limon etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
limon etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

26 Ocak 2021 Salı

Trussardi Uomo (2011)

1911 yılında İtalya’nın Bergamo şehrinde kurulan bir marka Trussardi. Lüks eldivenler üreten atölyeden, bugün dünyanın elliye yakın ülkesinde faaliyet gösteren küresel markaya dönüştü. Tekstil, küçük deri ürünleri, ev mobilyası, aksesuar ve parfüm alanında çalışan Trussardi’nin 1983 yılında kokular dünyasına giriş yaptığını görüyoruz.

İlk parfümleri erkekler için Trussardi Uomo, koku bağımlısı koleksiyonerlerin iyi bildiği ve sevdiği önemli klasiklerden birisiydi. Yıllar içinde ne yazık ki bu önemli parfümün üretimi bitirildi ve 2011 yılında, markanın kuruluşunun yüzüncü yılı şerefine tekrardan piyasaya sürüldü. Aynı siyah şişeye sahip yeni Trussardi Uomo ile birlikteyim bir süredir. Trussardi’nin internet sitesinde parfümün tanıtımında, İtalyan ruhunun zarif ve çağdaş yönü vurgulanmış. Birçok İtalyan markanın, parfümlerinin tanıtımında İtalyan ruhundan bahsetmeleri bizim için sürpriz olmuyor.

Trussardi Uomo’nun ilk saniyeleri ferah turunçgillerden oluşuyor. Metalik ve dağınık hissi veren limon, portakal ve bergamot yüksek kaliteli olmaktan ziyade bilindik ve ortalama kokuyor. Orta kısma geçildiğinde turunçgillere menekşe ve ferah baharatlar ekleniyor. Bu andan itibaren 2010’lu yıllardan sonra bir dönem anaakım markaların çok kullandığı forma dönüşüyor. Aromatik baharatlı turunçgile sonlarda misk ve deri ekleniyor. Kapanışta harika deri beklerken hayal kırıklığına uğruyorum.

Trussardi Uomo, aromatik ferah baharatlar, metalik-yapay turunçgiller ve benim için sıkıcı dinamik menekşeden oluşuyor. İlk Trussardi Uomo’nun sağlam bir deri parfümü olduğu bilinir fakat 2011 çıkışlı yeni Uomo’da deri büyük yer tutmuyor. Buradaki menekşe Fahrenheit’teki kullanıma benzemiyor. Daha çok Gucci’nin yeni dönem vasat erkek parfümlerinden Gucci by Gucci Pour Homme’ye benziyor. Menekşenin erkeksi hissiyat verdiğini söyleyebilirim. Parfümün genelinin giymesi kolay, genele/vasata hitap eden yapıda olduğundan bahsedilebilir. Uomo’nun genel havası Bleu de Chanel tarzındaki calonemsi soğuk, nanemsi turunçgillere yakın duruyor.

Uomo’nun ilgimi çekmediğini daha ilk günkü kullanımda hissettim. Fikrim hala değişmedi çünkü sıradan turunçgil-menekşe kolonyası havası hayal kırıklığı yaşatıyor. Kimi kullanıcıların Uomo için harika İtalyan kolonyası tarzında olduğu yorumlarına katılamayacağım. Eğer harika İtalyan tarzı erkeksi kolonya arıyorsanız Acqua di Parma Colonia veya Dolce Gabbana Pour Homme’ye bakabilirsiniz. Yeni nesil ferah ve canlı erkeksi parfüm klişelerine rakip olmaya çalışan Uomo’nun bu haliyle pek ilgi çekmediğini görüyoruz. Oysa tasarımını Aurelien Guichard gibi genç ve başarılı parfümör yapmış.

Eau de Toilette formundaki Uomo’nun performansı iyi değil. Kalıcılığı idare etse de etrafa yayılımı yüksek olmadı tenimde. Ilık ilkbahar günlerinde kullanmak daha iyi fikre benziyor.

Koku Güzelliği:10/5

30 Ekim 2020 Cuma

Calvin Klein – Women Intense (2019)

Calvin Klein’in 2018 yılında piyasaya sürdüğü Women isimli parfümün bir yıl sora Intense versiyonunun çıkması sürpriz olmadı. Odunsu çiçeksi olarak sınıflandırılan Women Intense’nin tanıtımı şu cümlelerle yapılmış: “Daha güçlü, daha cesur! Calvin Klein Women Intense kendisine esin kaynağı olan kadınların karakteri gibi, sonsuz çeşitlilik ve derin karmaşıklık taşıyan kadınsılık içerisinde, tezatları kutluyor. Modern ve çok yönlü kadınların güçlendirilmiş gerçekliğinden ilham alıyor. Şişe tasarımı geçmişi yeniden yorumlayan zamansız bir dile sahiptir. Dünyaya kadın gözüyle bakan Anne Collier tarafından tasarlanan şişe, hem bakma hem de kendine baktırma eylemlerini ele alıyor. İhtişamlı portakal çiçeği, duyusal yumuşaklık sağlayan menekşe özü ve güçlü sandal ağacı içeriklerinin ahenkli uyumu ile zamansız bir koku yaratıyor. Çok yönlü, güçlü ve cesur kadınların imzası.”

Women Intense’nin açılışı miskli yumuşak turunçgillerle gerçekleşiyor. Bir parça bergamot ve portakal çiçeğini andıran yumuşacık ve soyut üst notalardan sonra olibanum benzeri reçinemsilik yerleşiyor. Geri planda başarılı verilmemiş menekşe karşımıza dikiliveriyor. Orta bölüm yumuşak olibanumu andıran hafiften plastiğimsi reçineliğe yakın duruyor. Sonlarda büyük değişim yok. Miskin etkisini arttırdığını düşünüyorum.

Oldukça basit ve genele hitap eden ve açık açık ne koktuğu belli olmayan özensiz bir parfüm Women Intense. Tenimde olibanum benzeri reçinemsilikle çiçeksi miskli yapının öne çıktığını söyleyebilirim. Tanıdık koku formunu bir türlü herhangi parfüme benzetemiyorum. Yumuşacık, hafif, tatlımsı ama şekerli olmayan genel yapı, modern ama sıradışı karaktere sahip değil.

Women Intense o kadar yumuşak ki üzerinize ne kadar sıksanız da kokmadığını düşünüyorsunuz. Bu hafif Eau de Parfum’un performansı ne yazık ki yüksek değil. Ne kalıcılığı ne de etrafa yayılımı tatmin etmiyor. İlkbahar-yaz mevsimlerine yakışacağını düşünüyorum. Kokusunu Honorine Blanc tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/6.5

10 Ekim 2020 Cumartesi

Dolce & Gabbana – K (2019)

“Dolce & Gabbana K, erkeğin özünü kendi elementinde yakalar. O, hayatının kralıdır. Kendi yolunu izler, ailesini ve sevdiklerini her şeyden çok önemser. Büyüleyiciliğini ve canlılığını göstermekten korkmaz, köklerine sadık kalır, moderniteyi kucaklarken geleneğe saygı duyar.”

Dolce & Gabbana’nın 2019 yılında piyasaya sürdüğü erkek parfümü K’nın yukarıdaki tanıtım cümleleri koku hakkında pek ipucu vermiyor. K’nın basit formlu şişesine tezat şekilde kapağının gayet süslü ve gösterişli oluşu parfümler evreninde ara ara karşılaştığımız durumlardan birisi. Kapağın kral tacı gibi olması ve parfümün isminin İngilizcedeki kral kelimesinin karşılığı King’i çağrıştırması şüphesiz tesadüf değil. Bakalım K, krallara layık bir parfüm mü?

K’nın açılışı yapay ambroksanı andıran steril, nanemsi turunçgillerle gerçekleşiyor. Dolce & Gabbana’ya göre K’nın üst notalarında kan portakalı, Sicilya limonu ve ardıç meyvesi kullanılmış. Limona fazla rastlamasam da sentetik tuzlu portakalın meyvemsi hissiyat verdiği bir gerçek. Orta kısımda kontrollü modern yapaylık devam ediyor. Ambroksan benzeri yapı biraz geriye çekiliyor. Orta bölümde aromatik baharatları görüyoruz. Sonlarda yapaylık pek kalmasa da sıradan odunsu tarafa doğru yelken açıyor. Bir parça paçuli ve misk, sedir ağacını andıran odunsulara eşlik ediyor.

Kullandığım K’nın Eau de Toilette versiyonu eksene sentetik, kimyasal moleküllere boğulmuş modern meyvemsiliğe ve güzel mi yoksa detarjanımsı mı koktuğu belli olmayan baharatsılığa göz kırpıyor. Bu tür ambroksanımsı, nanemsi, kavunumsu, Calone’msi  soğuk-serin parfümler çamaşır deterjanlarının o kimyevi rahatsızlığını hissettiriyor. K, berbat değil ama ne kalite anlamında ne de doğallık/gerçekçilik anlamında iyi yerde durmuyor. Temiz ilaç laboratuarının duvarlarına sinmiş tuhaf kokuyu andırıyor. 2015’li yıllar ve sonrasında karşılaştığımız tuzlu-steril-sentetik-ferah-ekşi-tatlı-doğaya ait olmadığını hissettiğiniz postmodern vasat parfümler furyasına Dolce & Gabbana da katkı yapmış.

K’nın rakipleri belli. Dior – Sauvage, Versace Pour Homme Dylan Blue, Chanel – Bleu ve diğerleri… K, genele hitap eden, kullanan çoğu genç arkadaşın ilgisini çekebilecek, ilk rüzgarıyla bir sürü deneyimsiz parfüm severe kendisini aldırabilecek yapıda. Oysa ki parfüm ustalarının ve acımasızca mükemmeli arayan koku gustolarının ilgisini çekmeyecek, sıradan, modern ve daha şimdiden klişe bir hayal kırıklığı denebilir K.

İlkbahar-yaz günlerine uyum sağlayabilecek K’yı, Daphne Bugey ve Nathalie Lorson birlikte tasarlamış. Kalıcılığı iyi sayılsa da etrafa yayılımı vasatı aşamıyor. İlkbahar-yaz döneminde kullanmaya daha uygun duruyor.

Koku Güzelliği:10/5

20 Eylül 2020 Pazar

Jo Malone – Red Roses (2001)

İngiltere merkezli niş parfümevlerinin en bilinenlerinden birisi denebilir Jo Malone için. Her ne kadar kendi kurduğu markasını Estee Lauder’e satsa da Jo Malone, dünya çapında başarı yakalamış durumda. Gelinen noktada küresel bir niş parfümevi gibi davranıyor. Sürekli yeni parfümler piyasaya sürerek koleksiyonu genişletiyor. Hemen hemen her temayı ve notayı kullanarak eksik parça bırakmamaya çalışıyor.

Jo Malone gibi iddialı markanın, parfümeri dünyasının en temel çiçeklerinden gül üzerine parfüm üretmemesi düşünülemezdi. Markanın en bilinen gül parfümünün Red Roses olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. 2001 yılı çıkışlı Red Roses, markanın 2000’li yıllardaki karakterini izlemek açısından da hoş bir deneyim oldu benim için. Jo Malone’nin internet sitesinde Red Roses şu cümlelerle tanıtılmış: “Modern romantizmin kaynağı. Dünyanın en seçkin yedi gülünün şehvetli karışımı. Ezilmiş menekşe yaprakları ve limon dokunuşu ile yeni toplanmış çiçek buketi gibi açılıyor. Şaşırtıcı derecede temiz ve saf.”

Red Roses’in ilk saniyeleri bir parça limon, azıcık nane ama en çok da ferah gülle gerçekleşiyor. Açılışı gayet kadınsı, temiz, kaliteli, pürüzsüz ve gül kolonyalarını anımsatıyor. İlerleyen saatlerde koku karakterinde büyük değişim olmuyor. Orta kısımda temiz ve ferah sayılabilecek güle biraz menekşe ekleniyor. Misk de gül sularını andıran orta kısımdaki gülün yanında bulunuyor. Sonlarda miskli gül kapanışı yapıyor.

Red Roses, isminden de anlaşılacağı üzere gerçekçi ve bahçenizdeki kıpkırmızı güller gibi kokuyor. Bu yüksek kaliteli aroma hemen hemen hiç değişmeden devam ediyor. Basit, canlı, şeffaf, azıcık sabunsu, limonlu gül, birçok yeni nesil gül parfümündeki gibi bolca şekerli ya da ağır verilmemiş. Her kullandığımda bana gül sularını anımsattı. Uzun süreli kullanımda sıkıcı olacağı gibi bir önyargım var ne yazık ki.

Gördüğüm kadarıyla uzun uzadıya onu anlatmak yersiz çünkü karşımızda tekdüze ve gerçekçi bir gül aroması var. Onun çok yaratıcı ya da ilginç koktuğunu söylemem mümkün değil. Bize gül kokusu şöleni yaşatamayacak olsa da İngiliz gelenekselliğinin veya Viktorya dönemi şatolarının bahçelerinin şıklığını ve Britanya’nın yüksek kaliteli el işçiliğine sahip eserlerini anımsatması bakımından Red Roses, saf ve tertemiz gül kokusu arayan parfüm delilerinin listesinde üst sıralarda yerini korumaya devam edecektir.

Red Roses’ı bazı kaynaklar Lucien Piquet ve Patricia Bilodeau’nun birlikte tasarladığı iddia etmiş. Eau de Cologne formunda olmasına rağmen performansı şaşırtıcı derecede iyi. Hem kalıcılığı hem de etrafa yayılımı EDC için yeterli. Tabii ki kadın kullanımına yakın duruyor. Günlük kullanımda her yere uyum sağlayabilecek, ılık ilkbahar döneminde en iyi tepkilerini verebilecek Red Roses’ı deneyen çoğu kadının rahatlıkla benimseyeceğini düşünüyorum. Hele ki Chloe’nin o korkunç başarısız gül parfümlerini düşündükçe, Red Roses kullanılabilecek iyi seçeneklerden birisi denebilir.

Koku Güzelliği:10/7

13 Temmuz 2020 Pazartesi

Perris Monte Carlo – Cedro di Diamante (2018)

Perris Monte Carlo’nun 2018 yılında meydana getirdiği İtalya koleksiyonunda 2020 yılı itibariyle dört parfüm bulunuyor. Bu seri sanılanın aksine kolonya değil, yüzde 15 konsantrasyona sahip Eau de Parfum’lerden oluşuyor. İtalya koleksiyonu, markanın yaratıcı yöneticisi GianLuca’nın İtalyan kökenine de göndermeler yapıyor. İtalya’nın güneybatı sahilinde bulunan Kalabriya’ya bağlı kasaba Diamante’den ilhamını almış Cedro di Diamante parfümü.

Diamante yöresinde yetişen farklı bir tür turunçgil meyvesinin, ünlü şairler Byron ve D’Annunzio tarafından şiirlerinde bahsedildiği biliniyor. Daha çok yemeklere hoş tat vermesi için kullanılan ve asidik yönü ağır basmayan Diamante narenciyesi, Perris Monte Carlo’nun parfümüne isim babalığı yapıyor. Açıklanan notalarında misket limonu, gül, limon, zencefil, biber, iris ve meşe yosunu gibi parfümlerde koklamaktan zevk aldığım notalar var.

Cedro di Diamante’nin açılışı tozlu-tuzlu limonla gerçekleşiyor. Gerçekçi, ekşi ve asidik limon yüksek kaliteli ve bir parça eski kafa şiprelerdeki nostaljiyi çağrıştırıyor. Başlangıcını sevdim. Orta kısımda turunçgilli ana yapı devam ediyor. Leziz limon-portakala orta notalarda ferah baharatlar ekleniyor. Biber ve kakuleyi andıran baharatlar çok baskın ya da keskin değil. Orta kısımda gülden bahsedilmiş Perris Monte Carlo’nun sitesinde fakat yoğun güle rastlayamadım. Sonlarda misk bulunuyor. Bir parça sedir ağacına eşlik eden narenciyeler kapanışa kadar devam ediyor.

Cedro di Diamante, parlak, ferah, taze, gerçekçi ve yüksek kaliteli turunçgil parfümü denebilir. Meyveli-baharatlı tarafa yakın duruyor. Perris’in internet sitesinde çiçeklerden de bahsediliyorsa da hoş ve ferah narenciye kokusuna sahip. Çiçeksilik büyük yer kaplamıyor genel kompozisyonda.

Yazlık ve ferah parfümler genellikle ya yapay kokar ya fazlaca tatlıdır ya sabunsudur ya da çamaşır yumuşatıcısına benzer. Son yıllardaki sucul parfümlerin çoğuysa nanemsi sahte deniz kokusunu vermeye çalışır. Cedro di Diamante daha kolay bir yolu seçmiş. Ekşi ve asitli limon-portakal ikilisini başrole koymuş. Yeni nesil parfümlerden azıcık da olsa Terre d’Hermes’i andıran tarzıyla, çok güzel bir parfüme imza atmış Perris Monte Carlo.

Oldukça basit bu formül, eski tarz aromatik şipreleri hatırlatıyor. Cedro di Diamante’de hafiften Chanel Pour Monsieur ve Yves Saint Laurent Pour Homme havası alıyorum. Tatlılığın az verilmesi ve tozlu-tuzlu-ekşi narenciyelerin büyük yer tutması, onu adeta 1980’li yılların ferah yaz parfümlerine yaklaştırıyor.

Sonuç olarak çok derin, katmanlı, sıradışı ve dünyayı sallayacak bir parfüm değil. Yine de yapaylık barındırmayan doğal kokusuyla gayet kullanılabilir buldum. Bu tür limon kolonyalarını andıran turunçgil parfümlerini hep sevmişimdir ve Cedro di Diamante de bu kuralı bozmuyor.

Eau de Parfum formunda fakat performansı zayıf. Kalıcılığı ve etrafa yayılımı az ne yazık ki. Günlük kullanıma rahatlıkla uyum sağlayabilecek, giymesi kolay bu arkadaşa, niş parfümseverler şans verebilir. Kokusunu Luca Maffei tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/7

3 Şubat 2020 Pazartesi

Perris Monte Carlo – Rose de Taif (2013)

Suudi Arabistan’ın çöl ikliminin ve yaz aylarında kırk dereceyi aşabilen sıcaklığın bölgeyi nasıl etkilediğini az çok biliyoruz. Oysa Mekke’nin yaklaşık doksan kilometre uzağındaki Taif şehrinin ikliminin, diğer Suudi Arabistan şehirlerinden çok daha serin olduğunu öğreniyoruz. Yaz sıcaklarında Mekke eşrafının Taif şehrine geldiği ve havaların serinlediği sonbahar mevsimine kadar Taif’in, dağlarının arasından esen serin rüzgarlarıyla soluk aldıklarını söyleyebiliriz.

Taif bölgesinin serin iklimi tarım ve çiçek yetiştirmek için ideal. Zengin su kaynaklarına ve bereketli toprağa sahip Taif’te yetişen dünyaca ünlü güller, günümüz niş parfümevlerinin kokularını süslüyor. Üç bin civarında gül bahçesi bulunduğu söylenen Taif’ten dünyaya ihraç edilen özütler, dünya kozmetik pazarında ilgi görüyor.

Geçtiğimiz aylarda Ormonde Jayne’nin gül temalı parfümü Rose Gold’da Taif gülü kullanılmıştı. Bugün bir başka niş parfümevi Perris Monte Carlo’nun Taif gülü merkezli parfümü Rose de Taif’e göz atacağım. Perris Monte Carlo’nun internet sitesinde Rose de Taif’in tanıtımı için “Egzotik Suudi Arabistan gülü bu parfümün kalbini oluşturur. Bu benzersiz kombinasyona sahip parfüm gerçek bir başyapıttır.” cümlelerine yer verilmiş.

Rose de Taif’i üzerime sıktığım ilk saniyelerde yoğun ve dolu dolu kırmızı gül kokusu üzerinize hücum ediyor. Üst notalarda gül kolonyasını andıran koyu ve taze güle geri planda mayhoş limon eşlik ediyor. Tabii limon başlangıca ferahlık veremiyor çünkü gülün altında eziliyor. Başlangıcı fena değil. Orta kısma geçildiğinde büyük değişim yaşanmıyor. Kaliteli ve ağır gül kokusu devam ediyor. Limon biraz geri plana geçiyor. Hafiften baharatımsı bir yapı geçiyor limonun yerine. Açıklanan notalarında küçük Hindistan cevizi var. Oradan geliyor olabilir. Gerçi gül o kadar baskın ki başka notaların öne çıkmasına izin vermiyor. Sonlarda güle eklenen misk dikkat çekiyor. Oldukça zayıflayan alt notaları algılamak zaman zaman mümkün olmuyor.

Rose de Taif, tam da beklediğim gibi baştan sona koyu ve baskın gül parfümü. Bahçenizdeki kırmızı ve pembe gülleri elinize alıp, onları koklarsanız, Rose de Taif’e oldukça benzer formla karşılaşacağınıza eminim. Genel olarak bakıldığında tekdüze ilerlediğini ve sürpriz yapmadığını söyleyebilirim. Derinliği olmasa da kalite ve gerçekçilik anlamında iyi iş çıkartılmış. Kimi kullanıcılar romantik bulmuş kokusunu ki katılabilirim bu görüşe.

Böylesine saf gül kokusu, Batı toplumlarında masalsı, çarpıcı ve egzotik bulunabilir. Arap-Ortadoğulular içinse gayet tanıdık gelecektir. Burada enteresan olansa niş markalar, öd ağacı ve gül temalı parfümleri muhtemelen Arap-Ortadoğu bölgesi dışındaki dünya insanları için tasarlıyor. Bir Kanadalı bir Rus ya da bir Taylandlı için oldukça farklı anlamlara gelebilecek böylesine hacimli gül kokusu, Suudi Arabistan halkı için olağan gelebilir.

Rose de Taif, ilk on beş dakika iyi performans sergilerken sonrasında tene yakın duruyor. Kalıcılığı idare eder, etrafa yayılımı yüksek değil. Tam bir kış parfümü. Baskın gülü düşünerek kadın kullanımına yakın bulunabilir. Gerçi Perris Monte Carlo herhangi cinsiyet ayrımı yapmamış parfümü pazarlarken. Erkekler tabii ki kullanabilir ama bir parça kadın tarafına yakın duruyor.

EDP formunu kullandığım Rose de Taif’in kokusunu, genellikle ilginç ve farklı markalar için parfümler üreten Luca Maffei tasarlamış. Bir de Extrait versiyonu var Rose de Taif’in. Extrait versiyonu, 2016 yılında The Art and Olfaction ödüllerinde finale kalmış.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran Niche & Co mağazasına teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/7

15 Aralık 2019 Pazar

Nikos – Sculpture Homme (1995)

Yunanistan doğumlu Nikos Apostolopoulos’un, Paris Sorbonne’da siyaset bilimi okumasının ardından, uluslararası hukuk alanında doktora yapması onun ne kadar zeki ve başarılı olduğunu gösteriyor bize. Böylesi eğitimden sonra tamamen farklı alana yönelip, kariyerine 1985 yılında erkekler için özel giyim koleksiyonu tasarlayarak başlaması herkes için şaşırtıcı olmuştu muhtemelen. Sonrasında mayo, erkek ve kadın hazır giyim tasarımlarıyla markasını büyüttü Nikos. 1990’lı yılların ortalarında da parfüm işine girdi.

Markasının ismini Nikos olarak belirleyen bay Apostolopoulos, ilk parfümünü 1994 yılında Sculpture Femme ismiyle piyasaya sürdü. Hemen ardından Sculpture Homme adıyla erkek parfümü raflardaki yerini aldı. İlk çıktığı zamandan itibaren büyük başarı sağlayan ve çok satan Sculpture Homme, resmi tanıtımında erkeksilik temasını pazarlama kampanyasında öne çıkarıyor. Nikos markasının internet sitesinde Homoerotik mitolojik tanrılara atıf yapılan Sculpture Homme ve onun kokusu, tanıtımda maskülenlik temasını sonuna kadar kullanıyor. Parfümün reklam afişlerinde bu durumu rahatlıkla görebiliriz.

Sculpture Homme’nin açılışı tatlı ve buruk limonla gerçekleşiyor. Üst notalarda ekşi ve şekerli limon baskın. Normalde limonu sevmeme rağmen buradaki şekerli limon pek ilgimi çekemedi. Orta bölümde limon geri çekilirken erkeksi çiçekler ve tonka fasulyesi partiye katılıyor. Başlangıçtaki tatlılık orta bölümde de devam ediyor. Son bölümde amber ve vanilyayla kapanışı yapıyor. Alt notaları muhtemelen parfümün en güzel tarafı diyebilirim.

Sculpture Homme, 1990’lı yılların ortalarında dünyaya gelmesine rağmen hala modern ve yeni nesil erkek parfümlerini andırıyor. Bu da döneminin ötesinde tasarıma sahip olduğunu gösteriyor. Parfümün genelinde şekerli turunçgiller, tonka fasulyesi ve erkeksi çiçekler rol alıyor. Büyük resimde fazla değişmeyen, düz çizgide ilerleyen, herkese hitap edebilecek koku formuna sahip denebilir.

Yine söyleyeyim, limonu, tadını, kokusunu ve hatta rengini bile çok severim. Onun içindir ki limon merkezli parfümlere ayrı ilgim olduğu söylenebilir. Sculpture Homme, başlangıçta limonla gerçekleşiyor ama sevmek ne mümkün üst notaları. Sinir bozucu şekilde şekerli ve buruk verilen açılıştaki turunçgillerden sonra karşımıza çıkan tonka fasulyesi, onu modern parfümlere yakınlaştırabilir ama tatlılığı artırıyor. Ne başlangıçtaki limonu ne de orta kısımdaki tonka fasulyesini sevemedim. Parfümün hoşuma giden tek yeri sonları oldu.

Sculpture Homme, daha önce denediğim şu üç parfüme benziyor: Diesel – Plus Plus Masculine, 24 Perfumes ve Montale – Wood & Spices. Azıcık da Versace Pour Homme’ye benziyor sanki. Başta saydığım üç parfümü de çok sevememiş, itici bulmuştum. Sculpture Homme de benzer hisleri uyandırdı. Garip şekilde gıcık olan kokusu iddia edildiği gibi fazlaca erkeksi sayılmaz çünkü içeriğindeki tatlılık, onu eski tarz maskülen şiprelerden uzaklaştırıyor. Aramın pek iyi olmadığı fujerlere yakın diyebilirim.

1990’lı yılların bu ünlü parfümü, bugün için eski popülerliğini kaybetmiş gibi görünse de hala onu severek kullanan erkekler mevcut. EDT formundaki Sculpture Homme’nin performansı ortalama seviyede denebilir. Kalıcılığı idare eder, etrafa yaylımıysa ilk patlamada güçlü fakat ilerleyen saatlerde zayıflıyor. Ilık ilkbahar-sonbahar dönemine uyacağını düşünüyorum. Serin yaz akşamlarında kullanmak için de ideal.

Kokusunu bugün de başarılı ve bazı çok popüler işlere imza atan parfümör Michel Almairac tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/5

10 Ekim 2019 Perşembe

Calvin Klein – IN2U For Him (2007)

2007 yılının başlarında, Calvin Klein’in New York ofisinde, markanın ikonik-Grunge fenomeni CK One kadar popüler olması düşünülen bir parfüm fikri üzerinde çalışılıyordu ve hatta sona gelinmişti. Calvin Klein ve Coty’nin yöneticileri aynı masanın başında parfümün hitap edeceği kesimi belirlemişti bile: Teknoseksüller! İsmi küçük bir kelime oyunuyla IN2U (In to you) olarak belirlenen yeni parfümlerinde X nesli gençliği hedefleniyordu ve parfümün reklam klibinde aktör Kevin Zegers ve model Freja Beha Erichsen rol almıştı. 2007 yılındaki birçok moda dergisinde reklam kampanyalarına sıkça yer verildi. Benim her nedense armuda benzettiğim şişe tasarımı Stephen Burks’e ait olan IN2U’nun dönemin endüstriyel plastik kalıplarına benzeyen dış yüzeyi ilk başta kalitesiz hissiyat verse de insanoğlu neye alışmıyor ki?

Küresel reklam kampanyasında “seks” ve “bugünün modern parfümü” kavramlarına yoğunlaşan Calvin Klein’in pazarlama birimi, fiziksel olarak cesur ancak duygusal yönünü koruyan, bilgisayarları birincil iletişim aracı olarak gören gençlere satmayı düşünüyordu IN2U parfümünü. 2007 yılında Coty’nin global pazarlama başkan yardımcısı Lori Singer’in, dönemin genç neslini “Eskisine göre daha az marka sadakatleri var. Kendilerinin büyük şirketlerce pazar olarak görülmesini istemiyorlar. Kendilerinden önceki nesle göre daha güçlüler ve daha az şok edilebilirler. Onlar dünyadaki herşeyin derhal olmasını istiyor” böylece tanımlaması üzerine IN2U parfümlerinin stratejilerini oluşturmuşlar.

2007 yılında hem erkek hem de kadın versiyonu piyasaya sürülerek başlanan IN2U serüveni, bugün limitli üretim ve devam parfümleriyle on kokuluk serüvene dönüşmüş durumda. Aromatik fujer olarak sınıflandırılabilecek IN2U’nun erkek versiyonuyla birlikteyim bir süredir. Parfümün açılışının ferah ve hoş meyvemsilikle gerçekleştiğini söyleyebilirim. Limon ve turunçgillerin üst notalardaki etkinliği ilgimi çekti. Orta kısımda lezzetli meyvemsilik devam ederken sürpriz karşılıyor bizi. Kakao, orta bölümde verilmiş ama kahve ya da çikolata gibi kokmuyor orta kısım. Açıklanan notalarında yine değişik bir tema var: Domates yaprağı. Orta bölümde gerçekten de domatesi andıran garip bir koku var ki çözemedim.  Orta kısmın sonlarında plastiğimsi vetiver de ekleniyor partiye. Kapanışta yapaylık sınırındaki vetivere yine plastiğimsi, deriye benzeyen sedir ağacı destek veriyor. Odunsu denebilecek son kısım, yüksek kaliteli değil.

Sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim. IN2U For Him, genel hatlarıyla aromatik, meyvemsi, deriyi andıran odunsu bir parfüm. Yumuşak, başlangıcı dışında çok ferah sayılamayacak, kullanımı kolay, köşeli tarafları olmayan, kalite anlamında harikalar yaratamayan yapıya sahip. Yeni nesil genç erkek/delikanlı parfümü kulvarına yönelik, başlangıç seviyesindeki kullanıcılara göz kırpan, fiyat anlamında da rakiplerine göre daha ulaşılabilir durumda olan bir kardeşimiz IN2U For Him.

Onun hakkında söylenen “ne iyi ne de kötü kokuyor” tavrına yakınım. Kimi platformlarda fazlaca ve abartılı şekilde eleştirilse de onun amacı dünyayı değiştirmek değil zaten. Basit ve hoş koksun, biraz tatlılık barındırsın, sonlardaki sedir ağacını da popüler/vasat parfümlerinkine benzer versin olarak özetlenebilecek IN2U For Him, kendisine verilen görevi yerine getirmeye çalışadursun, benim için tabii ki başarısıza daha yakın konumda diyebilirim.

Yine şikayet edilen konulardan birisi IN2U For Him’in performansının düşüklüğü. Aslına bakılırsa kalıcılığı fena değil. Bir Calvin Klein EDT’sinden mucize beklememek gerekiyor. Etrafa yayılımı düşük denebilir. Yumuşak ve aromatik yapısına bakarak sıcak ilkbahar günlerinde kullanmak fena olmaz.

Kokusunun tasarımını Carlos Benaim, Bruno Jovanovic, Loc Dong ve Jean-Marc Chaillan birlikte yapmış. Dört ünlü parfümörün birleşip, bu kadar ortalama bir parfüm yapması da ayrıca enteresan olmuş.

Koku Güzelliği:10/6

25 Eylül 2019 Çarşamba

Giorgio Armani – Acqua di Gio Absolu (2018)

Erkek parfümleri tarihinin en meşhur modern klasiği Acqua di Gio, yirmi yaşını devirmesine rağmen hala bize küçük numaralar yapmaya devam ediyor. Acqua di Gio serisi Essenza ve Profumo ile derinlik kazanırken, 2018 yılında sahneye Absolu çıktı. Odunsu-deniz temasına yönelik olarak tanıtımı yapılan Absolu’da meyveler ve paçuli de vurgulanmış. Erkeksi ve sofistike verildiği iddia edilen deniz kokusuyla paçuli ve odunsuların karışımından söz edilmiş.

Giorgio Armani’nin internet sitesinde sıcak ve tensel olarak nitelendirilen Absolu, klasik Acqua di Gio’nun cesur yorumu olarak öne çıkarılmaya çalışılmış ve rafine erkeklere uygunluğu üzerinde durulmuş. Ayrıca ilk Acqua di Gio’yu yaratan parfümör Alberto Morillas, devam parfümü Absolu’yu da tasarlamış. Bu anlamda Giorgio Armani hoş bir devamlılık durumuna imza atmış.

Absolu’nun açılışı ferah ve canlı turunçgillerle gerçekleşiyor. Modern ve tatlı narenciyelerden limon, bergamot ve greyfurt ayırt edebildiklerim. Açıklanan notalarında elma ve armut bulunuyor. Başlangıçtaki tatlılığın armuttan geldiğini varsayabiliriz. Üst notaları fena değil. Orta bölüme ilerledikçe turunçgilli yapının devam ettiğini görüyoruz. Orta kısımda parfümün ana omurgasını oluşturan deniz temasının karşımıza çıktığına şahit oluyoruz. Bu andan itibaren biraz daha tatlılığın arttığını görüyorum. Tatlılığı muhtemelen tonka fasulyesi veriyor. Sonlarda turunçgilli deniz esintisine odunsu notalar ekleniyor. Kapanışı klasik modern odunsuluğu çağrıştırıyor ama yine de hoş diyebilirim.

Absolu’nun nasıl koktuğuna dair yukarıda verdiğim tanımı biraz daha genişleteyim: Tatlı turunçgilli, şekerli sucul, tonka fasulyeli sedir ağacı. Absolu, lezzetli turunçgillerle başlayıp, fazlaca tatlılaşan sucul parfüm tarafına yakın duruyor. Aromatik otlar, meyveler (armut ve elma), sardunya ve diğerleri ikinci planda kalmayı usulca kabulleniyorlar.

Absolu, ferah ve basit yaz parfümü karakterine sahip. Onun içindir ki yüksek kalite veya çok katmanlı yapı beklemek abartılı olacaktır. Absolu, Alberto Morillas gibi ustanın elinden çıktığını hissettiriyor ve hoş kokuyor. Günlük kullanım için ideal ama aynı zamanda büyük kitlelere hitap eden vasat koku formu sunduğunu da aklınızdan çıkarmayın. Anladığım kadarıyla Absolu’nun yaklaşımı “Sanat halk içindir”.

Kötü parfüm değil Absolu ama bir şişesini almaya değer mi emin değilim. Sıradışı, farklı ya da yaratıcı tarafı bulunmuyor. Diğer şekerli, sucul rakiplerine benziyor. Aklıma ilk gelen Versace Pour Homme oldu. Hatırladığım kadarıyla Versace Pour Homme, hemen hemen Absolu’nun vermeye çalıştığı temanın üzerinde yükseliyordu. Yeni nesil fenomenlerden Invictus’u da andırıyor Absolu.

Bir önemli durumdan daha bahsedeyim son olarak. Bu tür devam parfümleri genellikle ilk esere kokusal olarak benzer. Absolu ilginç şekilde Acqua di Gio’nun -benim için- süper itici kokusundan oldukça farklı ve adeta başlı başına yeni deneme gibi. Evet, abisi Acqua di Gio’nun ferah ve deniz esintili tarafına fikren öykünmüş ama kokusal olarak çok büyük benzerlik yok neyse ki. Bu haliyle klasik Acqua di Gio’dan daha kullanılası buldum Absolu’yu.

Parfümün ilginç taraflarından biriyse EDP formunda olması. Ana akım bir markanın EDP formunda erkekler için yaz parfümü piyasaya sürmesine sık rastlamıyoruz. Performansı beklediğimden iyi çıktı. Kalıcılığı hem ten hem de kıyafette iyi. Etrafa yayılımı ortalama seviyelerde. Genç-yaşlı herkesin kullanabileceği, kadınların da sevebileceği, rahat, taze, ferah, modern ve serin Absolu, deniz kenarında, ılık yaz akşamlarında, plaj partilerinde ve sahillerdeki tekne gezintilerinde memnuniyetle size eşlik edecektir.

Koku Güzelliği:10/6

10 Eylül 2019 Salı

Lalique – Eau de Lalique (2003)

İlginç ve yüksek kaliteli parfümleriyle kokuseverlerin daima ilgisini çeken mücevherat markası Lalique’in seksen civarında esere sahip olması bu işe ne kadar önem verdiğini gösteriyor. Bvlgari ile birlikte parfümeri sektörüne en çok yatırım yapan markalardan olan Lalique’nin fazla bilinmeyen, geri planda kalmış bir kokusuna rastladım geçtiğimiz günlerde. Lalique’nin Eau de Lalique isimli parfümünün olduğunu bile bilmezken, tabii merak ettim bu uniseks arkadaşı.

Lalique’in internet sitesinde Eau de Lalique ile ilgili hiç bilgi olmamasını ve parfümün bulunmasının zorluğuna bakarak, üretiminin sonlandırıldığını düşünebiliriz. Çeşitli parfüm platformlarında oldukça övgüler alan Eau de Lalique’ye yakından bakalım istedim.

Parfümün açılışı ferah ve kaliteli turunçgillerle gerçekleşiyor. Klasik ve modern limon-portakal-bergamot üçlüsüne benzeyen açılışı mayhoş ve lezzetli. Orta kısımda biraz nane ve ferah baharatların (kakule ve tarçın) eklendiği aromatik yapı devam ediyor. Son bölümde misk öne çıkıyor. Kapanışta odunsu notalar daha belirgin hale geliyor. Yumuşak ve hoş şekilde alt notalarını sonlandırıyor.

Eau de Lalique, aromatik, ferah, turunçgilli, otsu, nanemsi bir arkadaş. Yeni nesil “sport” tarzı parfümlerdeki şekerli yapı neyse ki onda az miktarda kullanılmış. Ferah ve giymesi kolay notalarıyla kaliteli ve içinizi baymayacak karaktere sahip olduğu görülüyor. Bu anlamda zihnimde iyi anılar bırakıyor.

Parfümün en ilginç tarafıysa açıklanan notalarındaki dereotu. Parfümlerde pek karşımıza çıkmayan dereotu notası, kokunun genelinde büyük yer tutmuyor bence. Evet, salatalarda güzeldir dereotu ama bir parfümde onun kokusunu algılamak ister miyim emin değilim. Kimi yorumcuların bahsettiği dereotu teması turunçgillerin ağırlığı altında ezilmiş gibi görünüyor.

Sonuç olarak limon-portakal benzeri leziz ve güzel turunçgillerle ferah baharatların hoş karışımından oluşuyor. Muhteşem mi değil ama birçok yeni nesil berbat ve yapay kokan yaz parfümünden çok daha iyi yerde durduğu kesin. Tabii ki bir yaz parfümünden derinlik, felsefe ya da çarpıcılık beklememek gerekiyor. Zaten Eau de Lalique’de size onları veremez. Onun amacı ilkbahar-yaz mevsimlerinde temiz ve ferah kokmak isteyen parfümseverler gibi görünüyor. Bu amacında da başarılı olmuş denebilir.

EDT formundaki parfümün performansı ne yazık ki iyi değil. Kalıcılığı idare etse de etrafa yayılımı ilk patlama dışında oldukça az. Kokusunun tasarımını tanınan parfümörlerden Emilie Coppermann yapmış. Bazı kaynaklarda Emilie Coppermann ile birlikte Jean Claude Ellena’nın da ismi geçiyor. Günlük kullanıma, rahat kıyafetlere, sahil kenarlarına son derece uygun kokusu var.

Koku Güzelliği:10/6.5

26 Ağustos 2019 Pazartesi

Gucci – Bamboo (2015)

1940’lı yıllarda Gucci’nin piyasaya sürdüğü kadın çantası oldukça ilgi görmüştü. Ana malzemesi deri olan küçük el çantasının sapı bambudandı. Genellikle Japon zanaatkarların kullandığı bambu kamışını ısıtıp, yarım daire haline getirilerek üretilen Gucci’nin çantaları yıllar içinde birçok ünlünün tercihi olmuştu. Bambu sapından dolayı ismi Gucci’nin bambu çantası olarak moda tarihine geçen bu ikonik tasarım, tarihin tozlu sayfalarında kalmadı. 2010 yılında Frida Gianni, Gucci’nin Bamboo çantasının tasarımını güncelleyerek yeniden dünya pazarlarına sundu.

2015 yılındaysa Bamboo çantasını desteklercesine Bamboo isimli kadın parfümü raflardaki yerini aldı. Gucci’nin geçmişten gelen Flora motifini yeniden tasarlayıp, bir de üzerine Flora isimli parfümü çıkartmasına benzer yol izlenmiş Bamboo parfümünde. Yine ünlü ve nostaljik Gucci ürünü yeni tasarımıyla ve aynı isimli parfümle adeta canlandırılmış. Gucci, eski defterleri karıştırıp, oradan yeni yaratım öğeleri bulmak konusunda son yıllarda epey çalışıyor anlaşılan.

Gucci’nin internet sitesinde Bamboo parfümüyle ilgili pek bilgi bulunmazken bir tek şöyle ifadeye rastladım: “Gucci Bamboo’nun yeni kampanyası, çağdaş özgürlük fikri olarak hayata geçiyor.” Ayrıca Bamboo’nun odunsu çiçeksi koktuğunu belirtmişler. Parfümün açılışı ferah, canlı ve parlak limon-bergamot ikilisiyle gerçekleşiyor. İlk saniyelerde tatlı limon öndeyken kısa süre sonra şekerli bergamot hissediliyor. Açılışını sevdim. Orta kısımda turunçgiller geriye çekilirken çiçekler karşımıza çıkıyor. Beyaz çiçek formundaki zambak ve ylang ylangın etkili olduğu orta kısımda biraz da şekerli bergamot var. Başlangıcı kadar sevemesem de rahatsız edici şekilde kadınsı ve ağır değil orta bölümdeki beyaz sabunsu çiçekler. Sonlarda çiçeksilik devam ederken odunsu taraf öne geçiyor. Sandal ağacı ve odunsu hissiyat, alt notalarda oldukça zayıfladığı için algılanması zor hale geliyor.

Bamboo, harika ve ferah açılıyor. Sonrasında çiçeksi tarafa kayıyor ki parfümün ağırlığını beyaz çiçekler oluşturuyor. Genellikle ağır, baskın, pudralı ve bıktırıcı şekilde verilen beyaz çiçeksiler Bamboo’da gayet mütevazi, sade, basit ve sabunsu verilmiş. Büyük resimde turunçgilli çiçeksilik bile denebilir yapısı için.

Bamboo basit sayılabilecek, genç, modern, hoş, ilkbaharlık temiz bir arkadaşa benziyor. Kullanan çoğu kişinin sevebileceği, tırnaklarını çıkarmayan ve burnu tırmalamayan hanımefendi adeta. Hırslı davranmayan, etrafta uçuşmayan, sakin, pürüzsüz kimi zaman lezzetli denebilir. Kadınsı yapının abartılmadığı tavrıyla güzel denebilecek parfüme benziyor. Kalite anlamında fena değil. Yapaylık ya da uyumsuzluk minimum düzeyde ve kabul edilebilir sınırda.

Bamboo’nun amacı harikalar yaratmak ya da devrimci koku formu sunmak değil. Bu anlamda sıradışı ya da benzersiz mucizeler beklemiyoruz. Hele ki Gucci gibi ana akıma yönelik ürünler veren markadan sıradışı parfümler beklememeyi öğrendik.

Başlangıcını ve orta kısmını Chanel – Chance Eau Fraiche’ye benzettiğim Bamboo’nun eleştirilebilecek tarafı performansı. Hem kalıcılığı hem de etrafa yayılımı oldukça düşük oldu. EDP ve EDT olarak iki versiyonu bulunuyor. İlk önce EDP çıktı. Benim kullandığım da EDP olanıydı. Ilık ilkbahar günlerine rahatlıkla uyum sağlayacaktır. Çok sıcak yaz günlerinde orta-son kısmı biraz rahatsız edici olabilir. Günlük olarak her ortama gidebilecek tarzıyla kullanım yeri çeşitliliği anlamında şansını arttırıyor.

Koku Güzelliği:10/6.5

5 Ağustos 2019 Pazartesi

Boucheron Pour Homme (1991)

Fransa merkezli mücevherat markası Boucheron’nun ilk parfümü 1988 yılında kadın kokusu olarak dünyaya gelmişti. Boucheron ismiyle çıkan ilk kadın parfümünden üç yıl sonra bu sefer erkek parfümü dünya koku severlerinin beğenisine sunuldu. Mücevherat markalarının parfüm işine girmesi çok alışıldık bizim açımızdan fakat Boucheron’un parfümleri hiçbir zaman ne Bvlgari ne de Cartier kadar popüler olamadı.

Boucheron Pour Homme, 1991 yılı çıkışlı markanın ikinci parfümü, aynı zamanda ilk erkek parfümüydü. Parfümseverlerin özel önem verdiği bu parfüm, koleksiyon aşamasındaki koku bağımlılarının gayet iyi bildiği eserlerden birisi diyebiliriz. Bu geri planda kalmış erkeksi klasik hala üretimine devam ederek bir geleneği yerine getiriyor.

Boucheron’un internet sitesinde Pour Homme, “kendisine güvenen erkekler için asil bir koku. Sade ama sofistike dokunuşuyla modern bir adama hitap ediyor.” cümleleriyle tanıtılmış. Turunçgilli odunsu aromatik olarak sınıflandırılmış bizzat Boucheron tarafından.

Parfümün açılışı eski tarz limon, bergamot ve aromatik otlarla gerçekleşiyor. İlk saniyeler, 1990’lı yılların başlarından gelen hatta 1980’li yılları anımsatacak şekilde eski-tozlu ve rafine kokuyor. Üst notaları harika. Orta kısımda aromatik otsu turunçgillere keskin olmayan karanfil ve ekleniyor. Bir parça da erkeksi çiçekler var denebilir. Açıklanan orta notalarında kakule ve fesleğen var. Muhtemelen az da olsa lavanta bulunuyor. Orta kısımdan itibaren sabunsu tarafa da kayıyor Boucheron Pour Homme. Alt notalarda odunsuluk baskın denebilir. Eski dost meşe yosunu, sedir ağacı ve biraz paçuliyle hoş bir kapanışa sahip.

Parfümü ilk sıktığınızda adeta 1970 hatta 1960’lı yılların eski filmlerine ışınlanıyorsunuz. Elinizden tutup saniyeler içinde zaman yolculuğuna çıkarıyor sizi. Başlangıçtaki tozlu-tuzlu-ferah-acımsı hissiyat inanılmaz bir mutluluk kaynağı. Örneğini Chanel Pour Monsieur, Yves Saint Laurent Pour Homme, Eau Sauvage’da gördüğümüz şipremsi nostaljik turunçgiller ve Akdeniz otlarından sonra keskin verilmeyen karanfili koklamak, parfümün geri kalanı konusunda beni umutlandırsa da orta bölümde biraz frene basılıyor. Başlangıcı kadar rafine olmayan orta bölümde muhtemelen yıllar içinde yapılan reformülasyonların etkisi görülüyor. Erkeksi çiçekler orta kısımda ön planda. Bazı kullanıcılar gül, yasemin hatta ylang ylangdan bile bahsetmiş. Genellikle kadın parfümlerinde gördüğümüz bu çiçeklerden ziyade lavantamsı baharatlar daha önde gibi. Orta bölüm biraz hevesimi kaçırsa da kapanıştaki meşe yosunu ve sandal ağacı durumu toparlamaya çalışıyor.

Karşımızda 1980’li yılların ruhunu yaşatan bir maço var. Günümüzün bol tatlı, baharatlı parfümleriyle uzaktan yakından ilgisi olmayan Boucheron Pour Homme, üst yaş grubu erkeklere hitap ediyor. Kimilerinin baba kimilerinin abartarak dede parfümü olarak nitelendirebileceği eski tarz kokusu, evin ablasının tütün kolonyasına benzetmesiyle, çoğu kişi için uygun olmayacağı söylenebilir.

Eğer yaşınız kırkın üzerindeyse ve yeni nesil şeker bombası ilkbahar-yaz parfümlerinden en ufak haz almıyorsanız, hayata kalite, rafinelik ve olgunluk penceresinden bakıyorsanız, Boucheron Pour Homme sizin için uygun olacaktır. Yukarıda da belirttiğim gibi kokusal anlamda Chanel Pour Monsieur, Zino Davidoff, Armani Eau Pour Homme aksına yakın duruyor.

Bu hüzünlü ve erkeksi klasik, ferah sayılabilecek tarzıyla ılık ilkbahar ve yaz akşamlarınızı şölene de çevirebilir kabusa da. Onun için denemeden almayın uyarısını yapmak zorundayım. Günlük kullanıma hatta takım elbiseye de uyabilecek yapısıyla çok yönlü bir arkadaşa benziyor.

Parfümün iki versiyonu var. EDT ve EDP konsantrasyonuna sahip. Benim kullandığım klasik EDT olanıydı. Parfümün şişesi ise Boucheron’un ünlü Reflet saatlerinden ilham almış. Kokusunu Francis Deleamont, Jean-Pierre Bethouart ve Raymond Chaillan birlikte tasarlamış.

Koku Güzelliği:10/7

1 Temmuz 2019 Pazartesi

Cerruti Pour Homme (2007)

1930 yılında İtalya’da doğan Nino Cerruti, henüz yirmili yaşlarındayken babasını kaybediyor ve aile mesleği olan tekstil işinin ortasında buluyor kendisini. Felsefe ve gazetecilik okullarını bırakıp, moda ve hazır giyim alanında aile şirketini daha iyi yerlere taşımanın çabasına girişiyor. 1950’li yıllarda kıyafetler genellikle terzilere, sipariş yöntemiyle diktiriliyordu. Nino Cerruti ise tekstil sektöründeki yeni dalgayı iyi okudu ve seri üretime geçmeye başladı o yıllarda.

1957 yılında ilk defa bir erkek giyim koleksiyonu başlattığında moda dünyasında büyük ses getirdi. Kökleri olan İtalya’dan modanın merkezi Fransa’ya yerleşen Nino Cerruti, geleceğin erkek giyiminin temellerini atmıştı adeta o yıllarda. Karizmatik ve yetenekli Nino Cerruti, 1967 yılında erkekler için lüks hazır giyim markası olan Cerruti 1881’i kurdu. Bugün için Cerruti markası, geniş hazır giyim ürün çeşidine sahip. Ayrıca parfüm, deri eşya, saat, mücevher, gözlük, ayakkabı, kravat ve yazı gereçleri alanlarında da ürünler veren bir marka.

Cerruti ilk parfümünü 1979 yılında piyasaya sürdü. 2019 yılının haziran ayı itibariyle otuzdan fazla parfüme sahip. Bir süredir kullandığım Cerruti Pour Homme, 2007 yılı çıkışlı bir eser. Aromatik fujer olarak sınıflandırılan parfümün açılışı güzel ve ferah turunçgillerle gerçekleşiyor. Buruk limon ve portakallı açılışı modern ve oldukça tatlı şekilde gerçekleşiyor. Sevdim üst notalarını. Orta kısımda biraz kakule ve fesleğenle aromatik baharatlı tarafa doğru yöneliyor. Bu kısım da oldukça tanıdık, modern ve genel beğeniye uygun denebilir. Tatlılık hala fazla ve sanırım bu şekerli yapı tonka fasulyesinden geliyor. Son kısım klasik odunsu kapanışla gerçekleşiyor. Oldukça zayıflayan alt notalarda yapaylık ya da rahatsız edici taraf yok neyse ki.

Cerrutti Pour Homme’nin mavi şişesine bakarak onun deniz temalı bir parfüm olduğu aklımıza gelebilir. Aslında genel tarzı Akdeniz sahil kasabası havasını anımsatıyor. Bu anlamda İtalyan markaların ferah erkek parfümlerinde gördüğümüze yakın bir koku formu kullanılmış. Tabii Nino Cerruti’nin İtalyan köklerine bir gönderme de olabilir bu durum. Limonlu, turunçgilli, aromatik otsu, tonka fasulyesi-baharatlı yapısıyla herkesin sevebileceği, basit, yumuşak ve sakin bir parfüm. Geri planda hafiften sabunsu yanı kendisini gösteriyor. Şekerli sayılabilecek üst-orta notalar, birçok yeni nesil ferah parfümü hatırlatıyor. Aklıma ilk gelense Versace Pour Homme. Ayrıca Allure Homme Sport’a da benziyor. Anlaşılan Cerruti, bu iki parfüme rakip olması için tasarlanmış ama güçlü ve şöhretli rakiplerinin karşısında fazla tutunamamış ne yazık ki.

Kalite anlamında hiç fena değil Cerruti Pour Homme. Rahatsız edici yapaylığa rastlanmayan kokusu, hoş, modern ve düz bir ilkbahar-yaz parfümü olarak değerlendirilebilir. Bence ılık ilkbahar günlerinde daha iyi sonuçlar verebilir. Çok sıcak yaz günlerinde tatlılığı bıktırıcı olabilir. Başarısız taraflarından birisi tahmin edebileceğiniz gibi performansı. Kalıcılığı ve etrafa yayılımı oldukça az. Bu anlamda iyi bir tercih olur mu emin değilim.

Başlangıç seviyesindeki genç erkek parfümseverlere uyabilecek bu eser, güzel bir hediye alternatifi olarak da düşünülebilir çünkü onu koklayan kadın-erkek çoğu kişi sevecektir. Günlük kullanıma, yaz akşamlarına hatta deniz kenarında bile size rahatlıkla eşlik edecektir.

Kokusunun tasarımını Michel Girard ve Gilles Romey birlikte yapmış. EDT formunda olduğunu da son not olarak belirteyim.

Koku Güzelliği:10/6.5

16 Mayıs 2019 Perşembe

Baldi – Lapislazzuli (2013)

1867 yılında İtalya’nın Floransa şehrinde doğdu Baldi markası. Floransa’nın iki büyük ailesi Ponziani ve Consani’lerin işbirliğiyle kurulan Baldi, lüks ev mobilyası sektörünün önemli markalarından birisi haline geldi zaman içinde. Dünyanın bazı şehirlerindeki mağazalarıyla lüks ev mobilyası alanında kendisini gösteren Baldi’nin sırrını bizzat kendi internet sitesinde şöyle anlatmışlar: “Baldi’nin başarısının sırrı rafine, mükemmel estetik anlayışı ve gerçek sanat yapıtlarını yapmak için eski sanat teknikleri ve uygulamalarını kullanan, uzun süredir devam eden işçilik geleneğidir. Yüzyıldan fazla süredir sanat ve güzelliğin yaratılmasına kendisini adayan Baldi, bugün İtalyan tarzı ve asırlık Floransalı işçiliğinin özünü temsil eden eşsiz ve zamansız eserler yaratma sanatında ustalaşmıştır.”

Bu lüks ev mobilya firması, ilginç bir kararla 2013 yılında parfüm işine girmeye karar vermiş. İtalya merkezli firma olması sebebiyle muhtemelen İtalyan parfümörle anlaşmışlar. Bois 1920 niş parfümevi için de kokular yaratan Enzo Galardi ile işbirliği yapan Baldi, 2013 yılında dört adet parfüm piyasaya sürdü. Baldi, 2013 yılındaki bu dört parfümünün ardından bir daha koku piyasaya sürmedi.

Elimdeki Baldi parfümlerinden nedense beni ilk olarak en çok kendisine çeken, muhtemelen ismi dolayısıyla Lapislazzuli oldu. Odunsu baharatlı olarak sınıflandırılan parfümün açılışı yüksek kaliteli buruk turunçgillerle gerçekleşiyor. Mayhoş bergamot, limon ve mandalinaya ilk saniyelerde Akdeniz aromatik otları eşlik ediyor. Orta kısma geçildiğinde ekşi turunçgillere baharatlar ekleniyor. Karanfil ve biberin ağırlıkta olduğu baharatlar aromatik ve neredeyse ferah. Son kısımda tatlı paçuli, sedir ağacı ve misk mevcut.

Lapislazzuli, eski tarz erkeksi aromatik fujerlere benzeyen ilginç bir parfüm. Bu yüksek kaliteli eser, başlangıcında ferah denemeyecek buruk, tatlı, limon-bergamot kolonyalarını anımsatıyor. İlerleyen dakikalardaysa bu tema değişmeden üzerine dumansı ve karanlık olmayan baharatlar, lavanta ve tütün ekleniyor. Parfümün genel yapısı böyle diyebilirim.

Baharatlar neyse ki tam sevdiğim karanfil-biber bağlamında verilmiş. Modern ve tatlı baharat-turunçgil parfümü olan Lapislazzuli, enteresan şekilde eski tarz erkek parfümlerini de hatırlatıyor. Az da olsa Nicolai – New York daha fazlaca New York Intense’i anımsattı bana. Lapislazzuli için baharatlı fujer bile diyebiliriz. Baharatların dumansı verilmesi ve buruk turunçgillerle başarılı şekilde kaynaştırılması bu parfümün başarısının sırrı olarak düşünülebilir.

Lapislazzuli, erkeksi ve centilmen gibi davranıyor. Takım elbiseye yakışabilecek bu şık parfüm, az da olsa Bois du Portugal ve hatta Caron – The Third Man, Obssesion For Men’i akla getiriyor kokusal bakımdan. Tabii Lapislazzuli’nin müthiş kalitesini göz ardı etmemek gerekiyor.

Sonuç olarak çok hoş bir parfüm ama günümüzün parfüm trendlerine uymayan, farklı bir modern klasik denebilir. Herkesin sevemeyeceği, parfüm deneyimi ve kültürü olanların keyif alabileceği, giriş seviyesindeki kullanıcıların tütün kolonyasına benzetebileceği bu niş parfüm, denemeden almanın iyi fikir olmadığı eserlerden birisi.

EDP formundaki parfümün kalıcılığı iyi ama etrafa yayılımı ortalama seviyede. Erkek kullanımına yakın duruyor. İlkbahar-sonbahar dönemleri için fena seçenek değil.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran Dinçer beye teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/7

6 Mayıs 2019 Pazartesi

Vertus – Narcos’is (2017)

Vertus’un 2017 yılında piyasaya sürdüğü en yeni parfümlerden birisi Narcos’is diyebiliriz. Markanın 2017 yılında en son atılımı olarak görülen yedi parfümlük yeni kokuları arasındaki Narcos’is, ismi ve içeriğindeki ilginç notalar vesilesiyle epeydir radarımdaydı. Hangi notalar mı: Mango, kahve, ravent (rhubarb), şeftali ve ambergris.

Böylesine ilginç ve farklı temaların karışımı nasıl olacak diye düşünürken, Vertus’un Narcos’is’inin oryantal meyveli olarak sınıflandırdığını fark ediyorum. Yine parfümün resmi tanıtımı “Bağımlılık yaratan eşsiz bir şaheser. Müthiş cazibesiyle senin karakterini yakalayan bir koku. Oryantal meyveler ile narkotik efektin tanışması” olarak yapılmış. Bakalım Narcos’is bende de narkotik efekt yaratacak mı?

Parfümün açılışı ferah, modern ve ekşi turunçgillerle gerçekleşiyor. Açıklanan notalarında turunçgil namına bir tek mandalina olsa da bence üst notalarda limon var. Yüksek kaliteli başlangıcı canlı, neşeli ve gayet güzel. Orta kısma geçildiğinde meyvemsi yapının devam ettiğini görüyoruz. Orta kısımda ekşimsi olgun tropikal meyvelerin ağırlığı fazlasıyla hissediliyor. Açıklanan notalarındaki mangoyu orta notalarda rahatlıkla algılayabiliyoruz. Bir parça da şeftali ve ananas var sanki geri planda. Kapanışta oldukça zayıflayan kokudaki ekşi meyvemsi hissiyat hala devam ediyor. Son kısım meyveli olmaktan ziyade miskli, yumuşak odunsu ambergris gibi davranıyor. Şeftali hissiyatı veren meyve ara ara alt notalarda sürpriz yapıp kendisini gösteriyor fakat dediğim gibi bitiş kısmı oldukça zayıf.

Narcos’is, tam anlamıyla meyveli bir parfüm. Başından sonuna kadar kaliteli, mayhoş, tropikal, lezzetli meyvelerin eşliğinde ilerliyor. Buradaki meyveler, günümüzün yeni nesil ana akım parfümlerindeki gibi yapay, şekerli ve baş ağrısı yapan türde değil. Evet, tatlılık var ama asla iç bayan karamelize hissiyat yok. Meyveler olgun ve yüksek kaliteli. Ekşi tropikal meyveler (mango, ananas), turunçgiller ve ravent bitkisinin parfümün büyük kısmını oluşturduğunu düşünüyorum. Açıklanan notalarında ilginç şekilde kahve var ama Narcos’is kahve merkezli kokuya sahip değil.

Sadece ana akım markalarda değil, niş parfüm üreticilerinin bile yüksek kaliteli, oturaklı meyveli parfüm temasına sahip eseri pek fazla yok. Ana akım markalardaki meyvemsi kokular derinlik ve kaliteden uzakken, niş üreticilerse fazlaca tematik eserler meydana getiriyor. Şöyle tropikal bir adadaki mango bahçesi gibi kokayım derseniz, Narcos’is emrinize amade. Genel anlamda başarılı buldum üst ve orta kısmını. Sonlarıysa biraz sıradan sanki.

Yapaylığın ve uyumsuzluğun rastlanmadığı Narcos’is uniseks olarak piyasaya sürülmüş. Kullanım döneminde hem erkeklere hem de kadınlara rahatlıkla uyacağını düşündüm. Bu tür meyveli parfümler genellikle biraz kadınsı olur ama Narcos’is’teki mango başarılı şekilde erkeksi izlenim bile uyandırıyor. İlkbahar-yaz dönemine yakışacağını söyleyebilirim. Aklıma gelmişken söyleyeyim. Narcos’is hangi parfüme benziyor diye sürekli düşünüyordum ve sanırım cevabını buldum. Zihnim beni yanıltmıyorsa Byredo’nun ünlü parfümü Pulp’ı andırıyor Narcos’is. Tabii Pulp daha karanlık, karmaşık, kullanması ve sevmesi zor kakafonik bir eserken, Narcos’is daha yumuşak, sakin ve kullanımı kolay bir arkadaş.

EDP formundaki Narcos’is’in kalıcılığı iyi, etrafa yayılımı ilk on dakika muazzam ama sonrasında tene yakın duruyor. Zaten bir meyveli parfüm kolay kolay etrafa fazlaca yayılmıyor, alıştık artık bu duruma.

Koku Güzelliği:10/7

25 Şubat 2019 Pazartesi

Aeon – Aeon001 (2015)

Aeon projesi, Almanya merkezli Strictly Selective isimli bir niş parfüm ana dağıtıcısının işi gibi görünüyor. 2015 yılında sadece 333 şişe Aeon001 isimli parfümü piyasaya sürdüler ve üretimini devam ettirmediler. Kendi internet sitelerinde söylediklerine göre Aeon001 isimli ilk ve tek parfümün şişesi el yapımıydı. Güzel bir haberse Aeon002’nin üzerinde çalışıldığıydı. Ne zaman piyasaya sürüleceği ise belli değil henüz Aeon002’nin.

Artık satışı yapılmayan Aeon001’in kokusunu, son zamanların ilgi çeken parfümörlerinden Antonio Gardoni yapmış. Niş parfüm meraklıların yakından tanıyacağı Bogue’nin Maai’sine de imza atan Antonio Gardoni, zaten bu parfümden sonra ismini dünyaya duyurmuştu. Aslen mimar olan Antonio Gardoni, kendi deyimiyle “süper sıkıcı aroma-kimya kitapları okuyarak” kendisini yetiştirmiş birisi. İlk mesleğinin her zaman için mimarlık olduğunu ve parfümörlüğü ikinci iş olarak gördüğünü saklamıyor.

Aeon001’in tasarımcısı Antonio Gardoni, parfümü için şunları söylemiş: “Aeon001 fantastik bir projeydi. Bu parfümü kimin tasarladığının gizlenmesi benim fikrimdi. Çünkü parfümün kendisinin, yaratıcısından daha önde olması gerektiğine inanıyorum. Bence bu küçük dünyada herşeyin arkasındaki kişileri takıntılı bir şekilde öğrenmek istiyoruz. Bu da parfüme odaklanmamıza engel oluyor.”

Aeon001’in açılışı tuzlu nostaljik turunçgillerle gerçekleşiyor. Eski bergamot kolonyalarını anımsatan şipremsi turunçgiller bizi 1970-1980’li yılların erkek parfümlerinin üst notalarına ışınlıyor. Ferah olmayan hüzünlü turunçgillere bir süre sonra aromatik otlar da ekleniyor. Başlangıcını sevdim. Orta kısımda turunçgil hissiyatı devam ederken hayvansı/kirli sayılabilecek misk kendisini gösteriyor. Parfümün yönü bu andan itibaren hayvansı turunçgilli şipreye doğru dönüş yapıyor. Genel yapıya yüksek kaliteli ve köksü vetiver de eşlik ediyor. Kapanışta egzotik ve karanlık sayılabilecek amber yine parfümün başka kulvara geçmesine sebep oluyor. Amber alt notaların tek hakimi diyebilirim.

Aeon001 üst-orta kısımda tuzlu-terli-turunçgilli gibi kokan bir arkadaş. İlk kısımda eskinin şöhretli erkek şiprelerine gönderme yapılıyor sanki. Tuzlu, aromatik otsu turunçgillere eklenen kirli yapı, kimi kullanıcıların hoşuna gitmeyecek gibi görünüyor. Tam da bu noktada parfümün tasarımcısı Antonio Gardoni’nin şu sözlerine kulak verelim: “Bir parfüm kompozisyonunda turunçgillerin en büyük düşmanı derin bir hayvansal nota olabilir. Aynı zamanda ‘çok cömert bir çiçek’ olabilir, o kadar cömert ki, çiçeğin dışarı çıkması zorlaşır ve narenciye başlangıçta onun üstüne çıkmaya çalışır, ancak turunçgil notaları hızlıca ölür ve çiçek kazanır.”

Aeon001’de buna benzer durum gerçekleşiyor. Hayvansılık, başlangıçtaki turunçgilleri baskılıyor. Parfümün genelindeki ‘terli vücut’ teması ve nötr çiçeksi yapı da belki bu duruma destek oluyor. Fazlaca karanlık sayılamayacak ana yapıda hayvansılık benim için konforlu değildi ama tahammül edilebilir sınırdaydı. Sonlarda sakinleşen ve güzelleşen kokusu, saatler sonra genel kullanıma uygun hale gelebiliyor.

Aeon001’in hayvansı kısmını Kouros-Antaeus’a, turunçgilli şipremsi tarafınıysa Chanel Pour Monsieur/Eau Sauvage’ye benzettim. Başlangıcında İtalyan tarzı aromatik otsu turunçgil parfümlerini anımsatırken, orta bölümde kirli Fransız koku estetiğini çağrıştırıyor. İlk kullanımda pek beğenmediğim Aeon001’i bir süre sonra daha kullanılabilir buldum. Bu anlamda hemen karar verilmemesi ve zaman tanınması gereken bir parfüme benziyor. Yine de günümüzün modern koku profiline uymayan, herkesin sevemeyeceği hatta günlük kullanımda bile garip kaçabilecek tarzı var.

EDP formundaki Aeon001’in performansı fena değil. Kalıcılığı iyi, etrafa yayılımı ilk yarım saat fazla. Uniseks olarak sunulsa da erkek kullanımına yakın duruyor. Sonbahar-kış mevsimlerine uyacak gibi duruyor.

Koku Güzelliği:10/7

30 Ocak 2019 Çarşamba

Vertus – Monarch (2017)

Vertus’un 2017 yılında piyasaya sürdüğü yedi parfümden birisi olan Monarch, son zamanlarda bana en çok sorulan eserlerden birisi. Oldukça merak edilen Monarch, bu ilginin sonunda benim de radarıma girdi ve artık kullanma zamanının geldiğini düşünüyorum.

Bütün parfümleri gibi uniseks olarak pazarlanan Vertus’un Monarch’ı resmi tanıtımında ismiyle uyumlu olarak monarşiden, krallıktan, hükmetmekten ve lüksten bahsedilmiş. Parfümün başlangıcı limon ve aromatik otlarla gerçekleşiyor. Bir parça ardıçın da eklendiği üst notalar gayet güzel. Orta kısımda partiye baharatlar katılıyor. Karanfil bütün ağırlığıyla orta kısmı domine ediyor. Bir karanfil sever olarak orta bölümü beğendim. Son kısımda baharatlara miske ve balzamsı notalar ekleniyor. Kapanışta miskli bir sıradanlık var diyebilirim.

Monarch, 1980’li yılların erkeksi aromatik fujerlerini hatırlattı bana. Özellikle limon-ardıç-karanfilin verilişi hoş bir sürpriz olmuş. Tatlı baharatlar ve tatlı miske eklenen aromatik otlar, limon ve ardıç ilginç bir koku ortaya çıkarmış. Zaman zaman kola aromalı jelibonlara benzettiğim Monarch’ta tatlılık var ama insanın içini bayan, bıktırıcı modern parfümlerdeki kadar değil. Çoğu zaman erkeksi nüansları hissettiren Monarch, kadın kullanımından ziyade erkek tarafına yakın duruyor.

Monarch, hem eski tarz parfümleri andırırken, hem de modern dünyayla bağını koparmıyor. Parfümlerde en sevdiğim notalar olan limon-ardıç-karanfil-bibere içeriğinde yer veren Monarch, garip şekilde zaman zaman naneli akide şekerlerini anımsattı bana ya da zihnim oyun oynuyor.

Monarch, farklı bir çalışma gibi duruyor. Ne tam anlamıyla çiçeksi ne son yılların popüler içerikleri öd ağacı ve tütsüye yer vermiş ne de piyasaya işi parfümler gibi kokuyor. Kendisine ait tarzı olan hoş bir parfüm ama aşık olduğum da söylenemez. Günlük kullanıma da akşamları çıkmalara da uyum sağlayabilecek Monarch’ın performansı harikalar yaratamıyor. İlk patlama dışında tene ve kıyafete yakın duruyor. Kalıcılığı ise fena değil.

Kimi kullanıcıların Clive Christian’ın X For Men’ine benzettiğini görüyorum Monarch’ı. Evet, tarz olarak birbirlerini andırıyorlar ama birebir anlamda benzerlik var diyemem. X For Men daha ananas tarzı meyvemsi ve tarçınlı-sedir ağacı gibi kokarken, Monarch karanfilli, aromatik otlu, mentollü düzlemde ilerliyor.

EDP formunda Monarch. Çok sıcak yaz mevsimi dışında her dönem kullanılabileceğini düşündüğüm Monarch’ın en iyi sonucu ılık ilkbahar zamanında vereceğini hissediyorum.

Koku Güzelliği:10/6.5

26 Ocak 2019 Cumartesi

Versace – Eros Pour Femme (2016)

2012 yılında erkek parfümüyle başlayan Versace’nin Eros serüveni, 2019’un başları itibariyle dört parfümlük seri çıkardı karşımıza. İlk Eros erkekler içindi ve 2014 yılında kadın versiyonu da raflardaki yerini aldı. Eros Pour Femme adını alan kadın Eros’lara 2016 yılında EDT versiyonu eklendi son olarak. Kadın parfümlerinde çok sık gördüğümüz önce EDP’sini yapıp, sonra EDT’sini piyasaya sürme taktiğini Versace de Eros Pour Femme’de uygulamış. Bir süredir kullandığım Eros Pour Femme, EDT olanıydı.

Kendi sitelerinde parfümlerinin cazibeli, arzulu, tutkulu olduğunu iddia eden Versace, Eros Pour Femme’yi “baştan çıkarıcı ve aydınlık kadınsı notaların simyası” olarak tanıtmış. Parfümde limon, yasemin ve odunsu notaların varlığını vurgulamaya çalışmış.

Eros Pour Femme’nin açılışı ferah sayılabilecek limonla gerçekleşiyor. Kremsi limona kısa süre sonra ahududu eşlik etmeye başlıyor. Canlı, pozitif ve kaliteli üst notalarını sevdim. Orta bölümde ahududu etkisini devam ettirirken limon geri planda kalıyor. Orta notalarda kadınsı sayılabilecek çiçekler kendisini gösteriyor. Yaseminin önderliğindeki çiçeklerden bahsedebiliriz. Orta kısım ahududulu/kavunlu yasemin gibi diyebilirim kısaca. Son bölümde kremsi odunsu notalar ve misk mevcut. Yumuşak ve lezzetli tarzı, sonlarında da devam ediyor.

Eros Pour Femme, aslına bakılırsa meyveli-çiçeksi tarafa yakın duruyor. Bu tarz kadın parfümlerinde genellikle çiçekler ön planda olurken, burada meyveler baskın diyebilirim. Karşımızda basit, meyveli ve kremsi-tatlı-ferah sayılabilecek bir genç kız kokusu var. Karmaşık ve derin kokmayan bu hanımefendi, kavun hissiyatı veren meyvelerle ve daha çok sucul parfümlerde karşılaştığımız calone-Iso E Super yapay kimyasallarıyla desteklenmiş.

Kalite anlamında harikalar yaratamadığını tahmin ediyorsunuzdur. Kavunumsu meyveler bir süre sonra sıradan/sıkıcı ve yapay bir şeylerin olduğunu hissetmenizi sağlıyor. Tatlılık birçok kadın parfümünde olduğu kadar var ama beni rahatsız etmedi. Pozitif ve canlı tarzıyla hoş bir ilkbahar-yaz parfümü olarak düşünülebilir. Koklayan çoğu kişinin sevebileceği ve kullanması kolay aroması, onu rakiplerinden bir adım öne çıkaracaktır.

Günlük kullanıma rahatlıkla uyum sağlayabilecek bu EDT’nin performansı zayıf ne yazık ki. Kalıcılığı bir EDT için normal sayılsa da ilk patlama dışında etrafa yayılımı oldukça sınırlı.

Koku Güzelliği:10/6

10 Ekim 2018 Çarşamba

Calvin Klein – Obsessed For Men (2017)

1980’li yılların ortalarında parfüm dünyası Calvin Klein’in Obsession isimli eserleriyle tanıştı. Obsession’un hem erkeği hem de kadın versiyonları çoğu kişiye göre hala Calvin Klein’in en iyi parfümleri ki ben de bu görüşe yakın duruyorum. Tabii 1980’li yılların koku karakterine sahip Obsession’lar, aradan geçen uzun yılların ardından değişen koku trendlerine yenik düştüler ne yazık ki. Yeni nesil genç arkadaşlara uzak kalan kokusu yüzünden Obsession’lar eski popülerliklerini kaybetme aşamasına geldiler. Tam da bu noktada Calvin Klein küresel marka olma refleksiyle, rekabetten geri kalmamak adına, klasik Obsession parfümlerinin isimlerinde küçük harf oyunları yaparak Obsessed’leri piyasaya sürdü.

Calvin Klein yeni Obsessed’leri, klasik Obsession’ların devamı olarak pazarlamaya çalışsa da Obsessed For Men, tamamen farklı deneme olarak karşımıza çıkmış. Kendi sitelerinde Obsessed For Men’i erkeksi fujer olarak sınıflandırmışlar ve karanlık vanilyanın varlığından bahsetmişler. Bakalım durum Calvin Klein’in anlattığı gibi mi?

Obsessed For Men’in açılışı ferah sayılamayacak buruk ve şekerli turunçgillerle gerçekleşiyor. Greyfurt, şekerli limon ve ananas benzeri meyvemsi açılışı günümüzün onlarca modern erkek parfümündeki gibi. Orta bölümde meyvelere yumuşak ve tatlı baharatlar ekleniyor. Kakule ve biber olduğunu tahmin ettiğim baharatlar keskin ve erkeksi değil. Kapanışta buruk vanilya etkili. Vanilyaya eşlik eden sedir ağacı ve ambroksan kokunun yönünü farklı tarafa çeviriyor.

Obsessed For Men, aromatik, buruk baharatlı fujerlerin tipik örneği. Başlangıçtaki meyvelere eklenen baharatlar, şekerli ve ne kadar da tanıdık. Tatlılığın sebebinin tonka fasulyesi olduğu aşikar. Her ne kadar açıklanan notalarında vanilya olsa da tatlılık tipik-bayık tonka fasulyesi şekerliliği. Alt notaları benim gibi vanilyaseveri bile tavlayamadıysa düşünün artık durumu.

Kokunun genelini düşündüğümde Calvin Klein’in risk almadan 15-25 yaş arası Z kuşağını hedeflediğini anlayabiliyoruz. Yaratıcılıktan uzak, bolca şekerli, parfüm trendlerine tam anlamıyla uyan, sıradan, sıkıcı ve benim için soğuk-itici tarzda. İyi de bu durum sizin için önemli mi? Tabii ki değil.

Kendime yakın bulamadığım koku karakterine sahip olan Obsessed For Men’i siz belki de çok beğeneceksiniz. Bu parfümle ilgili takıldığım noktaysa isminin neden Obsession’lara benzetilerek eski muhteşem klasiklere gönderme yapıldığı. Yeni Obsessed For Men, gerek kalite anlamında gerekse koku karakteri anlamında 1986 çıkışlı Obsession For Men’in tırnağı bile olamaz. Koku benzerliği anlamında da benzerlik bulunmuyor. Bu durumdan anlıyoruz ki Calvin Klein şöhretli klasiklerinin ismini kullanarak yeni parfümlerini satmaya çalışıyor. Böyle bir yol izleneceğine neden farklı isimle bağımsız parfüm olarak piyasaya sürülmedi ki Obsessed For Men?

Genel beğeniye uygun, kullanması kolay, karşı cinsten övgüler alabileceğiniz bu delikanlı size büyük şeyler değil sadece temiz ve bol şekerli kokmayı vaat ediyor. Bu koku tarzıyla ve genel olarak uygun sayılabilecek fiyatıyla rakiplerine korku salabilir Obsessed For Men. Parfüm dünyası içinse pek kayda değer bir eser olarak geçmeyecek gibi görünüyor. Eğer Versace – Eros, Bleu de Chanel, Dior – Sauvage, Spicebomb, Burberry For Men gibi parfümleri seviyorsanız yeni bir alternatif Obsessed For Men.

Kokusunun tasarımını Ilias Ermenidis ve Christophe Raynaud birlikte yapmış. EDT formundaki parfümün kalıcılığı vasat, etrafa yayılımı ilk patlama dışında kötü. İlkbahar-sonbahar mevsimlerinde kullanmak daha iyi sonuç verebilir. Eğer arkadaşınıza hediye parfüm almak istiyorsanız iyi seçeneklerden birisi. Hem kokusunu çoğu kişi beğenir hem de diğer markaların parfümlerine iki katı ücret ödemek zorunda kalmazsınız.

Koku Güzelliği:10/5

29 Eylül 2018 Cumartesi

Yves Saint Laurent – Y For Men (2017)

Yves Saint Laurent’in 1964 yılında piyasaya sürdüğü kadın parfümü Y, beklendiği kadar başarılı olamamış klasiklerden birisi olarak kabul ediliyor. Markanın eski tarz kadın parfümlerini simgeleyen Y’ye, hepimizi şaşırtan şekilde elli üç yıl sonra erkek kardeş eklendi. Bu kadar eski bir kadın parfümünün birden bire yeni erkek versiyonunun çıkarılması pek görülen bir durum olmasa da 2017 yılında raflara merhaba dedi Y’nin erkeği.

Kimileri Y’nin ilhamını bu aralar moda olan y kuşağından aldığını söylese de markanın resmi açıklamasında Yves Saint Laurent’in ikonik beyaz tişörtü ve siyah ceketinden esinlenildiği belirtilmiş. Markanın internet sitesinde erkek için olan Y’nin “otantik ve cesur” olduğu belirtilmiş. Ayrıca “erkeksiliği yeniden tanımlamak” olarak betimlenmiş Y’nin erkek versiyonu.

Parfümün başlangıcı ferah turunçgillerle gerçekleşiyor. Bergamot, limon ve turunçgil açılışı tam modern yazlık erkek parfümü tarzında. Parlak turunçgillere eşlik eden aldehitlerse ilk saniyelerde şaşkınlık yaratmıyor değil. Orta bölümde aldehitlerin verdiği pudramsılık devam ederken, bu tür parfümlerin olmazsa olmazı ferah zencefil devreye giriyor. Zencefilin yanına eklenen menekşeyle orta kısım devam ediyor. Son bölümde zencefilli ferah menekşeye eklenen ambergris ve sedir ağacı noktayı kokuyor.

Y, anlaşılacağı üzere aromatik, ferah ve erkeksi bir modern zaman parfümü. Kokunun merkezini turunçgiller, menekşe-zencefil ve odunsular oluşturuyor. Kokuların dünyasını yeni keşfetmeye başlayan ya da herkesin sevebileceği parfüm arayan genç erkeklerin rahatlıkla severek kullanacakları bu vasat YSL, kokulara daha fazla aşina kişileri tatmin eder mi?

Y, ne yazık ki günümüzün yeni nesil sıradan ferah erkek parfümlerinden birisi. Yapaylığın bariz olduğu, notaların başarısız verildiği, yaratıcılık anlamında hiçbir şey vaat etmeyen, sıkıcı bir erkek parfümü olduğunu kolayca söyleyebilirim. Rakipleri gibi canlı ve dinamik turunçgillerle açılan ve zencefille devam ettirilmeye çalışılan bu hava, aldehitlerin ve ambergris’in eklenmesiyle çabucak sönüyor. Ondan sonra da anlatacak pek bir şey kalmıyor Y’ye dair.

Parfümün genel yapısı ilkbahar-yaz dönemine uygun, günlük kıyafetlere uyum sağlayabilecek, övgüler alınabilecek tarza yakınken, Parfüm Merakı’nın ukala burnu için fazlaca sıradan, yapay ve bıktırıcı. Bu tarzda Dior Homme Sport gibi seçenek varken neden Y’yi tercih edelim Yves Saint Laurent?

EDT formundaki Y’yi Dominique Ropion gibi bir usta yapmış. Kalıcılığı idare eder, etrafa yayılımı zayıf.

Koku Güzelliği:10/4