4 Ekim 2012 Perşembe

Bond No.9 – Bleecker Street (2005)



Bond No.9 – Bleecker Street (2005) Markanın uniseks olarak piyasaya sürülen parfümü.

Ne kadar tuhaf bir şey. Gözle görülemeyecek kadar küçük bakterilerin, virüslerin ve sporların insan bedenindeki etkisi ne kadar da büyük olabiliyor. Oysaki 1.80 cm boyunda hiçbir ciddi sağlık sorunu yaşamamış bir insanı o küçücük bakterilerin yatağa düşürmesi ve bazen alt etmesi küçük çaplı bir mucize değil de ne?

Anlaşılacağı üzere her normal insan gibi mevsim geçişi denilen zaman diliminde ufak çaplı hasta oldum. Grip, öksürük, hapşırık ve diğer bilimum atraksiyonları yaşadım. Ama en çok beni üzen ise parfüm meraklısı dostların şöyle bir araya gelip, örgütlenmesi ve bana kargo ile de olsa içeriğinde tarçın, kekik, zencefil, bal olan bitki çaylarından yollamamaları oldu. Hatta bir kap sıcak çorbayı kapıp, evin kapısına dayanmayan blogumun okuyucularını şiddetle  kınıyorum :)) Eee kolay değil öyle. Hem her gün Parfüm Merakı şu parfümü de yaz, bunu da isteriz diyerek beni istek şarkılar okuyan Mustafa Keser’in yerine koyacaksınız. Hem de bir kap çorbayı çok göreceksiniz :))  

Oysaki parfüm sever vicdanlıdır, kadir kıymet bilir, kötü gün dostudur, kedi severdir (bunun konumuzla pek ilgisi olmasa da yazmak istedim), düşene bir tekme de ben atayım demez, başımızın tacı kadınlarımızı bıçaklamaya kalkmaz onları korur kollar, iş arkadaşının kuyusunu kazmaya çalışmaz. “Parfüm Severin Manifestosunu” yazmak gibi bir niyetim yok. Sadece unutulmaya yüz tutmuş bazı değerlerimizi hatırlatayım dedim.

Bu kısa hastalık sürecinde dükkanı kapatmış durumdaki burnum nihayet kendisine geldi. Ve asıl görevine geri döndü. Peki “dönüşü muhteşem mi oldu” diyecek olursanız karar sizin. Çünkü bugün başka bir Bond No.9 parfümü Bleecker Street’e yer vermek istedim.

Newyork merkezli niche parfüm evi yine bizi şaşırtmadı ve bir parfümüne daha şehrin bilinen sokaklarından olan Bleecker Street’in ismini vermiş. İyi de bu Bleecker ismi nereden gelmiş? Karşıma şans eseri çıkan bir kaynakta bu sokağın tarihinin on altıncı yüzyıla kadar gittiğini okuduğumda oldukça şaşırdım. O tarihlerde sokağın olduğu yerler tütün tarlasıymış. Burası daha sonraki yıllarda Greenwich Village olarak anılır olmuş. 1800’lü yılların başında ise bu bölge Bleecker ailesinin eline geçmiş. Ve ismi o zamanlardan itibaren hiç değişmemiş.


Bugün Newyork şehrinin Manhattan bölgesine bağlı bir sokak Bleecker. Modern Amerika’da yeri ünlü bir cafe ile anılıyor adeta. Bob Dylan, Jimi Hendrix, Bruce Sprigsteen, Kool & the Gang, Bill Cosby gibi önemli isimlerin çıkış noktası olan “Cafe Wha?” bu sokaktaymış.   

Bana bıraksanız laf daha da uzayacak. Onun için dönelim bizi ilgilendiren kısma. Bleecker Street, markanın "Downtown" serisine mensup bir arkadaş. Kendi sitelerinde şöyle tanımlamışlar parfümlerini: “Sanat, moda, baştan çıkaran, tatlılığın sıvı formu.”


Kendi sitelerinde odunsu oryantal gourmand olarak değerlendirilmiş. Fragrantica’da odunsu oryantal olarak sınıflandırılmış. Bence yeşil odunsu da denebilir. Parfümün açılışı keskin ve parlak bir yeşillik ile gerçekleşiyor. Çimen mi desem, aromatik otlar mı desem, metalik turunçgiller mi desem. Hatta meyveler? Belki de hepsi var. Biraz ortalama, parlak, metalik ve bolca yeşil kokan bir başlangıcı var Bleecker Street’in. Creed – Gren Irish Tweed’e benziyor diyebilirim. Aynı “ yeşil ve ekşi” his ikisinde de  var bence.

Orta notalara geçildiğinde parfümün genel karakteri çok değişmiyor. Aynı yeşil ve erkeksi çiçek etkisi devam ediyor. Ağırlık menekşede. Fakat bu arada az da olsa baharatlar ve odunsu notalar ekleniyor. Çok başarılı bulmasam da kötü eğil orta kısmı. Son kısımda ise radikal bir değişim gözleniyor. Ferah, yeşil kokan erkesi çiçekler ve menekşe adeta ortadan kayboluyor. Yerine yapay bir amber geliyor. İşte parfümün en sevmediğim yanı burası oldu. Yani özetle: Ferah, ekşi çimen, yeşil aromatik otlar, metalik menekşe, odunsu notalar ve amber.


 İyi de Parfüm Merakı kokusu nasıl bize ondan bahset diyeceğinizi tahmin ediyorum. O zaman şöyle söyleyeyim. Eğer Green Irish Tweed gibi yeşil ve ekşi kokan çiçekleri seviyorsanız tavsiye ederim. Parfümün bence alt notalarına kadar hakim olan öğesi metalik bir menekşe ve yeşil kokan çiçekler. Bu tarz parfümleri çok sevmediğim aşikar. Yapaylık hafiften  hissediliyor. Ama parfümü katleden cinste değil. Bence akuatik bir yanı bile var Bleecker Street’in. Sanki bir göl kenarında yürürken burnunuza gelen nilüferlerin kokusu gibi. Ama tam anlamıyla deniz gibi tuzlu kokmuyor. İlginç bir kokusu var. Aynı şişesi gibi yeşil kokuyor. İlk denediğimde hiç sevmemiştim. Ama bir süre kullanınca o kadar da kötü olmadığın düşünmeye başladım. Fakat bir şişesini alacak kadar da beğendiğimi söyleyemem.  

Kimi yorumcular kokusunu Carolina Herrera – 212 Men’e kimleri de L’eau d’Issey Pour Homme’a benzetmiş. Bir başkası ise Creed’in meşhur parfümü Green Irish Tweed’den bahsetmiş. Bence Creed dışında diğer ikisine de çok benzemiyor. 212 Men’in o ferah, metalik yeşil kokan çiçeksi tarafını almış. L’eau d’Issey Pour Homme’un ise erkeksi çiçeksi-odunsu kısmına benzemiş. Fakat Green Irish Tweed’e bence de epey benziyor. Farkı burada menekşenin daha büyük bir rol oynaması. Son kısımdaki amber kullanımını da unutmayalım.


Şimdi efendim garibime giden bir durumu anlatayım. Bazı parfüm bloglarında Bleecker Street’in oluşturulma fikrinin nereden çıkmış olduğuna dair bilgiye rastladım. Markanın kurucusu ve sahibi Laurice Rahme bu parfümün oluşturulmasında Amerika’daki ünlü fırın zinciri “Magnolia Bakery”deki keklerden ilham almış. Ve böylece Parfümör Dave Apel kek gibi kokan bir parfüm üzerinde çalışmış. Bunun içinde ağırlıklı olarak tarçına benzeyen vanilya ve diğer tatlı notalar üzerinde durmuş.

Şimdi yukarıdaki olayı okuyan bir çok kişi, kek gibi kokan, bolca tatlılık barındıran vanilyalı-baharatlı bir parfüm sanabilirler Bleecker Street’i. Fakat durum hiç de öyle değil. Bir kere bence kesinlikle gourmand tarzında değil parfümümüz. Vanilya neredeyse hissedilmiyor. Tersine ferah, yeşil, erkeksi çiçekler ve amber merkezli. Hatırı sayılır derece de odunsu notalar. Yani kek gibi kokuyor diyemem.


Bleecker Street harika bir parfüm değil. Ama çok kötü de değil. Vasat diyebilirim. Tek şanssızlığı benim pek sevmediğim “yeşil ve ekşi” kokan gruptan olması. Ayrıca markanın geçtiğimiz aylarda denediğim parfümü Riverside Drive’ı andırıyor. Muhtemelen ikisindeki menekşe kullanımı beni böyle düşünmeye sevk etti.

Markanın diğer kokuları gibi Bleecker Street’de Eau de Parfum (EDP) konsantrasyonunda. Uniseks olarak sunulmuş olsa da bence erkek kullanımı için daha uygun. Soğuk kış günleri dışında her zaman kullanılabilir. 25 ve üzeri yaşlardaki arkadaşlara tavsiye edebilirim. Parfümün tasarımcı ise David Apel.


Luca Turin ise beni yine şaşırttı. Bleecker Street’e en düşük notu olan bir yıldız vermiş ve hiç beğenmemiş. O kadar kötü olmasa da bence de daha iyi seçenekler vardır bu kategoride.

Artıları:
+ Başlangıcı idare eder.
+ Orta notaları fena değil.
+ Kalıcılığı iyi.

Eksileri:
- Son kısmını sevmedim.
- Çok fazla çekici bir tarafı olmayan kokusu.
- Fiyatı çok yüksek.

Koku Güzelliği:10/6.5

5 yorum:

  1. Bence daha fazla zorlama bond no 9 lar iyi çıkmıyo sanki:)) Parfüm merakı

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İşin kötüsü daha bir sürü Bond No.9 parfümü var elimde :))Ama Chinetown'dan ümitliyim. İleride yazacağım.

      Ee adamlar çıkardıkça parfüm çıkarıyorlar. 7 senelik marka neredeyse 30-40 tane parfüm çıkarmış. O zaman kalite de düşüyor demek ki.

      Sil
  2. parfüm merakı BOND NO 9 WEST SİDE denedinmi kalıcılık ve yansıtma nasıl?

    YanıtlaSil