30 Mart 2018 Cuma

Carolina Herrera – CH Men Prive (2015)

Carolina Herrera’nın 2009 yılında piyasaya sürdüğü CH Men’den altı yıl sonra seriye yeni kardeş geldi. Yeni nesil modern parfümlere örnek olarak sunulan CH Men ve onun devamı Prive, genel olarak kokuseverlerden olumlu geri dönüşler alıyor diyebiliriz. Markanın sevilen erkek parfümlerinden CH Men Prive’ı niyeyse merak ettim ve deneme listesine almıştım. Şimdi tanışıyoruz bay Prive ile.

Kendi sitelerinde CH Men Prive’ı “görkemli, zarif ve cesur” olarak tanıtmışlar. Prive versiyonun erkeksi yönü vurgulanmış tanıtım cümlelerinde ve viski-deri notaları öne çıkarılmış. Bizzat marka CH Men Prive’ı akşam kullanımına uygun olarak sunmuş. Parfümün üst notalarını baharatlı sofistike, orta notalarını sıcak ve lüks, alt notalarını ise erkeksiliğe övgü olarak belirtmişler. Bakalım CH Men Prive bahsedildiği kadar var mı?

Parfümün açılışı tatlı ve modern turunçgillerle gerçekleşiyor. Üst notalarda leziz ve oldukça tatlı greyfurt dikkat çekiyor. Başlangıcını sevdim. Orta bölümde tatlılık devam ederken, bahsettikleri viski kokusu burnunuza geliyor. İçki temasına güçlü şekilde lavanta ve aromatik otlar da eşlik ediyor. Biraz şekerli baharatlar da var sanki orta kısımda. Fena değil orta notaları. Kapanışta ne lavanta kalıyor ortada ne de harika turunçgiller. Son kısımda tatlımsı deri noktayı koyuyor. Buradaki deri yüksek kaliteli ve ilginç değil. Hatta yapaylık sınırında denebilir. Vasat alt notalar hayal kırıklığı yaratıyor ne yazık ki.

CH Men Prive, günümüzün bol bol tatlılık barındıran turunçgilli, lavantalı, içkimsi, tonka fasulyeli deri parfümü denebilir. Harika açılışından sonra gitgide düşen koku profili, sonlarda can sıkıcı hale geliyor ki yeni nesil parfümlerin çoğunda bu problem yaşanıyor. Orta kısımdaki içki temasının ve lavantanın birleşimiyle hem ilginç koku formu yaratılmış hem de bir yerlerden tanıdık gelen aroma haline getirilmiş CH Men Prive. Son bölüm ise benim gibi deri sever birisini bile tavlayamadı. Özensiz ve sıradan kapanışı hiç olmamış.

CH Men Prive’ın üst ve orta kısmını sokaktan geçen 10 kişiye koklatsak 7-8 kişinin beğeneceğine eminim. Herkesin sevebileceği güvenli kokusuna kimse kolay kolay berbat diyemez sanırım. Bu anlamda Carolina Herrera iyi iş çıkarmış ve başarılı bir ticari esere imza atmış.

Oysa durum koku kalitesi anlamında o kadar iyi değil. Parfümün genelindeki sıradan kalite hissiyatı onun orta ölçekteki bir ana akım parfüm olduğu gerçeğini yüzünüze vuruyor. Evet, Carolina Herrera gibi büyük kitlelere ulaşmaya çalışan bir markadan çok yüksek kaliteli parfüm beklemek belki doğru değil ama parfümün genelindeki sıradanlık, yaratıcılıktan uzak olma ve diğer rakiplerinin benzerini yapmaya çalışmak ne kadar da tanıdık. Zaten kokusu da çok tanıdık CH Men Prive’ın.

Onun rakipleri kimler mi? Versace Pour Homme ve Eros, Yves Saint Laurent – L’Homme ve La Nuit de L’Homme, Valentino Uomo, A*Men Pure Malt, Spicebomb, Code For Men, Allure Homme Sport ve diğerleriyle sıkı rekabete gireceğini söyleyebiliriz CH Men Prive’ın. Eğer bu düzlemdeki bol tatlı, genç işi, ortalama şekerli kokuları seviyorsanız CH Men Prive’ı denemenizi öneririm.

İçeriğindeki sürpriz viski temasından dolayı en çok A*Men Pure Malt’a benzetilebilir belki de CH Men Prive. Parfümün genelindeki tatlılık büyük oranda tonka fasulyesinden geliyor. Vanilyamsı bir tatlılıktan ziyade tonka fasulyesinin hayaleti dolaşıyor parfümün üzerinde. Canlı ve pozitif denebilecek genel yapısı günlük kullanıma uyacağa benziyor. Onu kullanınca güzel övgüler alacağınızı tahmin ediyorum.

EDT formundaki CH Men Prive’ın kalıcılığı normal seviyelerde. Fark edilirliği ilk patlama dışında zayıf. Tam bir kış parfümü diyebilirim.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/6

26 Mart 2018 Pazartesi

Maitre Parfumeur et Gantier – Ambre Dore (2012)

“2007 yılında Ambre Dore’yi (Altın Amber) özel bir etkinlik için tasarladım. Bu aralar içerisinde öd bulunan oryantal kokular çok trend oysa 2007 yılında bu kadar popüler değillerdi. Sonuç olarak Ambre Dore’yi 2012 yılında yeniden piyasaya sürdüm. Bu kararı vermemde 2010/2011 yılları arasında içeriğinde öd bulunan oryantal parfüm dalgasının medyada ve sektörde her yere akın ettiğini de söylememiz gerekir.”

Maitre Parfumeur Gantier’in yöneticisi Jean-Paul Millet Lage’nin bir söyleşisinden okuduğumuz yukarıdaki satırlardan anlıyoruz ki 2012 yılında tekrardan piyasaya sürdüğü Ambre Dore’de markanın amacı öd ve oryantal koku pazarından pay kapmak. Hatta kimi yerlerde Ambre Dore’nin Arap/Orta Doğu pazarı için tasarlandığı bile yazılıyor. MPG’nin pek popüler olamayan parfümlerinden Ambre Dore ile birlikteydik bir süredir anlayacağınız üzere. Bakalım bizi nasıl bir koku bekliyor.

Ambre Dore’nin açılışı sert, kuru ve acımsı deri-amber-reçine üçlüsüyle gerçekleşiyor. Başlangıçtaki hayvansılık abartılı olmasa da koyu ve karanlık diyebiliriz üst notalar için. Benim için biraz fazla zor açılışı. Orta bölümde sakinleşen kokusunda egzotik ve karanlık amberin etkisi artıyor. Deri hala oralarda bir yerde ama amber çok daha baskın. Orta bölüm fena değil. Kapanış orta kısma göre daha yumuşak. Tozlu vanilyanın eşlik ettiği amber, son bölümde artık zayıflıyor. Alt notalar gayet güzel.

Ambre Dore tam da ismi gibi amber parfümü. Başlangıcından sonuna kadar koyu, karanlık, reçinemsi, baharatlı ve kahvemsi amber rahatlıkla algılanabiliyor. Üst notalardaki hayvansı deriyi pek bünyem kaldıramadı ve başlangıcını sevemedim. Orta bölüm nispeten daha sevilesiydi. Deri orta kısımda daha yumuşak ve geri planda duruyor. Parfüme ismini veren amber orta notalardan itibaren sazı eline alıyor. Bu tür amberi her zaman sevmişimdir. Orta notalar sınıfı geçerken kapanışı bence en güzel yeri ama koku oldukça zayıflıyor kapanışta.

Ambre Dore, niş markaların sevdiği ve bol bol kullandığı şekliyle vermiş amberi. Gayet ağır, yoğun, gizemli, tozlu ve oldukça kuru kokuyor. Yeni nesil zıpır, şekerli parfümlerden değil Ambre Dore. Arabik hisler uyandıran Ambre Dore’de öd kullanılmış ama bence çok baskın verilmemiş. Burnum beni yanıltmıyorsa bu parfüm amber-deri üzerinden ilerliyor. Öd kendisine ancak üçüncü sırada yer bulabilir.

Markanın pek ses getirememiş ve geri planda kalmış bir eseri Ambre Dore. Gayet tematik, yer yerde kullanılması tuhaf kaçacak, spor kıyafetlere pek uyamayacak bir arkadaşa benziyor. Yaş itibariyle de olgun kişileri hedeflediği söylenebilir. Sonuç olarak Ambre Dore’ye aşık olmasam da kötü bulmadım. Genel anlamda abisi ve markanın ünlü amber parfümü Ambre Precieux’un kopyası gibi. Onun kadar başarılı olmasa da amber sevenler bu yüksek kaliteli parfüme şans vermeliler.

Kimi kaynaklarda Ambre Dore’yi Frederic Stalin isimli parfümörün tasarladığı söylense de bir röportajda Jean-Paul Millet Lage parfümü kendisinin tasarladığından bahsediyor. EDP formunda. Kalıcılığı iyi ama ilk patlama dışında fark edilirliği yüksek olmadı bende. Erkek kullanımına daha yakın olduğunu söylemek durumundayım. Tam bir kış parfümü.

Koku Güzelliği:10/6

22 Mart 2018 Perşembe

Estee Lauder – Youth-Dew (1953)

“Youth-Dew, kendi burnunun da çok az koku aldığı bilinen Bayan Lauder’in vücuda sürülmesi için piyasaya sürdüğü bir banyo sonrası vücut yağı aslında. Yağ halindeyken içindeki konsantre oranının yüzde 70’ler civarında olduğu rivayet olunuyor. Bu banyo sonrası yağının çok rağbet görmesi üzerine, Youth-Dew alkollü ortama aktarılıp bildiğimiz eau de toilette’e dönüşüyor ve yüzde 70 olmasa bile, yüzde 20’ler civarında bir konsantre içeriyor.”

Değerli hocamız Vedat Ozan’ın Kokular Kitabı II – Parfümler adlı eserinden alıntıladığım yukarıdaki bölüm dışında, bugün sizlere tanıtacağım Youth-Dew isimli parfümle ilgili ilginç bilgiler de var kitabın satır aralarında. Mesela bayan Lauder’in yeni çıkan parfümünün pazarlama faaliyetleriyle bizzat ilgilendiği, Youth-Dew’in satıldığı mağazalara hatta merdivenlere bu parfümün sıkıldığı, zaman zaman tezgahın arkasına geçerek parfümün satışıyla ilgilendiği gibi enteresan bilgiler bulunuyor. Estee Lauder’in çok önem verdiği Youth-Dew’in ilk çıktığı yıllarda fiyatının uygun tutularak kolay ulaşılabilir hale getirilmesi sonucunda bir ara markanın satışlarının yüzde 80’inini Youth-Dew parfümü oluşturuyormuş. Anlaşılacağı üzere, Amerikan markası olan Estee Lauder’in, güçlü Fransız rakiplerine 1950’li yıllarda meydan okumasıydı Youth-Dew.

Günümüze kadar reformülasyon geçirmesi kaçınılmaz olan Youth-Dew, bugün için kendi sitelerinde baharatlı oryantal olarak sınıflandırılmış. Parfümün açılışı gayet eski kokan çiçeklerle gerçekleşiyor. Beyaz çiçeklerden yasemin ilk dikkatimi çeken. Oldukça sabunsu başlangıcında olgun meyveler de var sanki. Biraz şeftaliden bahsedebiliriz sanırım. Üst notaları neredeyse hacı yağı kıvamında Youth-Dew’in. Orta bölümde şov başlıyor. Sabunsu nostaljik çiçeklere kuru baharatlar ekleniyor. Karanfil ve tarçın olduğunu düşündüğüm baharatlar oldukça öne çıkıyor orta kısımda. Sadece baharatlar mı? Müthiş bir tütsü, azıcık meşe yosunu ve karanlık sayılabilecek gül, orta notaları şahesere dönüştürüyor. Geleyim kapanışa. Son kısımda tozlu amber harika verilmiş. Ambere geri planda paçuli destek veriyor. Vanilya ise çok gerilerde duruyor. Orta bölüm kadar detaylı ve zengin olmasa da kapanışı başarılı Youth-Dew’in.

Uzun zamandır merak ettiğim klasiklerden birisiydi Youth-Dew. Bu efsanevi parfümün beni şaşkına çevireceğini tahmin ediyordum. Şaşkınlığa bir parça hayranlığı da ekleyebilirim artık. Youth-Dew gerçekten de anlatması zor bir parfüm. Onu denemek ve bu deneyimi yaşamak gerekiyor.

Youth-Dew’in ilk saniyelerindeki hayvansı sert çiçekleri yumuşatan şeftali Mitsouko’ya mı benziyor? Sabunsu hatta pudralı aldehitler ve beyaz çiçekler Bandit’i mi çağrıştırıyor? Kapanıştaki amber Calvin Klein – Obsession (kadın versiyonu) tarafına mı yakın? Ve hepsinden önemlisi Youth-Dew gerçekten bir kadın parfümü mü?

Öyle bir eser ki Youth-Dew kendi pazarlama afişlerinde “şimdiye kadar yaratılmış en seksi parfüm” olarak lanse edilse de onun “şimdiye kadar yaratılmış en erkeksi kokan kadın parfümü” olma durumu var mı acaba? Youth-Dew, 1950’li yılların tipik karanlık, yoğun, acımasız, dolgun, boşluk bırakmayan, zengin, katmanlı, pudralı harika bir örneği denebilir. Parfüm garip şekilde erkeksi hissiyat veriyor orta bölümden itibaren. Oysaki başlarda bulunan aldehitler ve beyaz çiçekler amma da kadınsıydı. Ne diyorum ben?

Zihnimi karman çorman hale çeviren Youth-Dew, kendi sitelerindeki tanıma harfiyen uyuyor: Oryantal baharatlı. Resmin bütününde ağır ve koyu baharat-tütsü-sabunsu çiçek-tütün merkezli bir eser bence. Başlangıçtaki civetten geldiğini düşündüğüm hayvansılık o dönemin parfümleri için hiç yabancı değil. Bandit’e benzettiğim karanlık aldehitleri tabii ki kendime yakın bulamadım. Orta kısımdaki baharat-tütsü işbirliğine bayıldım. Sonları çok tanıdık geldi ama bir türlü hangi parfüme benzediğini çıkaramadım. Yoksa Shalimar’a mı benziyor kapanışı?

Youth-Dew, enfes bir klasik. Kullanması ve sevmesi çok zor. 1950’li hatta 1940’lı yılların koku trendini bize sunması anlamında önemli bir eser. Çok katmanlı, zengin, karmaşık ve dominant bir arkadaş. Kullanım döneminde eski/tozlu/nostaljik koktuğunu ve ‘babaanne parfümü’ eleştirilerini kısmen haklı bulsam da günümüzde böyle bir eserin örneğine rastlamak pek mümkün değil. Onun içindir ki kadın-erkek her parfümsever Youth-Dew’i almasa bile denemeli bence.

Benim kullandığım eski EDP versiyonuydu. Kalıcılığı çok iyi, fark edilirliği başlarda oldukça yüksek. Onun içindir ki fazla sıkmanızı önermem yoksa boğucu olabilir. Tam bir kış parfümü. 40 hatta 50 yaş üzeri kadınlara hitap ettiğini belirtmem gerekiyor.

Son olarak parfümün tasarımcısından bahsedeyim kısaca. Josephine Catapano, kaynaklarda sadece dört parfüm tasarlamış olarak görülüyor. Bu dört parfüm de kült haline gelmiş (Fidji, Youth-Dew, Norell) eserler. Yine Vedat Ozan’ın kitabından öğrendiğimize göre İtalyan göçmeni olarak Amerika’ya yerleşen Catapano, 2012 yılında hayata gözlerini yummuş. Bayan Catapano, günümüzün en önemli parfümörlerinden Sophia Grojsman’ın da hocası denebilir. Grojsman’ı parfümörlük mesleğine başlatan kişi olan Catapano için bayan Sophia şunları söylemiş: “O benim için bir modeldi. İtalyan göçmeni bir ailede doğmuş ve sadece liseye kadar okumuş, tamamen içgüdüleriyle hareket ederek parfüm tasarlayan ve bu yönleriyle beni çok etkileyen biriydi.”

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/7

18 Mart 2018 Pazar

The Vagabond Prince – Enchanted Forest (2012)

Kaliforniya merkezli bağımsız niş parfümevi The Vagabond Prince’in 2012’de çıktığı koku yolculuğu, 2018 yılının ılık Mart ayı itibariyle dört parfümde kalmış durumda. Son parfümlerini 2016 yılında piyasaya sürdüler ve hala pek hareket yok kendilerinden.

Markanın en popüler parfümü hiç kuşkusuz 2012 çıkışlı ilk eserleri Enchanted Forest. Gerek isminin ilginçliği gerekse kokunun tasarımını Bertrand Duchaufour gibi çok önemli bir ismin yapması gözlerin Enchanted Forest’a çevrilmesini sağladı kısa süreliğine. İsminden de anlaşılacağı üzere ilhamını orman temasından alan Enchanted Forest, kendi sitelerinde bir öğeyi diğerlerinden daha fazla öne çıkarıyor: Siyah frenk üzümü.

Enchanted Forest’in açılışı tatlı ve yeşil kokan meyvelerle gerçekleşiyor. Buruk hatta ekşi kokan yeşil meyveler çok tanıdık ama acaba nereden? Sanırım cevabı buldum. Çocukken kullandığımız rengarenk kokulu silgiler vardı. Açılışı aynen öyle. İlerleyen saatlerde büyük değişim olmuyor. Ekşi yeşil meyvelere bir parça çamsı notalar ekleniyor. Geri planda tatlı baharatlar var ama oldukça derinden geliyor. Orta kısım çamsı yeşil meyveler şeklinde devam ediyor. Geleyim kapanışa. Alt notalarda hala o tuhaf ekşi meyveler hissedilirken vanilya ortaya çıkıyor ama benim çok cazip değil sonları.

Ahh Enchanted Forest. Sana ne diyeyim? Ya da sana değil de seni tasarlayan dünyanın en başarılı burunlarından Bertrand Duchaufour’a söylesek daha doğru olur. Sonuçta bu kokunun mimarı o.

Evet, kesinlikle eminim ki Enchanted Forest, çocukluğumuzda kullandığımız ucuz ve berbat kokan silgilere benziyor. Parfümün meyveler üzerine inşa edildiğine şüphe yok. Meyveler ama ne kötü meyveler. Çürümeye yüz tutmuş/ekşimiş elma-ananas-tropik-egzotik yeşil meyveler itici şekliyle verilmiş. Oysaki severim parfümlerde meyveleri. Buradaki kullanımı resmen ekşimiş bir sepet karışık meyve diyebilirim. Bu ne Allah aşkına bay Duchaufour.

Parfümdeki yeşil hissiyata başlarda eşlik eden içkimsi yapı muhtemelen rom veya kırmızı şaraptan geliyor. İçkinin kullanımı da başarısız. Bu parfüm için olumlu bir taraf arıyorum hala. Orta kısımdaki çamsı yanı acaba onu kurtarabilir mi? Şu haliyle çamsı koku bile vasat. Bu nasıl garip bir meyve parfümü anlamak zor.

Parfümün ismine kapılıp da büyülü bir parfüm beklemeyin. Bırakın büyülemeyi direkt itti beni her kullandığımda. Parfümün ismindeki diğer vurgulu taraf ise orman. Bu koku formunun neresi orman temasına benziyor bir arkadaş bana açıklarsa memnun olacağım. Bir orman ne zamandan beri yeşil ve ekşi meyve kokar?

Bu tuhaf parfüme övgüler yağdıran yurtdışı merkezli yorumculara fazla kulak asmayın ve kesinlikle denemeden almayın. Son zamanlardaki en büyük hayal kırıklığını yaşatıyor bu parfüm bana. Ne bir niş parfüme benziyor ne de Bertrand Duchaufour tasarımına. Daha başka bir şey söyleyesim gelmiyor.

Derinlikten uzak tekdüze kokusu uzun kullanımda sıkıcı olacağa benziyor. EDP formunda ama performansı zayıf. Kalıcılığı yüksek değil, etrafa yayılımı az. Uniseks olarak sınıflandırılmış Enchanted Forest. Bence de hem kadınlar hem de erkekler kullanabilir. Kullanım dönemi olarak ilkbahar-sonbahar mevsimleri uygun olacaktır.

Koku Güzelliği:10/4