5 Nisan 2015 Pazar

Montblanc – Legend (2011)


Montblanc – Legend (2011)

"Verba volant, scripta manent” yani “söz uçar, yazı kalır” demiş eski Romalı bilgeler. Yazılanları ölümsüzleştirmenin yollarından biri de, yazıları ölümsüz kalem markaları ile yazmak. Kullanana prestij kazandıran kalem markalarının başında da Montblanc dolmakalemleri geliyor. Üst düzey yöneticilerin ve devlet adamlarının cebinden eksik olmayan bu kalem markası, geçmişte büyük satış başarılarına imza atmış ve günümüzde de aynı başarısını sürdürüyor.

1900’lerin başlarında yazı yazmak için masa başına oturan bir kişinin, mürekkep hokkasına batırılıp yazan tüy uçlu ya da sivriltilmiş tahta kalemlerden başka seçeneği yoktu. Hazneli dolmakalemler ise sadece çok zengin azınlığa özgü pahalı yazı malzemesiydi. Dolmakalemlerin halka yaygınlaştırılmasını amaçlayan Hamburg'lu Alman kırtasiyeci Claus Johannes Voss, 1906 yılında yanına bankacı Christian Lausen ve mühendis Wilhelm Dziambor'u alarak mürekkep hazneli dolmakalem imalatına başladı. Şirketin kuruluş yıllarındaki adı “Simplo Dolmakalem Şirketi” olarak belirlendi. “Simplo” kelimesi İngilizce “basit” anlamına gelen “simple”dan türetilmişti. Şirketin ilk kalemleri siyah gövde üzerine kırmızı kapaklı olarak üretiliyordu ve bu sebeple “Rouge et Noir” markasıyla satılıyordu.

1910 yılında kapaktaki kırmızı renk, altı yuvarlak köşeli beyaz yıldızla değiştirildikten sonra, dolmakalem tarihinin en ünlü markasının doğması için fırsat yaratılmış oldu. Bir toplantı sırasında kapağın tepesindeki yıldız, dağların zirvesindeki buzullara benzetilince, kalemlere Avrupa’nın en yüksek dağı olan Montblanc’ın isminin verilmesine karar verildi.


Seçilen bu isim aynı zamanda şirketin üstün kaliteli ürünler sunma konusundaki kararlılığını da en iyi şekilde sembolize ediyordu. Bu yıldız, günümüzde sadece dolmakalemlerin kapağında değil, deri eşyalardan gözlüklere, saatlerden parfümlere kadar Montblanc markasını taşıyan tüm ürünlerin üzerinde yer alıyor. (http://guleryuzshop.com)

Yukarıdaki alıntıda Montblanc markasının kısa tarihçesi ve ana faaliyet alanı anlatılmış. Lüks ürünler imalatçısı Montblanc, ilk parfümünü 2001 yılında piyasaya sürdü. Presence isimli ilk parfümleri erkek kullanımı için olsa da ilerleyen yıllarda kadınlar için de kokular ürettiler. 2015 yılının Nisan ayları itibariyle yirmiye yakın parfüme imza atmış durumdalar. Gerçi parfümleri piyasada çok tutulmasa da, Montblanc yeni kokular yaratmaktan geri kalmıyor. 2014 yılında Emblem ve Emblem Intense'i görücüye çıkardılar. Ben ise ilk Montblanc parfümü deneyimim olan Legend'e odaklandım bir süredir.

Legend, kendi sitelerinde ferah fujer olarak sınıflandırılmış. Üzerime sıktığımda beni ferah aroma karşılıyor. Bergamot, limon, turunçgiller ve ananastan oluşan üst notalar modern, canlı, enerjik ve gayet güzel. Meyveli sayılabilecek başlangıç sevilmeyecek gibi değil. İlerleyen dakikalarda aromatik otlar ve ananasın yerini buruk bir tat alıyor. Lavanta orta notalarda etkin hale geliyor. Oldukça tatlı verilmiş lavantaya muhtemelen tonka fasulyesi ve erkeksi gül eşlik ediyor. Başlangıçtaki neşeli ve canlı yapının yerini buruk fujer yapı alıyor. Çok ferah olduğunu söyleyemeyeceğim orta kısım hem erkeksi hem de olgun kokuyor. Orta kısmı pek kendime yakın bulamadım. Son kısım, orta notaların düzleminde ilerliyor. Alt notalarda yumuşak ve şekerli odunsu notalar dışında aynı buruk fujer karakter kapanışta da mevcut. Eh işte.


Legend, başlangıcındaki heyecanlı ve ferah açılışla çoğu kişiyi rahatlıkla tavlayacağa benziyor. Canlı meyvemsilik gayet başarılı. Orta kısımda ise tatlılık hissedilir derecede artıyor. Tonka fasulyesinin bu tatlılıkta rolü olduğu düşünülebilir. Lavanta, Caron Pour Homme'deki gibi değil, tonka fasulyesi ve erkeksi vasat gül ile harmanlanmış. Biraz Burberry For Men ve Paco Rabanne - XS'i hatırlatıyor orta notaları. Zaten kokusu benzer düzlemde ilerliyor rakipleriyle. Bu tür buruk kokuları sevemiyorum. Evet bir süre kararsız kaldıktan sonra pek de kullanabileceğimi sanmıyorum Legend'i uzun süre.

Anladığım kadarıyla bu parfümde biraz popülist yol izlenmiş. Risk alınmamış. Çok satan örneklerin benzeri yapılmaya çalışılmış. Tek fark ilginç başlangıcı. Yenilikçi ve özgün tarzı yok. Genç arkadaşları hedefleyen, lavanta marifetiyle erkeksilik etkisi verilmeye çalışılmış, çoğu kişinin beğenebileceği yapısı ile büyük kitlelere hitap edeceği söylenebilir. Fakat ben o kitlenin içinde değilim neyse ki.

Açıklanan notalarında meşe yosunu da bulunuyor Legend'in. Kullanım döneminde pek dikkat etmemiştim. Şimdi düşündüğümde meşe yosunu varsa bile fazlasıyla sıradan verilmiş ya da harmanın içinde kaybolmuş. Heyecanlanmıştım meşe yosununu görünce ama bu durum kısa sürdü.


Sonuç olarak Legend'i ve temsil ettiği koku tarzını sevemiyorum. Siz yine de bakmayın benim beğenmediğime. Gidin, deneyin hatta kullanın. Belki de sizin tam aradığınız parfümdür.

EDT konsantrasyouna sahip Legend. Kalıcılığı iyi, farkedilirliği zayıf. Çok sıcak yaz günlerinde tatlılık oranı rahatsız edici olabilir. Serin/ılık günlerin parfümü bence. Kokusunun tasarımına sektörün tanınmış ismi Olivier Pescheux imza atmış.

Koku Güzelliği:10/6

2 Nisan 2015 Perşembe

Yosh – König (2013)


Yosh – König (2013)

Çoğu kaynağa göre ormanlar ülkesi olarak kabul ediliyor Almanya. Yüzölçümünün neredeyse üçte birinin ormanlarla kaplı olduğu söylenen Almanya, topraklarındaki ormanlarını gözü gibi koruyor hatta çeşitlenmesini sağlıyor. Yüzyıllık geniş ormanlara sahip Almanya'nın, Bavyera bölgesi de bu anlamda oldukça şanslı.

1970 yılında Bavyera Eyaleti'ndeki ormanlık alanlar milli park statüsüne alınarak, doğal koruma alanı ilan edilmiş. 21. yüzyılda gelişmişliğin ormanları ve ağaçları kesip, alışveriş merkezi yapmak olduğunu sananlara artık söyleyecek bir şeyimiz yok. Tam tersine bütün önemli medeniyetler, ormanlarının ve ağaçlarının üzerine titrerken, ülkemizdeki ağaç ve orman düşmanlığının sebeplerini sanırım tarihte aramak gerekiyor.

Çek Cumhuriyeti sınırına kadar uzanan Bavyera Ormanları, tarihte Alman krallarının şatolarına ev sahipliği yapmış. Özellikle Ortaçağ Almanyasında devasa şatolar, genellikle ormanların kenarlarında ve şehir merkezlerinden uzak bölgelere inşa edilirdi. Kraliyet ailesinin dinlenmesi ve yaz aylarını geçirmesi için tasarlanan bu şatolar, kasvetli, gotik, yüksek kuleli mimarileriyle bugün hayranlık uyandırıyor turistler için.


Amerika merkezli niş parfümevi Yosh, yeni parfümü König'de, bugünün dünyasında yeri olmayan krallardan esinlenmiş. Aslında markanın kurucusu Yosh Han, ne Amerika kökenli ne de Alman. Fakat König isimli parfümünde Almanya'nın Bavyera bölgesindeki ormanlardan ve kraliyet ailesinden ilhamını aldığını gizlemiyor.

König Almanca bir kelimeymiş. Anlamı sözlüklerde "Kral" olarak geçiyor. Yani Yosh'un parfümü König'in isminde de kral vurgusu var. Bilemiyorum belki de Ortaçağ Almanyasındaki kralllardan ve onların Bavyera ormanlarındaki şatolarından etkilenmiş Yosh Han. König, markanın "M" serisinin ikinci parfümü. M serisinin ilk parfümünün Sombre Negra olduğu belirtilmiş Yosh tarafından.

König'i üzerime sıktığımda karşıma neredeyse ferah meyveli yeşil bir koku çıkıyor. Aromatik otlar (ada çayı, biberiye), yeşil elma, bergamot ve biraz da servi. Başlangıcı aromatik, erkeksi, yeşil, şık ve kaliteli. Üst notalarını sevdim König'in. Orta kısma geçildiğinde elmadan kaynaklanan meyvemsilik azalıyor ve odunsu tarafa doğru kayıyor. Çam ağacı ve yeni kesilmiş çıra benzeri yapıya tütsü de ekleniyor ilerleyen saatlerde. Biraz dumansılık katıyor tütsü kompozisyona. Hala erkeksi ve tatlılık çok az. Orta bölümü de beğendim. Son kısımda kokunun yönü bu sefer sedir ağacına doğru kayıyor. Çam ağacının o yeşil rahiyası geride kalırken parlak-metalik Iso E Super benzeri kadifemsi odunsuluk alt notaları domine ediyor. Kapanışını biraz sıradan buldum. Buradaki odunsuluk hafiften yapaylık barındırıyor. Keşke daha güzel olabilseymiş son kısım.


König, tenimde yeşil, aromatik otsu, meyvemsi, çam-tütsü-sedir ağacı kombosu gibi davrandı. Açıklanan notalarındaki deri orta kısımdan itibaren geri planda kalırken, tütsü ve yeşil çam ağacı daha öndeydi. Yine kendilerinin açıkladıkları "bois d'landes" notasının ne olduğunu bilmiyordum. Gördüm ki Robertet tarafından üretilen bir çeşit odunsu-çamsı kokuymuş. Bois des Landes olarak geçen bu notayı hiç koklamadığım için parfümdeki etkisini bilemeyeceğim.

Başlangıçtaki enerjik meyvemsilik ve aromatik otların nefis işbirliği etkileyici. Hem ferah ve canlandırıcı hem de gayet erkeksi ve modern. Orta bölümden itibaren ortaya çıkan çam ağacı ve tütsü, parfümün ilhamını aldığı koyu ve yoğun ormanların içinde dolaşıyormuşsunuz gibi hissettiriyor sizi. Encre Noire kadar karanlık olmayan ağaçsı-tütsü yapısı, huzur verici ve dinlendirici. Sonları ise üst ve orta notalara yakışmayacak kadar metalik ve vasat.

Sonuç olarak König, modern, erkeksi, yeşil, çok az tatlılık barındıran, kuru, tütsümsü, odunsu, aromatik otsu bir parfüm. Çok karşımıza çıkmayan aromatik erkeksi yeşil kokuların güzel bir örneği. Tarz olarak Ralph Lauren - Polo, Loewe - Esencia Pour Homme'u anımsatığı söylenebilir. Polo kadar karanlık ve çamsı değil. Esencia kadar da ferah değil. Uzaktan da olsa aromatik tarafı Green Irish Tweed'i çağrıştırıyor. Hatta Konig'in başlangıcını hatırladığım kadarıyla Ormonde Man'e yakın buldum. Sanırım bu tür yeşil ve aromatik kokuları seviyorum. König'i de beğendim bu vesileyle.

Fazlasıyla butik bir marka olan Yosh'un parfümleri her yerde bulmak mümkün değil. Çok az yerde satılan Yosh'un parfümleri ortalama niş parfümler kadar fiyat etiketine sahip. Markanın en çok övgüler alan parfümü Sombre Negra'ya biraz benzediği söyleniyor König'in. Anlaşılan bir de Sombre Negra'yı bulmaya çalışacağız. Malum, Türkiye'de yaşayan parfümseverlerin bitmeyen çilesidir aradığı parfümü uygun fiyata bulamamak. König de bu kapsama giriyor gördüğüm kadarıyla.


Parfümün tasarımını, aynı zamanda Yosh markasının sahibi ve kurucusu Yosh Han yapmış. König, Eau de Parfum (EDP) olarak sunulmuş ve yüzde yirmi iki konsantrasyona sahip olduğu belirtilmiş. Kalıcılığı bir EDP için yeterli. Farkedilirliği düşük. Genelde şikayet edilen tarafı farkedilirlik sorunu ne yazık ki. Çok sıcak yaz günleri ve çok soğuk kış mevsimine uymaz gibime geliyor. Bence ilkbahar-sonbahar dönemlerinde en iyi performansını gösterecektir. Uniseks olarak geçse de erkek kullanımına yakın bulduğumu belirteyim.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/7

30 Mart 2015 Pazartesi

Burberry – Body (2011)


Burberry – Body (2011)

Takvim yaprağı 1 Eylül 2011'i gösterdiğinde, Burberry parfüm biriminin, markanın yüz yılı aşkın tarihinde görmediği kadar büyük tanıtım kampanyası başladı. Burberry'nin yaratım şefi Christopher Bailey tarafından lanse edilen Body isimli kadın parfümü, dünyanın yüz elli ülkesinde piyasaya sürüldü. Anlaşılan Burberry, yeni kadın parfümü Body'e çok güveniyordu. Zaten bay Bailey, Body için "O, bizim için yeni bir parfüm olmaktan çok öte" derken sanırım beklentilerinin büyüklüğünü de ilan ediyordu.

Burberry, Body isimli kadın parfümüyle "İngilizlerin geleneksel mirası ile modernliği yakalamayı amaçladıklarını" kendi yöneticileri aracılığıyla dile getirmiş. Ayrıca Body'nin hedefini "Burberry'nin bugünkü ikonik ruhunu ve çarpıcı, duyusal yönünü sunmak" şeklinde özetlediklerini belirtmem gerek.

Dünya çapında çok büyük pazarlama bir kampanyasıyla piyasaya sürülen Body, Burberry'nin yeni nesil kadın parfümlerini de temsil ediyor anlaşılan. Body'nin tanıtım yüzü olarak İngiliz aktris ve manken Rosie Huntington-Whiteley seçilmiş. Kendi sitelerinde Body'nin "kadınsılığından, duyusallığından, rafine içeriklerin eklektik kombinasyonundan oluştuğu" vurgulanmış.


Body'nin açılışı yoğun çiçeklerle gerçekleşiyor. Daha ilk saniyelerde kadınsı çiçekler, bize kokunun yönünü gösteriyor. Vasat gül, yapay beyaz çiçekler, plastiğimsi sarı çiçekler. Karman çorman bir açılışı var Body'nin. Adeta içine ne bulursak koyalım demişler üst notalarda. Başlangıcını hiç sevmedim. Orta bölüme geçildiğinde çiçeklerin hakimiyeti azalsa da hala kalitesiz çiçekler etkili. Bu anda meyveler ekleniyor kompozisyona. Şeftali olduğunu düşündüğüm meyveler, çiçeklerin hakimiyetine giriyor usulca. Orta bölüm eh işte denebilir. Son kısımda hala büyük değişiklik yok. Misk, parlak-yapay odunsuluk ve sandal ağacı da kokuyu kurtarmaya yetmiyor.

Body, yüzlerce örneğine rastlanabilecek bol çiçekli, az meyveli, tek düze, sıkıcı, vasat aromaya sahip. Marketlerde satılan ucuz yollu parfümlere hatta bazı can sıkıcı kadın deodorantlarına benzettim genel yapısını. Yapay ve saldırgan çiçeklerin içeriğinde gül olmasına rağmen, çok kötü kullanılmış ne yazık ki. Tuhaf şekilde ferah olmaya çalışıyor orta notalarda. Sabunsuluk mu desem neredeyse sucul mu desem karar veremedim. Belki meyvelerin etkisiyle zihnimde öyle bir hayal oluştu. Fakat onun ferah olduğunu söylemek zor. Orta kısımdan itibaren ortaya çıkan kötü bir Iso E Super benzeri odunsuluk da başarılı değil. Başından sonuna kadar hiç ilgimi çekmeyen notalarla doldurulmuş adeta.

Body, büyük bir pazarlama kampanyası ile piyasaya sürüldü. Tamam eyvallah. Burberry, çok satan ve ana akım markalardan birisi olarak görülüyor parfümler alanında. O da kabul. Bunun sonucunda parfümleri büyük kitlelere hitap etmek durumunda. Çok satılsın ki markanın yaptığı masrafları çıkarıp, kara geçirebilsin. Evet anladık. Ama bu kadar da başarısız, hiç bir özelliği olmayan yapaylık bombası çiçekleri bir araya getirip parfüm diye önümüze sürmesine şaşırdım kaldım. Bilemiyorum belki de benim en sevmediğim tarzda verilmiş çiçekler. Ama bu kadar kalitesiz ve sıradan kokan Body'nin piyasaya ne kadar şansı olabilir ki?


Sanırım bu tür çiçeksi meyveli parfümler cazibeli ve çarpıcı olduğu düşünülerek sunuluyor. Fakat Body, bende cazibeden ziyade baş ağrısı ve kokudan bir an önce uzaklaşma isteği uyandırdı. Yapaylığın bir süre sonra katlanılmaz hale geldiği (en azından benim için öyle) Body'i benim body'im kesinlikle kabul etmedi. Üzgünüm Burberry.

Muhakkak psikolojide yeri vardır. Sevdiğiniz parfümle ilgili olarak konuşmayı, okumayı, yazmayı seversiniz ve zevk alırsınız. Fakat sevemediğim parfümlerle ilgili canım 3-5 cümle bile yazmak istemez çoğu zaman. İşte Body için daha fazla bir şey söyleyesim yok. Siz deneyin ve öyle alın yoksa hayal kırıklığı yaşayabilirsiniz.

Parfümün tasarımını sektörün tanınmış isimlerinden Michel Almairac gerçekleştirmiş. Eau de Parfum (EDP) konsantrasyonuna sahip. Kalıcılığı gayet iyi. Farkedilirliği başlarda yüksek. Sonrasında da ben buradayım diyor teninizde. Otuz yaş altı genç arkadaşlara tavsiye ederim. Sonbahar-kış mevsimi için daha uygun olacaktır. Çok sıcak günlerde küçük çaplı kabusa dönüşebilir kokusu, benden söylemesi.

Koku Güzelliği:10/4

27 Mart 2015 Cuma

Atelier Cologne – Ambre Nue (2012)


Atelier Cologne – Ambre Nue (2012)

İtalya'nın kuzeydoğusunda yüksek sıradağlarla çevrili bir bölge olan Dolomites'e gitmeye ne dersiniz? İsviçre Alplerinin benzeri olduğu söylenen Dolomites'in, kış ve doğa turizmi için biçilmiş kaftan olduğu söylenir. Tertemiz havası, ormanları ve endemik çeşitliliği ile İtalya'nın Dolomites bölgesi, ziyaretçilerine az rastlanır bir deneyim sunuyor.

Ve günlerden bir gün, bazı turistler, Dolomites bölgesindeki tepelerde dolaşırlarken, ilginç bir olay yaşarlar. Bölgeyi tanıyan kişiler, orada yetişen farklı bir çiçekten bahsederler. Hatta o çiçek ile ilgili gizemli bir hikaye bile anlatırlar. Merakları iyice artan turistler, ertesi sabah oradaki tepeleri dolaşırken, burunlarına harika bir çiçek kokusu gelir. İşte sonunda o bahsedilen çiçeği bulmuşlardır.

Nigritela Rubra da denilen bir çeşit kırmızı orkide çiçeği, bölgede gezen turistler tarafından keşfedilmiş ve koklanmıştı. Kokusu ambere benzetilen bu çiçek, ilerleyen zamanlarda bir parfüme ilham kaynağı olacaktı. Fransa merkezli niş parfümevi Atelier Cologne'nin Ambre Nue'si, İtalya seyahatinde rastlanan Nigritela Rubra çiçeğinin kokusundan etkilenilerek oluşturulmuş ilk parfüm olarak düşünülebilir. En azından benim bildiğim başka örnek yok.


Kendi sitelerinde Ambre Nue, Floriental olarak sınıflandırılmış. Yüzde on sekiz konsantrasyona sahip olduğu belirtilen Ambre Nue'nin, Pure Perfume yapısı ilgimi çekmedi değil. Atelier Cologne markasının, parfümlerini Cologne Absolue olarak nitelemesi, kokunun konsantrasyonuna dair sınıflandırmayı düşündürtüyor. Zaten markanın kurucuları ile yapılan söyleşilerde sık sık bu durumu tekrarlıyorlar. Yani bakmayın isimlerinde Cologne olmasına. Atelier Cologne'nin parfümleri çok yüksek konsantrasyona sahip. Onları geleneksel Eau de Cologne sanmak hata olur.

Ambre Nue'i ilk sıktığımda buruk turunçgiller ile karşılaştım. Temiz ve duru turunçgillerin ağırlığı mandalinada denebilir. Mis gibi parlak portakal gibi değil üst notalar. Olgun ve sakin mandalina, asidik olmaktan uzak. Çok ferahlatıcı olduğunu da söylemek zor. Bu tarz turunçgil kullanımını kendime yakın bulmasam da fena değil başlangıcı. İlerleyen dakikalarda garip bir baharatlılık ortaya çıkıyor. Mandalina hala çok etkili. Tarçın olduğunu tahmin ettiğim yumuşak baharatlara azıcık da olsa kadınsı sayılabilecek çiçekler ekleniyor. Şekerli baharatlara bir taraftan da erkeksi turunçgiller baskı yapıyor. Parfüme ismini veren amber de artık olaya dahil oluyor. Poff. Pek sevmedim orta kısmı. Sonlarda burnu daha da zorlayıcı yapı ortaya çıkıyor. Açıklanan notalarındaki benzoin, her seferinde başımı ağrıttı ve parfümden soğuttu beni. Tuhaf ve neredeyse ilacımsı alt notalarını sevmedim.

Ambre Nue, ismindeki amberin hakkını veriyor ama benim için negatif anlamda. Yapaylık sınırındaki garip amber, tozlu benzoin, reçinemsi baharatlar, uniseks ama hafiften kadınsı çiçeksilik ve tabii ki mandalina. Hepsini bir şişenin içine doldurun ve üç vakit çalkalayın. Karşınıza sihirli bir iksir değil yapay bir kabus çıkıyor. En azından Ambre Nue'nin bende çağrıştırdığı aşağı yukarı bu.


Parfümdeki turunçgiller, ferahlıkla ilgisi olmayan hüzünlü burukluğa sahip. Başlangıçtaki mandalinayı çok sevemesem de kabul edilebilir kalitede ve güzellikte buldum. Sanırım parfümlerde mandalina kullanımına alışamıyorum. Mis gibi ferah portakal varken, greyfurt veya mandalinanın o acımsı buruk aroması, kafamda canlandırdığım turunçgil kalıbına uymuyor bir türlü. Onun içindir ki mandalinayı çok heyecanlanarak koklamadım Ambre Nue'de.

İsmindeki amber göndermesi, orta kısımdan itibaren karşınıza dikiliyor. Egzotik, derin ve karanlık olmayan amber, mandalina ile harmanlanmış ama ortaya iyi sonuç çıkmamış. Bir taraftan sıcak baharatların, diğer taraftan derinden gelen çiçeksiliğin baskısı altındaki turunçgilli amber, ne saldırgan ve sert ne de uyumlu ve gizemli. Hissedilir oranda tatlılık mevcut. Muhtemelen tonka fasulyesinin işi buradaki tatlılık.

Ağdalı, reçinemsi, tatlı, sıcak kokusu oldukça yumuşak ve sakin. Fakat aynı zamanda sürekli bir şeyler rahatsız ediyor beni alttan alta. Benzoin midir, amberin yapay verilişi midir çözemedim. Fakat çözdüğüm bir şey var ki Ambre Nue'yi bir türlü sevemedim. Evet sanırım işin özeti bu kendi adıma. Atelier Cologne'in vetiverden sonra amber teması da bana uymadı. Umarım markanın diğer parfümleri ile aramız iyi olur.

Turunçgillerin parfümde önemli rol oynadığına bakmayın. O sıcak yaz mevsimi parfümü değil. Zaten sıcak zamanlarda kullandığım Ambre Nue, oldukça rahatsız etmişti beni orta notalardan itibaren. Yaz mevsimi dışında her zaman kullanabilirsiniz. Uniseks olarak geçiyor kimi kaynaklarda. Bende katılıyorum. Hatta azıcık da olsa kadın kullanımına yakın görüyorum.


Parfümün tasarımcısı, Atelier Cologne'nin başka parfümlerine de el atmış olan Ralf Schwieger'miş. Bay Schwieger, 2004 yılında Hermes için Eau de Merveilles’i tasarlamıştı. Orada harika kullandığı portakallı amber formunu, 2012 yılında nasıl böylesine başarısız kullanmış anlamak güç.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/5