru evriliyor.

Karşımızda şaşırtıcı derecede başarılı ve güzel kokan bir arkadaş var. Ferah, temiz, aromatik, otsu baharatların böylesine kaliteli verildiği bir parfüme niş markalarda bile rastlamak zor olabilir. Ne yapaylık var, ne zorlama var, ne bıktırıcı şekerleme kokusu var ne de kimyasal deniz-su-calone-ıso e super var. Artisan Pure ismi gibi saf ve basit sayılabilecek leziz mi leziz, buruk, acımsı, yeşil, tozlu ama aynı zamanda canlı, kalıcı ve modern yapıya sahip.

Başlangıcını Neroli Portofino’ya, orta ve son kısmını hafiften Cartier – Declaration’a benzettiğim Artisan Pure, uygun sayılabilecek yurtdışı fiyatıyla da fiyat-performans anlamında çok hoş bir yazlık olarak onlarca rakibinin önüne rahatlıkla geçer. Birazcık erkeksi temaya sahip olsa da kadınların onu kullanmaları garipsenemez.

Eau de Toilette formundaki Artisan Pure’u Rodrigo Flores-Roux’un tasarladığını belirtmek durumundayım. Günlük kullanımda sırıtmayacak yapısıyla her ortama uyum sağlayabileceğini düşünebiliriz.

Koku Güzelliği:10/7.5

14 Eylül 2020 Pazartesi

Bulgari – Bulgari Man Wood Neroli (2019)

Bulgari’nin 2010 yılında piyasaya sürdüğü erkek parfümü Bvlgari Man’in kısa süre içinde ondan fazla aynı isimli devam kokusu geldi. Bulgari’nin yeni nesil erkek parfümlerini temsil eden Bvlgari Man’ların 2019 yılında neroli teması üzerine inşa edilen kokusu Wood Neroli raflardaki yerini aldı. Ferah parfümlerde kullanılan nerolinin bir başka formuna da Bulgari imza atmış gibi görünüyor.

Wood Neroli, kendi internet sitesinde turunçgil odunsu olarak sınıflandırılmış ve insan ile doğa arasında yeni bağ oluşturma iddiasında olduğu söylenmiş. Ayrıca Akdenizin pırıl pırıl parlayan güneşinden ilham alınmış bir odunsu koku olduğu vurgulanmış. Açıklanan notalarında tuz, mineral, bergamot, portakal çiçeği gibi yaz parfümlerini çağrıştıran öğelerden bahsedilmiş.

Wood Neroli’nin ilk saniyeleri ferah turunçgillerle gerçekleşiyor. Misk, bergamot ve nerolinin hakimiyetindeki açılışı narenciyeli kolonyaları anımsatıyor. Hoş ve ferahlatıcı başlangıçtan sonra, turunçgillerin ağırlığı daha da artıyor. Tuzlu turunçgillere portakal çiçeği de ekleniyor. Hafiften çiçeksi hissettiren orta kısım, uniseks kullanıma uyum sağlayacaktır. Oldukça zayıflayan kapanışta sedir ağacı ve miskin daha fazla yer kaplaması sürpriz olmuyor. Bu tür turunçgil parfümlerinin adeta değişmez alt nota elemanları sedir ağacı ve misk görevlerini yapıyor.

Neroli notası ilginç bir koku karakterine sahip. Yaz parfümlerinde sıklıkla karşılaştığımız portakal ya da limona çok benzemiyor. Neroli buruk, acımsı, yeşil, çiçeksi ve hafiften hüzünlü davranıyor. Evet, neroli ferahlatıcı ama portakal kadar da dinamik veya canlandırıcı değil. Hafif bir çiçeksi esinti olarak algılıyorsunuz ve yeşil çiçeksi tarafı daha ağır basıyor. Wood Neroli de isminden anlaşılacağı üzere odunsu neroli kokusu vaat ediyor.

Genele bakıldığında çiçeksi yeşil turunçgillerin büyük yer tuttuğunu görüyoruz. Odunsu tarafı sonlarda, o da sınırlı derecede karşımıza çıkıyor. Büyük resimde misk, odunsulardan daha fazla yer kaplıyor. Pek derinliği olmayan ve düz çizgide ilerleyen Wood Neroli, kalite anlamında hiç fena yerde durmuyor. Bu tür parfümlerin en büyük avantajıysa sevmesi ve kullanması kolay yapıda olmaları. Onu deneyip de nefret edecek çok fazla kişi çıkmayacaktır. Güvenli bir yaz parfümü olarak düşünülebilir.

Eau de Parfum formunda olması tabii ki iyi haber ama performansı çoğu turunçgil kokusu gibi vasatı aşamıyor. Kalıcılığı idare eder, etrafa yayılımı ilk patlama dışında yüksek değil. Erkek parfümü olarak piyasaya sürülse de kadınlar rahatlıkla kullanabilir bu serin Akdeniz kolonyasını.

Kokusunu ünlü isim Alberto Morillas tasarlamış. Wood Neroli, abartılı fiyata sahip Tom Ford’un Neroli Portofino’suna uygun rakamlı seçenek olarak bakılabilir.

Koku Güzelliği:10/7.5

8 Temmuz 2020 Çarşamba

Christian Dior – Miss Dior Blooming Bouquet (2014)

“1947 yılında Miss Dior parfümü, Couture kokusu olarak Christian Dior’un New Look tarzının devrimci siluetini somutlaştırdı ve ilham verici kumaş kıvrımlarının duygusallığını kokuyla uyandırmak için doğdu. O zamandan beri Dior, moda ve kokusal devrimleri biliyor, Miss Dior hepsine eşlik ediyor. Şevkini ve Couture ruhunu kaybetmeden tam hızla ilerliyor.

Miss Dior Blooming Bouquet, Kalabriya bergamotunun tazeliği ile aydınlatılan ve beyaz misklerin hassas etkileşimiyle süslenmiş narin şakayık ve gül buketi temasına sahiptir. Bu çiçek buketi Christian Dior’un efsanevi çiçek tutkusuna saygı duyar.”

Christian Dior’un ünlü klasiği Miss Dior’un uzun yıllar sonra hala devam parfümleri çıkarması gerçekten ilginç. Miss Dior öylesine sevilen bir kadın parfümü ki, elli yıldan fazla zaman geçmesine rağmen, isminin değerinden bir şey kaybetmiyor. 2014 yılında Miss Dior’un devam parfümü olarak Blooming Bouquet piyasaya sürüldü. Yukarıdaki tanıtım cümlelerine sahip Blooming Bouquet’te dört koku notası öne çıkarılmış: Bergamot, gül, şakayık ve beyaz misk.

Blooming Bouquet’in açılışı ekşi turunçgillerle gerçekleşiyor. Açıklanan notalarındaki bergamot hissediliyor. Kısa süre sonra çiçeklerin hakimiyeti artıyor. Kadınsı beyaz çiçekleri anımsatan orta kısmında şakayık önemli yer tutuyor. Gül, tatlı ve hatta ekşi meyvemsi verilmiş. Hatta azıcık da yasemin olabilir orta notalarında. Sonlarda yapaylık emareleri gösteren çiçeklere misk ekleniyor. Blooming Bouquet’in özeti böyle denebilir.

Karşımızda yüzlerce örneği olan meyveli-çiçeksi parfüm teması bulunuyor. Kadınsı çiçekler ve tatlı, lezzetli, ekşi meyvelerin karışımıyla standart, sabunsu, vasata yakın ve yaratıcı olmayan bir koku formu bizi karşılıyor. Genç hanımefendilerin sevebileceği, canlı, tamamen kadınsı ve sıradan tarzıyla, basit bir ilkbahar parfümüne benziyor. Bu kokunun o kadar çok benzeri var ki, kimi kadın deodorantlarında bile o hissi almanız mümkün.

Christian Dior parfümevi, çoğunluğa hitap edebilecek bu parfümüyle yaratıcı ve benzersiz olmak gibi kaygılar taşımamış. Rakiplerine gönderme yaptığı bu basit koku formuyla ve Dior etiketiyle başarılı olacağını düşünmüş olabilir. Kokusu kötü değil ama almaya değecek kadar ilginç de değil.

Birçok kadın parfümünün aksine Eau de Toilette konsantrasyonunda. Performans anlamında başarısız diyebilirim. Hem kalıcılığı hem de etrafa yayılımı az. Günlük kullanıma uyabilecek, her ortamda kullanılabilecek yapısıyla, çiçek buketi gibi kokmak isteyen kadınlar deneyebilir.

Kokusunu Francois Demachy tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/6

19 Mayıs 2020 Salı

Acca Kappa – White Moss/Muschio Bianco (1997)

İster ana akım ister niş markalar olsun, her parfüm üreticisinin en az bir tane popüler parfümü oluyor. Markalar, bazı parfümlerine fazlasıyla anlam yükleyebilir ya da önem verebilir. Pazarlama anlamında öne çıkarılan parfümler, genellikle eski tarihli ya da ilk parfümdür. Acca Kappa niş parfümevi de imza parfümü olarak White Moss’u vurguluyor. Diğer ismi Muschio Bianco olan White Moss, Acca Kappa’nın internet sitesinde “Değerli lavanta ve ardıç esansiyel yağları kullanılarak özenle hazırlanmıştır. White Moss, vücudu İtalyan baharının kokusu ve tazeliğiyle çevreler. Tatlı, şehvetli notaların uyumlu karışımı; hafif odunsular, amber ve misk. Hassas ve rafine doğal malzemelerle oluşturulmuştur. Erkekler ve kadınlar içindir. Acca Kappa’nın çağdaş klasiğidir.” cümleleriyle tanıtılmış.

White Moss’un açılışı sabunsu bergamotla gerçekleşiyor. Buradaki sabunsuluğun aldehitlerden geldiğini söyleyebiliriz. Başka bir ferah eleman olarak neroli de kullanılmış sanki. Üst notaları, pürüzsüz, saf, yüksek kaliteli ve durağan denebilir. Orta kısımda sabunsuluk devam ediyor. Burada misk devreye giriyor. Geri planda ardıç meyvesi var sanki fakat sabunsu misk öyle büyük yer kaplıyor ki ne lavanta ne de ardıç, yönetimi ele alamıyor. Kapanışta büyük değişim yok. Aromatik, sabunsu misk alt notaları domine ediyor.

White Moss ismini görünce yosun ya da meşe yosunu merkezli parfümle karşılaşacağımı düşünüp, meraklanmıştım. Kullanım döneminde yosuna pek rastlamadım. Belki de parfümün ismi White Musk olmalıymış. Çünkü White Moss, ağırlıklı olarak turunçgilli, sabunsu miskten oluşuyor. Genel yapıda büyük değişim yaşanmıyor. Düz çizgide ilerliyor. Derinliğe sahip olmadığı söylenebilir. Temiz ve basit kokuyor. Hiçbir zaman dinamik ve canlı değil.

White Moss için sanırım anahtar kelimeler temizlik ve huzur. Eğer ferah, sakin, zarif ve temiz kokan parfüm arıyorsanız çok iyi seçeneklerden birisi. Niş markaya yakışır derecede yüksek kaliteli, uyumsuzluk veya yapaylık barındırmıyor. Yumuşacık davranıyor. Kimi yorumcuların dediği gibi yeni yıkanmış nevresim veya bolca yumuşatıcı kullanarak yıkanmış beyaz tişörtler gibi kokuyor. Çoğu zaman huzur veriyor.

Kokusal olarak Azzaro – Chrome, Prada Amber Pour Homme ve Helmut Lang Eau de Cologne gibi parfümlerin tarafına yakın duruyor. Tıpkı ismi gibi bembeyaz kokuyor.

Kullandığım Eau de Cologne versiyonuydu ve tabii ki etrafa yayılımı zayıftı. Kalıcılığı EDC’ye göre fena değil. Bir de Eau de Parfum versiyonu varmış. Kadın-erkek herkes kullanabilir, cinsiyetsiz bir parfümü andırıyor. İlkbahar-yaz dönemi için uygun olacaktır. Beyaz ipek gömlek ve beyaz keten şort giyip bu parfümü kullanmak, size ayrı bir keyif verecektir.

Koku Güzelliği:10/6.5

14 Mayıs 2020 Perşembe

Jean Paul Gaultier – Le Beau (2019)

“Bir sabah, Jean Paul Gaultier, fabrikasının içine doğru yürüdü. Fabrikası geniş, canlı ve mutluydu. Gaultier, kadına baktı ve sonra erkeğe baktı. Ve dedi ki, “kadınlar ve erkekler birlikte vakit geçirmeli, böylesi daha iyi olur”. Birinci günde bahçeyi yarattı. Bahçe büyülü ve büyüleyiciydi. İkinci gün La Belle ve Le Beau’yu yarattı. Bu iki parfüm Jean Paul Gaultier’in klasikleşmiş eserlerinden Le Male ve Classic’ten doğdular. La Belle ve Le Beau, dünyadaki ilk günlerinde çıplaktılar. Üçüncü günde en hoş, ilahi ve nefis günahları yarattı. Dördüncü günde dinlendi. Onun bahçesinde partiler yapılırdı. Herkes, kendilerini ve birbirlerini keşfetmek havasındaydı. Ve kokusu neredeyse ilahiydi!”

Jean Paul Gaultier’in garip internet sitesinde Le Beau isimli erkek parfümünün tanıtımında yukarıdaki cümlelere rastlıyoruz. Gaultier’in efsaneleşmiş erkek parfümü Le Male’nin devam kokularından olan Le Beau, resmi tanıtımında bahçe temasını öne çıkartmış. Tabii buradaki bahçe sıradan bir mekan değil. Tanıtım cümlelerinden anladığım kadarıyla cennet bahçelerine ve Tanrı’nın dünyayı yaratma sürecine esprili olarak gönderme yapmışlar. Le Beau’nun tanıtımında üç tema öne çıkarılmış: Bergamot, hindistan cevizi ağacı ve tonka fasulyesi. Ayrıca odunsu aromatik olarak sınıflandırmışlar.

Le Beau’nun açılışı ferah turunçgillerle gerçekleşiyor. Hoş, modern ve nanemsi turunçgiller bergamot-portakal ikilisine benziyor. Yaz parfümü ferahlığında ve basitliğindeki başlangıcını beğendim. İlerleyen saatlerde nanemsi turunçgillerin hakimiyeti devam ediyor. Orta kısımda turunçgillere hindistan cevizi ekleniyor. Buradaki hindistan cevizi fazlaca baskın, yağlı veya ağır değil. Turunçgillerin gerisinde kalmaya çalışan hindistan cevizi güzel verilmiş. Sonlarda ana yapı değişmiyor. Naneli turunçgiller ve hindistan cevizi son bölümde de etkili. Bir parça tonka fasulyesinin katılımıyla gerçekleşen alt notalar oldukça zayıf denebilir.

Le Beau, anlaşılacağı üzere tam ferah yaz parfümü. Gaultier’in şöhretli erkek kokusu Le Male’nin devamı olduğuna bakmayın çünkü çok benzer tarafı yok. Le Beau, naneli tropikal kokteylleri andırıyor. Uzak Doğu Asya ülkelerinde, okyanusun ortasında bulunan ve bembeyaz kumsalları olan, sahillerde hindistan cevizi ağacının altında uyuklanılan, tropik cennet gibi adalardan birisindeymiş gibi hissettiriyor. Nane, sıcak yaz günlerinde serinletici etki yapıyor. Biliyoruz ki birçok yaz kokteylinde nane kullanılıyor. Le Beau’daki lezzetli bergamot ve hoş hindistan cevizi aroması da sizi Mauritius adasındaki bir otelin havuz başında içilen rengarenk kokteyllere götürebilir.

Le Beau, birçok yaz parfümü gibi basit, derinlikten yoksun, turunçgilli, zayıf, yapaylık sınırında, uzun süreli kullanımda sıkılabileceğiniz ve performans sorunu yaşayan bir arkadaş. Aynı zamanda sevmesi ve kullanması kolay, sizi koklayan çoğu kişinin beğeneceği ve övgüler alabileceğiniz, burnu ve algıları zorlamayan, leziz, deniz kenarını hatırlatan, tatil hayalleri kurduran, ağır ve bıktırıcı kış parfümlerinden kurtulmanın sevincini yaşatan bir arkadaş. Bardağın hangi tarafına bakacağınıza en iyisi siz karar verin.

Le Beau’nun beni en çok heyecanlandıran tarafı orta kısımda bulunduğu söylenen hindistan cevizi temasıydı. Gaultier’in internet sitesinde hindistan cevizi değil de hindistan cevizi ağacından bahsedilmesi biraz tuhaf. Hindistan cevizli harika parfümler arayan birisi olarak merakla kullandım Le Beau’yu. Aşırı dozda hindistan ceviziyle karşılaşmadım. Geri planda hissediliyor hindistan cevizi ama bence büyük resim nanemsi turunçgil formuna yakın.

EDT olan Le Beau’nun kalıcılığı eh işte, etrafa yayılımı güçlü değil. Biraz Guerlain Homme’nin EDT versiyonunu hatırlattı bana Le Beau. Ayrıca Virgin Island Water’ın vasat benzeri olarak da düşünülebilir. Günlük kullanıma rahatlıkla uyum sağlayacaktır. Kokusunu Quentin Bisch tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/6.5

5 Nisan 2020 Pazar

Franck Boclet – Velvet (2019)

Franck Boclet’in 2019 yılı çıkışlı parfümü Velvet, markanın Rock & Riot Ivory serisine ait. Son yıllarda birçok yeni parfüme imza atmasıyla gözlerin çevrildiği Franck Boclet koleksiyonu, Rock & Riot serisiyle evliliği, aşkı ve romantizmi tanıtımlarda merkeze yerleştiriyor. Velvet’te de kural bozulmamış. Franck Boclet’in internet sitesinde Velvet, meyveli, odunsu oryantal olarak sınıflandırılmış.

Velvet’in “Huzur ve sevgi arayan ahenkli bir çift gibi şehvetli koktuğu” iddia edilmiş. Parfümün açıklanan notalarındaki en ilginç öğe pamuk şekeri. Ayrıca oldukça sevdiğim meyveler olan erik, şeftali, incirin isimleri geçiyor ki bu durum merakımı daha arttırdı. Parfümün açılışı oldukça kuru ve tozlu yapıyla gerçekleşiyor. Anasona benzettiğim ilk saniyelerde, üst notalarında bergamot ve portakal varmış. Turunçgiller pek alışık olduğumuz gibi kullanılmamış. Eski tarz erkek parfümlerini hatırlatan garip açılışı pek sevemedim. Orta kısımda kuru ve tozlu yapı devam ediyor. Bu bölümde tozlu incir yaprağı, erik ve şeftali algılanıyor ama yine günümüzün yeni nesil parfümlerindeki gibi bolca tatlılık bulunmuyor. Acımtırak ve buruk aromatik otlar geri planda bulunuyor. Oysa Franck Boclet’e göre geri planda misk, sedir, sandal ağacı ve pamuk şekeri bulunuyor.

Velvet’in resmi tanıtımında üst notalarındaki bergamot ve portakalın ışıl ışıl parladığı belirtiliyor. Kullanım dönemindeyse durumun pek öyle olmadığı anlaşılıyor. Buradaki garip ve anasonsu turunçgillerin ferah, parlak, doğal ve gerçekçi olmadığını söyleyebilirim. İlacımsı acılıkta, öksürük şuruplarının, eczanelerin, medikal depoların kokusunu anımsatan yapısıyla üst ve orta notaların bir kısmı herkese hitap etmeyecek tuhaf yeşil temaya sahip.

Gerek notalarından gerekse tanıtımından parfümün meyve eksenine yakın olduğu anlaşılıyor. Meyveler (erik, incir ve şeftali) lezzetli ve doğal değiller. Bu meyveler içinden en çok incir-incir yaprağının önde olduğunu sanıyorum. Buradaki erik kullanımı Tom Ford – Plum Japonais’teki gibi tatlı ve karanlık değil. Şeftaliyse, Mitsouko’ya hafiften öykünmüş belki de. Parfümün en kafa karıştıran notasıysa pamuk şekeri.

Pamuk şekerini görünce önce ürktüm. Yine günümüzün bol şekerli-tatlı koku profilinin tekrarı olacak sandım. Velvet’in geneline baktığımda sonları saymazsak fazlaca şekerli kokmuyor. Tatlılık var ama abartılı değil. İlk dakikalardaysa hemen hemen hiç şekerli hissiyat yok. Bu iyi haber ama kuru-tozlu yapısı, alışılmadık ve burnu zorluyor.

Acımsı, otsu, yeşil yapı, Franck Boclet’in yine Rock & Riot serisine ait parfümlerde karşıma çıkmıştı. Blue Moon ve Be My Wife’ta da benzer temayı algılamıştım. Velvet, bu anlamda sürpriz yapmıyor. Biraz sıra dışı, sevmesi ve kullanması zor bir parfüm. Konforlu değil ve herkese uymayabilir. Almadan önce denemenin şart olduğunu düşünüyorum.

Velvet’in güzel taraflarından birisi Extrait formunda olması. Parfümlerin en yoğun konsantrasyonunu temsil eden Extrait, az sayıdaki marka tarafından kullanılıyor. Kalıcılığı iyi olsa da etrafa yayılımını ilk patlama dışında güçlü bulmadım. Her ne kadar turunçgiller ve meyvelerden bahsedilse de ferah değil. Sıcak yaz mevsimi dışında kullanmak iyi sonuç verebilir. Uniseks olarak sunulmuş fakat erkek kullanımına yakın denebilir. Kokusunu Bruno Herve tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/5.5

30 Ocak 2020 Perşembe

Carolina Herrera – Bad Boy (2019)

2016 yılında kadın ayakkabısı formundaki şişesiyle ve hoş ismiyle adından söz ettirmişti Carolina Herrera’nın feminen parfümü Good Girl. Her ne kadar 212 serisinin popülaritesini yakalaması zor görünse de Good Girl, pazarlama anlamında başarılı bir işti. Çok büyük ihtimalle Good Girl’ün sıradışı şişesiyle yakalanan başarının benzeri, 2019 yılında bu sefer erkek parfümüyle yakalanmak istendi. Yine Carolina Herrera’dan ilginç bir şişe ve dikkat çekici ismiyle, pazarda yer almaya başladı Bad Boy isimli erkek parfümü.

Carolina Herrera’nın internet sitesinde Bad Boy’un, “modern erkeksiliğin sembolü” olarak tanıtıldığını görüyoruz. Bad Boy, hem modernliği yansıtırken bir taraftan da güçlü, kendisine güvenen erkeği karakterize ediyormuş. Aynı zamanda kendi yolunu çizen asi erkeğin parfümüymüş. Hatta Bad Boy’un modern kahramanların kokusu olduğundan bile bahsedilmiş ki artık ne diyeyim bilemedim. Bütün bu pazarlama cümlelerinin hengamesinde, açıklanan notalarındaki kakao en çok ilgimi çeken unsur oldu.

Bad Boy’un açılışı metalik ve modern yapay turunçgillerle gerçekleşiyor. Açıklanan üst notalarındaki bergamot ilk saniyelerde hissediliyor fakat bergamot notası keşke daha kaliteli ve gerçekçi verilseymiş. Bir süre sonra şekerli bergamota yeşil tema eşlik ediyor geri planda. Orta kısma geçildiğinde yeşil bergamot kokusuna şekerli baharatlar ekleniyor. Buradaki baharatlar keskin ve burun yakan cinsten değil. Kenarları törpülenmiş tatlı baharatlar muhtemelen biber notasını karşılıyor. Orta kısımda kakao ekleniyor kompozisyona ama bildiğimiz lezzetli bir kakao kokusu beklemeyin. Sonlarda odunsu tarafa kayıyor Bad Boy. Yüzlerce yeni nesil erkek parfümündeki yapay ve şekerli sedir ağacı, bize yeni bir tat sunmuyor.

Ahhh Bad Boy. Evet, şişen gayet şekilli ve raflarda seni görenleri kendisine çekecektir. Kötü oğlan anlamına gelen ismiyle, ergen genç erkekleri hedefleyeceği varsayılabilir. Görüleceği üzere pazarlama anlamında sorunu bulunmuyor Bad Boy’un. İyi de her şeyden önemlisi şişenin içindeki sıvı nasıl kokuyor derseniz büyük hayal kırıklığı olduğunu söyleyebilirim.

Sanırım 2010’lu yıllardan sonra girdi bu tarz kokular parfümeri dünyasının gündemine. Bolca tatlı hatta şekerli turunçgiller, şekerli aromatik baharatlar, abartılı tonka fasulyesi kullanımı ve yapay/bıktırıcı şekerli sedir ağacı kombosu, sinir bozucu şekilde, popüler ana akım parfümcülük sektörünü sarıyor. Modern şekerli, aromatik, metalik turunçgilli, jenerik ve sıkıcı erkek parfümlerinin kötü bir devamı Bad Boy. Yenilik yok, ilginçlik yok, kalite yok, performans yok, ne var bilemiyorum. Sanırım markaların amacı 12-22 yaşındaki erkekleri tavlamak bu tür parfümlerle.

Bad Boy’un koku formu o kadar tanıdık ki… Azzaro – Wanted, Paco Rabanne – Incivtus/Pure XS, Versace Pour Homme Dylan Blue, Yves Saint Laurent – Y Pour Homme, Acqua di Gio Absolu, yeni Givenchy – Gentleman parfümlerinin sıradan karışımı denebilir Bad Boy’a. Tabii aynı zamanda bu popüler parfümlerin de doğal rakibi kötü oğlan. Kimi kullanıcılar 1 Million’a benzetmiş ama bence büyük benzerlik yok aralarında. 1 Million çok daha güzel kokusal anlamda.

Burnum her kullanımda kakaoyu aradı ama pek başarılı olamadı ne yazık ki. Kakao varsa da tonka fasulyesinin ağırlığı altında ezilmiş büyük ihtimalle. Bad Boy’u kıyafetlerim üzerinde koklarken bir taraftan da çamaşır yumuşatıcılarının o garip aroması aklıma geliyor.

Daha da bahsedecek tarafını bulamadığım Bad Boy, EDT formunda. Kalıcılığı idare eder, etrafa yayılımı güçlü değil. Serin ilkbahar-sonbahar dönemlerine uyacağını düşünüyorum. Çok sıkmamak kaydıyla serin yaz akşamlarında da fena olmaz.

Koku Güzelliği:10/4

4 Ocak 2020 Cumartesi

Faberge – Brut (1964)

1800’lü yıllarda mücevher işiyle ilgilenen Faberge ailesi, 1930’lı yıllara gelindiğinde ilginç durumla karşılaştı. 1937’de Rus kökenli Amerikalı tüccar Sam Rubin, parfüm işi yapmaya başladı. Sam Rubin’in arkadaşı Dr. Armand Hammer’in (kendisi Lenin’in özel izniyle Sovyetlerin ilk yabancı imtiyaz sahibiydi) önerisi üzerine ürettiği parfümleri markalaştırmaya karar verdi. Sam Rubin parfüm markasının ismini Faberge Inc olarak belirledi.

Tabii bu isme, ilerleyen zamanlarda mücevher işiyle uğraşan Faberge ailesinden itiraz geldi. Kendi mücevher markası isminin habersiz olarak parfümde kullanılmasını istemediler. Sam Rubin ve Faberge ailesi anlaşma yoluna gittiler. Sam Rubin yirmi beş bin dolar karşılığında Faberge ailesinden isimlerini sadece parfümlerde kullanmak için yasal izni aldı. Böylece Faberge parfüm markası doğdu.

Faberge’nin en önemli parfümü şüphesiz erkekler için üretilen Brut idi. 1964 yılında piyasaya sürülen Brut, kısa sürede memleketi Amerika’da büyük satış rakamlarına ulaştı. Sonrasında dünyaya pazarlanan Brut, küresel çapta adeta fenomene dönüştü. Amerikan parfümleri arasında Old Spice ve Brut’un ayrı yere sahip olduğunu çoğu kokusever bilir.

“Erkeğin esansı” sloganıyla maskülen tarafını açıkça ilan eden Brut’un açılışı eski bergamot, aromatik otlar (ağırlık fesleğende) ve anasonla gerçekleşiyor. Bu oldukça tanıdık aroma, daha sonra birçok parfümde tekrarlandı. Orta kısımda buruk otlar ve anasona lavanta ekleniyor. Başlangıcıyla paralel devam eden orta kısımdan sonra alt notalar geliyor. Kapanışta sandal ağacı ve miskin daha etkili olduğunu söyleyebilirim.

Brut, sahip olduğu slogana uyum sağlıyor ve erkeksi tarafını hissettiriyor. Tozlu, nostaljik anason ve lavanta kokunun ana hattını oluşturuyor. Bu iki öğeye ikincil derecede ekşi-buruk otlar ve baharatların eşlik ettiğini sanıyorum. Parfümün geneli aromatik organik kimyasal bileşiğe benziyor. Tanımlanması ve adlandırması zor koku formu diğer taraftan da o kadar bilindik ki…

Brut ve Old Spice için kimileri baba kolonyası bazıları da berber dükkanı kokusu diyor ki haklılar. Çoğu baba Old Spice ya da Brut’un traş sonrası kolonyalarını kullanmıştır. Diğer taraftan da bazı erkek berberlerine girildiğinde bizi pudramsı anlatması zor koku karşılar. Brut o kokuyu da andırıyor. Düz çizgide ilerliyor, pek değişmiyor. Kalite anlamında burun tırmalamasa da güncel versiyonun biraz içinin boşaltılmış olduğu anlaşılıyor.

Brut’un iki farklı şişesi var. Birisi benim kullandığım gri ve kare şeffaf şişe. Bu şişedeki kokunun eski egzotik ve çarpıcı Brut kolonyasıyla çok ilgisi kalmamış. Eski sert, erkeksi ve dolgun Brut’un sulandırılmış, seyreltilmiş, günümüz haline uyarlanmış hali diyebilirim kare şeffaf şişe. İlerleyen yıllar ve markanın birkaç defa el değiştirmesiyle eski kokusundan uzaklaşmış ne yazık ki Brut. Kokusu zaman zaman traş köpüklerini veya ucuz deodorantları andırıyor. Bir daha ki sefere uzun mavi dökme şişedeki versiyonu denemeliyim.

Brut kokusal olarak hem Rive Gauche Pour Homme’ye hem de Penhaligons – Sartorial’a benziyor. Eğer Brut’u seviyorsanız fakat çok daha kaliteli versiyonunu arıyorsanız o zaman Sartorial iyi seçenek diyebilirim. Brut 1970’li yıllardan kalma modası geçmiş ve eski kokarken, Sartorial onun daha güçlü ve 1990’larda güncellenmiş genç kardeşi gibi denebilir.

Brut’un hiçbir parfüme benzemeyen sıradışı çarpıcı kokusu tabii ki ünlülerin de ilgisini çekmiş. Elvis Presley, Arnold Schwarzenegger, Jon Bon Jovi, Sean Bean gibi ünlülerin Brut kullanıcısı oldukları belirtilmiş.

EDT formunda Brut. Kalıcılığı normal, etrafa yayılımı düşük denebilir. Yirmi beş yaş üzeri erkeklere önerebilirim. Her mevsim kullanılabilecek kokusu sadece yaz sıcaklarında ağır kaçabilir. 1964 yılında Karl Mann tasarlamış kokusunu.

Koku Güzelliği:10/5

20 Aralık 2019 Cuma

Ormonde Jayne – Rose Gold (2016)

İngiltere merkezli niş parfümevi Ormonde Jayne, son yıllarda büyük atak yaparak, arka arkaya yeni parfümlerini dünya kokuseverlerine sunuyor. Gösterişli ve provakatif kampanyalar yapmayan Ormonde Jayne’nin 2014 yılında Gold Collection isimli serisi hayata geçmişti. 2014 çıkışlı ilk parfüm Black Gold’du. Serinin ikinci parfümü 2016 yılı çıkışlı Rose Gold oldu. 2017 yılında da White Gold görücüye çıktı.

Ormonde Jayne’nin internet sitesinde Rose Gold’un iddialı ve canlandırıcı gül parfümü olduğu vurgulanmış. Doğru yerde kullanmaya bağlı olarak bir fıs uygulamanın yeterli olabileceği söylenmiş. Ayrıca sizi sıradışı hale getirebilecek büyüleyici ve görkemli olduğu da belirtilmiş.

Rose Gold’un açılışı serin-soğuk turunçgiller ve gülle gerçekleşiyor. Açıklanan üst notalarında yeşil limon, bergamot ve portakal çiçeği özütü varmış. Üst notaları ferah olmayan turunçgilli gül temasına yakın denebilir. Başlangıcı gayet güzel. Orta bölümde ilginç şekilde serin tarafını kenara bırakıp, sıcak, neredeyse baharatlı, sabunsu, kremsi, vazelinsi karanlık gül kokusuna yerini bırakıyor. Yine resmi orta notalarında taif gülü, karanfil, yasemin, orkide ve nilüfer var. Orta kısımda artan gülün sebebi belli ki taif özütü. Taif gülüne eşlik eden karanfil-karabiber ve en gerideki sabunsu, yağlımsı yasemin, parfümün orta kısmına imzayı atıyor. Sonlarda gül yine etkili. Baharatlar kapanışta algılanabiliyor. Alt notalarda gülle birlikte verilen öd ağacı ve sandal ağacı, onun harika şekilde sonlanmasını sağlıyor.

Rose Gold, isminden de anlaşılacağı üzere gül ağırlıklı denebilir. Rose Gold’un farklı yanları şöyle sıralanabilir:

1) Başlangıçtaki serin turunçgilli gül
2) Parfümlerde çok sık görmediğimiz taif gülü
3) Hem kırmızı hem de şeffaf şişeye sahip olması
4) Schinus Molle (Türkçeye yalancı karabiber olarak çevrilmiş) notası.

Rose Gold, Türkiye’deki birçok kişinin koklaması halinde hacı yağlarını andıran güle benzetebileceği temaya sahip gibi. Bu durum çok anlaşılmaz değil çünkü koyu, ağır ve yağlımsı gül gibi kokan bir arkadaş. Başlangıçtaki soğuk turunçgillerin gayet farklı yöne çektiği Rose Gold, orta bölümde ödünsüz gül parfümüne dönüşüyor. Bu andan itibaren kullanması ve sevmesi zorlaşıyor. Aynı zamanda genele hitap etme olasılığı düşüyor fakat sanatsal fonksiyonlarını da göstermekten geri kalmıyor.

Rose Gold, Ormonde Jayne’nin internet sitesinde bahsettiği gibi yüzde otuz saf yağı içinde barındırdığını hissettiriyor. Bunu da baskın ve dolgun yapısıyla gerçekleştiriyor. Onun artistik gül parfümü olduğu belli. Ana akıma hitap etmeyen, niş parfümlere aşina olmayan kişilerin pek ilgisini çekmeyecek fakat düşünce olarak anlamlı bir deneme. Sonuç ise orta kısımda garip şekilde sabunsu hissettiren, başlangıcında ve sonlarında başarılı kokan bir eser.

Rose Gold’a aşık olmasam da bazı niş parfümlerin aksine giyilebilir buldum. İçeriğindeki gül ve çiçekler sayesinde kadın kullanımına yakın durduğunu söyleyebilirim. Çarpıcı ve farklı kokusuyla, gül merkezli parfümlerin içinde kendisine yer edinebilecek mi ilerleyen yıllar bize gösterecek.

Farklı kaynaklarda Rose Gold’un kokusunu Geza Schoen’in yaptığı yazılmış. Pure Parfum formundaki Rose Gold’un kalıcılığı gayet iyi. Etrafa yayılımı ortalama seviyede. Sonbahar-kış dönemine uyacaktır. 435 dolarlık inanılmaz yüksek fiyatına istinaden denemeden almanın hiç de iyi fikir olmadığını söylemeliyim. Tematik ve ağır yapısı, günlük kullanımdan ziyade akşam saatlerine uygun hale getiriyor onu.

Koku Güzelliği:10/7