28 Şubat 2015 Cumartesi

Creed – Royal Oud (2011)


Creed – Royal Oud (2011)

Bilinen tarihi 10.000 yıl öncesine kadar uzanan İran-Pers uygarlığını ne kadar tanıyoruz? Hemen yanı başımızdaki kadim komşumuz İran, hareketli ve ilginç tarihe sahip çok önemli bir kültür vahasıdır. Kimi kaynaklarda bugünkü İran topraklarında M.Ö. 6.000 yılına tarihlenen kalıntılardan ve eserlerden bahsedilir. Böylesine eskilere uzanan tarih pınarından, sanat fışkırmaması düşünülemez. Arkeolojik kazılarda İran topraklarında yaşamış eski uygarlıklara ait çok sayıda tapınak, saray, köprü ve farklı amaçlarla inşa edilmiş eserlere rastlanıyor. Fakat bunların arasında muhtemelen en önemlisi saraylardır.

Pers topraklarında yüzyıllar boyunca kurulup, yıkılan medeniyetlerden arta kalan saraylar, bugünün İran sanatı ve kültür hayatında büyük yere sahip. Antik İran-Pers sarayları, birçok masala, efsaneye ve gizemli hikayelere konu olmuştur. Özellikle eski sarayların görkemi, süslemeleri, heykelleri, sütunlu mimarisi, geniş ve büyük merdivenlerle vurgulanmış ana girişleri, sanat tarihçileri için eşine az rastlanır değerdedir.

Fransa-İngiltere merkezli tarihi niş parfümevi Creed'in, İran ve Pers sanatına olan ilgisi 2011 yılında daha da artmış sanki. Resmi açıklamalarında Royal Oud'un ilhamını "Pers saraylarından" aldığı vurgulanıyor. İran saraylarında kullanılan deri, ağaç, mermer ve altına göndermeler yapmışlar. Her ne kadar Royal Oud'un ilhamı İran'dan alınsa da parfümde kullanılan öd ağacının Hindistan'dan tedarik edildiği belirtilmiş. Creed'in Royal Oud'u piyasa sürmesindeki amacın "Antik Pers kültüründeki saray hayatının, modern erkek ve kadınlara koku anlamında yaşatılmaya çalışılması" olarak açıklanıyor. Royal Oud'un uluslararası hedefi olarak İngiliz kraliyet hanedanı ve Amerika'nın politikaya yön veren güçlü aileleri gibi üst düzey kişilerin kokusu olması düşünülmüş.

                                                                 Resim: artemisiaprofumeria

Royal Oud'un Creed'in yeni nesil öd temalı parfümü olduğu görülüyor. Bu anlamda rakiplerinden geri kalmak istemeyen Creed'in Royal Oud cevabı, bakalım nasıl sonuç vermiş? Daha fazla uzatmadan geçeyim detaylara. Kendi sitelerinde oryantal olarak sınıflandırılmış. Üzerime sıktığımda garip bir koku karşılıyor beni. Parfümlerin üst notalarında görmeye alışık olmadığımız kadar odunsuluk mevcut başlangıçta. Ferah-ıslak-nemli sayılabilecek ağaçsı koku yüksek ihtimalle sedirden kaynaklanıyor. Açılışı gerçekten farklı ve ilginç. Üst notalarını beğendim. İlerleyen dakikalarda durum değişiyor. Ağaçsılık geride kalırken, koku formu baharatlara doğru yöneliyor. Tatlımsı lezzetli baharatlar neredeyse meyvemsi yapıda. Tarçın-biber birlikteliği, kırmızı meyveleri hatırlatıyor. Orta notalarda baharatlara biraz öd ağacı ekleniyor. Fakat baharatlar çok daha baskın. Orta bölümün dikkat çeken öğesi ise tütün oluyor. Dumansı denebilecek tütün, baharatlar ile müthiş uyumlu olmuş. Orta kısmını çok sevdim Royal Oud'un. Son kısımda fazlasıyla zayıflıyor kokusu. Orta bölümle paralel devam eden alt notalarda ekstra olarak tütsü var. Orta bölüme göre baharat azalıyor sonlarda. Tütsü-ağaç kombosu sürpriz yapsa da alt notaları pek ilgimi çekmedi.

Bu aralar fazlasıyla öd temalı parfüm kullandığımdan olsa gerek nötr sayılabilecek duygularla kullandım bu arkadaşı. Gördüğüm kadarıyla öd ağacından ziyade baharatları ve sedir ağacını ön plana almış Olivier Creed. Hafif tatlı baharatlar, kokuya genel anlamda sıcaklık katıyor. Baharatların hemen gerisine mevzilenmiş dumansı tütün tam istediğim gibi. Hafiften kirazlı pipo tütünü havasına sahip orta bölüm, bence parfümün en güzel yeri. Başlangıcındaki ferah ağaçsılık, yeni nesil popüler ferah Creed'lere az da olsa göndermede bulunuyor olabilir. İlk kullanımda yadırgasam da ilerleyen kullanımlarda alıştım ve hoşuma gitti başlangıcı.

Peki parfüme ismini veren öd ne alemde? “Kraliyet Öd Ağacı” ismine binaen, kokusunda büyük bir öd ağırlığı bulunmuyor. Orta kısımdan itibaren sıcak baharatların arkasına gizlenmiş öd, fazlaca ortaya çıkmaya niyetli görünmüyor. Buradaki öd kullanımı neyse ki gül lokumu şeklinde verilmemiş. Daha odunsu kullanılmış öd ve bu da benim için kabul edilebilir.


Royal Oud, fena parfüm değil. Yapaylığa rastlanmayan, şık, kaliteli, fazla tatlılık barındırmayan, odunsu, lezzetli bir aurası var. Kokuları büyük benzerlik taşımasa da biraz Tom Ford'un yeni Private'larından Tobacco Oud'a benzettim. Bir yorumcunun Burberry - London For Men benzetmesine ise orta notalardan itibaren hak vermemek elde değil. Tabii London'ın çok daha kaliteli halini düşünebilirsiniz Royal Oud'un orta bölümü için. London'ı seven bendeniz, Royal Oud'u da sevdim ve başarılı buldum.

Creed parfümlerinin kaderidir "Fiyatını hakediyor mu?" sorunsalı. Genel olarak basit sayılabilecek parfümlere sahip Creed'lerin çoğu zaman kokularının performanslarından şikayet edilir. Kimi kalıcılığı az der, kimisi "sıkıyorum yarım saat sonra kokusunu alamıyorum" diyerek farkedilirliğine şerh koyar. Royal Oud, yeni nesil Creed'ler gibi çok derin ve kompleks yapıda değil. Basit sayılabilecek formülüne, üç haneli dolarları verecek kadar maddi gücünüz varsa tabii ki parasını hakediyor. Fakat tenimdeki zayıflığı ve kalıcılığının düşüklüğünü göz önüne alırsam sanırım bir şişesine 600-700 TL vermeyi istemem. Verene de saygı duyarız o ayrı mesele.

Creed'in kendi sitesinde Royal Oud'un hem erkekler hem de kadınlar için üretildiğini okuduğumda pek inanasım gelmedi. İçeriğindeki baskın baharatlar ve odunsuları göz önüne getirdiğimde kadın kullanımı için pek uygun olmayacağı kanaatine varıyorum. Bence Royal Oud, erkeksi nüanslara sahip ve evet lafı dolandırmayayım o erkekler için daha uygun olacaktır. Üzgünüm hanımlar dost acı söyler.

                                                                         Resim: Parfumo

Parfümün tasarımını Creed ailesinin altıncı nesil üyesi "master perfumer" Olivier Creed yapmış. Eau de Parfum (EDP) formunda olduğu söyleniyor umarım doğrudur. Bazı çılgınlar ilkbahar-yaz mevsimi için uygun deseler de bence durum o kadar parlak değil. Sıcak ve baharatlı yapısı onu sonbahar-kış kokusu kategorisinde değerlendirmemi sağlıyor.

Koku Güzelliği:10/7.5

25 Şubat 2015 Çarşamba

Vera Wang – Vera Wang For Men (2004)


Vera Wang – Vera Wang For Men (2004)

1949 yılında başlayan bir hayatın başrol oyuncusu o. Tam ismi Vera Ellen Wang olarak kayıtlara geçen modacının, ailesinin Çin'den Amerika'ya gelen göçmenlerden olduğu bilgisi mevcut. Babasının zengin bir işadamı olduğu, annesinin ise Birleşmiş Milletler için tercümanlık yaptığı yıllarda, bayan Wang'ın çocukluğu New York'un popüler semti Manhattan Upper East Side da geçmiş. Ailesinin geniş maddi imkanları sayesinde rahatça çocukluğunun tadını çıkardığını söyleyebiliriz. Evet belki de o "doğuştan şanslılar" zümresinin üyesidir, kim bilir.

Yirmi yaşına kadar kayak kariyerine devam eden Vera Wang, 1970'li yılların hemen başında artık kendisine farklı bir yol çizmek istemiş olmalı ki, kayağı bırakıp Vogue dergisinde çalışmaya başlıyor. Editör olarak devam ettiği ünlü moda dergisi Vogue'da on beş yıl kadar çalışıyor. Kıdemli moda editörlüğü görevini başarıyla yerine getiren Vera Wang, 1980'li yılların sonlarına doğru Vogue dergisinden ayrılarak Ralph Lauren'in takı tasarımı yöneticiliğine geçiş yapıyor. Bir süre Ralph Lauren ile çalışan Vera Wang, ünlü Hollywood yıldızları için kıyafetler de tasarlıyor. Ve böylece yavaş yavaş ismini duyurmayı başarıyor.

1990'lı yılların başında artık kendi tasarımlarını kendi ismiyle sunmak istiyor. Böylece Vera Wang markasının temelleri atılmış oluyor. Moda kariyerinin ilk yıllarında genellikle gelinlikler üzerinde çalışıyor. Bu yönde açtığı mağazası oldukça ilgi görüyor. Sadece kıyafet tasarımları ile yetinmiyor ve kıyafetlerine uygun takı tasarımlarına da yer veriyor mağazasında. 2000'li yıllarda genişleyen ürün yelpazesine parfümleri de ekliyor bayan Wang. İlk parfümü 2002 yılında Vera Wang For Women ismiyle piyasaya sürülüyor. İki yıl sonra ise bu sefer erkek versiyonu çıkıyor Vera Wang'ın. İşin ilginç tarafı ise Vera Wang'ın 2015 yılı itibariyle yirmi civarında parfümü var fakat bunlardan sadece bir tanesi erkekler için. O da 2004 çıkışlı bugün inceleyeceğim Vera Wang For Men. Onun dışındaki bütün parfümleri kadınlar için tasarlanmış.


Vera Wang For Men'i 3-4 yıl önce kullanmış ve beğenmiştim. Fakat ilerleyen yıllar neticesinde unuttuğum kokusunu özlediğimi farkettim. Bakalım eski düşüncelerimde ne gibi değişiklikler olacak diye de özellikle yeniden şans vermek istedim kendisine. Eski günlerin hatırına işte size Vera Wang For Men değerlendirmesi.

Kendi sitelerinde "aromatik oryantal" olarak sınıflandırılmış. Üzerime sıktığımda beni buruk turunçgiller karşılıyor. Portakal-mandalina ikilisi olduğunu düşündüğüm turunçgiller yarı-ferah fakat çok canlı ya da parlak değil. Yapaylık hissetmediğim üst notaları gayet güzel. İlerleyen dakikalarda aynı yapının devam ettiğini görüyorum. Orta bölümde yapay-parlak odunsu notalar ekleniyor kompozisyona. Tuhaf bir yapaylık, sanki Iso E Super gibi. Orta bölümde turunçgiller ile yumuşatılmış baharatları da hissetmek mümkün. Orta bölüm biraz yapay ama yine de çok kötü değil. Eh işte diyebilirim orta notalar için. Son kısım, orta bölüme yakın ilerliyor. Farklı olarak tütün ekleniyor. Buradaki tütün, ıslak ya da dumansı verilmemiş. Yine turunçgil meyveleri ile harmanlanmış ve yumuşatılmış. Son kısmını beğendim Vera Wang For Men'in.

Karşımızda çok farklı bir parfüm olmasa da günümüzün bol tatlı, baharatlı şeker bombalarına benzemiyor Vera Wang For Men. Turunçgilleri merkeze alan fakat ferah olmayan (yarı-ferah denebilir), nedense bana hüzünlü gelen, orta kısımda yapaylığın hissedildiği, odunsu notaların önemli rol oynadığı, baharatların destek verdiği, tütün ile de sonlandırılmış hem modern hem de garip şekilde retro kokan, geçmişe ait anıları canlandıran (en azından benim için öyle) bir erkek parfümü.


Evet o, Vera Wang parfüm koleksiyonunun tek erkek için olan üyesi. Adeta çiçeklerin içindeki erkeksi bir böcek. Abartılı derecede olmasa da ciddi anlamda erkeksi yapıya sahip. Tatlılık fazla değil fakat yine de yok denemez. Bu anlamda portakal-mandalinadan gelen lezzetli tatlılığa sahip. Bir dakika lezzetli mi dedim? Bu parfüm acaba leziz mi? O bir gourmand mi? Hem evet hem de hayır olabilir bu soruların cevapları.

Bu parfüm bana her seferinde ılık sonbahar günlerini ya da erken ilkbahar dönemini hatırlatıyor. Sanırım buruk ve hüzünlü kullanılmış turunçgillerin işi bu. Güneşin artık yakıcı olmadığı ve havaların serinlediği sonbahar öğleden sonrası için o kadar uygun ki. Ya da daha kış ayının hafiften hissedildiği Mart'ın ortalarında parlak güneşin altında kimseciklerin olmadığı parkta oturup, etrafı seyredip vakit geçirdiğiniz zaman dilimine ne kadar da uyar Vera Wang For Men.

Kabul etmek gerekir ki yüksek kaliteli bir parfüm değil. Başlangıcı gayet olumlu olsa da orta kısımdan itibaren kalite hissiyatı düşüyor. Yine de birbirinin aynısı baharatlı parfümlerden sıkılan erkekler için değişik bir seçenek olabilir. Denemeden almayınız uyarısını her ihtimale karşın vermek isterim.

Koku formu olarak biraz The One For Men'i, azıcık Dolce Gabbana Pour Homme'u, hafiften Tom Ford For Men'i ve Kenzo – Power’ı anımsatıyor. O buruk, ekşimsi hüzünlü meyveler/turunçgiller bu yönde düşünmemi sağlamış olabilir.


Luca Turin'in kitabında Vera Wang For Men sabunsu kabus olarak değerlendirilmiş ve beş üzerinden bir puan verilerek oldukça başarısız bulunmuş. Kalıcılığı ve fakedilirliği yüksek değil. E bir EDT'den daha fazlasını beklemiyordum zaten. İlkbahar-sonbahar dönemleri için uygun olacağını hissediyorum. Çok genç arkadaşlardan ziyade 25 yaş ve üzerindeki erkeklere tavsiye ederim.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/6

22 Şubat 2015 Pazar

Serge Lutens – Un Bois Vanille (2003)


Serge Lutens – Un Bois Vanille (2003)

Aslında işi Sigmund Freud'a kadar götürmeye gerek yok. Her ne kadar Bay Lutens, Freud'a gönderme yapsa da, vanilya kokusu çoğu insan için gayet cezbedici ve lezzetlidir. Acaba vanilyayı bu kadar cazip kılan nedir? Egzotik kokusu mu? Davetkar tarafı mı? Baştan çıkarıcı karakteri mi? Vanilya meyvesinin siyah olması ve karanlığın simgesi sayılan şeytanın çekiciliği ile özdeşleştirilmesi mi? 

"Erkekler vanilya ve tarçın içeren kokular kullanmamalı" tarzı genellemelere kimi araştırmacılar rağbet ediyor. Bilimsel olarak fazla altı dolu olmasa da "erkek adam vanilya kokulu parfüm kullanmaz" gibisinden modası geçmiş maço beylik sözlerine ise pek rağbet etmemek lazım. Evet erkekler de vanilya temalı parfüm kullanırlar, hem de bayıla bayıla...

Parfüm üreticisi birçok markanın vanilya merkezli parfüm piyasaya sürmesine alışığız. Niş markalar da dahil, vanilya çok sevilen bir nota ve herkes farklı yorumlar getirip, yenilik yaratmaya çalışıyor eserlerine. Maestro Lutens'in 2003 yılındaki vanilya denemesinin adı Un Bois Vanille olarak gerçekleşti. Kimi yerlerde kadın parfümü olarak gösterilen Un Bois Vanille'i, vanilya kokusu sever olarak merak etmekteydim. Nihayet kullanma ve hakkında fikir yürütme şansına sahip oldum.


Un Bois Vanille'in açılışı şekerli vanilya ile gerçekleşiyor. Yanmış siyah şeker ve ortalama vanilya dokunuşu ile başlangıcı çok ilginç ya da farklı değil. Orta kısımda vanilyanın ağırlığı devam ediyor. Tatlılık neyse ki azalıyor burada. Vanilyaya, karamel, reçine, hindistan cevizi ekleniyor. Orta notaları da başlangıcı gibi kremsi. Farklı olarak sütsü bir his veriyor. Hani çocukken içmeye doyamadığımız hindistan cevizli sütler vardı. Onlara benziyor sanki. Orta bölümünü daha çok sevdim başlangıcına göre. Alt notalarda vanilyanın hakimiyeti devam ediyor. Ekstradan kremsi odunsu notalar ve sandal ağacı kendisini gösteriyor. Alt notaları, orta kısma paralel ilerliyor. İşte size Un Bois Vanille.

İsmindeki vanilya vurgusu gayet yerinde çünkü o, tam bir vanilya parfümü. Baştan sona tek yetkili halindeki vanilya, farklı yönleriyle verilmiş. Başlarda şekerli yanmış kurabiye gibi kokarken, orta bölümde kremsi, sütsü, hindistan cevizli tropikal içki kıvamına evriliyor. Sonlarda ise daha odunsu ve olgun vanilya formuna geçiş yapıyor.

Açıklanan notalarındaki meyan kökü, onun bazen içkimsi kokmasına sebep oluyor. Hindistan cevizi ve badem görevlerini yerine getiriyor. Hindistan cevizinin neşeli ve egzotik kokusunu vanilyaya her zaman yakıştırırım. Buradaki kombin bence iyi sonuç vermiş. Karamel-çikolata benzeri yapı, özellikle orta kısmın sonlarından itibaren lezzeti arttırıyor ve onu gurme sınıfına sokmaya yetiyor.


Un Bois Vanille için, yumuşak, kremsi vanilyanın önderliğinde hindistan cevizli, karamelli, bademli, odunsu bir parfüm denebilir. Tatlılık başlangıçtan itibaren her daim var. Eğer şekerliliğe kaçan kokularla aranız yoksa sizin için iyi seçenek olmayabilir. Fakat vanilya sevenler cemaatinin yorulmaz bir üyesi iseniz deneme listenizi güncelleseniz iyi olur.

Genel olarak çok büyük değişim göstermeyen, fazla derinliğe sahip olmayan, vanilya kokusunun baskın yapısının her daim hissedildiği, kimilerinin ucuz araba kokularına benzettiği (biraz düşününce kısmen hak verebiliyorum), kadınsı yönün ufaktan ağır bastığı, diyabet hastalarına iyi gelmeyecek, modern, kokulu mum efektine sahip klasik bir vanilya aromasına sahip.

Hindistan cevizli karamel, bademli dondurma ya da fırından yeni çıkmış vanilya soslu kek aşeren kadınların, ilacı Un Bois Vanille olabilir. Eşi hamile erkeklere duyurulur :) Yine de erkek kullanımına uygun diye düşünüyorum. Eğer Dior Homme erkek parfümü olarak pazarlanıyorsa, Un Bois Vanille'in de kadın parfümü olarak sunulması normaldir.

Luca Turin'in kitabında Un Bois Vanille kavrulmuş tatlı olarak sınıflandırılmış. Tania hanım, beş üzerinden dört puan vermiş ve oldukça beğendiğini belirtmiş.


Parfümün tasarımını Lutens evinin gediklisi Christopher Sheldrake yapmış. Eau de Parfum (EDP) konsantrasyonuna sahip Un Bois Vanille'in kalıcılığı gayet iyi. Farkedilirliği ortalama seviyelerde. Sonbahar-kış kullanımına daha uygun gibi görünüyor.

Koku Güzelliği:10/6.5

19 Şubat 2015 Perşembe

Bulgari – Jasmin Noir (2008)


Bulgari – Jasmin Noir (2008)

Bulgari, İtalyan mücevherciliğinin geleneksel prestij ve lüks değerlerini mükemmel şekilde ifade eden; zarif ve paha biçilmez yeni kadın parfümü Jasmin Noir'ı yarattı. Sofistike ve çekici Jasmin Noir, Bulgari'nin klasik parfümlerinin en yenisi. Göz kamaştırıcı yaratıcılığa yeni bir sayfa açan Jasmin Noir, parfümcülükte kullanılan en değerli çiçek olan yaseminin çağdaş yorumudur.

Jasmin Noir (Siyah Yasemin), hayal gücünü alevlendiren çiçek. Akşam karanlığında ılık ve tensel, gizem dolu koku yayar. Şaşırtıcı hipnotik ruhu ortaya çıkar. Jasmin Noir bu dualizmin rafine halidir. Paha biçilmez ve esrarengiz çiçeği metafora -saf gizemin çiçeği- dönüştürür. Yaseminin yoğun kokusuna karşılık yaprakları ile aralarındaki saf nüans, Jasmin Noir'ın adanmış olan kadına narin, aynı zamanda baştan çıkaran bir ruh katar.

İki koku uzmanı Carlos Benaim ve Sophie Labbe, karşı konulamayacak cüretkarlığa sahip parfüm yaratmak için çalışmaya başladılar: Aydınlık ve gölgenin karşıtlığı, hafiflik ve derinliğin harmanlanmış sentezi, saflık ve şehvet. Jasmin Noir, ikili ilhamın meyvesidir: Bir adam ve bir kadının, karmaşık, çekici ve baştan çıkaran karakterini yansıtır. Carlos Benaim ve Sophie Labbe, tezatlıkları, yaseminin cezbedici saf dualizmine dönüştüren bir parfüm yarattılar.


Carlos Benaim, Jasmin Noir'a tensel ve kendinden emin, çiçeksi ve çekici karakteri oluşturan, parlak yaseminden bir kalp verdi: "Yasemin, benim için en gözde çiçeklerden birisidir. Ben Tangier'de doğdum ve bu minik çiçek tüm çocukluğumu süsledi. Kokusu beni büyükbabamın villasına götürür. Yaseminin, dallarının sarmayı sevdiği demirden çitimiz vardı. Işık saçan, insanı mest eden bir kokusu vardı yaseminin... Bulgari için, değerli odunsular ile yasemine daha güçlü bir etkinin eşliğini seçtim."

Sophie Labbe de Jasmin Noir'in esansını, derin, kuşatan, kadifemsi notalar ile zenginleştirdi: "Dokusu ile parfüme kattığı ´dokunulası´ ve tensel etkiden dolayı kadifemsi notalar yaratmayı çok severim. Jasmin Noir'ı kokladığımda, beyazı siyah ile bağlamak, gölge paletine hacim kazandırmak istedim."

İşte size ortalama parfüm tanıtım cümleleri. Bulgari'nin ışıltılı ve görkemli pırlantaları ve mücevherat sektöründeki konumu muhakkak önemli. Asli işi değerli taş ticareti olan Bulgari'nin parfümler dünyasındaki hamleleri devam ediyor. Sanki kadın parfümlerine biraz daha ağırlık vermiş gibiler. Hele ki 2008 yılında tanıtımını yaptıkları Jasmin Noir'e oldukça önem veriyorlar. Nasıl vermesinler ki? Belki de hiç beklemedikleri kadar başarılı oldu Jasmin Noir. Kadınlar tarafından oldukça sevilen bu simsiyah şişedeki iksirle yeni tanıştım. Ve daha fazla sözü uzatmadan geçeyim parfümümüze.

Kendi sitelerinde odunsu çiçeksi olarak sınıflandırılmış Jasmin Noir. Üzerime sıktığımda beni yumuşak ve tatlımsı çiçekler karşılıyor. Yeşil sayılabilecek çiçekleri ayırt etmek zor. Genel olarak beyaz ve yumuşak çiçeklerden oluştuğunu söyleyebilirim. Başlangıcı gayet güzel. Orta kısımda çiçeksi yapı güçlenerek devam ediyor. Parfüme ismini veren yasemin ortaya çıkıyor nihayet. Kremsi yumuşacık yasemine tatlımsı-lezzetli vanilya eşlik ediyor. Biraz da badem kendisini gösteriyor. Tabii miski de unutmamak lazım. Orta bölüm çok naif ve beklediğim kadar kadınsı değil neyse ki. Uzak ara parfümün en sevdiğim yeri oluyor orta kısım. Geleyim sonlara. Alt notalarda çiçeklerin etkinliği azalıyor. Onun yerine yapay amber ve parlak-metalik odunsu notalar geliyor. Üst ve orta kısımdaki tatlı-kremsi yapı burada yerini kuruluğa bırakıyor. Son kısmını pek beğenmedim ne yazık ki.


Jasmin Noir, ismindeki yasemin vurgusuna binaen, çiçeksi yanını ilk saniyelerden itibaren size hatırlatıyor. Kremsi, yumuşacık beyaz çiçeklerin çok başarılı karışımına sahip. Neredeyse tropikal-egzotik vanilyalı çiçekleri, ilginç şekilde zaman zaman anason hatta hindistan cevizi kokusunu andırıyor. Badem de aynı çiçekler gibi vanilyanın sayesinde yumuşamış.

Her ne kadar parfümlerde bademi pek sevemesem de, burada tahammül edilebilir halde. Sonları ise hayal kırıklığına sebep oldu. Özensiz ve yapaylık sınırındaki amber ve odunsu notalar böylesine harika ilerleyen parfüme yakışmamış. Üst ve orta kısımda yapaylığa ve rahatsız ediciliğe rastlanmazken, sonları hafiften burun tırmalıyor. Ve hissedilir oranda kalite hissiyatı düşüyor.

Biliyoruz ki Jasmin Noir kadın parfümü olarak sunuldu. Birçok kadın onu severek kullanıyor. Epey kadın parfümü kullanmış birisi olarak söyleyebilirim ki, o baskın ve ağır çiçeklerin saldırısı altındaki baygın kadın parfümleri gibi değil genel yapısı. Daha nötr, sakin, abartısız, dengeli ve feminenliği sınırlı. Tamam erkek parfümü kadar maskülen değil. Yumuşacık kremsi güzel vanilya-misk-çiçek kokusu şeklinde gelişen karakteri, abartılı şekilde dişil de değil. Adeta uniseks, masum bir konfor parfümü.

Üst ve orta notalarını çok sevdim Jasmin Noir'in. Ara ara onu üzerimde koklamaktan zevk alıyorum. Tabii sonları hariç. Açıklanan notaları içinde vanilya olmamasına şaşırdım. Parfüme kremsiliği veren büyük ihtimalle vanilya. Şekerliliğe kaçmayan dozajında tatlılığı tonka fasulyesi veriyor olabilir.


Jasmin Noir, çok zengin ve kompleks değil ama mis gibi taze, lezzetli, temiz kokan bir parfüm. Hem masum hem de çekici. Şişesinin siyah olduğuna ve ismindeki siyah vurgusuna bakmayın. Kokusu hiç de koyu, karanlık ve kasvetli değil. Hatta tam tersine açık ve şeffaf. Eğer Jasmin Noir'i bir renge benzetmek istesem muhakkak beyazı seçerdim. Genel olarak düz çizgide ilerlediği düşünülebilir. Hafiften sabunsuluğa göz kırpsa da asla bebek pudrası kıvamında değil. Genel beğeniye uyabilecek, modern bir kompozisyona sahip. Yasemin kokusu severlerin denemesi gereken arkadaşlardan birisi olarak şans verilebilir.

Luca Turin'in kitabında odunsu çiçeksi olarak sınıflandırılan Jasmin Noir, beş üzerinde sadece iki puan alabilmiş. Benim kullandığım EDP olanıydı. Kalıcılığı gayet iyi. Farkedilirliği fena değil. Sonbahar-kış mevsimi için daha uygun olacağını düşünüyorum. Yaz sıcaklarında biraz ağır kaçabilir. Genç arkadaşlardan ziyade 25 ve üzeri yaşlardaki kadınlara uyacak gibi. Tabii seçim yine de sizin.

Koku Güzelliği10/7

16 Şubat 2015 Pazartesi

Tauer – Incense Extreme (2007)


Tauer – Incense Extreme (2007)

Ağırlıklı olarak Hindistan'da yetişen bir ağaç Boswellia Serrata. Türkçeye Akgünlük olarak geçmiş bu ağacın Afrika ve bazı Arap ülkelerinde yetiştiği bilgileri var. Antik Mısır ve Roma'da bilinen ve tıpta kullanılan Akgünlük ağacının İbn-i Sina'nın kitabında da yer aldığını okuyoruz. 17. ve 18. yüzyıldan günümüze gelen şifa kitaplarında rastlanan Akgünlük ağacının, 21. yüzyılda yeni araştırmaların ışığında başka faydalarının da olduğu ortaya çıkıyor. Bunlardan en önemlisi ise kansere karşı güçlü ve geleneksel bir ilaç olarak değerlendirilmesi.

Sekiz metreye kadar uzayabilen Akgünlük ağacı, muhtemelen Avrupa'nın çatısı olarak gösterilen İsviçre'de yetişemiyor. Bu soğuk Orta Avrupa ülkesinden çıkan bir parfümör ise ilhamını Akgünlük ağacından alan parfümünü 2007 yılında piyasaya sürdü. Bu ağacın doğal reçinesinin ve gövdesinden elde edilen uçucu yağların parfümlerde kullanıldığı biliniyor.

Andy Tauer'in kendi ismiyle meydana getirdiği niş parfümevi, 2013 yılından itibaren ürün çeşidini arttırıyor. Bu yeni parfümler, rakiplerle mücadeleden ziyade belki de koleksiyonun çeşitliliğinin artması anlamında önemli. Tauer'in 2005 yılından itibaren başladığı üretim sürecinde, markanın ilk serisi olarak düşünülebilecek "Klasikler"in beş numaralı üyesi Incense Extreme, merak ettiğim parfümlerdendi. Çünkü niş markaların farklı tütsü denemelerini kullanmış birisi olarak Tauer'in tütsüye nasıl yaklaştığını görmek istemiştim. Yine şanslıyım ki Bay Tauer'in bu farklı tütsü kokusuna sahip oldum ve bir süredir kullanıyorum.


Kendi sitelerinde minimalist, keskin ve temiz olarak tanıtılmış Incense Extreme'in başlangıcı çok tuhaf ve zor. Hani ayakkabınızı boyadığınızda burnunuza keskin ve rahatsız edici kimyasal bir koku gelir. İşte bence Incense Extreme'in başlangıcı aynen böyle. Tahammülü zor boya benzeri kokuya başka Tauer parfümlerinde de karşılaşmıştım. Ne diyeyim bilemiyorum. Bay Tauer, başlangıcında kişniş ve turunçgil yaprağı olduğunu iddia etmiş. Üst notalarını kedime hiç yakın bulamadım. Orta kısmın gelmesini bekliyorum, bekliyorum ve hala bekliyorum. E hani değişim ve orta notalar? Gördüğüm kadarıyla üst ve orta notalar hemen hemen aynı kokuyor ve değişim olmuyor. Baştaki o karanlık, koyu ve yoğun yapı devam ediyor. Bu da demek oluyor ki orta kısmı da sevemedim. Geleyim sonlara. Neyse ki değişim var alt notalarda. Son kısımda nihayet parfüme adını veren tütsüyü görmeye başlıyoruz. Tütsüye kuru ağaçlar eşlik ediyor. Tatlılık barındırmayan odunsuların sedir ağacı olduğunu sanıyorum. Evet burnum sadece bu kadarını algılıyor.

Incense Extreme, baş ve orta kısmıyla garip, dumansı Arap etkili ayakkabı boyası efektine sahip kuru baharatlı ve amberli deri yapısı ile şaşırtıcı ve benim için fazlasıyla zorlayıcı. Şimdiye kadar denediğim Tauer'lerde imza kokusu mudur bilemiyorum bu ayakkabı boyası benzeri amberli yapı. L`Air du Desert Marocain'de de aynı Arabik amberli koyu koku bulutu vardı. Hatırladığım kadarıyla Eau d’Epices'da bu yapı az da olsa mevcuttu.

Ağır, ağdalı, reçinemsi, boyamsı, kimyasalımsı, rahatsız edici deri, mide bulantısına sebep olabilecek baharatlar, sonlarda fena sayılamayacak sedir ağacı ve az da olsa tütsü. Ne biçim kombinasyondur bu? Kim giyebilir bu esansı? Nasıl bir amaçla oluşturulmuştur Incense Extreme? Gerçekten bilemiyorum.


Kullanan çoğu kişinin sevemeyeceği kokusu, hayvansal desem değil, derili desem değil, tatlı desem değil, çiçeksi desem değil. Tanımlanması zor kokusu ve sınıflandırması pek mümkün olmayan yapısı ile çok uç bir deneme Incense Extreme. Zihin dünyamda ve duygu evrenimde yer bulamayacak ağır ve itici kokusu ile bir daha karşılaşmasam hiç üzülmem.

Incense Extreme'i ismindeki tütsüye aldanarak kullanmak istemiştim ama hevesim kursağımda kaldı. Çünkü tütsü fazlaca yer tutmuyor bence. Parfümün orta notalarının sonlarına kadar devam eden o terebentin/pinoteks benzeri karışımı fazlaca üzerime sıksam muhtemelen bağışıklık sistemim bile isyan edecektir. Özetle zor koku arkadaşlar. Almadan önce mutlaka deneyiniz.

Bay Turin yine beni şaşırtıyor. Kitabında Incense Extreme'i tütsü turunçgil olarak sınıflandırmış. Beş üzerinden dört puan vererek parfümü oldukça beğendiğini göstermiş.


Parfümün tasarımcısı tabii ki Andy Tauer. EDP konsantrasyonuna sahip. Başlangıcı çok güçlü, saldırgan ve yoğun. Onun için az miktarda kullanmanızı öneririm. Zaten kendisi parfümün %25 konsantrasyona sahip olduğunu belirtmiş. Tam bir sonbahar-kış kokusu. Havalar ılıkken kullanmanızı tavsiye etmem. Erkek kullanımına yakın olduğunu düşünüyorum. Hangi kadın ayakkabı boyası gibi kokmak ister ki zaten.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/5