4 Ocak 2015 Pazar
Hediye zamanı! (Kazanan belli oldu!)
Merhabalar koku dostları. Amerika merkezli numune satış sitesi www.decantshop.com'un Parfüm Merakı okuyucuları için hazırladığı 50 dolarlık hediye çekini, çekiliş yoluyla bir arkadaşımıza vereceğim. Bunun için diğer seferlerde olduğu gibi çekiliş yapacağım.
Bu hediye çekini almak isteyen arkadaşların öncelikle beni google/blogger hesabından takip etmesi gerekiyor. Parfüm Merakı sitesini, blogger üzerinden takip etmeyen arkadaşımıza ödül çıksa bile geçerli olmayacaktır. Çekilişi bu sefer sadece 1 (bir) günlüğüne yapacağım. 5 Ocak Pazartesi, saat 14.00'te çekiliş bitecek ve şanslı arkadaşımızı belirleyeceğim. Daha sonra kendisine, verdiği e-posta adresinden ulaşacağım.
Çekilişe katılmak basit. Google/blogger hesabınızla bu başlığın altına, çekilişe katılmak istediğinizi ve mail adresinizi yazmanız yeterli olacaktır.
Not: Hediye çekinin herhangi bir son kullanım süresi yoktur. Ayrıca sadece çeki kullanacak arkadaşların başvurmasını bekliyorum. Lütfen sadece bir defa katılınız oylamaya.
Kazanan: Parfüm Merakı hediye kuponu çekilişine katılan 45 kişinin arasından kazanan Sirrus rumuzlu arkadaş oldu. Kendisine tolgaaytar@gmail.com e-posta adresinden ulaşacağım. Eğer kendisinden cevap alamazsam, yedek talihli olarak Metin Durmuşoğlu rumuzlu arkadaşımızı belirledim.
Katılan herkese teşekkür ederim.
2 Ocak 2015 Cuma
Montale – Aoud Leather (2009)
Montale – Aoud
Leather (2009)
Türkçe'ye
öd, ud, od gibi farklı isimlerle girmiş Oud kokusu, Arap-Orta Doğu kültüründe
sıkça rastlanan bir rayiha. Dünya parfüm endüstrisinin son yıllarda keşfettiği
öd temasını merkeze alan kokular, Montale'in adeta uzmanlık alanı. Hakkında çok
az bilgi olması ve parfümörü Pierre Montale'in hala gizemini koruması dışında
Montale için Arap-Orta Doğu koku kültürüne yakın parfümlere imza attığı
söylenebilir. Ve tabii ki öd kokusu, Montale parfümlerinin belki de en çok
kullanılan materyali.
Onlarca
öd isimli parfümü bulunan Montale'in piyasaya hızla sürdüğü kokularını takip
etmekte zorlandığımız bir gerçek. Bunun içindir ki Montale'in en bilinen,
hakkında en çok tartışma olan ve en çok övgüler alan parfümlerini
değerlendirmeye almaya çalışıyorum. İşte bugünkü yazı konum da görece olarak
Montale'in ilgi çeken parfümlerinden birisi. Sebebi ise son yıllarda oldukça
başarılı olmuş parfüme oldukça benzemesi ve hatta kimilerince onu birebir
kopyalamış olması. O parfüm tahmin edebileceğiniz gibi Tom Ford'un özel
serisinin yıldızlarından Tuscan Leather.
Aynı
Montale gibi Tom Ford'un da piyasaya parfüm sürme konusunda agresif olduğu
söylenebilir. Tom Ford'un, özel serisinde karşımıza çıkan, arka arkaya birçok
parfüm piyasaya sürme stratejisi, tabii uzun yıllar sürdürülmesi zor gibi görünen
bir yöntem. Zaten Tom Ford'un bazı özel seri parfümlerinin üretiminin
durdurulduğu haberleri geliyor. Bu kadar fazla sayıda parfümü ticari olarak
sırtında taşıması mümkün görünmüyordu Tom Ford'un. Az satılan ve piyasada
karşılığını bulamayan parfümlerin üretimleri biterken, bazı özel seri üyeler
ise kısa zamanda dünya çapında büyük başarı kazandı. Mesela Tobacco Vanille,
Noir de Noir ya da Tuscan Leather.
Tuscan
Leather'ı önceki aylarda denemiş ve kendime yakın bulmamıştım. Oysa ki Tuscan
Leather, şimdiden koleksiyoncuların dolaplarındaki yerini almayı başardı. Bu
erkeksi deri parfümü, beraberinde enteresan bir yol açtı. Bu tür modern
meyvemsi ve çiçeksi, sert deri kokuları anlamında öncü parfümlerden olduğunun
altını çizmek gerekir Tuscan Leather'ın. Zaten başarısının biraz da buna bağlı
olduğunu düşünüyorum. Birçok yorumcuya göre üzere Clive Christian - C For Men,
Parfums de Marly - Godolphin, Charriol - Royal Leather'in, Tuscan Leather'ın
açtığı yoldan ilerlediği düşünülüyor. Bu ekibe, Aoud Leather isimli Montale'den
bir parfüm daha eklendi 2009 yılında.
Parfüm
platformlarında, Tuscan Leather'a benzetilen Aoud Leather, çoğu kullanıcı
tarafından övgülere mazhar oluyor. Tabii Parfüm Merakı'nın da radarından
kaçmıyor bu durum. Uzun zamandır oldukça merak ettiğim Montale'lerden olan Aoud
Leather'la sonunda tanışma şerefine nail oluyorum. Buyurunuz o zaman detaylara.
Fragrantica'da
deri sınıfında olduğu varsayılan Aoud Leather, kendi sitelerinde "Around the
Aoud" serisinin üyesi olarak verilmiş. Aoud Leather'i ilk sıktığımda
karşıma sürpriz şekilde turunçgiller çıkıyor. Lezzetli ve ferah sayılabilecek
bergamot, gayet güzel verilmiş. Hatta neredeyse tuzlu-akuatik bir bergamot. Çok
doğal ve serin. Başlangıcını sevdim. Orta kısma çabucak geçiliyor. Burada tuzlu
bergamot hala etkisini göstermeye çalışıyor. Fakat artık parfümün ana oyuncusu
derinin karşısında fazla direnemiyor ve geri plana geçmeyi kabul ediyor. Orta
bölümden itibaren ferah bergamot ve tozlu sayılabilecek derinin egemenliğinden
bahsedebiliriz. Buradaki deri, karanlık, neredeyse deri ceket-süet ayakkabı
gibi kokuyor. Fazla tatlılık barındırmıyor. Öte yandan geriden gelen bergamot
ile ilginç bir ikili oluşturuyorlar. Hani utanmasam ferah bir deri diyeceğim.
Deri, kaliteli kullanılmış olsa da orta kısmı kendime yakın bulamadım. Son
kısım, en sevdiğim yeri oluyor açık ara. Deri, yine bütün ağırlığı ile
karşımızda. Alt notalarda ferah sayılabilecek turunçgiller artık yok. Deri
hala, erkeksi, sağlam ve koyu. Orta notalardaki deri burada neyse ki azıcık
yumuşuyor. Orta bölümden farklı olarak kapanışta biraz vetiver algılıyorum
derinlerden. Hafiften de tütsü mü var? Varsa hiç şaşırmam. Son bölüm için
tütsülü vetiverli deri diyebilirim. Kapanışı gayet güzel.
Aoud
Leather, kimi yorumcular tarafından safran kimileri tarafından ise baharatların
desteklediği deri parfümü olarak nitelendirilmiş. Bence ne safran ne de
baharatlar hakim. Aoud Lether, tuzlu turunçgiller ve deriyi merkeze almış.
Gayet kaliteli kullanılmış bergamot, ilk başlarda parfümü ferah deri sınıfına
yaklaştırsa da ilerleyen saatlerde kokusu sarsılıp kendisine geliyor ve isminin
hakkını veriyor. Evet bu parfüm tam bir deri kokusu. Kimilerinin deri
ayakkabıya benzettiği, kimisinin deri ürünleri satan mağazaların içindeki
kokuya benzettiği Aoud Leather, burnu zorlayan ve oldukça erkeksi deri ile
ciddi ciddi meydan okuyor kullanıcılarına.
Tamam
isminde deri var anladık. Kokusunda da deriye fazlaca yer verilmiş. Peki
ismindeki öd nerede acaba? Şuna eminim ki isminde öd olup da ödün bu kadar az
kullanıldığı parfüm azdır. Çünkü ilk saniyelerden son ana kadar burnum hep öd
aradı fakat başarılı olamadı. Çünkü büyük ihtimalle bu parfümün sadece isminde
öd kullanılmış. Ya da bana öyle geliyor.
Aoud
Leather, günümüzün modern piyasa işi parfümlerinde pek karşımıza çıkmayan
acımsı-karanlık-erkeksi deri ile farklı bir yol izliyor. Onun 1 Million ile
uzaktan yakından bir akrabalığı yok. O, rakiplerini kendisi gibi niş
markalardan seçmiş. Mesela Tuscan Leather, Clive Christian - C For Men. İyi de
hiç mi ana akım rakibi yok. Olmaz mı? Eğer ana akımdan sayarsak Charriol -
Royal Leather, Derby, Versace L'Homme hatta belki de Aramis Classic. Buyurun
kararı siz verin.
Aoud
Leather'ın parfüm platformlarında isminin geçmesinin ve benim de bugün
incelemeye almamın sebebi tahmin edebileceğiniz gibi Tom Ford'un popüler özel
seri üyesi Tuscan Leather'a olan benzerliği. Şimdi çoğu yorumcu Tuscan Leather
ve Aoud Leather'ı birbirine benzetmişler. Bu konuda hem haklılar hem de haksızlar.
Şöyle ki: Öncelikle, iki parfümde, orta notalardan itibaren karşımıza çıkan
erkeksi, yeni deri ayakkabı benzeri deri kullanımı çok benziyor. Sonlara doğru
da iki parfüm paralel ilerliyor. Fakat tabii ki birbirleriyle aynı değiller.
Tuscan Leather meyvemsi bir başlangıçla açılışı yaparken, Aoud Leather daha
turunçgilli giriş yapıyor. Bu anlamda başlangıçları epey farklı. Evet
verdikleri genel hissiyat orta notalarda fazlasıyla benziyor olsa da, üst
notaları itibariyle ikisini ayırt etmek gayet kolay.
Tuscan
Leather'ı biraz fazla erkeksi fazla zorlayıcı bir deri kokusu olarak görüyorum.
Kullandığım zamanlar pek alışamamıştım. Aoud Leather'de benzer acımsı deri
efektine sahip fakat daha yumuşak ve bergamot ile daha kullanılır hale
getirilmiş sanki. Evet Aoud Leather'ı kendime daha yakın bulduğumu söylemeliyim
fakat hala ikisinin de kullanımı kolay deri kokuları olmadığını düşünüyorum.
Evet güçlüler, sağlam duruşları var, erkeksiler, karaktere sahip parfümler ama
yine de genel beğeniye uzaklar. Yer yer deri ceketleri andıran kokularına çoğu
kişinin tahammül edebileceğini sanmıyorum. Yine de denemekten zarar gelmez.
Belki tam size göredir onların deri kullanımı.
Aoud
Leather, kalite anlamında diğer Montale'ler gibi. Çok zengin, farklı, derin ve
detaylı bir parfüm değil. Tek düze, neredeyse hiç değişmeyen, lüks hissiyatı
vermeyen, basit yapıya sahip. Çok yüksek fiyatlara satılmayan bir niş marka
olan Montale, Aoud Leather'ında size harika ve çok yaratıcı bir parfüm deneyimi
sunamasa da deri kokusu severlerin şans vermesi gereken arkadaşlardan. Eğer
Tuscan Leather'ı seviyorsanız ve onun abartılı fiyatına anlam veremiyorsanız,
Aoud Leather neredeyse yarı fiyatına sizin emrinize amade bekliyor.
Parfümün
tasarımcısı olarak Pierre Montale görünüyor. EDP konsantrasyonuna sahip. Kalıcılık
ve farkedilirlik, bir EDP için yeterli. Tam bir kış
parfümü. Soğuk hatta karlı günlerde Aoud Leather'ın çok daha iyi performans
vereceğini sanıyorum. Kimi yerlerde uniseks olarak geçse de bence erkek
kullanımına daha yakın. Bir kadının üzerinde böylesi bir deri kokusu duymak
isteyeceğimi sanmıyorum.
Koku
Güzelliği:10/7
30 Aralık 2014 Salı
Azzaro – Azzaro Pour Homme (1978)
Azzaro – Azzaro
Pour Homme (1978)
Sicilya
doğumlu bir Tunus'lu olan Loris Azzaro, kendi ismiyle moda dünyasına giriş
yaptığında, kökeninin esintilerini de markası ile harmanlamak istemişti: Güneş,
bronz bir cilt ve Akdeniz insanlarının kanı kaynayan şehveti. Akıcı hissi veren
kumaşlar, canayakın renkler, Akdeniz mavisi, yeşil ve beyaz, Azzaro
koleksiyonlarının vazgeçilmez unsurlarıdır. Kendilerini "Gerçek
duygusallıktan kaynağını alan güneşli ve hedonist bir marka" olarak
tanımlamaları kayda değer. Dünya jet sosyetesinin havuz kenarı akşam partilerinde
giymeleri için kıyafetler tasarlaması da bu anlamda gayet anlaşılabilir.
Modanın da ötesinde Azzaro markası, kuruluşundan itibaren bugüne kadar, lüks
ile eşanlamlı bir şıklığa ve yüksek hayat tarzına yönelik ürünler verdi. Sadece
hazır giyim kreasyonları olarak değil, piyasaya sürdüğü parfümleri ile de
evrensel ve iddialı bir erkeksi tavır ortaya koydular. Diğer yandan şaşalı
kadın kıyafetlerine de yer verdiler ürün gamında. Ve tabii ki kokular...
Aslında
her şey, modacı Loris Azzaro ve temizlik ürünleri konusunda uzmanlaşmış bir
Alman girişimci olan Richard Wirtz'in 1977 yılında tesadüfen karşılaşmaları ve tanışmalarıyla
başladı. Loris Azzaro ve Richard Wirtz, tamamen farklı karakterde kişilerdi.
Loris Azzaro, o yılların en büyük yıldızlarına kıyafetler tasarlayan bir modacıydı.
Richard Wirtz ise sanayi işkolunda deneyimli, sağlam zekaya sahip bir kişiydi.
Onların farklı kişilikleri birbirini tamamlamış ve kimyaları tutmuştu. İkisi birlikte,
erkekler için parfüm oluşturmak adına beklenmedik yol seçtiler ve bir koku
formu geliştirmek adına önemli yatırımlar yaptılar. Bu parfümün adı Azzaro Pour
Homme olacaktı. Bu parfüm Loris Azzaro'dan beklenmeyecek bir hamleydi çünkü o
moda dünyasında çok kadınsı tasarımları ile tanınıyordu. Fakat bu cesur kararın
ödülünü kısa zamanda alacaklardı. Azzaro Pour Homme, dünya çapında çok büyük
bir başarı yakalayacaktı. Aradan geçen otuz beş yılın ardından hala en çok satan
erkek parfümlerinden birisi olarak şöhretini sürdürüyor. Rahatlıkla onun,
klasikler arasında yer aldığını söyleyebiliriz.
1970'li
yılların sonlarında (1978) piyasaya sunulan Azzaro Pour Homme, erkek
parfümlerinin dönüm noktalarından birisi olarak kabul ediliyor. Hala erkeksi
bir parfüm klasiği önerilerinin en güçlü ve akla ilk gelen ismi. Eski kafa
fujerlerin en sağlam örneklerinden birisi. Tabii belki de şanssızlığı güçlü rakiplere
sahip olmasıydı. Brut, Ralph Lauren - Polo, Paco Rabanne Pour Homme, Van
Cleef&Arpels Pour Homme gibi rakiplerinin arasından sıyrılması zor olmadı.
Yıllar
önce denediğim ve kendime yakın bulamadığım bu ünlü klasiğe acaba haksızlık mı
etmiştim? İşte uzun süre sonra Azzaro Pour Homme'a yeniden şans vermeyi istedim
ve onu anlamaya karar verdim bu sefer. Bu kadar büyük bir hite dönüşen Azzaro
Pour Homme neden bana uzak kalmıştı? Aromatik fujer tarzının referans parfümlerinden
olan Azzaro Pour Homme yolculuğu başlıyor benim için bir kere daha. Yine
şanslıyım ki eski yani Vintage formülasyonu üzerinden incelememi yaptım.
Azzaro
Pour Homme'u üzerime sıktığımda beni erkeksi çiçekler, eski bergamot, limon ve
aromatik otlar karşıladı. Artemisyayı andıran parlak ve buruk çiçeksilik, ne
yazık ki en beğenmedim tarzdır. Bergamot, limon ve aromatik otlar ise gayet
güzel verilmiş. Üst notaları sevmek ile sevmemek arasında gidip geliyorum. Orta
kısma geçildiğinde baharatların hakimiyeti başlıyor. Karanlık ve bohem
baharatlar zaman zaman sıcak, genelde tozlu hissiyata sahip. Karanfil, kimyon,
kakule ve diğer baharatlara eşlik eden meşe yosunu yine harikalar yaratıyor.
Tatlılık barındırmayan baharatlar parfümün en sevdiğim yeri oluyor uzak ara.
Orta notalar çok güzel. Sonlara gelindiğinde biraz lavanta ortaya çıkıyor.
Plastiğimsi karanlık deri, pek sevmediğim tarzdaki paçuli ve misk. Sonları en
sevmediğim yeri oldu diyebilirim.
Azzaro
Pour Homme, gotik sayılabilecek, tarihi, eski, tozlu, erkeksi ve maço bir
parfüm. Günümüzün parfüm trendlerinden çok uzak, 1970'li yıllara selam sarkıtan
bir eser. Erkeksi kokuları sevenlerin Nirvana'sı olmaya aday, turunçgilli
(bergamot ve limon), anasonlu (fakat içki efekti vermeyen), lavantalı, derili,
baharatlı, vetiverli garip bir karışım. Parfüm bazen limonsu aromatik otsu gibi
davranırken bazen de sıcacık baharatlar ortaya çıkıyor. Anason çok bariz bir
elemanken, lavantaya da evriliyor. Ne acayip bir deneyim Azzaro Pour Homme!
İnsan
çok çeşitli tarzlarda parfümler kullanınca, kendi beğenilerini daha iyi analiz
edebiliyor. Kendimle ilgili tespitim şu ki, Azzaro Pour Homme tarzı karanlık, anasonlu,
lavantalı, derili erkeksi fujerleri sevemiyorum. Mesela Aramis Tuscany mesela
Rive Gauche Pour Homme. Her ne kadar deri temalı parfümleri eski-yeni farketmeden
sevsem de, buradaki kullanıma bir türlü alışamıyorum. Yıllar önce kullandığım
Azzaro Pour Homme'un güncel versiyonunu beğenmemiştim. Bu aralar yeniden şans
verdiğim eski formülasyonunu da beğenmedim. Üzerimde Azzaro Pour Homme'u
taşımaya bir türlü alışamadım. Sanırım bu önemli erkek parfüm klasiği ile yıldızımız
bir türlü barışamayacak.
Yine
de siz Azzaro Pour Homme'a şans vermelisiniz. Eğer yaşınız 40 ve üzerindeyse,
delikanlı işi bol tatlı kokuları kullanmak kulağınıza hoş gelmiyorsa, sürekli
takım elbise giyiyorsanız, gerçek bir beyefendi gibi kokmak niyetindeyseniz,
"kadınlar parfümüme bayılsınlar" düşüncesi içinde değilseniz o, sizi
bekliyor. Onu kullandığınızda bir çok kişi kokusunu biraz eski ve modası geçmiş
bulabilir. Fakat eski zamanların geleneklerini anımsatması açısından,
dolabınızda bir şişesinin bulunması sizin için iyi olabilir. Kendi adıma ise bu
parfümü uzun süreli kullanabileceğimi hiç sanmıyorum.
Özellikle
yurtdışında büyük saygı duyulan Azzaro Pour Homme, ülkemiz insanının koku
algısı üzerinde "hacı yağı ya da lavanta kolonyası" izlenimi
yaratmaya müsait gibi görünüyor. Tozlu, nostaljik ve retro tarzı, kolay
sevilip, benimsenebilecek gibi değil. Bu anlamda denemeden alınması oldukça riskli
kokulardan birisi gibi görünüyor. İşin iyi tarafı ise Azzaro Pour Homme,
ülkemizde bir çok yerde uygun fiyatlara bulunabiliyor.
Parfüm
yazarı Luca Turin, Azzaro Pour Homme'u anasonlu lavanta olarak sınıflandırmış
ve beş üzerinden beş puan vererek, en iyi parfümler listesine almış.
Parfümün
gerek kalıcılığı gerekse farkedilirliği zayıf oldu bende. Ten üzerinde çok
hoşuma gitmeyen kokusu, kıyafet üzerinde çok daha ilgimi çekti. Bu anlamda
soğuk kış günlerinde montunuzun üzerine kullanıp, burnunuza gelen Gotik-karanlık
koku ile mutlu olabilirsiniz. Sıcak yaz mevsiminde kullanmanızı pek tavsiye
etmem.
Not:
Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.
Koku
Güzelliği:10/6.5
26 Aralık 2014 Cuma
Clive Christian – V For Men (2012)
Clive
Christian – V For Men (2012)
Bir parfüm şişesi. Koyu kahverengi
renkte. Neredeyse kehribar rengi şişe, devasa boyutlarda değil. Avucuma tam
sığan 50 ml.lik şişeye uzun uzun bakıyorum. "Parfüm Merakı en sonunda
çıldırdı" dediğinizi duyar gibiyim. Ya da "böyle olacağı belliydi
zavallının" fısıldaşmalarınızı da anlıyorum. Evet belki çıldırdım. Fakat
ben çıldırmayayım da kim çıldırsın. Çünkü elimde dünyanın en pahalı parfümlerinden birisinin şişesini tutuyorum.
Kokular aleminin "en uç
noktası" olarak kabul edilebilecek Clive Chirsitian'ın hem de özel seriye
ait V (Erkek) modelinin şişesi beklediğimden daha mütevazi çıktı. Resimlerde
çok daha şaşalı görünen Clive Christian - V For Men'in şişesinin cam kısmı 40
dolarlık parfümlerden çok da farklı değil. Şişenin ortasındaki kocaman V harfi,
hınzırlık olacak ama meşhur "V For Vendetta" filminin reklam
afişlerini hatırlatıyor bana. Parfümün kapağı ise en dikkat çekici yeri. Yine
internetteki görsellerden merakımı cezbeden kapak, ilk başlarda basit ve ucuz
bir etki bıraksa da, sonrasında alışıyorsunuz. Kapak sert ve sağlam metalden
yapılmış fakat altın hissi veren sarı renk keşke olmasaymış diyorum içimden.
Bir süre önce, dünyanın en pahalı
parfümlerini satmakla övünen Clive Christian'ın, V modelinin kadın versiyonunu
incelemiştim. Şimdi sıra özel seriye ait V'nin erkek versiyonunda. Kendi
sitelerinde parfümlerini tek tek tanıtmaya tenezzül etmemişler. Sanırım,
"bizim ürünümüz dünyanın en pahalı kokulu sıvısı, bir de pazarlama cümlesi
mi yazacağız" düşüncesindeler. Belki de haklılar. Çünkü bugün
inceleyeceğim Clive Christian - V For Men, en iyi ihtimalle 50 ml.si 400 dolar
civarında satılan bir parfüm. Sadece 50 ml. olarak üretilen V For Men, ortalama
bir anaakım parfümün 40 dolar civarında satıldığı Amerika kıtası için bile astronomik
fiyata sahip. Evet o, sıradan bir Calvin Klein, Hugo Boss ya da Versace
parfümünün on katı fiyata sahip. Ve böyle olunca da bütün gözler üzerlerine
çevriliyor. Bu kadar pahalı olan bir parfüm, acaba mükemmele yakın koku
deneyimi sunar mı bize?
Fiyat/kalite denklemine şimdilik
girmeyeceğim. Böylesine inanılmaz fiyatlara satılan bir parfümden beklentiler
de oldukça artıyor haliyle. Geçtiğimiz ay kullandığım V'nin kadın versiyonu,
gayet kaliteli kokuya sahipti fakat benim çok yakın olduğum tarza sahip
değildi. Bakalım V'nin erkek versiyonu için neler hissedeceğim. Çünkü beklenti
eşiğim her parfümsever gibi çok yüksekte bir Clive Christian parfümü için.
Fragrantica'da oryantal odunsu olarak
sınıflandırılmış V For Men. Üzerime sıktığımda beni tatlılık barındırmayan
keskin baharatlar karşılıyor. Toz karabiberlere benzeyen üst notalarda adeta
başka baharata yer verilmemiş. Direkt ve net kupkuru karabiber-biber kokusu.
Gayet ciddi ve olgun. Başlangıcı güzel V For Men'in. Orta notalara gelindiğinde
baştaki koku formu değişmiyor. Bibere ek olarak ağaçsılık ekleniyor. Kuru,
neredeyse talaş gibi kokan ağaçlar artık daha belirgin. Karabiber hala destek
veriyor ağaçlara. Orta bölümdeki ağaçsı yapı hafiften plastiğimsi kokuyor. Bu
da kalite hissiyatını azaltıyor. Geleyim sonlara. Alt notalar, üst ve orta
notaların aynı düzleminde devam ediyor. Kuru sedir ağacı ve kuru
biber-karabibere bu sefer tütsü ekleniyor. Tütsü çok karanlık verilmemiş.
Ağaçsı ve kuru olarak boy gösteriyor tütsü. Son kısmını çok beğendiğimi
söylemeliyim.
V For Men'de ana aksı, tozlu-kuru
biber-karabiber, ağaçsılık ve tütsü oluşturuyor. Parfüm adeta bu üç tema
üzerine inşa edilmiş. Onun dışında farklı bir deneyim yaşatmıyor. Gerilerden
reçinemsilik de kendisini gösteriyor. Bu reçineli yapı, ağaçsılık ile uyumlu
ilerliyor. Belki azıcık da vetiverden (kabe samanı) bahsedebilirim. Onun
dışında çok zengin bir nota dizilimi söz konusu değil.
Parfümün başından sonuna kadar neredeyse
hiç değişmemesi biraz şaşırttı beni. Sonuçta dünyanın en pahalı parfümlerinden
birisini kullanıyorum. Üstelik Clive Christian'ın özel serisine ait V For Men.
Bilemiyorum belki de beklentilerim çok daha yüksekti. V For Men, basit ve
tekdüze bir parfüm gibi görünüyor. Çok zengin, ihtişamlı ve lüks de koktuğu
söylenemez. Katmanlı ve bol notalı değil. Minimal bir çalışma adeta.
Durun bir dakika! Hemen hayal kırıklığı
yaşamayın. Çünkü V For Men, her ne kadar düz kokuyorsa da müthiş bir kalite
hissiyatına ve erkeksiliğe sahip. Olabilecek en iyi ağaç-tütsü kokularından
birisi denebilir. Orta kısımdaki hafif plastiğimsi yapı dışında harika bir
dumansı-reçinemsi tütsü kokusuna sahip. Adeta kocaman bir çam ormanında yürüyormuşçasına
net, karakteristik ve gerçekçi kokuyor. Dumansılık çok abartılı kullanılmamış
neyse ki. Karanlık bir parfüm olduğu söylenemez. Daha çok kereste atölyesine
girdiğinizde burnunuza gelen tozlu talaş kokusuna benziyor. Ya da ağaçlardan
akan reçinelerin etrafa yayılan rayihasını andırıyor. Görüleceği üzere V For
Men, safkan bir odunsu-tütsü kokusu. Zaman zaman yanık ahşap gibi zaman zaman
ormandan ağaç kesip kulübesine götüren ormancının kıyafeti gibi kokuyor.
Neredeyse hiç tatlılık barındırmıyor V
For Men. Bu anlamda yeni nesil bol şekerli parfümlerden rahatlıkla ayrılıyor.
Kupkuru baharatlar, yeni kesilmiş ağaç dalı ve dumansılığı sınırlı tütsü ile Armani
Prive’in sevilen eseri Bois d’Encens, üretimi bitirilen Gucci Pour Homme, Comme
des Garcons - Wonderwood ile benzer yapıda olduğu söylenebilir. Kalite
anlamında Wonderwood'dan çok daha üstün, Gucci Pour Homme'la başa baş ve Bois d’Encens’e
de kafa tutabilecek düzeyde.
Evet o, biraz yaş isteyen bir
karakterde. Çok genç arkadaşların üzerinde biraz tuhaf duracaktır. Gayet ciddi
bir parfüm. Takım elbise kokusu olarak bile nitelendirilebilir. Kullanım alanı
biraz sınırlı gibi görünüyor. Günlük çarşı-pazar gezmeleri için uygun olacağını
sanmıyorum. Daha ambiyans kokusu gibi. Çok soğuk veya karlı bir günde, Abant
gölünün etrafında dolaşırken giyilebilecek bir parfüm. Ya da ormanın içindeki
bir dağ evinde şöminenin karşısında çıtır çıtır yanan odunlara bakıp,
düşüncelere dalınıp gidilecek bir parfüm.
V For Men, çok büyük ihtimalle Pure
Perfume konsantrasyonuna sahip. Parfümün en yoğun ve konsantre hali olan Pure
Perfume, onun üzerinde fazla etki yapmışa benzemiyor. Çünkü performans olarak
zayıf kaldığı söylenebilir. Farkedilirliği başlarda keskinken, kısa süre sonra
tene yakın durmaya başlıyor. Biraz çekingen kalıyor. On iki saatten fazla tende
durarak kalıcılığının yeterli olduğunun sinyallerini veriyor. Zaten parfüm
yorumcuları performansından genel anlamda şikayetçiler.
Sıcak havaların değil soğuk ayların
kokusu bence V For Men. Yaş olarak otuz ve üzerindeki arkadaşlara tavsiye
ederim. Erkeksi kokusu ise bu tarzı sevenler için denenmesi gereken eserlerden
olduğunu fısıldıyor. Parfümün tasarımcısının, Geza Schoen olduğu rivayet
ediliyor. Çok yüksek fiyatına istinaden denemeden almak iyi fikir olmayabilir.
Koku Güzelliği:10/8
23 Aralık 2014 Salı
Versace – L’Homme (1984)
Versace –
L’Homme (1984)
Üzüntüleri,
trajedileri ve ölümleri, hayatın monotonluğuna, Allah’ıın küçük müdahaleleri
olarak düşünürüm. Hayatın hep tozpembe, güzel ve mutlu geçmesi, bir süre sonra bezdirici
ve dejenere edici olacaktır bence. Hiç beklemediğimiz zamanda bir yakınımızın
kaza haberinin gelmesi, ya da çok sevdiğimiz sinema sanatçısının ani ölümü,
hayatın günlük koşuşturmacası içinde, kısa süreli de olsa bazı farkındalıklara
sebep olur. Çünkü ölüm her zaman için korkutucu, soğuk ve karanlıktır. Ve
aslında ölüm çok yakınımızdadır, başucumuzdadır çoğu zaman.
1997
yılında moda dünyası büyük bir şok yaşamıştı. 1978 yılında kurduğu Versace
modaevini, kısa zamanda küresel bir lüks marka haline getiren Gianni Versace,
Miami'deki malikanesinin önünde, kuşkulu bir şekilde öldürüldüğünde, dünyanın
gözü merdivenlerde yatan Gianni Versace'in cansız bedenine çevrilmişti. Modanın
altın çocuklarından olan Gianni Versace, en verimli çağında, hayatını
kaybetmişti. Eğer ölmeseydi, belki de, kendi elleriyle kurduğu Versace
markasını daha yukarılara taşıyacaktı.
Bay
Versace'in büyük vizyonu, zaten markanın küresel oyuncular arasına girmesini
sağlamıştı. Hazır giyim üzerine tasarımları dünya sosyetesinin akın ettiği
butikleri süslerken, 1981 yılında ilk kadın parfümünü de piyasa sürdü Gianni
Versace. Çok büyük ses getirmeyen ilk parfümü Gianni Versace for Women'in
ardından ilk erkek parfümleri Versace L'Homme 1984 yılında piyasaya sürüldü.
Versace'in ikinci parfümü olan L'Homme, zamanın ilgi çeken erkek kokularından
birisi olmuştu. Fakat hiç bir zaman rakipleri Chanel Pour Monsieur, Eau Sauvage,
Polo Classic kadar şöhretli olamadı. Yine de parfümseverlerin en çok sevdiği
Versace'lerden birisi olmayı başardı.
Versace
L'Homme, 1980'lerin koku trendlerinin tipik örneğiydi. Deri-şipre tarzına yakın
Versace L'Homme'u, klasik parfümlere oldukça meraklı birisi olarak epeydir
merak ediyordum. Ve yine şanslıyım ki, bu erkek parfüm klasiğinin eski
formülasyonuna sahip oldum. Yeni formül L'Homme'ların genellikle beğenilmediği
ve eski formül L'Homme'un kullanılmasını tavsiye eden bir çok parfümsevere rastlayabilirsiniz
çeşitli platformlarda. Sanırım yeni L'Homme ciddi bir reformülasyon geçirmiş ve
eskisini aratır hale gelmiş. Zaten büyük ihtimalle L'Homme'un üretimi de
Versace tarafından bitirilmiş durumda. Gerçi hala Türkiye ve Dünya'daki bir çok
sitede bulunabiliyor fakat ilerleyen yıllarda bulunması çok zor olacak
parfümler kervanına katılacağa benziyor. Onun için eğer bu tarzı sevenlerdenseniz bir
yolunu bulup, Versace L'Homme'u denemenizi tavsiye ederim.
Gevezeliği
bırakıp, parfümün kendisine geçeyim artık. Fragrantica'da deri sınıfına
konulmuş L'Homme. Parfümü üzerime sıktığımda karşıma eski tarz turunçgiller
çıkıyor. Limon, bergamot ve aromatik otlardan oluşan üst notaları harika
L'Homme'un. Eski kafa klasiklerin neredeyse aynısı üst notalar çok doğal, nostaljik,
ferah ve mis gibi. Kimilerinin eski limon kolonyalarına benzeteceği üst
notalar, Eau d'Hermes, Acqua di Parma Colonia, Yves Saint Laurent Pour Homme
düzleminde. İlerleyen dakikalarda kokuda büyük değişim olmuyor. Tozlu-otsu
limonun önderliğinde devam eden turunçgillere, biraz meşe yosunu ve tozlu
baharatlar ekleniyor. Karanfil ve tarçın olduğunu düşündüğüm baharatlar çok öne
çıkmıyor. Ayrıca keskin ve tatlı da değiller. Parfümün ilk bir saatlik kısmı
böyle devam ediyor. İkinci kısımda baharatlar geri çekilirken, limonsu tozlu
turunçgillere hatırı sayılır oranda deri katılıyor. Bu andan itibaren aromatik
ve neredeyse ferah deri başrole geçiyor. Çok güzel bir vetiver de arka planda
hissediliyor. Deri hafiften hayvansal kokuyor ama bir Eau d'Hermes'teki kadar
bariz değil. Vanilya derinlerde bir yerde gizlenmiş. Ancak çok dikkatli koklanırsa
fark ediliyor. O da neredeyse hiç tatlılık barındırmıyor. İşte parfümün ikinci
kısmı da bu şekilde gerçekleşiyor. Deri, vetiver, vanilya ve meşe yosunu ile
desteklenmiş limonun verilişi gayet başarılı.
Versace
L'Homme, günümüzde görmeye alışık olmadığımız erkeksi bir kurulukta ve
tozlulukta ilerliyor. Limonun verilişi çok rafine ve asil. Blenheim Bouquet
tarzı limon, gayet aristokratik, ciddi ve şık. 1980'lerin şiprelerinin
neredeyse tamamında görülen bu tarz limonun, 1984 çıkışlı L'Homme'da da
kullanılmış olması gayet normal. Genç arkadaşların muhtemelen burun bükeceği bu
limonsuluk, eski dünyanın yüksek kaliteli kolonyalarını anımsatıyor. Bence
başlangıç kısmı nefis. Fesleğen önderliğindeki aromatik otlar, yapaylıktan uzak
ve limona müthiş bir hava katıyor. Aromatik otlar, kokuyu ferahlıktan biraz
daha ilkbahar kullanımına yaklaştırıyor. Başlardaki meşe yosunu yine güzel bir
sürpriz yaparak sınırlı da olsa kendisini gösteriyor. Baharatlar, tam olması
gerektiği gibi.
Parfümün
ikinci kısmı, derinin hakimiyetinde gerçekleşiyor. Otsu limon sonlara doğru
etkisini kaybediyor. Deriye, koku tenden uçana kadar vanilya ve meşe yosunu
eşlik ediyor. Deri sert ve kaba değil, gayet kibar, yumuşacık, kadifemsi ve
rafine. Parfümün başlangıcındaki nota zenginliği ve coşku, ikinci bölümde pek
olmasa da hala kaliteli ve yapaylık yok. Diyebilirim ki Versace, L'Homme ile
hiç de fena iş çıkarmamış.
Şu
bir gerçek ki, L'Homme, günümüzün parfüm trendlerine çok uzak ve bihaber. Hatta
umurunda bile değil. Çünkü o, geleceğin değil, geçmişin, eski dünyanın, soğuk
savaş yıllarının, takım elbise giyilen toplantıların, şıklığına önem veren
centilmenlerin, maço olmayan erkeksiliğin, kibarlığın kokusu.
Evet
o kesinlikle ucuz maçolardan değil. Sert erkeklerin kokusu da değil. Motosiklet
çetesi üyelerine de uymayacaktır. O, Antaeus, Fahrenheit, Yatagan veya Bandit
kadar karanlık, sert, acımasız ve ödünsüz değil. Parlak, açık, uzlaşmacı,
demokrat, naif, yakışıklı, karizmatik, Akdenizli İtalyan şıklığının parfümü.
Eğer New York, Eau de Guerlain, Derby, Bois du Portugal gibi parfümleri
seviyorsanız, L'Homme'a mutlaka şans vermelisiniz. Muhtemelen pişman
olmazsınız.
Yukarıda
da bahsettiğim gibi L'Homme'un eski formülasyonunu bulabilirseniz çok
şanslısınız. Ülkemizde olacağını pek sanmıyorum ama yurtdışı merkezli açık
arttırma sitelerinde bulunabilir. Yeni yani güncel formülasyonu çoğu kişi
beğenmemiş ve vasat olduğunu belirtmiş. Artık bundan sonrası da biraz sizlere
düşüyor. Her şeyi Parfüm Merakı'ndan beklemeyelim :)
Parfüm
kritikçisi Luca Turin, Versace L'Homme'u turunçgil zencefil olarak
sınıflandırmış. Beş üzerinden dört puan vererek oldukça beğenmiş. Ben de bu
notunda bay Turin'e tüm içtenliğimle katılıyorum.
Aralık
ayının ılıman sayılabilecek günlerinde kullandığım L'Homme, ilkbahar-sonbahar
döneminde kullanmanın iyi fikir olacağını düşündürttü bana. Başlangıcındaki
ferah limonsu yapı, çok soğuk kış günleri için kullanışlı olmayabilir.
Sonlardaki deri ise sıcak yaz günleri için uygun olmayabilir. Bence en güzel
kullanım dönemi bahar aylarıdır diyorum. Yaş olarak ise 35 hatta 40'ına gelmiş
erkeklerin tercih etmesinde fayda var. Genç delikanlı kokusu değil. Belli bir
yaş ve olgunluk istiyor.
Not:
Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.
Koku
Güzelliği:10/8
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)