11 Mayıs 2015 Pazartesi

Montale – Aoud Lime


Montale – Aoud Lime

“Pakistan dağlarının değerli öd ağacı, Hindistan güllerinin ve İtalyan süsen (iris) çiçeğinin ferahlığı, alt notalarda amber, paçuli ve sandal ağacı ve hepsine birden safranın dokunuşu.” İşte size Aoud Lime'in resmi öyküsü.

İlginç niş parfüm evi Montale, birbiri ardına yeni parfümlerini piyasaya sunarken genellikle "Aoud" kelimesini kullanıyor. Öd temasına odaklandıklarını bildiğimiz Montale'in, bu serideki parfümleri çoğunlukla benzer karaktere sahip oluyor. Hatta isminde aoud olmayan parfümlerde bile Montale'e özgü o garip öd kullanımına rastlıyoruz. Bu kelime sanırım Pierre Montale’in imzası haline geldi.

Aoud Lime ismini duyduğumda ilk dikkatimi çeken Aoud değil de lime oldu. Bildiğiniz gibi lime bir çeşit limon ve genellikle ferah parfümlerin üst notalarında kullanılıyor. Biraz buruk ve ekşi limona benzetebileceğimiz lime (misket limonu) meyvesinin öd ile birlikte kullanılacağı izlenimi veriyordu Aoud Lime. Tabii bu iki farklı dünyaya ait nota (lime ve öd) nasıl birliktelik oluşturmuş merak etmedim değil. Böylece diğer Montale'leri bir kenara bırakarak, önceliği Aoud Lime'a verdim.


Parfümün başlangıcı çok keskin, yoğun hatta saldırgan. Üst notalarda gül çok etkin ve adeta tek söz sahibi. Biraz gül sularını ya da yağlarını andıran başlangıcı başka notaya izin vermiyor. Doğal sayılabilecek giriş kısmı, Arap tarzı ağır gül kokularını sevenler için bulunmaz fırsat. İlerleyen dakikalarda gülün hakimiyeti devam ediyor. Farklı olarak öd ve safran devreye giriyor. Diğer Montale'lerdeki gibi kimyasal-hastane gibi kokan öd yapay ve zorlayıcı. Oldukça sert verilen ödü kabul edebilmek kolay değil. Orta kısmı kendime yakın bulamadım. Geleyim son kısma. Alt notalarda gülün ve ödün etkisi biraz azalıyor ve gerilerden kuru paçuli geliyor. Üst ve orta kısımdaki tatlılık sonlarda azalıyor. Son zamanlarda paçuli kokularına karşı ilgim sürekli artıyor. Bunun etkisiyle mi bilemiyorum ama kapanıştaki paçuliyi beğendim. Böylece de tenden ayrılıyor.

Aoud Lime, Montale'in "Around the Aoud" serisine ait ve ismindeki öd temasını parfümün son kısmına kadar kullanıyor. Başlangıçtaki gül suyu efektine sahip gül, kocaman, kırmızı bir gülü kokluyormuşçasına sizi şaşırtıyor. Evet bizim kültürümüzde çoğu kişinin "gül kokulu hacı yağı" olarak niteleyebileceği üst notalar bence farklı değil ama yine de bir Fransız ya da İtalya'nın iç dünyasında şimşekler çaktırabilecek kadar gerçekçi ve egzotik. Saf gül esansı koklamadım ama muhtemelen Aoud Lime'in başlangıcına benzerdir. Üst notalar sınıfı geçiyor bence. Orta notalar biraz problemli. Bu kısımdaki küflü-koyu ve odunsu sayılabilecek öd yapısı, başlangıçtaki doğallığı ve naifliği alıp götürüyor. Karakteristik Montale öd kullanımı, orta bölümde sizi selamlıyor. Sevmesi ve üzerinizde taşıması zor orta notalarla etraftan güzel tepkiler alabilmeniz zor görünüyor. Sonlarda, orta kısma göre nispeten yumuşayan kokusu, paçuliyle hoş bir sürpriz yapıyor. Kuru paçuli, parfümün genel karakteriyle uyumlu verilmiş.

Aoud Lime'de ilgimi çeken şey yine ismi oluyor. Parfümü kullanım aşamasında ismindeki lime meyvesine rastlamadım. Zaten Aoud Lime, asla ferah ve limonsu bir kokuya sahip değil. Gayet kasvetli, çoğu zaman karanlık, gotik, ruhani, tozlu, zorlayıcı yapıda. Ne başlangıcında ne orta kısmında ne de sonlarda misket limonundan kaynaklanan ferahlık yok. O tam anlamıyla bir gül-öd-safran kokusu. Ana aks bu üçlünün üzerine oturtulmuş. Güçlü, olgun, dolgun ve şişesine sığmayıp, etrafa taşmak isteyen bir gül-öd aromasına sahip.


Üst ve orta kısımda şekerli olmadan tatlılık verilmiş. Aoud Lime hem yeni nesil öd temalı parfümlere yakın hem de garip şekilde eskileri çağrıştırıyor. Bu haliyle sağlam rakiplere sahip. Dior'un Oud İspahan'ı, bay Kurkdjian'ın öd denemeleri, Bond No.9’nın ödleri, By Kilian'ın Incense Oud ve Amber Oud'u, L’Artisan'ın Al Oudh'u ve diğerleri. Aoud Lime'in işi zor ama imkansız değil. Genel olarak ilgi gören Montale'lerden birisi Aoud Lime. Bence kullanılabilir Montale'lerden. Yine de günlük kullanım için ya da çarşı pazar gezmelerinde pek uygun olmayabilir. Biraz tematik ve umursamaz tavrı, onu kolay kullanılabilir olmaktan uzaklaştırıyor. Yine de fena deneme değil. Kokusuna göz atmanızı tavsiye ederim.

Aoud Lime'ın EDP konsantrasyonuna sahip olduğunu belirteyim. Yine oldukça saldırgan bir Montale kokusuyla karşı karşıyayız. İlk kullandığım gün hata ederek 3-4 fıs uyguladım ve fazlasıyla boğucu oldu. Hem kendim hem de etrafım rahatsız olmasın diyenlerdenseniz daha az ve kontrollü uygulamanızı öneririm. Son zamanlarda denediğim en güçlü parfümlerden birisi. Kalıcılığı gayet iyi. Sonbahar-kış mevsimlerinde kullanmanızı tavsiye ederim. Sıcak yaz günlerinde çok iyi sonuçlar vereceğini sanmıyorum. Genç arkadaşlardan ziyade yirmi beş hatta otuz yaş üzeri arkadaşlara önerebilirim.

Bahsetmem gereken son durum ise parfümü kadınların mı erkeklerin mi kullanabileceği. Yoğun gül, parfüme kadınsı nüanslar aşılıyor. Sert öd ağacı ise erkek tarafına çekiyor kokuyu. Bence her iki cins de kullanabilir. Kadınların erkeksi, erkeklerin de kadınsı bulabileceği Aoud Lime, gerçekten de bir tuhaf.


Parfümün tasarımını tabii ki Pierre Montale yapmış.

Koku Güzelliği:10/6.5

8 Mayıs 2015 Cuma

Nicolai Parfumeur Createur - Musc Monoi (2014)


Nicolai Parfumeur Createur - Musc Monoi (2014)

Çok sıcak yaz günlerinin, kavurucu Akdeniz güneşinin kurtarıcısıdır güneş kremleri. Son yıllarda giderek artan koruma faktörlü güneş kremleri, özellikle beyaz tenli kişilerde cilt kanserini önleme anlamında faydalı oldukları söylenebilir. Deniz kenarında, özellikle öğle saatlerinde plajı hep bir güneş kremi kokusu kaplar. Hani egzotik kokulara sahip, kremsi ve biraz yağlı kokan ve neredeyse lezzetli diyebileceğim o güneş kremleri vardır ya. İşte onların muhtemelen en eskisi ve ünlüsüdür Ambre Solaire.

Üretiminin 1930'lu yıllarda başladığı söylenen ünlü Ambre Solaire güneşten koruyucu kremlerin artık bir sürü farklı çeşidi bulunuyor. Başka markalar tarafından da benzerleri yapılan Ambre Solaire'in güneş kremleri hala dünyanın en popüler ürünlerinden birisi. Ve bu güneş kreminin o müthiş kokusu bazen parfümlere ilham verir. O tropik kokusu muhtemelen herkese deniz kıyılarını hatırlattığı için Ambre Solaire'i andıran parfümler genellikle yaz için uygun olurlar. Estee Lauder'in Bronze Goddess serisinin de kokusunun güneş kremlerine benzediği çokça söylenir.

2014 yılında, niş parfüm üreticisi Nicolai Parfumeur Createur (eski ismi Parfums de Nicolai) yeni parfümünün ilhamını ünlü Ambre Solaire güneş kreminden almış. Musc Monoi için bizzat bayan Nicolai şunları söylemiş: "Uzun zamandır Ambre Solaire'in kokusuna aşıktım ve bir gün onun kokusunu çağrıştıran parfüm yaratmak istedim. Amacım şuydu: Güzel bir yaz gününün sonunda sıcak tenin nefis şehvetli kokusu gibi bir parfüm."


Musc Monoi'nin, benzyl salicylate ile ylang ylang çiçeğinin birleşimi ile oluşturulduğu bilgisi mevcut. Benzyl salicylate'in şampuanlar, saç bakım ürünleri, temizlik ürünleri, makyaj malzemeleri gibi çok farklı alanlarda kullanıldığı biliniyor. Bu aromanın parfümlere tatlı çiçeksi koku verdiği söyleniyor. Bakalım Musc Monoi'de durum nasıl.

Parfümün açılışı tatlı, kadınsı beyaz çiçeklerle gerçekleşiyor. Yasemin ve parfüme ismini veren gardenya (monoi yağı) ferah olarak verilmiş. Üst notalar tanıdık, çiçeksi, kremsi ve tatlı. Başlangıcını çok sevdiğimi söyleyemem. Orta kısımda beyaz kremsi çiçeklerin hakimiyeti devam ediyor. Başlangıcıyla aynı karakterde devam eden orta bölümde ekstra olarak hindistan cevizi var. Neyse ki hindistan cevizini severim ve orta notalarını kendime yakın buluyorum. Son kısımda misk daha etkili. Biraz da odunsu notalar mevcut ama gayet yumuşak. Alt notalarda epey zayıflıyor kokusu. Kapanışı için eh işte diyebilirim.

Musc Monoi, tatlımsı hatta hafiften şekerli yapısıyla modern, ferah-tropikal beyaz çiçek parfümü gibi görünüyor. Yasemin, ylang ylang, gardenya ve diğer kremsi çiçeklerle hindistan cevizinin buluşmasından ağız sulandırıcı koku çıkmaması mümkün mü? Lezzetli ve egzotik kokteyl hissiyatı veren Musc Monoi, yumuşacık yapısıyla, gerçek bir plaj kokusu olarak düşünülebilir.


Gerçekten de bu parfüm, güneş kremlerine benziyor. Misk, hindistan cevizi ve kremsi beyaz çiçekler benzersiz kompozisyon oluşturmasa da herkesin kolayca sevebileceği ve giyebileceği yapıya sahip. Muhteşem bir parfüm mü? Değil. Yüksek kaliteli mi? Pek sayılmaz.

Musc Monoi, zaman zaman bazı kadın deodorantlarını andırıyor. Azıcık da Montale'in Intense Tiare’sini çağrıştırıyor. Zaten anladığım kadarıyla bu tür tropikal çiçeklerin ve kremsi beyaz çiçeklerin parfümünü yapmak biraz riskli. Çünkü kokusu ucuz deodorantlara veya vasat market parfümlerine benzeyebiliyor. Niş marka da yapsa sanırım zihinlerde bu tür ön yargılar mevcut. Açıkçası Musc Monoi'yi çok sevdiğimi söyleyemem. Muhtemelen bir kadında çok daha ilginç ve cazibeli duracaktır. Kadın kullanımına yakın olduğunu düşünüyorum.

EDT konsantrasyonundaki Musc Monoi'nin fark edilirliği çok yüksek değil. Ara ara size kendisini hissettiriyor hiç beklemediğiniz anlarda. Kalıcılığı bir EDT'ye göre iyi. Günlük kullanım için çok uygun, basit, canlı ve eğlenceli kokusunu, bu tür parfümleri seviyorsanız denemenizi öneririm. İlkbahar-yaz aylarında kullanmak iyi sonuçlar verecektir.


Parfümün tasarımını, markanın sahibi Patricia de Nicolai yapmış.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/6.5

5 Mayıs 2015 Salı

Guerlain – Idylle (2009)


Guerlain – Idylle (2009)

"Her parfüm farklı ülkelerde farklı algılanabilir. Idylle, Rusya'da şaşırtıcı bir başarı yakaladı. Zaten Shalimar hala Fransa'nın en çok satan on parfümünden birisi. Idylle ise bizim dünya çapındaki en güçlü parfümümüz. Shalimar ve Idylle, müthiş başarılı parfümlerimiz."

Bir söyleşisinde Guerlain'in baş parfümörü Thierry Wasser'in cümleleri olarak karşıma çıktı yukarıdaki satırlar. Şüphesiz ki Guerlain'in gösterişli tarihinde şahane kadın parfümleri mevcut. Koku dünyasının mihenk taşı gibi hala yerinde duran bu ikonik parfümler, kolay kolay unutulacağa benzemiyor. Baksanıza Shalimar hala Fransa'nın ve muhtemelen dünyanın en çok tercih edilen kadın parfümlerinden birisi.

Her ticari marka bir yerden sonra geleceğe bakmak zorunda. Geçmişin başarılı servetini tüketmek çok kolay. Sanırım Guerlain'da kendisini 21. yüzyılın dünyasına hazırlıyor. Yeni parfümleriyle ve farklı koku formlarıyla sektörde güçlü rakipleriyle her zaman kolaylıkla rekabet edebileceklerinin öz güveni içerisindeler. 2009 yılında bu yönde iddialı adımlarını attılar ve ortaya Idylle çıktı.


Söz konusu Guerlain gibi müthiş kadın parfümlerine imza atmış bir marka olunca, gözlerin yeni parfümleri Idylle'e çevrilmemesi beklenemezdi. Markanın yeni nesil parfümlerini temsil eden Idylle, büyük kampanyalar ile görücüye çıktı. Idylle kelimesinin saf-temiz bir aşk/sevgiyi temsil etmesi, kokusunun romantik mi olacağı sorularını akla getirmişti. Benim açımdan aklımdaki sorular büyük oranda cevaplandı. Bakalım Idylle'in içimdeki yansımalarına.

Kendi sitelerinde çiçeksi şipre olarak sınıflandırılmış Idylle'i üzerime sıktığımda beni çiçeklerin coşkusu karşılıyor. Harika bahar çiçekleri adeta mutluluk aşılıyor ruhunuza. Beyaz çiçekler, sarı çiçekler ve diğerleri geçit töreni gibi burnunuzun önünden geçip gidiyor. Ferah ve canlı üst notalar enfes. Orta kısımda beyaz çiçeklerin etkisi devam ediyor. Bu kısımda tatlılık artıyor. Başlangıcıyla en büyük farkı neredeyse akuatik-ozonik hale gelen yapısı. Hafiften yapaylık barındıran orta kısım hala ferah ama durağan ve sabunsu/pudralı. Gül, orta bölümde daha fazla rol alıyor ama yüksek kaliteli değil. Çok farklı olmayan orta bölüm için eh işte denebilir. Son kısımda ana yapı değişmiyor. Kadınsı beyaz çiçekler etkin. Pek sevmediğim şekilde kullanılmış paçuli benim için rahatsız edici. Misk böylesine çiçeksi bir parfümün kapanışında olmazsa olmazlardandır. Alt notalarda misk paçuliye ve sabunsu beyaz çiçeklere eşlik ediyor. Sonları da hiç bana göre değil.

Idylle, tam ve her şeyiyle kadın parfümü. Daha ilk saniyelerdeki çiçeksi patlama onun amacı hakkında ip ucu veriyor bize. Yasemin, zambak, leylak, gül, şakayık ve eminim ki ylang ylang. Hangi çiçeği ararsanız onun bir yerlerinde bulabilirsiniz. Başlangıcı gerçekten harika ve şiirsel. İnsana yaşam sevgisi aşılayan başlangıç, uzak ara parfümün en sevdiğim yeri oldu. Orta kısımda devreye giren şipre karakter ne yazık ki iyi sonuç vermiyor. Bu andan itibaren sıradan meyveli-çiçeksi kadın parfümüne dönüşüyor. Açıkçası oldukça şaşırdım bu negatif değişime. Örneğine yüzlerce kadın parfümünde ve deodorantında rastlayabileceğimiz sabunsu beyaz çiçekler Guerlain'in ismine ve tarihine yakışmayacak kadar vasat ve sıkıcı. Sonlarında ise koku çok zayıflıyor ve neredeyse hissedemez oluyorsunuz. Gerçi hissetseniz de sonuç pek olumlu olmuyor.

Idylle, dişi tarafını fazlasıyla öne çıkaran, tatlı, çiçeksi ve meyveli bir kombinasyon. Beyaz çiçekler, gül, kırmızı meyveler ekseninde denebilir. Genel olarak düz çizgide ilerliyor. Büyük değişimler yaşamıyor. Sürpriz yapmıyor ve sizi şaşırtmıyor. Standart piyasa kadın parfümü nasıl kokarsa aşağı yukarı böyle kokuyor. En üzücü tarafıysa kalite anlamında vasatın üzerine çıkamıyor.


Bilemiyorum belki de bu tür kadın parfümlerini sevmiyorumdur. Evet olabilir ama Guerlain gibi markanın, son yıllarda en fazla bel bağladığı parfümünün Idylle olması bence işin acı kısmı. Beğenmediğiniz parfümler hakkında ne bir şey söylemek ne de bir şey yazmak içinizden gelmez ya. İşte aynen o durumdayım. Eğer çiçeksi meyveli kadın parfümlerini seviyorsanız şans verin kendisine. Belki sizin aranız daha iyi olur Idylle ile.

Parfümün tasarımını ünlü isim Thierry Wasser yapmış. Benim kullandığım EDT olanıydı. Umarım EDP'si çok daha ilginç ve güzeldir. Parfümün şişesini ünlü tasarımcı Ora Ito’nun, altın korse giymiş bir kadının kıvrımlarından esinlenerek yarattığı söyleniyor. Kalıcılığı idare eder. Fark edilirliği başları dışında düşük. Ferah yapısından dolayı ilkbahar-yaz kullanımına biraz daha yakın. Günlük kullanım için gayet uygun bir arkadaş.

Koku Güzelliği:10/5.5

3 Mayıs 2015 Pazar

Xerjoff – Kobe (2009)


Xerjoff – Kobe (2009)

12 Şubat 1947 tarihinde, o zamana kadar insanoğlunun gördüğü en büyük meteor yağmuru başlamıştı. Sabah 10.38'de başlayan meteor yağmuru, Rusya'nın soğuklarıyla ünlü Sibirya'sında gerçekleşmişti. Yine buz gibi soğuk havada hem de gündüz vakti gerçekleşen dünyanın en büyük meteor yağmurunun etkileri kimi araştırmacılara göre bir kilometre kareye yayılmıştı. En büyük parçasının yirmi altı metre büyüklüğünde olduğu söylenen meteor yağmuru, 2009 yılında bir İtalyan beyefendisinin çok ilgisini çekti.

Sergio Momo, İtalya merkezli niş parfüm evi Xerjoff'u kurduğunda, hala astronomiye büyük tutkuyla bağlıydı. Hatta bir söyleşisinde "parfümlerden sonraki en büyük tutkum gökyüzü ve uzayın mucizeleri" diyordu. Hatta 2009 yılında "Shooting Stars" isimli parfüm serisini çıkardığında, tahmin edeceğiniz üzere ilhamını Rusya'da 1947 yılında gerçekleşen meteor yağmurundan alacaktı. Evet karşımızda pek de alışık olunmayan bir esinlenme söz konusu. Parfümler ve meteorlar!

Ultra lüks parfüm evi Xerjoff, Avrupa kıtasında oldukça popülerken, aynı şeyi Amerika kıtası için söyleyemeyiz sanırım. Son yıllarda yeni parfümleriyle niş segmentinde iddialı olduğunu kanıtlamaya çalışıyor Sergio Momo. Shooting Stars serisi, 2015 yılı itibariyle on yedi üyeye ulaşmış durumda. Markanın en sevilen parfümlerini içinde barındıran serisi olan Shooting Stars'dan Kobe ile birlikteydim geçtiğimiz günlerde.


Kobe kendi sitelerinde turunçgil ailesine dahil edilmiş. Farklı bir distilasyon tekniğiyle oluşturulduğu belirtilmiş. Az bulunan ve egzotik doğal içeriklerin kullanıldığı vurgulanmış. Kobe'nin açılışı ferah turunçgillerle gerçekleşiyor. Müthiş bir bergamot daha ilk saniyelerde sazı eline alıyor. Doğal ve tozlu bergamota neroli eşlik ediyor turunçgil ailesinden. Üst notaları lezzetli kılan şeyse aromatik Akdeniz otları. Bergamot-neroli ikilisi ile müthiş bir uyum sağlayan aromatik otlar (ıhlamur, kekik vb.) onu hem zengin hem de olgun hale getiriyor. Enteresan ve çok başarılı bir turunçgil açılışına sahip. Başlangıcı gayet güzel. Uzun süren başlangıç fazından sonra orta kısım kendisini göstermeye başlıyor. Yavaş yavaş ortaya çıkan tatlı reçineler ve öd, parfümü bambaşka noktaya taşıyor. Turunçgiller ve aromatik otların kaybolduğunu fark ediyorum. Orta notalarda parfüm tamamen sıcak baharatlı bir oryantal haline geliyor. Kendi sitelerinde gül ağacından bahsedilmiş orta bölümde. Gül ağacı nasıl kokar bilemiyorum ama öd olduğuna eminim. Zaten yine kendi sitelerinde ödün, parfümün anahtar notası olduğu söylenmiş. Öd ve sıcak reçineli baharatları da oldukça beğendim. Son kısma geleyim. Parfüm yine radikal şekilde değişiyor. Öd ortadan kaybolurken yumuşak odunsu notalar ortaya çıkıyor. Tatlı sayılabilecek odunsulara biraz da mumsu vanilya ve amber eşlik ediyor. Alt notalardaki tatlılık tonka fasulyesinin işi olabilir. Kapanışını çok çarpıcı ya da ilginç bulmadım.

Kobe, şaşırtıcı bir parfüm. İlk yarım saat oldukça ferah. Neredeyse sıcak yaz günlerini çağrıştıran bergamot-neroli ikilisine eşlik eden Akdeniz otları, Xerjoff'un İtalyan karakterine gönderme yapmış olabilir. Hafif tozlu turunçgiller çok şık ve müthiş kaliteli. Daha çok üst yaş beyefendi parfümlerindeki kullanımı çağrıştıran turunçgiller koklamaya değer. Orta bölümdeki büyük değişim şaşırtıcı ve kafa karıştırıcı. Orta kısımda turunçgiller ortadan kaybolurken birden Arap pazarını hedefleyen ödlü baharatlı oryantalle karşılaşmak açıkçası o ferah açılıştan sonra beklediğim şey değildi. Ben daha çiçeksilik ekseninde ilerleyeceğini düşünürken yavaş yavaş reçineler burnunuza nüfuz etmeye başlayınca kendinize geliveriyorsunuz. Orta bölümdeki öd kullanımı gayet sevilesi, ilaç gibi kokmayan ve rafine. Biraz Creed'in Royal Oud'una benzettim orta kısmı. Hatta azıcık Tom Ford'un Tobacco Oud'unu andırıyor öd kullanımı. O iki parfümü de sevdiğim için Kobe'nin de orta bölümünü sevdim. Son kısımsa nefis üst-orta kısımdan sonra sıradan geldi bana. Yapay değil ama özensiz. Vanilya ve amberle yumuşatılmış sedir ağacı, daha önce örneğine defalarca rastladığımız şekilde verilmiş.


İtiraf edeyim ki Xerjoff gibi ultra lüks parfüm evinden benim de beklentilerim çok yüksekti. Nasıl olmasın ki? Bildiğim kadarıyla dünyanın en pahalı fiyat etiketine sahip 4-5 markasından Xerjoff. Bu da onun parfümlerini denerken ekstradan yük getiriyor markaya. Kobe, kalite anlamında gayet yeterliydi. Son kısmı dışında kusursuza yakın kompozisyona sahip. Üst-orta-alt nota geçişleri etkileyici. Bu anlamda kompleks yapıyla karşı karşıyayız. Notalar gayet doğal ve net. Fakat yine de dünyanın en lüks parfüm markalarından birisi daha farklı ve iyi olmalı mı? Belki evet belki hayır. Sonuçta hiç bir parfümden ya da markadan mucizeler beklemek doğru değil. Son kısmı dışında Kobe, verdiğiniz inanılmaz yüksek fiyatı hak ediyor bence.

Kobe, modern, tatlılık barındıran ama içinizi baymayan, hem ferah hem de sıcak olabilen, dinamik, olgun, yarı resmi ve şık. Aklımı başımdan almadıysa da günlük kullanım için uygun hatta takım elbise için bile düşünülebilecek çok yönlü başarılı bir parfüm. Harikalar yaratmasa da görevini fazlasıyla yerine getiriyor.

Kaynaklarda erkek parfümü olarak görülüyor. Bence de erkek kullanımına daha yakın. Fark edilirliği başlarda yüksek. Saldırgan yarım saatten sonra tene yaklaşıyor kokusu. Kalıcılığı EDP standartlarını düşünürsek makul. Üst notalarına aldanıp sıcak yaz günlerinde kullanmayın çünkü ilerleyen saatlerde rahatsız edici olabilir. Yaş olarak yirmi beş ve üzerindeki arkadaşlara uyacak gibi. Fazla genç delikanlı kokusu değil.


Kobe'nin tasarımını birçok niş marka için işlere imza atmış burun Jacques Flori yapmış.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/7.5