portakal çiçeği etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
portakal çiçeği etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

21 Aralık 2018 Cuma

Roberto Cavalli – Signature (2012)

Yaklaşık iki yıl önce sonbaharın havayı hafiften serinlettiği küçük bir sahil kasabasında bulunan Gratis mağazasına girmiştim ve her Gratis mağazasına giren erkeğin maruz kaldığı o acayip bakışlara maruz kalmıştım mağaza çalışanı hanımefendiler tarafından 🙂 Neyse ki bu durumu hayata küsme sebebi olarak görmeden tabii ki parfüm bölümüne yönelmiştim. Her zamanki gibi kadın parfümleri çoğunluktaydı ve testerı olan birkaç koku vardı. Onlardan bir tanesi de uygun fiyatlı parfümleriyle tanınan Ulric de Varens’in UDV Divine Issime idi. Büyük beklentiye girmeden denedim üzerimde ve dışarıya çıktım. Kolumdan gelen koku bir süre sonra oldukça ilgimi çekmeye başlamıştı serin sonbahar rüzgarıyla birlikte. Sahildeki balık lokantalarının ve kafelerin müşterileri giderek azalıyordu ama kolumdan gelen koku daha fazla hoşuma gidiyordu. Böylece tanışmıştım UDV Divine Issime ile.

İlerleyen zamanlarda araştırmacı-parfümsever olarak bu parfümün Roberto Cavalli’nin 2012 çıkışlı kadın parfümüne çok benzediğini öğrendim. Şu andaki Roberto Cavalli’nin internet sitesine göre Signature ismini almış parfümü de böylece merak etmeye başlamıştım. 2018 yılının bu yağmurlu Aralık ayında kullanmaya başladım Signature’yi. Kendi internet sitesinde amberli çiçeksi koku ailesine dahil edilmiş Signature.

Parfümün açılışı ferah sayılamayacak portakal çiçeği ve bir parça yumuşak biberle gerçekleşiyor. Kaliteli ve hoş açılışından sonra parfümün ana teması ortaya çıkıyor: Tatlı, kremsi beyaz çiçekler. Biraz sümbülteber, hafiften ylang ylang ve belki de yumuşak yasemin olabilecek en lezzetli ve kremsi haliyle verilmiş. Tabii orta kısımdan itibaren leziz vanilya da partiye katılıyor. Son bölümde değişiklik yok. Kremsi beyaz çiçekler ve vanilya tenden ayrılana kadar görevine devam ediyor ama vanilya daha etkili kapanışta.

Signature, safkan bir kadın parfümü. Başlangıcından sonuna kadar dişi, cazibeli, çekici ve bu kelimeyi parfümler için kullanmayı abartılı bulsam da seksi diyebilirim. Yumuşacık pamuk gibi parfüm. Asi, karanlık, koyu, sert veya keskin değil. Sivri uçları yok denebilir. Vanilya kullanımıyla azıcık Noir Pour Femme’yi andırıyor gibime geldi.

Bir tarafıyla anaç, masum, duygusal, dengeli şekilde pudralı, leziz, tatlı, konforlu ve güvenli kokuyor. Diğer taraftan da şehvetli, baştan çıkarıcı, şuh, çekici, tensel, zevk düşkünü heteroseksüel kadın gibi de hissettiriyor. Onu deneyip de nefret edecek kişi sayısı azdır. Genele hitap eden fakat bunu günümüzün modern parfümlerindeki gibi ayağa düşürmeden belli kalitenin üzerinde yapabilen parfümlerden Signature.

Yapaylığın neredeyse olmadığı bu Eau de Parfum’un en büyük iki günahı olarak şunları sıralayabilirim. Birincisi tekdüze oluşu ve hemen hemen hiç değişmeden ilerlemesi ki bu durum bir süre sonra ondan sıkılmanızı sağlayabilir. İkinci günahıysa performansının zayıflığı. EDP olmasına rağmen hem kalıcılığı hem de etrafa yayılımı iyi olmadı bende ama bu iki günah, onu cadı ilan edip yakmamızı gerektirmiyor.

 

Şuna eminim ki fazlasıyla feminen beyaz çiçekleri parfümlerde sevemiyorum fakat bu tür kremsi ve vanilyamsı beyaz çiçekler, kaliteli verildiyse genelde itirazım olmaz. Muhtemelen beyaz çiçeklerin ev sevdiğim formu bu. Demem o ki Signature’yi sevdim. Onun lezzetli mis gibi kokusunu içime çekmekten zevk aldım her seferinde. Eğer bu tarz parfümleri seviyorsanız deneme listenize alabilirsiniz.

Onun kadınsı yönü kimi zaman yaşı otuz ve üzerindeki hanımefendilere yakışacak gibi hissettiriyor. Tam bir kış parfümü. Günlük kullanıma da gece kıyafetine de uyum sağlayacaktır. Kokusunun tasarımını ana akım markalar için popüler işlere imza atmış burun Louise Turner yapmış.

Son Not: Gratis veya Watson’s mağazasına giren erkeklere lütfen Mars gezegeninden dünyaya yanlışlıkla düşmüş uzaylı gibi bakmayın değerli hanımefendiler 🙂

Koku Güzelliği:10/7

18 Ekim 2018 Perşembe

Chanel – Gabrielle (2017)

Chanel’in 2017 yılı başlarında gerçekleştirdiği yeni çanta tasarımı Gabrielle için, Karl Lagerfeld’in fazlaca kadınsı olmadığını söylediği belirtiliyor. Ve 2017 yılının sonbahar mevsiminde Chanel’in Gabrielle isimli kadın parfümü de raflardaki yerini alıyor. Buradan anlıyoruz ki Chanel’in yeni çanta ve parfüm tasarım dilinin çatı ismini Gabrielle oluşturuyor. Chanel muhtemelen Gabrielle isimli çantaları ve parfümünü arka arkaya görücüye çıkararak bu anlamda kavram yaratmaya çalışıyor. Zaten küresel bir markadan da böylesine adımlar beklenir. Tabii bizi ilgilendiren kısım çantalar değil Gabrielle isimli kadın parfümü.

Gabrielle, kendi sitelerinde dört ana nota öne çıkarılarak tanıtılmış. Yasemin, ylang ylang, portakal çiçeği ve sümbülteber notalarını merkeze alan Gabrielle ismi, markanın kurucusu Coco Chanel’in ilk adı aynı zamanda. Tam ismi Gabrielle Bonheur Chanel olan Matmazel Coco için parfümlerin ne kadar önemli olduğu biliniyor. Gabrielle parfümünü tasarlayan Olivier Polge’nin, çocukluğunu babası Jacques Polge’nin yanında Chanel laboratuarlarında geçirdiği söylenir. Gabrielle parfümünü tasarlamak bir anlamda Olivier Polge için çocukluk anılarına ve babasıyla olan eski günlere geri dönmekti. Sözü fazla uzatmadan geçeyim Gabrielle’nin bende hissettirdiklerine.

Gabrielle’nin açılışı ferah sayılabilecek turunçgillerle gerçekleşiyor. Mandalina ve greyfurda benzeyen üst notaları gayet güzel ve sıradışı değil. Orta kısma doğru çiçekler, turunçgillerin yanındaki yerini alıyor. Sabunsu sayılabilecek çiçeklerden ayırt edebildiklerim yasemin ve portakal çiçeği. Orta kısımda kadınsılığın ve bir parça yapaylığın hissedildiğini ne yazık ki söyleyebilirim. Son bölümde sandal ağacı ve miske eşlik eden nötr odunsular fena değil ama koku oldukça zayıflıyor alt notalarda.

Gabrielle, tam bir meyveli-çiçeksi arkadaş. Ferah, tatlı turunçgil meyveleriyle beyaz çiçeklerin klasik bir karışımı. Hatta o kadar klasik ki yüzlerce kadın parfümündeki koku formu adeta tekrar edilmiş. Zaten Gabrielle’nin yurtdışı merkezli parfüm platformlarında epey eleştirilmesinin sebebi bu diye tahmin ediyorum. Çünkü Gabrielle, gerçekten de sıradan bir kadın parfümü özensizliğinde ve Chanel’e yakışmayacak kadar alelade. Ayrıca birçok Chanel parfümündeki en azından steril kalite hissiyatı Gabrielle’de az bulunuyor. Bu anlamda yüksek kaliteli ya da benzersiz bir kadın parfümü yok karşımızda. Tamamen piyasa işi çiçeksilikle işin kolayına kaçılmış sanki. Gabrielle’nin neden bu kadar eleştirildiğini anlamak zor değil.

Sonuç olarak Gabrielle, üzerinde sayfalarca yazı kaleme alınacak parfüme benzemiyor. Tatlı, gayet basit, kullanması kolay, çoğu vasat kadın parfümüne benzeyen çiçeksi bir kız sadece. Derinlik ve farklılık beklemeyenlerdenseniz ve dolabımda muhakkak ferah çiçeksi Chanel olsun diyenlerdenseniz o zaman Gabrielle’yi deneyebilirsiniz.

Gabrielle’yi yukarıda da yazdığım gibi ünlü parfümör Olivier Polge tasarlamış. EDP formundaki Gabrielle’nin performansı düşük. Kalıcılığı idare etse de etrafa yayılımı zayıf. İlkbahar-yaz kullanımına yakın duruyor.

Koku Güzelliği:10/6

20 Haziran 2018 Çarşamba

Mancera – Indian Dream (2014)

Mancera’nın Indian Dream’ı uzun zamandır dolabımda duran eserlerdendi. Şunu anlıyorum ki her şeyin bir kaderi olduğu gibi dolabımdaki parfümlerin de bir kaderi ve doğru zamanı var. Çok uzun zamandır görmezden geldiğim parfüm bir gün, bir şekilde beni kendisine çekiyor ve artık vaktinin geldiğini kalbime fısıldıyor. Indian Dream’in de böylece zamanının geldiğini hissettim. Sanırım parfümlerle fısıldaşan parfüm mistiği olma yolunda ilerliyorum.

Indian Dream, harika ismiyle ve müthiş renklere sahip şişesiyle hemencecik dikkat çekmeyi başarıyor Mancera’nın geniş koleksiyonunda. İsmindeki Hindistan vurgusu o coğrafyanın meşhur baharatlarını akla getiriyor. Her ne kadar Indian Dream kadın parfümü olarak sunulsa da bakalım baharatlar ne kadar ağırlıkta genel kompozisyonda.

Indian Dream’ın açılışı tatlı, kadınsı ve modern turunçgillerle gerçekleşiyor. Pudralı sayılabilecek portakal çiçeği birçok kadın parfümündeki gibi verilmiş. Orta bölüme geçildiğinde pudralı ve kadınsı hissiyat devam ediyor. Portakal çiçeği geride kalırken çiçekler ağırlığını iyice arttırıyor. Orta kısımda gül ve yaseminin etkisi çok bariz. Bu andan itibaren güllü, beyaz çiçeksi safkan kadın parfümüne dönüşüyor. Son bölümde büyük değişim yok. Alt notalarda kadifemsi amber ve vasat miske eşlik eden çiçekler başarılı. Klasik bir kapanışı var.

Indian Dream, tam bir kadın parfümü. Her şeyiyle feminen, bütünüyle kadınsı nüanslar taşıyan bir arkadaş. Standart meyveli-çiçeksi kız parfümü desem yanılmış olmam. Parfümün ana aksını pudralı çiçekler oluşturuyor. Daha özele indiğimizde gül bence baş aktör. Güle güçlü şekilde destek veren yasemin kadınsılığı arttırırken, üçüncü en baskın çiçek portakal çiçeği ana temaya masumiyet katıyor. Hafiften kırmızı meyvemsi (bu hissiyatta gülün etkisi var büyük ihtimalle) ve şekerli portakalımsı yapı, Indian Dream’ın geri planını oluşturuyor. Amber bir detay olarak son bölümde yer alırken, bu tür çiçeksi-meyveli kokuların değişmez elemanı misk pek başarılı verilememiş.

Çok uzatmayayım çünkü aslına bakılırsa basit bir parfüm Indian Dream. Pek fazla derinliği olmayan, kullanması kolay, çoğu kişinin sevebileceği, nota zenginliği bulunmayan, güvenli ama sıkıcı, fazlar arası büyük değişimler yaşatmayan, sürpriz yapmayan, harika kaliteye sahip olmayan, düz çizgide ilerleyen ortalama vasatlıkta kadın parfümü gibi oldukça uzun şekilde tanımlıyorum Indian Dream’ı. Koku profili anlamında yüzlerce örneğine rastlanabilecek tarzı yine de göreceli ana akım rakiplerine göre bir parça daha rafine ama benim için kullanılabilir olmaktan uzak.

Kimi yorumcuların Coco Mademoiselle’ye benzettikleri Indian Dream, koku profili anlamında benzese de paçuli barındırmıyor, onun yerine amberi monte etmiş son bölüme. Tabii aralarında tıpatıp benzerlik olmasa da aklınızda Indian Dream’ın genel yapısı hakkında ipuçları oluşturabilir bu benzetme.

Kendi sitelerinde Indian Dream’ın Hindistan’ın kalbine yapılan seyahat olduğu ve çiçekleri merkeze aldığından bahsedilmiş. Çiçekler konusunda haklılar fakat parfümle Hindistan arasında nasıl bağ kurulacağı konusunda şüphelerim var. Hindistan temalı parfümde beklediğim hiçbir baharat kokusunun içinde olmaması garip denebilir. Bu anlamda isim-konsept uyumsuzluğu var.

EDP formundaki Indian Dream, enteresan şekilde performans sorunu yaşıyor. Diğer Mancera parfümlerinin gücü-kuvveti Indian Dream’da bulunmuyor. Kalıcılığı idare ediyor ama fark edilirliği düşük. Yaz mevsimi dışında her zaman kullanılabilir. Kokusunun tasarımını Pierre Montale yapmış.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran Dinçer beye teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/6

15 Şubat 2018 Perşembe

Ulric de Varens – UDV Divine Issime (2013)

Fransa merkezli uygun fiyatlı kozmetik ve parfümeri markası Ulric de Varens, parfüm koleksiyonunu genişletmeye devam ediyor. Genel konseptlerini “Fransız lüksünün makul fiyatlara sunularak herkes tarafından ulaşılabilir olmasını sağlamak” şeklinde belirlemişler. En büyük farklılıklarını parfümlerinin kalitesi ve fiyatlarının ulaşılabilir olmasına bağlayan Ulric de Varens’in bazı parfümlerinin ünlü burun Jean Claude-Ellena’nın elinden çıktığını biliyoruz.

Genellikle erkek parfümlerini kullandığım Ulric de Varens’in başarılı kadın kokularının olduğunu keşfetmeye başlıyorum. Bir süredir kullandığım UDV Divine Issime’yi başarılı bulduğumu söylemeliyim. İsminden de anlaşılacağı üzere UDV serisine ait Divine Issime kendi sitelerinde “çiçeksi, iştahlandırıcı” olarak tanımlanmış ve çiçeksi gourmand tarzına yakın olduğu belirtilmiş. Tanıtımı şöyle yapılmış: “Vanilyanın sıcak notaları, silhat ve tonka taneleri ile sümbülteber güneşin kokusuna karışır. Portakal çiçeği ve tonka tanelerinin orta notalarını oluşturduğu koku, yasemin ve silhat etkisiyle çekiciliğini arttırır.”

Parfümün başlangıcı lezzetli vanilya ve koyu/yarı karanlık meyvelerle gerçekleşiyor. Açılıştaki vanilya gayet kaliteli ve tam da sevdiğim gibi kremsi kokuyor ve neyse ki çok tatlı değil. Meyvelerse kırmızı tatlı erik hatta siyah üzüme benziyor. Belki şeftali bile vardır. Üst notaları sevdim. Orta bölüme geçildiğinde aynı iştah açıcı vanilya etkisini arttırarak devam ettiriyor. Orta notalardaki kadınsı çiçekler giderek ağırlığını ortaya kokuyor ve vanilyanın yanında boy gösteriyor. Orta kısımdaki beyaz çiçeklerin en bariz olanı sümbülteber. Yasemin de var sanki çiçeklerin arasında. Fena değil orta notalar. Kapanışta büyük değişim olmuyor. Çiçeksi vanilyaya eklenen karanlık sayılamayacak ve köksü olmayan paçuliyle noktayı kokuyor Divine Issime.

Karşımızda olgun kuru meyvelerin eşlik ettiği çiçeksi bir vanilya parfümü var. Vanilya, ilk saniyelerden kapanışa kadar etkisini kaybetmiyor. Çiçekler orta bölümden itibaren gücünü arttırıyor. Paçuli ise kokunun genelinde büyük yer kaplamıyor sanki.

Buradaki çiçeklerden tabii ki üzerinde durulması gereken asıl unsur sümbülteber. Benim için her zaman zordur sümbülteber merkezli parfümleri sevmek ve kullanmak. Çünkü çok çiçeksi, çok kadınsı ve çok baskın bir kokusu var sümbülteberin. Tabii sümbülteber parfümü deyince aklıma hemen ünlü Fracas gelir. Çok şükür ki Divine Issime’de sümbülteber baskın şekilde verilmemiş. Evet, orta bölümde sümbülteber önemli yer tutuyor ama vanilyanın baskısı altında kalıyor diyebilirim. Aslında orta kısımdaki sümbülteber-vanilya dengesi iyi sağlanmış. Ne çok baygın vanilyaya ne de abartılı çiçeksi kokuya sahip. Bu anlamda sümbülteberin verilişini beğendim ki nadir olan bir şeydir benim için.

Vanilya gayet yumuşak ve leziz verilmiş genel itibariyle. Baştaki meyveleri de sevdim. Oldukça modern kokan Divine Issime, diğer taraftan da yeni nesil şeker bombası, iç bayan tatlılıktaki piyasaya kokularının dışında tutmaya çalışmış kendisini. Tatlılık tabii ki var ama rahatsız etmedi beni.

Sonuç olarak kaliteli, yapaylığa ya da rahatsız edici uyumsuzluğa rastlanmayan, çoğu hanımefendinin sevebileceği hoş bir eser çıkmış ortaya. Tabii çok katmanlı ve derin koktuğunu söyleyemem. Büyük değişimler yok, genelde tek düze ilerliyor. Yine de bu kadar uygun fiyatlara satılan bir parfüm için gayet başarılı buldum onu.

Biliyoruz ki parfümler ülkemizde yüksek vergiler yüzünden oldukça pahalı fiyatlara satılıyor. Birçok insan hem güzel kokmak isteyip hem de parfümlere yüksek ücretler ödemek istemeyebilir. Onun için Ulric de Varens gibi markalar bu boşluğu dolduruyor. Bu anlamda gayet makul fiyata satılan Divine Issime’yi çiçeksi vanilya kokusunu seven kadınlara rahatlıkla önerebilirim.

EDP konsantrasyonuna sahip Divine Issime’nin kalıcılığı yeterli, fark edilirliği ortalamanın biraz altında. Her yaş grubuna uyabilecek yapısı memnuniyet verici. Sonbahar-kış aylarına yakışacaktır. Kadın çantası şeklindeki şişesi de gayet şık.

Koku Güzelliği:10/7

30 Ocak 2018 Salı

Narciso Rodriguez – Narciso Rodriguez For Her (2003)

Başarılı modacı Narciso Rodriguez’in 2003 yılında giriş yaptığı parfüm sektörünü sevdiğini görüyoruz. 2003 yılından beri on yedi milyon şişeden fazla parfüm sattığını öğrendiğimiz markanın satışlarının büyük kısmını ilk parfümü Narciso Rodriguez For Her oluşturuyor. Bol ödüllü bu kadın parfümü hem markanın ilk kokusu olma özelliği taşıyor hem de kendi ifadeleriyle “ilk modern miskli şipre” sınıflandırması yapılan eser olarak karşımıza çıkıyor. Parfüm Merakı’nda sırada kadınların oldukça sevdiği bir arkadaş var anlaşılacağı üzere.

Narciso Rodriguez For Her ilhamını, markanın kurucusu bay Rodriguez’in gençken bir arkadaşının ona verdiği Mısır’dan gelen misk yağından almış. Kendi sitelerinde siyah şişesinin New York’taki binalardan esinlendiği vurgulanmış. Bay Rodriguez bu ilk parfümü için şöyle söylemiş: “Narciso Rodriguez For Her bütün kadınlar içindir. Kadınlara benim için özel olan bir şey vermek istedim ve onlara bu parfümü armağan ediyorum.”

Parfümün başlangıcı yüksek kaliteli acımsı çiçeklerle gerçekleşiyor. Çok kadınsı olmayan miskli beyaz çiçekler az da olsa karanlık hissiyat veriyor. Açıklanan notalarından osmantus isimli çiçek var. Muhtemelen ondan gelen ilk patlama fena değil. İlerleyen dakikalarda karanlık taraf azalırken kremsi portakal çiçeği kendisini gösteriyor. Buradaki portakal çiçeği pek ferah verilmemiş. Başlangıçtaki misk hala parfümün üzerinde dolaşıyor. Orta bölümü kendime yakın bulmadım. Son kısım müthiş. Çiçekler geri çekilirken, harika, lezzetli, sütsü vanilya son bölümü domine ediyor. Buradaki vanilya ne çok kadınsı ne de çok tatlı. Alt notalarını sevdim.

Narciso Rodriguez For Her kadın parfümü buna şüphemiz yok fakat kokusu alışık olduğumuz burun tırmalayan feminen çiçeksilik olarak verilmemiş. Daha nötr ve yüksek kaliteli çiçekler, hayvansı olmayan sucula yakın miskle birleşmiş ve gayet şık kadın parfümü kompozisyonu oluşmuş. Buradaki çiçekler yasemin-gül-portakal çiçeği olarak tanımlanabilir. Fakat sanmayın ki gül veya yasemin baskın. Her çiçek ve hatta her nota gayet dengeli ve sakince verilmiş. Yapaylık varsa da kontrollü ve steril şekilde mevcut. Parfümün ustaca tasarlandığı belli oluyor.

Tasarım derken şunu da ekleyelim, 2003 yılındaki bu parfüme Francis Kurkdjian ve Christine Nagel imza atmış. Bu iki önemli parfümörden özellikle Francis Kurkdjian’ın elinden çıktığı belli olan şık ve yüksek kaliteli aroma, kadınların neden onu sevdiğini anlamamızı sağlıyor.

Tabii her şey harika mı? Değil. Narciso Rodriguez For Her, oldukça basit yapıda. Derin ve katmanlı koktuğu söylenemez. Etrafa yayılımı sınırlı, kalıcılığı eh işte. Bu anlamda performansı bende yüksek olmadı. Ayrıca kokusuna aşık olduğumu ve çok ilginç bulduğumu söyleyemem. Temiz bir çiçeksi-miskli eser, daha fazlası değil.

Sonuç olarak abartılı şekilde kadınsı olmayan, kullanımı ve sevmesi kolay, üzerinden on beş yıla yakın zaman geçmesine rağmen hala modern çizgisini koruyan, güzel bir çiçeksi miskli parfüm. Tatlılık abartılı değil, notaların uyumu iyi, malzeme kalitesi bir ana akım marka için idare eder.

Parfümün ilk çıkışı EDT versiyonuyla oldu. Siyah şişedeki EDT’den iki yıl sonra pembe şişeli EDP raflardaki yerini aldı. Benim kullandığım EDT olanıydı. Her yaş grubuna ve her ortama uyabileceğini düşündüğüm Narciso Rodriguez For Her, bir hanımefendiye hediye etmek için iyi seçenekler arasında yer alıyor. Kullanım dönemi olarak ılık-serin ilkbahar-sonbahar daha makul gibi görünüyor. Sıcak yaz mevsiminde fazla kaçabilir.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/6

23 Kasım 2017 Perşembe

Bulgari – Goldea (2015)

“Goldea, parfüm ve mücevherat ustası Bulgari’nin hayallerinden süzülen, dünya tarihi ve onun hazineleriyle beslenmiş istisnai kokuların dünyasına seyahat davetiyesidir. Goldea, evrensel bir metafor olmasına rağmen yakın Altın Çağı her açıdan tekrar gözden geçirmiştir ve bize şu hikayeyi anlatır:

Bulgari, simyacı-kuyumcunun çalıştığı sarı altını 130 yılı aşkın süredir her formda kullanarak yüceltmiş, klasik miras ve modernliği birleştirerek tutkulu bir sonuç doğurmuştur. Bulgari, sembolik kadınları sever. Parfümlerinde ve mücevherlerinde kadınlara değerli hikayeler anlatmak için onların en derin varoluşunu araştırmaktan asla vazgeçmemiştir.

Tanrıçaların ve  divaların her zaman altına ve yılana karşı tutkulu ilişkilerinin yanı sıra, bir diğer tılsım ise Bulgari’nin şiirsel madenleri, taşları ve kokularıdır. Bu ilahi Den -Latince Tanrıça demek-  gücünü sonsuz güzelliğinden ve sembolik çekiciliğinden alır. Bulgari stilinin manifestosu Goldea, çığır açan çiçeksi-oryantal kokuların güneşin ısıttığı cildin kadifemsi kucaklaması, ışığı yakalaması ve yansıtması hisleriyle meydana gelir. Kokusu, aynı kıymetli taşlar gibi titizlikle işlenmiştir. Goldea, aynı zamanda 2000 yıldan fazla süredir sinema, edebiyat ve tarihteki duygusallığın, altının ve ışığın yegane sembolüne, Kleopatra’ya hürmettir.”

Bulgari’nin 2015 çıkışlı kadın parfümü Goldea’nın bu tanıtım cümleleri bize parfümün altından esinlendiğini düşündürtüyor. Zaten sarı şişesi ve kutusuyla altını çağrıştırıyor Goldea. Tabii ismindeki altın göndermesini göz ardı etmek mümkün değil. Bakalım epeydir dolabımda duran Goldea, bende nasıl izlenim bırakacak.

Goldea’nın açılışı ferah sayılamayacak tatlı turunçgillerle ve meyvemsilikle gerçekleşiyor. Açıklanan üst notalarındaki portakal çiçeği, bergamot ve ahududuyu algılamak mümkün. Gerçi bergamotun daha geri planda olduğunu düşünüyorum. Çiçeksi-meyveli sayılabilecek açılışı sıradan. Orta bölümde çiçeklerin etkisi artıyor. Orta notalarında ylang ylang ve yasemin var Goldea’nın. Yaseminin özgün, kendinden emin beyaz çiçeksi kokusu ve ylang ylangın kremsi tropikal yönü başarılı şekilde birleştirilmiş. Orta bölümde paçuli güzel bir sürprizle çiçeklere katılıyor. Buradaki çiçekleri kendime akın bulmasam da çikolatamsı paçuliyi sevdim. Alt notalarda tatlı paçuliye vanilya da eşlik ediyor. Tozlu sayılabilecek miskin de partiye katıldığını düşünüyorum. Kapanışta kremsi yumuşak paçuli ve vanilya gösterişsiz ama sıcak bir nokta koyuyor.  Son bölümü sevdim.

Goldea, meyveli-çiçeksi paçuli parfümüne benziyor tenimde. Aslına bakılırsa orta bölümden itibaren yaseminin önderliğindeki çiçekler bariz şekilde onun tarzını yansıtıyor. Meyveler (ahududu) üçüncü plana geçiyor ve bu durumu kabul ediyor. Tatlı ve modern paçuli bence parfümün önemli oyuncularından birisi. Zaman zaman çikolatamsı hissiyat veren paçuli, parfümün en sevdiğim teması oluyor.

Goldea’nın buruk ve itici açılışını takip eden cazibeli orta bölümü kadınsı mesajlar veriyor. Paçulinin devreye girdiği bölümdeyse neredeyse uniseks kullanıma göz kırpıyor. Oldukça soğuk günlerde ve dışarıda dolanırken kullandığım Goldea, tabii ki feminen yanını öne çıkarıyor. Onun yeni nesil şekerli gül kokan ve iç bayan kadın parfümlerinden kendisini ayırmasını sevdim. Evet, sıradışı değil belki ama yine de günlük kullanım için uygun.

Belki yanılıyorum ama az da olsa Thierry Mugler’in Angel’ına (kadın versiyonu) benzettim Goldea’yı. Tabii Angel kadar karanlık ve koyu değil Goldea. Ayrıca Goldea oldukça çiçeksi Angel’a göre. Başlangıcında da hafiften Black Orchid esinlenmesi var gibi. Kimi yorumcular Goldea’yı gourmand olarak sınıflandırmış ki haksız sayılmazlar. Oldukça tatlı kokusu kimi zaman vanilyamsı kimi zaman çikolatamsı kimi zaman da tonka fasulyesini andırıyor. Bu anlamda ona gourmand demek yanlış olmaz.

Anladığım kadarıyla Bulgari, piyasadaki yeni nesil bol tatlı meyveli-çiçeksi-şekerli rakiplerine Goldea ile cevap vermek istiyor. Lancome – La Vie Est Belle, Prada – Candy, Tom Ford – Black Orchid, Chanel – Coco Mademoiselle gibi güçlü rakiplere sahip Goldea’nın işi zor görünüyor. Kokusuna aşık olmadım ama birçok yeni ve burun tırmalayan yapaylıktaki kadın parfümünden bir parça daha başarılı buldum. Yine de almadan önce muhakkak deneyin.

EDP formundaki yapısı ne yazık ki performans anlamında harikalar yaratamıyor. Kalıcılığı yeterli fakat ilk patlama dışında fark edilirliği yüksek değil. Sonbahar-kış mevsimine yakışacağını düşünüyorum.

Kokusunun tasarımını ünlü isim Alberto Morillas yapmış. Bay Morillas eseri Goldea için şunları söylemiş: ” Goldea’nın lüks modernliği, İtalyan ve Fransız parfümlerinin değerleri ve şifreleriyle oynar. Bulgari için yarattığım parfümler değerli taşların birlikteliğiyle bezenen önemli mücevherler gibidir. Goldea’da, bir kuyumcunun altını yonttuğu gibi çalıştım. Bu parfüm, Bulgari mücevherlerinin gösterişli hacmini hatırlatır. Goldea’da kullandığım özel miskler ne demodedir ne de baroktur. Eğer Goldea bir nesne olsaydı, Brancusi tarafından yapılmış altın bir heykel olurdu. Goldea aynı zamanda altının sembolize ettiği sonsuzluk ve zenginliği somutlaştırır ve bu hipnotik büyü, Antik Mısır’dan İspanya’ya insan ve tanrılar arasındaki tarihte seyahat eder.”

Koku Güzelliği:10/6

12 Eylül 2017 Salı

Chloe – Love Story (2014)

Paris’e gidenlerin muhakkak uğradığı hatta filmlere bile konu olan ünlü Pont des Arts köprüsünden ilhamını alan bir parfümle karşı karşıyayız. Chloe’nin Love Story isimli kadın parfümü, Aşıklar Köprüsü olarak da bilinen bir köprüden ilham alıyor ve parfümün ismi de Love Story olarak seçiliveriyor. Bu anlamda Chloe markasının tutarlı davrandığını söyleyebilirim.

Parfümün tanıtımında kadınsılığın, romantizmin, cazibenin, aşkın vurgulanması sürpriz değil. İsminin Love Story olması bir yana, kadın parfümlerinin pazarlanması için kullanılabilecek en iyi öğeler aşk-romantizm-kadınsılık üçlüsü olmaz da ne olur ki. Koku kısmındaysa iki çiçek öne çıkmış: portakal çiçeği ve adını pek duymadığımız madagaskar yasemini.

Love Story’nin başlangıcı kadınsı çiçeklerle gerçekleşiyor. Beyaz çiçekler, yasemin hatta gül bile sayılabilir. Ferah sayılamayacak üst notalar benim için oldukça sıradan ve feminen. Orta kısımda tatlı ve modern beyaz çiçekler aynen devam ediyor. Kompozisyona eklenen misk, büyük değişim yaratmıyor. Kapanışta bir parça sedir ağacı hissedilse de ağaçsı şekilde sonlanmıyor. Üst-orta notalara benzer şekilde miskli-çiçeksi yapı alt notaları da oluşturuyor.

Love Story, tam anlamıyla meyveli-çiçeksi bir deneme. Beyaz çiçekler buketine eklenmiş yasemin ve gülün domine ettiği koku, baştan sona kadar değişim göstermiyor. Hatta hemen hemen aynı kokuyor.

Kendi sitelerindeki tanımıyla “ferah çiçeksi” yapı, bence pek de yaz sıcakları için uygun değil. Serin ilkbahar-sonbahar için uygun olabilecek Love Story, kalite anlamında vasat, yaratıcılık anlamında rahatlıkla sınıfta kalıyor. Hiçbir özgün yanı olmayan ve piyasadaki birbirinin aynısı feminen çiçeksi koku formunu tekrar etmekten başka bir şey yapmayan Love Story bu haliyle milyonlarca kadın parfümüne benziyor. İyi de kadınlar neden alsınlar ki bu parfümü?

Tabii bir kadın parfümüne hiçbir zaman kadın gözüyle bakamayacağım ve bu koku formunun neden ilgi gördüğünü anlayamayacağım. Evet, bu tür meyveli-çiçeksi yasemin-gül karışımı, dişil mesajlar veriyor etrafa fakat yine de sıkıcı, sıradan ve artık her yerde karşımıza çıktığı için eskimeye yüz tutmuş durumda bana göre.

Sonuç olarak Love Story hakkında söyleyecek çok bir şeyim yok. Bu tekdüze Eau de Parfum, burun tırmalıyor, beni cezbetmiyor, yapaylık sınırında ve hiç bana göre değil. Belki doğru kadında, doğru mevsimde ve doğru zamanda çarpıcı olacaktır ama size kötü sayılabilecek haberi vereyim ki performansı da yüksek değil. Kalıcılığı iyi ama fark edilirliği ortalamanın altında.

Genç-yaşlı her kadına yakışacak Love Story, günlük kullanıma da akşam çıkmalarına da uyum sağlayacaktır. Ünlü parfümör Anne Flipo tasarlamış Love Story’i. 2016 yılında EDT versiyonu da piyasaya sürülmüş Love Story’nin. Benim kullandığım EDP olanıydı.

Koku Güzelliği:10/4

28 Mayıs 2017 Pazar

Acqua di Parma – Iris Nobile (2004)

“İtalya’nın eski aristokrat villalarının bahçeleri, sanatın, doğanın ve kültürün barışçıl bir uyum içerisinde yaşandığı seçkin mekanlardır. Acqua di Parma, ‘Le Nobili’ isimli kadın parfümü koleksiyonunu yaratmak için bu evreni yorumluyor ve en sembolik çiçeklerini kullanıyor: İris, Manolya, Yasemin, Gül ve Şakayık. Aristokratik kadınsılığın hikayelerini, parfüm kompozisyonlarından oluşan bu seride yansıtmaktadır.

Iris Nobile: klasik ve sofistike kadınsılığı ifade eden kıymetli, zarif bir koku. Gizemli zarif çiçekli notalar ile şipre akorlarının ilgi çekici inceliklerini birleştiren sofistike bir parfüm.”

Başarılı İtalyan niş parfümevi Acqua di Parma’nın kadın parfümlerinden oluşan Le Nobili serisinin ilk üyesi diyebiliriz Iris Nobile için. Nobile isimli parfümlerin, İtalyan villalarının bahçelerinden ve orada yetiştirilen çiçeklerden oluşması hoş bir detay olarak düşünülebilir. Kendi sitelerindeki şipre vurgusu da ilgimi çekiyor. Hakkındaki güzel yorumlardan etkilenerek deneme listesine aldığım Iris Nobile’ı bir süredir kullanıyorum.

Parfümün açılışı çiçeksi ve pudralı turunçgillerle gerçekleşiyor. Yeşil sayılabilecek ferah olmayan kadınsı turunçgiller, bergamot ve portakal çiçeğinden oluşuyor. Orta kısımda pudralı yapı devam ediyor. Turunçgiller geriye çekilirken, çiçeklerin ağırlığı iyice artıyor. Parfüme ismini veren iris çiçeği artık görünür hale geliyor. Hafiften ruj hissiyatı veren orta bölümde, tırnaklarını dışarı çıkarmış beyaz çiçekler de eşlik ediyor irise. Son bölüm oldukça dingin. Çiçekler evcilleşiyor, başlangıçtaki coşku yerini kremsi vanilya ve iris çiçeğine bırakıyor.

Iris Nobile hiç şüphesiz ki tam bir kadın parfümü. Daha ilk saniyelerdeki tozlu turunçgiller ve çiçekler, onun feminen yanını vurguluyor. Beyaz ya da sarı çiçekler ayrımını tam yapamasam da pudralı yapı her daim hissediliyor. İris, ilginç şekilde fazlasıyla baskın değil. Bazen öne çıkıyor, bazen diğer çiçeklerin arkasına saklanıyor. Açıkçası daha ön planda olmasını isterdim iris çiçeğinin. Çünkü parfümlerdeki verilişini seviyorum irisin.

Tabii benim sevmemden ziyade genele hitap ediyor mu onu değerlendirmek gerekiyor. Bana göre, her kadının rahatlıkla kullanabileceği, temiz, anaç, güvenli ve dişi yanını öne çıkaran kaliteli bir eser Iris Nobile. Kendimce hoşuma gitmeyen iki yanından birisi fazlaca pudralı ve ikincisi iris dışındaki çiçekler ziyadesiyle kompozisyonun içinde.

Sonuç olarak, benzersiz ya da sıradışı değil Iris Nobile. Birçok çiçeksi-pudralı kadın parfümünü hatırlatan kokusu, orta yaş ve üzerindeki kadınların gönlünü kazanabilir. Tenimde beyaz çiçeksi ve pudralı yanını öne çıkaran Iris Nobile, kıyafet üzerinde irisi öne çıkardı ki istediğim buydu. Kumaş üzerindeki duruşunu sevdim.

Benim kullandığım EDT olanıydı. İlk formülasyon EDT’ydi. Yeni üretimler EDP olarak satılıyor. Muhtemelen küçük bir formülasyon değişikliği olmuştur. Umarım olumlu yönde gerçekleşmiştir.

Ve büyük bir sürpriz. Parfümün tasarımını iki önemli isim yapmış. Francoise Caron ve Francis Kurkdjian kokusunun arkasındaki isimler. Bir yorumcunun, Francis Kurkdjian’ın, Iris Nobile tarzı parfümleri kendi markası için de sık sık uyguladığını belirtmiş. Düşündüğümde çok doğru geldi bana da. Bay Kurkdjian bu tür çiçeksi denemeleri kullanıyor parfümlerinde. Hatta Iris Nobile’nin azıcık da olsa Apom Pour Homme’ye benzediğini söylesem yanlış mı yapmış olurum?

Kalıcılığı idare eder. Fark edilirliği yüksek değil. İlkbahar-sonbahar kullanımı için uygun bence. Otuz yaşın üzerindeki hanımefendilere tavsiye edebilirim.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/6

11 Temmuz 2016 Pazartesi

John Varvatos – Artisan (2009)

Formülü Paris’te bir otel odasında yazılmış Artisan’ın. Parfümün tasarımcısı, otellerdeki her odada bulunan ve otelin armasının bulunduğu küçük not kağıtlarına aklındaki kısa ve basit formülü kaleme aldığında yirmiden fazla içerik düşünmüyordu Artisan için. Hatta parfümün ismi ilk olarak Artisan değil de Eau de Fizz düşünülmüş fakat sonrasında, John Varvatos’un sanatsal tasarımlarına gönderme yapmak için ismi Artisan olarak değiştirilmiş.

Rodrigo Flores-Roux’un imza attığı Artisan’ın açıklanan notalarına baktığımızda pek alışık olmadığımız içeriklerle karşılaşıyoruz. Mesela, tangelo, marjoram, murraya çiçeği, kephalis, georgywood, belambre, serenolide musk. İsmi kırk yılda bir duyulabilecek bu içerikler, parfümörler tarafından biliniyordur ama benim için hepsi muamma.

Artisan’ı ilk çıktığı zamanlarda kullanmıştım. Hatta hakkında birşeyler de karalamıştım. Aradan geçen zamanın hatırına biraz daha detaylı birşeyler karalayayım dedim ve kullanmaya başladım Artisan’ı. Başlangıçta portakal çiçeğinin sabunsu ve çiçeksi yapısı dikkatimi çekti. Üst notaların nötr turunçgillerden oluştuğunu söyleyebilirim. Ferah, doğal ve temiz açılışı çok güzel. Orta bölüme geçildiğinde portakal çiçeğinin etkisi azalıyor ve turunçgil meyvelerinin etkisi artıyor. Orta kısımda mandalina, egemenliğini ilan ediyor. Mandalinanın o buruk kokusuna azıcık ferah zencefil ve yapay sucul efekt eşlik ediyor. Hani Calone’nun etrafa yaydığı serin ve kadifemsi bir koku vardır. Orta bölümde durum bence böyle. Son kısımda mandalinanın yanında misk var. Biraz da yapaylık sınırındaki sıradan odunsular mevcut. Kapanışta hala ferah Artisan.

Bu aralar havaların iyice ısınmasıyla yaz parfümlerine ağırlık vermemle birlikte, denediğim arkadaşların çoğu birbirine benziyor sanki. Artisan, ferah turunçgilli, yapay serinlikli, vasat odunsulu bir deneme gibi. Harika başlangıcından sonra, orta kısımda sıradanlığa geçiş yapan Artisan, yeni nesil parfümlerdeki sıkıcı odunsulukla kapanışı yapıyor. Başlangıçta çiçeksilik taslayan, orta bölümde turunçgil meyvelerine ve neredeyse mandalina kabuğu kokusuna evrilen Artisan, kapanışta da çok şaşırtmıyor.

artisan meyve yen

Bu koku formunu uzun uzun anlatacak değilim çünkü fazlaca bahsedilecek tarafı yok. Basit, derinliği olmayan, orta kısımdan itibaren durağan-sıkıcı-yapay sarmalından çıkamayan, ferah turunçgilli pazarından pay kapmaya çalışan, “John Varvatos’un bir de ferah kokusu olsun koleksiyonda” kafasıyla tasarlanan Artisan, üzerinde fazlaca durulası bir arkadaş değil.

Benim açımdan Artisan’ın şanssızlığı, parfümlerde mandalina kokusunu bir türlü sevememem. Ayrıca tatlılık oranı, yeni parfümlerin çoğunda olduğu gibi biraz fazla. Zaten parfümün tasarımcısının şeker kamışı içeriği kullandığını bildirmesi, kokudaki tatlılığın sebebini açıklıyor bir anlamda. Açıkladıkları bir sürü afilli ve garip notalaraysa aldanmayın. Çünkü Artisan, basit bir portakal çiçeği-mandalina-misk kokusu.

Sonuç olarak benim için iyi fikir değil Artisan. Siz yine de ona küçük de olsa şans verin, belki pozitif karakteri ve neşeli tavrı kalbinizi çalabilir.

resmi artisan yen

Artisan, ilkbahar-yaz kokusu. EDT formunda. Birçok kullanıcının şikayet ettiği üzere fark edilirliği ilk patlama dışında çok düşük. Tene oldukça yaklaşan Artisan, performans meraklılarının hiç denememesi gereken bir oyuncu. Kalıcılığa da yüksek değil. Erkek parfümü olarak sunulsa da bence kadınlar rahatlıkla kullanabilir. Şişe tasarımıysa belki de parfümün en ilgi çekebilecek tarafı.

Koku Güzelliği:10/5

7 Temmuz 2016 Perşembe

Frederic Malle – Cologne Indelebile (2015)

Sürekli, daimi bir kolonya denemesi olarak mı düşüneceğiz Frederic Malle’in yeni parfümü Cologne Indelebile’ı? Yoksa şöhretli niş parfümevinin ferah kolonyası mı aklımıza gelmeli? Bu denklemde kokunun tasarımcısı Dominique Ropion’u nereye yerleştireceğiz? Peki konunun Estee Lauder’le nasıl bir bağlantısı var? Son olarak, ‘Parfüm Merakı bu soru yağmuru da neyin nesi’ derseniz de haklısınız.

Estee Lauder tröstüne satıldığını bildiğimiz Frederic Malle niş parfümevi, 2015 yılında parfümör Dominique Ropion’a tasarlattığı Cologne Indelebile’le, ferah ve turunçgilli parfümler segmentinde kendisine yer arıyor. Son zamanlarda Tom Ford’un ve Acqua di Parma’nın ferah turunçgilli parfümlere yatırım yaptığını gören niş aleminin acaba yeni eğlencesi ferah turunçgilli kokular mı? Bekleyip göreceğiz.

İsmindeki daimi ve silinmez vurgusu, genellikle çok uçucu olduğunu bildiğimiz turunçgil merkezli parfümler için bir umut olabilir. Malle, çok kalıcı ve kolay kolay tende ölmeyecek ferah bir turunçgil denemesiyle karşımızda olduğunu iddia ediyor belki de. Ayrıca geleneksel ve tarihi kolonyalara da gönderme olacak gibi. Artık geçeyim detaylara.

Cologne Indelebile’in açılışı ferah turunçgillerle gerçekleşiyor. Azıcık limon, bergamot ve neroli ilk saniyelerde iş başında. Başlangıcı doğal, ferah ve nefis. Orta kısımda hafiften çiçeksilik ve sabunsuluk ekleniyor kompozisyona. Muhtemelen portakal çiçeği ve beyaz çiçekler de şöyle bir gösteriyor kendisini. Hala ferah ama bir parça sabunsu. Son bölümde klasik misk kullanımı var. Beyaz hissiyatı veren temiz misk, çok şaşırtıcı ya da derin değil. Böyle işte.

yatik cologne

Kullanım döneminde çok ferah, yeşil, temiz ve basit olduğunu gördüğüm Cologne Indelebile’da, bahsettikleri eski parfümlere az da olsa öykünme var. Fakat bir tarafıyla da oldukça modern ve yeni kokuyor. Bu anlamda Dominique Ropion’un ustalığına diyecek bir şey yok. Yapaylık hissedilmeyen genel yapıda, büyük değişimler ya da şaşırtıcı geçişler yok. Kimilerinin dediği gibi minimal bir ferah turunçgil kolonyası havası var.

Kullanan çoğu kişinin sevebileceği, güvenli sularda yüzen, hafiften sabunsuluğa kayan temizliğe sahip, çıkıntılı notalara sahip olmayan, yeni yıkanmış nevresim hissiden tutun da yüksek kaliteli neroli-bergamot-portakal çiçeği kolonyasına kadar söylenebilecek çok şey var. Fakat parfümün basitliğine, sıradanlığına, durağanlığına ve yaratıcılıktan yoksun olmasına da vurgu yapmam gerekiyor. Şişesi neredeyse üç yüz dolardan satılan Cologne Indelebile için bütçe ayırmanız konusunda sizi yönlendirmek istemem. Birazcık Apom’a, azıcık da Neroli Portofino’ya benzeyen Cologne Indelebile, bu yüksek fiyatlı rakipleriyle yarışır ama sonuç ne olur bilemem.

Bazı yorumcuların performansını başarılı bulduğu Cologne Indelebile, benim tende yok olup gitti. Hem kalıcılık hem de fark edilirlik olarak oldukça cılız profil çizdi. Kokusunun hem kadınlara hem de erkeklere rahatlıkla uyabileceğini düşünüyorum. Tam bir sıcak yaz kokusu. Hele ki ılık yaz akşamlarında çıkılan gezmelere rahatlıkla uyum sağlayacaktır.

arka cologne yen

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/7