27 Şubat 2018 Salı

Thierry Mugler – A*Men Pure Malt (2009)

Thierry Mugler’in 1996 çıkışlı başarılı erkek parfümü A*Men’den sonra köprünün altından çok sular aktı. Mugler markası A*Men’in satış rakamlarından etkilenerek aynı isimli devam parfümleri ortaya çıkardı. A*Men isminin devamına eklenen kokularla birçok yeni parfüm hayatımıza girdi. Bu devam parfümlerinden en çok sevilenlerinden birisiyse Pure Malt’tı.

İsminden de anlaşılacağı üzere bir içki türünden ilham aldı 2009 çıkışlı Pure Malt. Kendi sitelerinde Pure Malt’ın viskiyle birleşen dumansı ve odunsu tarafına vurgu yapmışlar. Uzun zaman önce kullanıp, ilgimi çeken parfümlerden birisi olarak aklımda kalan Pure Malt’ı tekrardan denemeye karar verdim. Bakalım bize neler sunacak Pure Malt.

Parfümün açılışı koyu ve yoğun paçuliyle gerçekleşiyor. Abisi A*Men’i daha ilk saniyelerde güçlü şekilde andırıyor Pure Malt. Üst notaları gayet güzel. Orta kısma geçildiğinde parfüme ilhamı veren içki temasıyla karşılaşıyoruz. Hafiften acımsı verilmiş içkiye, bir parça kuru meyveler ve kahve eşlik ediyor. Lezzetli orta bölüm fena değil. Kapanışta içkinin etkisi azalırken çikolatamsı yapı ortaya çıkıyor. Oldukça zayıflayan son bölümde vanilya daha etkili sanki. Gayet güzel alt notaları Pure Malt’ın.

Karşımızda tatlı, kuru meyveli, çikolatamsı, kahveli bir içki kokusu var. Viskinin o acımsı ve sıcak tadı tam olarak verilememişse de içki teması gayet rahat şekilde hissediliyor. Başlangıçtaki A*Men etkisi onun köklerine ve ismine sadık kaldığını hatırlatıyor. Orta bölümdeyse kokunun tonu oldukça değişiyor ve klasik A*Men’le pek benzer tarafı kalmıyor, kahve dışında. Sonları neden bu kadar çekingen acaba diye sorsak hata mı yapmış oluruz?

Pure Malt, kaliteli, çarpıcı, ilginç, örneğine pek rastlanamayacak çikolatalı içki parfümü denebilir. Hani havaalanlarında satılan ve içerisinde farklı içkilerin olduğu çikolatalar vardır. Başlangıcı hafiften onları çağrıştırıyor. Orta kısımda kontrollü verilen içki, meyvelerle uyumlu. Paçuli, baştan sona kadar her daim geri planda dolaşıyor. Ne de olsa A*Men’in DNA’sını taşıyor. E paçulisiz bir A*Men nasıl düşünebilir ki.

Pure Malt, abisi A*Men’e göre kullanması ve sevmesi daha zor bir eser. Zaten yoğun içki temalı parfümler çoğunlukla genel beğeniye yakın olmazlar. Alkol-içkinin o keskin ve baskın kokusu çoğu kişi için itici olabilir. Pure Malt, orta bölümden itibaren yoğun şekilde içkiyi kullanıyor ama başlarda ve sonlarda oldukça sınırlı tutuyor içki kokusunun etki alanını. Kullanım döneminde orta kısmı biraz zorlayıcı buldum kendi adıma. Başlangıcını ve sonunu sevdim. Dikkatimi çekense kumaş üzerinde orta notaları acımsı ve neredeyse yapay-metalik kokarken, ten üzerinde daha iyi sonuç verdi. Onun için diyebilirim ki ten üzerinde daha iyi duruyor Pure Malt. Kıyafet üzerinde bir süre sonra yapay, garip bir kokuya dönüşüyor.

Pure Malt, yeni nesil parfümler gibi tatlılığa epey yer vermiş. Buradaki tatlılık fazlaca şekerli gibi olmasa da yine de eğer tatlı kokuları sevmiyorsanız Pure Malt’ı deneme listenizden çıkartsanız iyi olabilir. Biliyoruz ki onun amacı kendisi gibi 2000 yılı sonrasının tatlı, baharatlı, modern oryantalleriyle rekabet etmek. Onu nasıl suçlayabiliriz ki?

EDT formundaki Pure Malt, bar-disko-kulüp tarzı yerlere uyacak, iddialı, yeterince erkeksi bir arkadaş. Soğuk kış günlerinde gündüz kullanımında da deneyebilirsiniz. Yaz aylarında kullanmanızı öneremeyeceğim. Performansıysa harika değil. İlk patlama dışında tene yakın duruyor. Kumaş üzerinde kalıcılığı iyi ama yine de saldırgan sayılmaz. Her yaş grubundan erkeğe uyacağını düşünüyorum.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/7

23 Şubat 2018 Cuma

Christian Dior – Poison (1985)

Christian Dior’un müthiş kadın parfüm klasikleri arasında Poison’un ayrı yeri olduğunu söyleyebiliriz. 1980’lerin ortasında piyasaya sürülen Poison, yıllar içinde sevilen eserlerden olmayı başarmıştı. Tabii her başarılı parfümün ardından devam parfümlerinin gelmesiyle 2018 yılı başları itibariyle Poison ailesi yirmi kokuya ulaşmış durumda. Zaman içinde Hypnotic Poison’un efsaneye dönüşmesi şüphesiz, klasik Poison’un her zaman onun gölgesinde kalmasına sebep oldu. Yine de unutmamalıyız ki Poison ailesinin ana kraliçesi her zaman için 1985 çıkışlı Poison’dur.

Dior’un internet sitesinde Poison’u “meyveli baharatlarla kucaklaşmış büyüleyici sümbülteber” olarak tanımlamışlar. Poison’un doğumundan itibaren efsane bir karaktere sahip olduğundan bahsetmişler. Ayrıca Poison’un unutulmaz ve karizmatik oryantal tarzında olduğunu belirtmişler. Uzun zamandır benim de ilgimi çeken Poison’a biraz daha yakından bakalım.

Parfümün başlangıcı kadınsı çiçekler ve tatlı meyvelerle gerçekleşiyor. İlk saniyelerdeki meyveler muhtemelen mayhoş kırmızı erik. Bir parça baharatların eklenmesiyle orta bölüme geçiliyor. Buradaki baharatlar çok keskin ya da burun tırmalayıcı şekilde verilmemiş. Orta bölümde ağırlığını arttıran çiçeklerden baş rolde tabii ki sümbülteber var. Sümbülteberin o kadınsı ve anaç kokusu baharatlar ve tatlı meyvelerle bir parça da olsa törpülenmiş ki bu iyi haber. Kapanışta çiçeklerin etkisi yok denecek kadar az. Alt notalarda bir parça amber, hafiften sandal ağacı ve kremsi vanilya var sanki.

Poison, üst-orta bölümde olgun, rafine, kadınsı meyveli-çiçeksi tarzına yakınken sonlarda farklı karaktere bürünüp, oryantal kısma dümeni kırıyor. Tabii meyveli-çiçeksi derken öyle yeni nesil kız parfümü formatı beklemeyin Poison’dan. Gayet oturaklı, hanımefendi, cazibeli, orta yaşlı bir kadın parfümü o. Sümbülteberin parfümün üzerindeki hayaleti, onu çarpıcı-dikkat çekici yapmaya yetiyor. Sümbülteber biraz tatlı, hafiften kremsi ve azıcık vanilyamsı verilmiş. Tabii sabunsu karakterini de korumuş. Orta bölümde epey sabunsuluk hissettim Poison’da.

1980’li yıllardan kopup gelmiş bir kadın parfümüyle karşı karşıyayız. O dönemin koku yapısına pek uymadığını söylesek hata mı etmiş oluruz acaba? Genellikle tatlılığın olabildiğince az verildiği kuru parfümler 1980’li yılların genel eğilimini oluştururken Poison bu kuralları pek takmamış anlaşılan. Kendi dönemi için oldukça yenilikçi kremsi, meyvemsi-çiçeksi kokusuyla, 2018 yılında bile hala eski-köhne değil genel yapısı. Bu anlamda onun zamanın ötesinde bir tasarım olduğunu söyleyebiliriz.

Poison, sümbülteberi fazlaca vermesi sebebiyle kendime yakın bulamayacağım bir eser ama tabi ki ona saygı duyuyorum. Onun vurucu ve koklayanın başını çevirtecek kadar iddialı tarafı hiç şüphesiz takdire şayan. Kalite anlamında muhakkak iyi. Bir tek orta kısımda zaman zaman plastiğimsi bir hissiyat algıladım. Tek sorun o diyebilirim. Onun dışında gayet sağlam bir seçenek orta yaş ve üzerindeki hanımefendiler için. Genç kız parfümü olmadığını söylesem abartmış olmam sanırım.

Poison’ın ilginç yanlarından birisi de çoğu kadın parfümünün aksine EDT formunda olması. 1985 çıkışlı ilk Poison’da EDT idi. Kalıcılığı kumaş üzerinde gayet iyi, tende normal. Fark edilirliği ilk bir saat güçlü, sonrasında normale dönüyor. Kokusunu kimin tasarladığı konusunda kararsız kaldım. Kimi yerde Jean Guichard başka kaynakta ise Edouard Flechier ismi var. İkisinin de adı burada dursun madem.

Günlük kullanımdan ziyade özel anların veya romantik akşamların kokusu belki de Poison. Kullanım dönemi olarak serin havaları tercih etmenizde fayda var. Sonbahar-kış parfümü gibi duruyor.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/6

19 Şubat 2018 Pazartesi

Issey Miyake – Nuit d’Issey (2014)

Başarılı Japon modacı Issey Miyake’nin 1994 yılında piyasaya sürdüğü müthiş erkek parfümü L’Eau d’Issey Pour Homme’nin altından çok sular aktı. 25. yaşına doğru ilerleyen L’Eau d’Issey Pour Homme’nin harika kokusu, kendisinden sonra gelecek Issey Miyake parfümlerine ilham vermeye devam ediyor. Hemen hemen aynı şişe tasarımı ve benzer isimle 2014 yılında yeni üye katıldı aileye.

Nuit kelimesine yapılan vurguyla beraber, Nuit d’Issey’in pazarlanma aşamasında derili, odunsu ve ferah tarafı öne çıkarılmış. Parfümün gece/akşam/karanlık gibi öğelerle birlikte anılması, onun çok da ferah kokmayacağının habercisi gibi adeta. Zaten koyu renkli şişesinden bir yaz kokusu çıkmayacağını tahmin ediyordum. Bakalım Issey Miyake’nin yeni sayılabilecek erkek parfümü Nuit d’Issey nasıl kokuyor?

Parfümün açılışı ferah sayılabilecek turunçgillerle gerçekleşiyor. Limon ve greyfurdun önderliğindeki turunçgiller canlı, dinamik ve çarpıcı. Açılışı gayet güzel. Orta kısma doğru ilerlediğimizde turunçgillerin yerini aromatik otların ve şekerli baharatların aldığını görüyoruz. Orta notalarda tatlı portakal da algılıyorum. Orta kısmın sonlarına doğruysa ilginç iki sürprizle karşılaşıyoruz: Deri ve tütsü. Karanlık, koyu ve dumansı verilmemiş tütsü sanki bir adım önde. Kapanışta yine değişim var. Yumuşak ve tatlı odunsu notalar alt notalara hakim olurken, koku epey zayıflıyor son kısımda. Ortalama bir kapanışa sahip denebilir.

Nuit d’Issey, ilk sıkıldığı andan itibaren sürekli bir parfüme benzediği hissiyatı veriyor. Çok tekrar edilen modern, aromatik, odunsu baharatlı tarza yakın diyebilirim. Zaten parfümün iki ünlü tasarımcısı Dominique Ropion ve Loc Dong parfümün, odunsu ve baharatlı notaların üzerini saran deri kullanımından bahsetmişler ki haklılar. “Geceye ışık eklemek” olarak tanımladıkları Nuit d’Issey bence pek de koyu-karanlık bir arkadaş değil. Hatta tersine gayet aromatik (asla ferah değil), yumuşak, tatlı ve pozitif bir esere benziyor.

Nuit d’Issey, çarpıcı, sıra dışı ve yaratıcı bir parfüm olmasa da herkesin benimseyebileceği, makul oranda erkeksi, günümüzün koku trendlerine tamamen uyumlu görüntüde. Üst-orta-alt nota değişimleri algılanabiliyor ki bu da parfümün yeterince zengin ve katmanlı olduğunu gösteriyor ama her zengin parfüm güzel kokar mı?

Nuit d’Issey, içeriğinde her şeyden biraz barındıran piyasaya işi ortalama bir parfüm. Pek riskli olmayan genel yapısı eş-dost-akrabalardan güzel geri dönüşler sağlayacaktır size. Yine hanımefendilerin bu parfümü oldukça beğeneceğini düşünüyorum. Fakat geneline baktığımda kalite anlamında harikalar yaratmayan, pek öyle kendine özgü karakteri olmayan, temiz, hoş kokan tatlı bir parfüm. Uzun süreli kullanımda ondan sıkılacağımı söyleyebilirim.

Benim kullandığım ilk formülasyon olan EDT versiyonuydu. 2015 yılında EDP formundaki Parfum sürümü raflardaki yerini aldı. Kalıcılığı idare eder, etrafa yayılımı ilk patlama dışında ortalamanın biraz altında. Ilık ilkbahar aylarına uyacağını düşünüyorum Nuit d’Issey’in. Her yaş grubundan erkeğe rahatlıkla önerebilirim.

Not: Bu parfümü bana ulaştıran www.decantshop.com sitesine teşekkür ederim.

Koku Güzelliği:10/6

15 Şubat 2018 Perşembe

Ulric de Varens – UDV Divine Issime (2013)

Fransa merkezli uygun fiyatlı kozmetik ve parfümeri markası Ulric de Varens, parfüm koleksiyonunu genişletmeye devam ediyor. Genel konseptlerini “Fransız lüksünün makul fiyatlara sunularak herkes tarafından ulaşılabilir olmasını sağlamak” şeklinde belirlemişler. En büyük farklılıklarını parfümlerinin kalitesi ve fiyatlarının ulaşılabilir olmasına bağlayan Ulric de Varens’in bazı parfümlerinin ünlü burun Jean Claude-Ellena’nın elinden çıktığını biliyoruz.

Genellikle erkek parfümlerini kullandığım Ulric de Varens’in başarılı kadın kokularının olduğunu keşfetmeye başlıyorum. Bir süredir kullandığım UDV Divine Issime’yi başarılı bulduğumu söylemeliyim. İsminden de anlaşılacağı üzere UDV serisine ait Divine Issime kendi sitelerinde “çiçeksi, iştahlandırıcı” olarak tanımlanmış ve çiçeksi gourmand tarzına yakın olduğu belirtilmiş. Tanıtımı şöyle yapılmış: “Vanilyanın sıcak notaları, silhat ve tonka taneleri ile sümbülteber güneşin kokusuna karışır. Portakal çiçeği ve tonka tanelerinin orta notalarını oluşturduğu koku, yasemin ve silhat etkisiyle çekiciliğini arttırır.”

Parfümün başlangıcı lezzetli vanilya ve koyu/yarı karanlık meyvelerle gerçekleşiyor. Açılıştaki vanilya gayet kaliteli ve tam da sevdiğim gibi kremsi kokuyor ve neyse ki çok tatlı değil. Meyvelerse kırmızı tatlı erik hatta siyah üzüme benziyor. Belki şeftali bile vardır. Üst notaları sevdim. Orta bölüme geçildiğinde aynı iştah açıcı vanilya etkisini arttırarak devam ettiriyor. Orta notalardaki kadınsı çiçekler giderek ağırlığını ortaya kokuyor ve vanilyanın yanında boy gösteriyor. Orta kısımdaki beyaz çiçeklerin en bariz olanı sümbülteber. Yasemin de var sanki çiçeklerin arasında. Fena değil orta notalar. Kapanışta büyük değişim olmuyor. Çiçeksi vanilyaya eklenen karanlık sayılamayacak ve köksü olmayan paçuliyle noktayı kokuyor Divine Issime.

Karşımızda olgun kuru meyvelerin eşlik ettiği çiçeksi bir vanilya parfümü var. Vanilya, ilk saniyelerden kapanışa kadar etkisini kaybetmiyor. Çiçekler orta bölümden itibaren gücünü arttırıyor. Paçuli ise kokunun genelinde büyük yer kaplamıyor sanki.

Buradaki çiçeklerden tabii ki üzerinde durulması gereken asıl unsur sümbülteber. Benim için her zaman zordur sümbülteber merkezli parfümleri sevmek ve kullanmak. Çünkü çok çiçeksi, çok kadınsı ve çok baskın bir kokusu var sümbülteberin. Tabii sümbülteber parfümü deyince aklıma hemen ünlü Fracas gelir. Çok şükür ki Divine Issime’de sümbülteber baskın şekilde verilmemiş. Evet, orta bölümde sümbülteber önemli yer tutuyor ama vanilyanın baskısı altında kalıyor diyebilirim. Aslında orta kısımdaki sümbülteber-vanilya dengesi iyi sağlanmış. Ne çok baygın vanilyaya ne de abartılı çiçeksi kokuya sahip. Bu anlamda sümbülteberin verilişini beğendim ki nadir olan bir şeydir benim için.

Vanilya gayet yumuşak ve leziz verilmiş genel itibariyle. Baştaki meyveleri de sevdim. Oldukça modern kokan Divine Issime, diğer taraftan da yeni nesil şeker bombası, iç bayan tatlılıktaki piyasaya kokularının dışında tutmaya çalışmış kendisini. Tatlılık tabii ki var ama rahatsız etmedi beni.

Sonuç olarak kaliteli, yapaylığa ya da rahatsız edici uyumsuzluğa rastlanmayan, çoğu hanımefendinin sevebileceği hoş bir eser çıkmış ortaya. Tabii çok katmanlı ve derin koktuğunu söyleyemem. Büyük değişimler yok, genelde tek düze ilerliyor. Yine de bu kadar uygun fiyatlara satılan bir parfüm için gayet başarılı buldum onu.

Biliyoruz ki parfümler ülkemizde yüksek vergiler yüzünden oldukça pahalı fiyatlara satılıyor. Birçok insan hem güzel kokmak isteyip hem de parfümlere yüksek ücretler ödemek istemeyebilir. Onun için Ulric de Varens gibi markalar bu boşluğu dolduruyor. Bu anlamda gayet makul fiyata satılan Divine Issime’yi çiçeksi vanilya kokusunu seven kadınlara rahatlıkla önerebilirim.

EDP konsantrasyonuna sahip Divine Issime’nin kalıcılığı yeterli, fark edilirliği ortalamanın biraz altında. Her yaş grubuna uyabilecek yapısı memnuniyet verici. Sonbahar-kış aylarına yakışacaktır. Kadın çantası şeklindeki şişesi de gayet şık.

Koku Güzelliği:10/7